Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/931 E. 2023/131 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/931 Esas
KARAR NO : 2023/131

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/12/2019
KARAR TARİHİ : 16/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ /
DAVA/TALEP ;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirket, arasında —-tarihinde imzalanan Alım Satım sözleşmesi ile ticari ilişkinin başladığını, işbu sözleşme süresi sona erdikten sonra da her ne kadar sözleşme olmasa da oluşan teamüller çerçevesinde ticari ilişkiler devam ettiğini, işbu ticari ilişki çerçevesinde mülkiyeti müvekkili şirkete ait olan ve davalı yana müvekkili tarafından tahsis edilen basınçlı kaplar—-ile müvekkili şirketin ürettiği ürünleri davalıya satmakta ve davalı da bu ürünleri perakende olarak satışını gerçekleştirdiğini, bu ilişki devam etmekte iken, davalı taraf müvekkili şirkete olan borçlarının ödenmesi hususunda zaafiyete düştüğünü, — ihtarnamesi keşide edilerek o tarihteki cari hesap tutarının faizi ile birlikte ödenmesi talep edildiğini, ancak bu taleplerinin karşılanmadığını ve cari hesap borcu tasfiye edilmediğini, sonrasında, süregelen ticari ilişki içerisinde mülkiyeti müvekkili şirkete ait olup, satılan ürünün Mahiyeti gereğince davalıya teslim edilerek kullanımına tahsis edilen —-iade edilmemesi üzerine, — tarihinde —– keşide edilerek—– iadesi talep edilmişse de bugüne kadar teslim edilmediğini, davalının cari hesap borcunu tasfiye etmemesi ve müvekkiline —— etmemesi üzerine yasal işlem başlatıldığını ve Arabuluculuk tutanağında da sabit olduğu üzere görüşmelerden de bir sonuç alınamadığını, davalı bu tarih itibarı ile müvekkili şirkete ;—- saf ——- etmediğini, bundan başka bu tarih itibarı ile de —- satışından kaynaklanan fatura bedelleri de ödenmediğini, işbu nedenle huzurdaki davayı açmak lüzumu hasıl olduğunu, doğmuş ve doğacak fazlaya ilişkin hak ve alacakları mahfuz kalmak kaydı ile, ödenmeyen 154.344.TL. alacağın—tarihinden itibaren işlemiş gecikme faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile, ayrıca iade edilmeyen —– müvekkiline aynen iadesi ile aynen iadesi mümkün olmaz ise de rayiç ikame bedellerinin tespiti ile tespit edilen bedelin davalıdan tahsiline, tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP /TALEP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;
Davacı tarafından her ne kadar taraflar arasındaki ticari ilişkinin —- Tarihli sözleşme ile başlamış olduğu belirtilmişse de, müvekkili şirket ve davacı—— beri devam etmekte olan bir ticari ilişki bulunduğunu, yine davacı vekili, sözleşme süresinin bitmiş olmasına rağmen ticari ilişkinin devam ettiğinden bahsetmişse de, sözleşmenin 9. Maddesinde, iki ay önceden yazılı fesih yapılmadıkça sözleşmenin devam edeceği açıkça imza altına alındığını, bu itibarla taraflar arasında halen yürürlükte bulunan ve feshedilmeyen bir sözleşme ilişkisi mevcut olduğunu, diğer yandan, davacı vekilinin —- tarihinden itibaren gecikme faizi talebi de hukuka aykırı olup, sözleşme feshedilmediği gibi, ihtarnamede bahsi geçen bedel ile davada talep edilen bedel açıkça birbirinden farklı olduğunu, bu itibarla, hiç bir şekilde kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacı yan lehine karar verilmesi halinde dahi, —– tarihinden itibaren değil, dava tarihinden itibaren faize hükmedilebileceği hukuk gereği olduğunu, yine, davacının iddiaları aksine, davacı —— tesislerinde tutulan kayıtlardaki hata nedeniyle, müvekkili şirket uhdesinde —– olmayıp, —- bulunduğunu, davacı yana müvekkili şirket yetkilisi tarafından gönderilen ekteki yazılarla 2018 yılından bu—– teslime hazır oldukları bildirilmiş, davacı şirket çalışanları gelerek—— incelemiş, müvekkili