Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/167
KARAR NO : 2023/801
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/01/2020
KARAR TARİHİ : 20/11/2023
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;
Müvekkili davacı şirket ile davalı şirket arasında süre gelen ticari ilişkiler mevcut olduğunu, davalı şirket, müvekkili davacı şirketten mal satın aldığını ve bu ilişkiden doğan borçlarını ifa etmediğini, taraflar arasındaki işbu ticari ilişkiden kaynaklanan cari hesap gereğince davalı şirketin müvekkili davacı şirkete 19.337,83- TL borcu doğduğunu, müvekkili bu alacak için davalı şirkete şifahi bildirimde bulunduğunu ve borcu ödemesi gerektiği bildirildiğini, ancak bu bildirimlere rağmen borcun ödenmemesi üzerine müvekkili davalı şirket aleyhine—–İcra Müdürlüğü nün —– sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını, taraflarınca başlatılan icra takibine davalı şirket tarafından müvekkili şirkete hiçbir borcu olmadığı gerekçesiyle itiraz edildiğini, itirazın üzerine —– sayılı dosya ile dava şartı arabuluculuk kanun yoluna başvurulduğunu ancak taraflar arasında anlaşma sağlanamadığını, bu nedenlerle; davalının 23.194,67-TL üzerinden itirazının iptali ile takip tarihinden itibaren ticari faiz ve icra harç ve giderleri üzerinden takibin devamına, davalının 23.194,67- TL üzerinden %20 icra inkar tazminatı ödemesine ve yargılama gider ve masrafları ve ücreti vekalete hükmedilerek bunların davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;
Dava dilekçesi hukuk muhakemeleri kanunu ile getirilen düzenlemeye uygun olmadığını, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, müvekkil şirketin davacıya herhangi bir borcu bulunmadığını, davacının %20 kötüniyet tazminatı talebinde bulunması usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkil şirketi icra takibi açılmasına sebebiyet vermediğini, davacının herhangi bir zarara uğramadığını, davacının alacağının likit olmadığını, bu nedenlerle; davacının dayanaktan yoksun davasının reddini, davacı aleyhine %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
—– İcra Müdürlüğü nün—– Esas, Taraflara ait BA/BS formları, bilirkişi raporları.
—- İcra Müdürlüğü nün—– Esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde; davacı takip alacaklısı tarafından davalı takip borçlusu aleyhine toplam 23.205.00 TL alacak yönünden 21.11.2019 tarihinde icra takibi başlatıldığı, takip dayanağı olarak “10/12/2018 TARİHLİ—–NUMARALI 159,30-TL BEDELLİ FATURA ALACAĞI, 24/07/2018 TARİHLİ —– NUMARALI 5.940,00- TL BEDELLİ FATURA ALACAĞI, 31/12/2018 TARİHLİ —– NUMARALI 13.238,53-TL BEDELLİ FATURA ALACAĞI” açıklamasının gösterildiği, davalı tarafından 28.11.2019 tarihinde süresinde verilen itiraz dilekçesi ile borcun tamamına ve ferilerine itiraz edildiği, itiraz üzerine takibin durduğu ve davanın bir yıllık yasal hak düşürücü sürede açıldığı anlaşılmıştır.
SMMM—–eliyle düzenlenerek mahkememize ibraz edilen 01.11.2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacı tarafın ticari defterlerinin usul ve yasaya uygun tutulduğu ve lehine delil vasfı bulunduğu, davalı tarafça ticari defter ve kayıtların bilirkişi incelemesi için ibraz edilmediği, davacı tarafın ticari defterlerine göre davalı taraftan 19.337,83 TL alacaklı olduğu, dava konusu faturaların davacı tarafça vergi dairesine bildiriminin yapıldığı ancak davalı tarafça yapılmadığı tespit edilmiştir.