şirkete ait 90 adet tüpün de taraflarınca iadesi talep edilmiş, ancak herhangi bir sonuç alınamadığını, ancak davacı yan, haksız ve hukuka aykırı —- teslim almadığı, uhdesindeki müvekkili şirkete ait tüpleri iade etmediği gibi, birde kira faturaları tanzim etmek suretiyle cari hesap borcunu artırdığını, söz konusu kira faturaları taraflarınca defaatle iade edildiğini, ne için kesildiği sorulmuş ancak, yanıt alınamadığı gibi, iş bu dava ile de yine haksız şekilde talep edildiğini, davacı yanın söz konusu tüplere ilişkin müvekkili şirkete göndermiş olduğu,——– ihtarnamesine müvekkili şirketçe verilen cevapta da —- iadeye hazır oldukları bildirilmiş ve alacaklı oldukları 90 adet —–iadesi talep edildiğini, davacı şirket ile müvekkil şirket arasındaki ticari — yılından beri devam etmekte olup; —- başlayan bu ilişki yine — devam ettiğini, daha sonra sonra ise 2018 yılına kadar bizzat davacı şirket ile ticari ilişki devam ettiğini, davacı taraf —- taraflarına iade edilmediğini iddia etmişse de;—yıllarında müvekkili şirket tarafından, davacı şirkete bağlı —gönderildiğini, bunlardan sadece 54 tanesi doldurularak müvekkili şirkete iade edildiğini, tarihleri ile belirtmek gerekirse davacı şirkete bağlı– tarihinde dolmak üzere — tarihinde dolmak üzere —- tüpü, —- olmak üzere toplam 144 adet —- gönderildiğini, bunlardan; 23.02.1979 tarihinde 26 adet —- adet olmak üzere sadece 54 adeti doldurulup müvekkili şirkete iade edildiğini, müvekkili şirkete iadesi yapılmayan toplamda — bulunduğunu, buna rağmen, —- taraflarına iadesi yapılmadığı gibi üstüne üstlük bir de alacaklı oldukları tüpleri müvekkili şirkete borç olarak yansıtıldığını, davacı vekili bu sebeple uhdelerinde tüp sayısının — olduğunu iddia etmekte ise de, müvekkili şirketin alacaklı olduğu tüpler, borçlu imiş gibi hatalı şekilde davacı yan kayıtlarına geçtiğini, bu tarihlerdeki kayıtlar davacı —-kayıtlı olmakla ilgili kayıtların istenilmesi ve kayıtlar üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesi neticesinde ortaya çıkacağını, diğer yandan, davacı şirket tarafından kesilen kira faturalarının hukuki dayanaktan uzak olduğunu, taraflar arasında halen geçerli olan ve davacı yanca da feshedilmeyen, —” içeriğinde kira faturası kesileceğine dair herhangi bir düzenleme bulunmadığı gibi, iadeli taahhütlü şekilde faturalar iade edildiğini ancak davacı “— tanınmadığından” bahisle, posta müvekkili şirkete geri döndüğünü, müvekkiline kesilen kira bedellerine ait faturaların kaç adet tüpe istinaden, ne için kesildiği belli olmayıp açıklığa kavuşturulması için davacı tarafa birçok kez bu durumun bildirildiğini, geri dönüş alınamadığını, gönderilen fatura bedelleri 1 yıl içinde 3 kez zamlanmış ancak taraflarına herhangi bir bilgi atfedilmediğini, bu nedenle kesilen faturaların herhangi bir hukuki dayanağı bulunmadığını, dava dilekçesinde ürün satışından kaynaklı fatura bedelleri olarak talep edilen bedelin içinde, müvekkili şirkete haksız ve hukuka aykırı şekilde kesilen ve müvekkili şirketçe defaatle iade edilen kira faturaları da bulunmakta olup, tek taraflı irade doğrultusunda tanzim edilen kira faturalarını kabul etmediklerini, tüm bu sebeplerle, davacı şirketin haksız ve hukuki mesnetten yoksun davasının reddine, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLER : Hukuk Uyuşmazlıklarında Dava Şartı Arabuluculuk Son Tutanağı,——-Numaralı İhtarnamesi İle— İhtarnamesinin Tebliğ Şerhli Örnekleri, Faturalar, Bilirkişi Raporları, İsticvap, dosyadaki sair bilgi ve belgeler.
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ :
Dava, —– Sözleşmesi Çerçevesinde Oluşan Cari Hesap Alacağını Tahsili Ve Eşyanın Aynen İadesi Olmadığı Takdirde Değerinin Ödenmesi İstemine (Ticari Satımdan Kaynaklanan) İlişkindir.