SMMM —– eliyle düzenlenerek mahkememize ibraz edilen 19.13.2021 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; davalı tarafın ticari defterlerinde, İlk işlem 01.01.2018 tarihinde açılış fişi ile 2017 yılından devreden kümülatif 34.470,00,-TL bakiyesinin 2018 yılında Borç-Alacak kaydı yapılarak bakiyesinin 0,00,-TL olduğu, davalı şirketin davacı şirket ile ilgili olan ticari münasebet kayıtlarını —-cari hesap kodu ile SATICILAR hesabında takip edildiği, davalı firma 27.08.2018 tarihinde davacı tarafından 731,60,-TL 1 adet e-arşiv faturası düzenlendiği, 02.11.2018 tarihinde 731,60,-TL olarak ödeme yapıldığı, bu minvalde davacı tarafından iş bu dava dosyasına konu olan 24.07.2018 tarih —– Nolu 5.940,00 TL, 10.12.2018 tarih —– Nolu 159,30 TL ve 31.12.2018 tarih —-nolu 13.238,53 TL olmak üzere toplam 19.337,83 TL tutarlı 3 adet faturanın davalı şirket tarafında yasal defter ve kayıtlarında görülmediği, davacı şirket tarafından davalı adına, 2018 yılında düzenlenmiş tüm faturaları, tarafların ilgili dönemlerde, Form BA-BS ile Gelir İdaresi Başkanlığı’na beyan ettikleri, beyanların birbirleri ile uyumlu olduğu, ancak 2018 yılında düzenlenmiş faturalar davacı tarafından beyan edilmesine karşın davalı tarafça beyan edilmediği, davacı şirket 16.07.2018 tarihli alıma istinaden 64 mm 8 kollu —- Halat m1.165,00 USD—kdv seklinde bir fiyat sunduğu, 31 Ekim2018 Tarihli mailde davalı şirket Davacı şirketin verdiği fiyatı onayladığını ürünlerin bir hafta sonra nakliyecileri —- beyin fabrikaya gelerek teslim alacağı şeklinde mailleştiği, davacı şirketin mailde adı geçen nakliyeci —- davaya konu olmuş 4 adet faturalarda malları teslim aldığına dair imzası mevcut olduğu faturaların itirazına ve iadesine dair bir bilgi ve belgeye rastlanmadığı tespit edilmiştir.
DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ ve GEREKÇE:
Dava, taraflar arasında görülmekte olan—-İcra Müdürlüğü nün —- Esas sayılı icra dosyasına davacı tarafça yapılan itirazın iptali talebine ilişkindir.
Somut olayda; davacı, davalıdan olan alacağının tahsili amacıyla —- İcra Müdürlüğü nün —- Esas sayılı icra takip dosyası ile davalı aleyhine icra takibi başlattığı, davalının itirazı ile icra takibinin durmuş olduğu, davacı tarafın itirazın iptali talebiyle mahkememizde süresi içerisinde huzurdaki davayı ikame etmiş olduğu görülmüştür.
Türk Medeni Kanunun 6. Maddesinde, Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her birinin hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğunu belirtmiştir.
Yine Türk Ticaret kanununun 83. Maddesinde, Ticari uyuşmazlıklarda mahkemenin yabancı gerçek veya tüzel kişi bile olsalar, tarafların ticari defterlerinin ibrazına, resen veya taraflardan birinin istemi üzerine karar verebileceğini belirtmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 222.maddesi; “
(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/23 md.) Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır. ” şeklindedir. Yasal düzenleme emredici niteliktedir. Yasanın üçüncü fıkrasında açıkça ifade edildiği üzere, diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının kesin delillerle ispatlanmamış olması ifadelerine yer verilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08/04/2021 tarihli—-. sayılı ilamında; “…Yazılı delille (senetle) ispatı gereken hususlar, istisnalar dışında takdiri delillerle ve bu kapsamdaki tanık delili ile ispatlanamaz ise de, bu hususların senet dışındaki yemin, ikrar ve ticari defterler gibi diğer kesin delillerle kanıtlanması mümkündür. Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde tanık dinlenebilmesi için HMK 200/2. maddesine göre karşı tarafın tanık dinlenmesine açıkça muvafakat etmesi, HMK 202. maddesinde (HUMK m. 292) düzenlenen delil başlangıcının olması ya da HMK 203. maddesinde sayılan istisnalardan birinin bulunması gerekir… Davacı tarafın sözlü sipariş verildiğini kanıtlamak amacıyla dosyaya sunduğu 22.02.2008 tarihli ‘‘Müşteri Sipariş İstek/Kabul Formu’’ belgesinin ve ekindeki 21.02.2008 tarihli malzeme listesi döküm cetvelinin üzerinde davalı şirketin kaşesi ve yetkililerinin imzası bulunmadığından, içeriği imzalanmamış olan bu belgenin senet niteliği taşıdığından söz edilemeyeceği gibi dosya kapsamında uyuşmazlık konusu kırk mağazalık malzemelerin siparişine yönelik e-mail, e-posta vs. belgeler ile davalıdan sadır olan başka bir ifadeyle davalı şirketi temsile yetkili kişilerce yazılıp verilmiş veya gönderilmiş delil başlangıcı sayılabilecek herhangi bir bilgi ve belge de bulunmamaktadır…”
Yargıtay —–. Hukuk Dairesi’nin 22/01/2018 tarihli —–. sayılı ilamında; “…Taraflar arasında adi yazılı sözleşme mevcuttur. Davacı, davalı tarafından hizmetin verildiği hususu inkâr edildiğinden, hizmetin verildiği hususunu alacağın miktarına göre yazılı belge ile ispatlamalıdır. Tanık dinlenmesini mümkün kılan haller söz konusu değildir. Ancak, HMKnın 202. maddesine göre, senetle ispatı gereken hallerde delil başlangıcı bulunması halinde tanık dinlenebilir. Delil başlangıcı, iddia konusu işlemin tamamen ispatına yetmemekle beraber, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir. Görüldüğü gibi bir belgenin delil başlangıcı sayılabilmesi için diğer şartlar yanında aleyhine ileri sürülen taraftan sadır olmuş (onun tarafından verilmiş) bulunması da gerekir. Diğer bir ifade ile, delil başlangıcı niteliğindeki belgenin sözleşmenin tarafı ya da onun temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belge olması gerekir. Somut olayda, davacı vekilinin, danışmanlık hizmeti kapsamında yapılan işe ilişkin e-mail yoluyla iletişim kurulduğunu, bilgilerin bu yolla bildirildiğini, hatta davalının, 24.12.2012 tarihli e-mailinde, danışmanlık hizmeti verilen projeden bahsedilerek, sözleşmede davacının ücretine ilişkin belirlenen oranın yüksek olduğu ve düşürülmesinin talep edildiğini belirttiği, mahkemece, davacı tarafın tanık dinletme talebinin ise reddedildiği anlaşılmıştır. Bu durumda mahkemece, davacı vekilince sunulan e-maillerin yazılı delil başlangıcı olduğu gözetilerek, davacı tarafın bildirdiği tanıkların dinlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, davacının iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir…”
—-BAM—-HD’nin—- Esas —– Karar sayılı ilamında; “Takibe konu faturalar davalının ticari defterlerinde kayıtlı değildir. Davacı tarafça sunulan faturalarda teslim alan bölümlerinde isim ve imza bulunmamaktadır. Davacı, usulüne uygun tutulan ticari defterlerinde kayıtlı olan faturaların dayanağını da usulüne uygun olduğunu ispatlamalıdır. Fatura düzenlenmesi ve dayanağı kanıtlanamayan bu faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olması tek başına teslimin kanıtı olamaz. Davacının diğer iddiası ise e-maile ilişkin olmakla birlikte, Elektronik postalar ancak yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilebileceği gibi mail içerikleri incelendiğinde, maillerin ödemeye ilişkin beyan içerdiği ancak ilgili fatura ile bağlantısına ilişkin herhangi bir bilgi bulunmadığı, fatura ve teslimat bilgisinin yer almadığı görülmüştür. Bu durumda maillerin ödemeye ilişkin ispat vasıtası olarak değerlendirilse dahi teslimin ispatlandığından söz edilemeyecektir.”