7251 Sayılı Kanunun 58. maddesi ile değişik 6102 Sayılı TTK’nin 4/2 hükmünde miktar ve değeri —geçmeyen ticari davalarda basit yargılama usulünün uygulanacağından ön inceleme duruşmasından itibaren 6100 Sayılı HMK’nin 316 ilâ 322 maddelerinde düzenlenen basit yargılama usulüne tabi hale gelen işbu davada mahkememizce yazılı yargılama usulüne göre dilekçeler aşaması tamamlanmış ve usulüne uygun olarak yapılan davet sonucunda duruşma açılarak basit yargılama usulünde ön inceleme duruşması icra edilmiş ve uyuşmazlık belirlenmiştir. Akabinde esasları, süreci ve hukuki sonuçları açıklanarak taraflar sulh olmaya davet ve teşvik edilmelerine karşın, duruşmada hazır bulunan taraf vekillerinin sulh yoluna gitmek istemediklerine yönelik beyanları üzerine tahkikata geçilerek tahkikat işlemleri yerine getirilmiş, deliller toplanıp incelenip değerlendirilmiş, karar duruşmasında hazır bulunan her iki taraf vekilinin tahkikata ve esasa ilişkin son sözleri dinlenip zapta geçilerek aşağıdaki hüküm sonucuna ulaşılmıştır. Dosyaya mübrez Arabuluculuk tutanağına göre de hukuk uyuşmazlıklarında dava şartı zorunlu arabuluculuk sürecinin yerine getirildiği ve anlaşma sağlanamaması üzerine işbu davanın açıldığı da sabittir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın —- Sözleşmesinden kaynaklandığı ve işbu sözleşmenin bayilik sözleşmesi niteliğinde olduğu değerlendirilmiştir. Bilindiği üzere — Türk Borçlar Kanunu’nda veya özel yasalarda düzenlenmemiş olmakla birlikte öğretide kendine özgü bir sözleşme türü olarak kabul edilmekte ve taraflardan birinin — diğer tarafın mallarını satmak ve sürümünü artırmak üzere kendi adına ve hesabına dağıtmayı üstlendiği sürekli çerçeve sözleşme olarak tanımlanmaktadır. Öte yandan 6098 sayılı TBK’nin 97. Maddesine göre ise “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesini içermektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 89. (6762 sayılı TTK’nın 87) maddesine göre iki kişinin herhangi bir hukukî sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddelerde cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı belirtilmiştir. Buna göre, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça TTK’nın cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamayacaktır. Açık hesap ilişkisi ise önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK’daki cari hesaba ilişkin hükümler uygulanamaz. Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 229. maddesi ise; “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır”hükmünü haizdir. Bu hüküm çerçevesinde, — tarihli ve —–sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan —–kararında fatura; “Ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü, fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari belge niteliğindedir” şeklinde tanımlanmıştır. 6102 sayılı TTK m. 21 maddesine göre; fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunması gerekir. Madde hükmüne göre faturanın bir alacağın mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bunun için de öncelikle taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtlanmış olması gerekir. Davalının sözleşmesel ilişkiyi inkâr etmesi durumunda davacının öncelikle aralarındaki akdi ilişkiyi yani alım-satım ilişkisini ispat etmesi gerekmektedir. Bu nedenle, bir satım ilişkisinde davacı taraf sattığı malın miktarını ve alıcıya teslimini, davalı taraf ise yaptığı ödemeleri usulüne uygun bir şekilde ispat etmek zorundadır. Tek başına fatura düzenlenmesi, akdi ilişkinin varlığını ispat etmeye yeterli değilse de, satıcı tarafından gönderilen faturanın alıcı tarafından ticari defterlerine kaydedilmesi durumunda, alıcı ile satıcı arasındaki akdi ilişkinin var olduğu kabul edilebilir. Ancak, eğer fatura, alıcının ticari defterlerinde kayıtlı değilse, satıcı alacak iddiasını diğer delillerle ispat etmelidir.