Tüm dosya kapsamı ve bilirkişi raporu bir arada değerlendirildiğinde; 6100 sayılı HMK’nın 222. Maddesinde 22/7/2020 tarihinde 7251 sayılı kanunun 23. Maddesi ile yapılan değişiklik gereği ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği, yapılan yargılama sırasında davacı tarafın ticari defter ve kayıtlarının bilirkişi marifetiyle incelenmesinde takibe konu alacağa dayanak faturaların davacı taraf defterlerinde kayıtlı olduğu ve işbu faturalardan kaynaklı 19.337,83 TL bakiye alacağın bulunduğu, işbu faturaların davalı taraf BA formlarında kayıtlı olmadığı gibi ticari defter ve kayıtlarında da yer almadığı, ancak dava konusu 3 adet fatura davalı taraf defterlerinde yer almasa dahi, faturaya konu malların ve faturaların—– isimli kişiye teslim edildiği, bu hususun taraf şirket çalışanları arasındaki faturaya konu ürünlerin siparişine ilişkin gerçekleşen mail yazışmaları sırasında davalı şirket çalışanı —– 31.10.2018 tarihli maili ile desteklendiği, bununla birlikte dava dilekçesinin ekinde yer alan davalı şirket çalışanı——ait;
“Merhaba —–hanım
Kayıtlarımızda olmayan 24.07.2018 tarihli—–
31.12.2018 Tarihli ——
10.12.2018 Tarihli ——
Numaralı faturalar için kayıtlarımıza alındığında;
1900,00 tI Temmuz 2018 Dönemi Ba Düzeltme Cezası
1900,00 ti Aralık 2018 Dönemi Ba Düzeltme Cezası1444,93 tl İndirimi Yapılamayan Kdv KayıbıYADA
1900,00TL Temmuz dönemi 376 Talepli Pişmanlık İndirimi 1267,00 TL1900,00 TL Aralık dönemi 376 Talepli Pişmanlık İndirimi 1267,00 TL1444,93 TL İndirimi Yapılamayacak Kdv Kayıbı
Pişmanlık indirimi kabul edilirse toplam tutar 3978,93 TL
Kabul edilmez ise 5244,93 TL
Tarafınıza bu tutar fatura edilecektir. Teyidinizi rica ederim”
şeklindeki mail içeriğinde dava konusu faturaların yer aldığı, bu haliyle davalı tarafın dava konusu faturalardan haberdar olduğu ve ticari defter ve kayıtlarında yer vermediği ve iade faturasının da düzenlenmediği TBK’nın 117. Maddesine göre “muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer” kuralı gereği davacı tarafça icra takibinden evvel davalı tarafın temerrüde düşürülmediği bu haliyle davacının asıl alacak talebine ilişkin davasında haklı olduğu, işlemiş faiz talebinin ise yerinde olmadığı kanaati ile likit alacağa vaki haksız itiraz nedeniyle davalı yan aleyhine %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilerek davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜNE; davalıların—–İcra Müdürlüğü tarafından—– Esas sayılı icra takip dosyasına yapmış olduğu itirazın 19.337,83 TL Asıl Alacak bakımından iptali ile takibin bu miktar üzerinden DEVAMINA, fazlaya ilişkin taleplerin REDDİNE,
-Davalının itirazında haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşıldığından asıl alacak olan 19.337,83 TL nin % 20 si oranında olmak üzere 3.867,56 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.320,96 TL karar ve ilam harcından baştan alınan 280,08 TL peşin harçtan mahsubuyla bakiye 1.040,88 TL karar ve ilam harcının davalı taraftan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL başvurma harcı ve 280,08 TL peşin harcın davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
4-Davacı tarafından yargılama gideri olarak yapılan 666,00 TL yargılama giderinin kısmen kabul red oranına göre 555,25 TL lik kısmının davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, bakiye kısmın davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yargılama gideri olarak yapılan 250,00 TL yargılama giderinin kısmen red kabul oranına göre 41,57 TL lik kısmının davacı taraftan tahsili ile davalı tarafa ödenmesine,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 13/1 maddesi uyarınca hesaplanan 17.900,00 TL nispi vekalet ücretinın davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 13/2 maddesi uyarınca hesaplanan 3.856,84 TL nispi vekalet ücretinın davacı taraftan tahsili ile davalı tarafa ödenmesine,
7-Arabuluculuk Kanununun 18/A-(11),(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile AÜT uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1320 TL nin kısmen kabul red oranına göre 1.100,50 TL’lik kısmının davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
8-Arabuluculuk Kanununun 18/A-(11),(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile AÜT uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1320 TL nin kısmen kabul red oranına göre 219,50 TL’lik kısmının davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
9-6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan gider avansının yatırana iadesine, ( Yazı İşleri Müdürü tarafından Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince resen işlem yapılmasına,) Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı ; 6100 sayılı HMK’nin 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle;—– Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.