Yapılan açıklamalar, anılan yasal düzenlemeler, toplanan deliller ve yapılan yargılama sonucunda somut olaya bakıldığında; taraflar arasında uzun yıllara sari ticari ilişki bulunduğu ve işbu ticari ilişkinin davaya esas temelinin—- Sözleşmesi’ne dayandığı ,tarafların sözleşmeye ilişkin bir itirazlarının bulunmadığı vazıhtır. Taraflar arasındaki işbu sözleşmenin içeriğine göre — niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Davacı sözleşme kapsamında alacak ve kendisine ait olduğunu iddia ettiği basınçlı kapların —- iadesini talep etmiştir. Mahkememizce açılan dava üzerine taraf teşkili sağlanarak işin esasının incelenmesine geçilmiştir. Öncelikle taraf vekillerince gösterilen deliller ve davanın niteliği gereği resen toplanması gereken sair deliller toplanmış ve tarafların tacir olması yanında dava dilekçesinde ticari defterlere de dayanıldığından 6102 Sayılı TTK’nin 83-85 maddeleri ve 6100 Sayılı HMK’nin 222. maddeleri kapsamında inceleme gün ve saati belirlenerek öncelikle yargı çevremiz ve ibraz kolaylığı değerlendirilerek öncelikle davacı şirketin ticari defter ve belgeleri üzerinde işin niteliği ve talep gereği —-olarak bilinen bir çeşit —- konusunda bilgisi bulunan —- tarafından bilirkişi incelemesi yapılmasına ve rapor düzenlenmesine karar verilmiş ve bu minvalde dosya bilirkişiye tevdi edilmiştir. Aynı celsede davalı şirketin merkezinin mahkememiz yargı çevresi dışında— bulunması nedeniyle işbu mahal mahkemesinden istinabe talep edilerek aynı davalı tarafın ticari defter ve belgeleri incelenmek suretiyle rapor alınması istenmiştir. Bilirkişi — tarafından davacı şirketin ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda düzenlenen 08.07.2021 tarihli raporda özetle; davacının incelenen 2016-2020 yıllarına ait ticari defterlerinin açılış ve kapanış onaylarının yapıldığı, kayıt nizamı bakımından uygun olduğu, delil kabiliyetinin bulunduğu, tarafların tacir olduğu ve aralarında ticari ilişki bulunduğu, davacı şirketin davalıya faturalar düzenlediği, davalının davacıya ödemeler yaptığı tespit edilmekle birlikte dava tarihi itibariyle davacının davalıdan kaydi olarak — alacaklı olduğu, davadan sonra da —- bedelli fatura düzenlendiği , davacı şirketin —-göre iade edilmeyen — adedinin ise — olduğu yönünde tespit, görüş ve hesaplara yer verilmiştir. Bilirkişi raporu taraf vekillerine tebliğ edilmiş ve vaki beyan ve itirazları değerlendirilmiştir. Davacı ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda alınan işbu rapor görüldüğü üzere davacının tezlerini doğrulamış, yalnızca bir adet tüp yönünden bir sapma meydana gelmiştir. Davacı vekili aşamalarda iade edilmesi gereken — daraltıp düzeltmiştir. —-tarafından istediğimiz bilirkişi incelemesi de tamamlanmış ve mahkememize rapor gönderilmiştir. Bilirkişi —- tarafından hazırlanan 30.12.2021 tarihli raporda ise özetle; davalı şirketin incelenen ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin zamanında ve usulüne uygun olarak yapıldığı, sahibi lehine delil niteliği taşıdığı, davalı tarafın ticari defterlerine göre dava tarihi itibariyle davacı tarafa — borç kaydı bulunduğu , davacı tarafın davalıya faturaları teslim ettiğine ilişkin resmi belgenin veya tebliğin dosyada bulunmadığı, davalı tarafın ticari defterlerinde davaya konu iade alınmayan tüplere ilişkin bir kayıt olmadığı yönünde tespit, hesap ve görüş bildirilmiştir. Bilirkişi raporu taraf vekillerine tebliğ edilmiş ve beyan ve itirazları değerlendirilmiştir. Mahkememizce işbu raporların ardılı olarak dosya dava konusu tüplerin değeri bakımından kimya mühendisi bir bilirkişiye verilmiş ve rapor istenmiştir. Bilirkişi — dosya üzerinden hazırlanan — teslim tarihli raporda bir kısım değerlendirmeler ve bedeller belirlenmiş ise de ; raporun hüküm kurmaya yeterli ve elverişli olmadığı anlaşılmıştır. Bu sırada dava konusu uyuşmazlığın uzun yıllara ait ticari ilişkiyi kapsaması, olayın karmaşıklığı ve niteliği dikkate alınarak duruşmada hazır bulunan davalı şirket temsilcisinin HMK’nin 169 vd maddeleri gereğince isticvabına karar verilmiş ve ticari süreç, borç alacak ilişkisi ve özellikle tüplerin sayısı ve akıbeti konusunda beyanları alınmıştır. Söz konusu isticvap ve davalı vekilinin beyanlarından davalı şirketin bir kısım borcu kabul ettikleri ve ellerinde bulunan tüpleri iade edebilecekleri sonucu çıkarılmıştır. Mahkememizce işbu beyanlarda gözetilerek davalı şirketin merkezinin bulunduğu —-Asliye Hukuk Mahkemesinden istinabe yoluyla davalının deposunda bulunan—- özellik ve değerleri yönünden rapor alınması istenmiştir. Bu işlem gereği Makine Mühendisi—- tarafından hazırlanan — tarihli raporda özetle; yerinde inceleme yapılarak tüpler fotoğraflanmış, sayısı, nitelikleri ve özellikleri ayrı ayrı belirlenmek toplam 165 adet tüp bulunduğu tespit edilmiş ve toplam değerinin de 82.000,00 TL olduğu rapor edilmiştir. Mahkememizce anılan raporda taraf vekillerinin bilgisine tebliğ edilerek sunularak beyan ve itirazları alınmış ve değerlendirilmiştir . Mahkememizce yapılan inceleme ve değerlendirmede; evvelin taraflar arasındaki ticari ilişkinin süresi ve niteliği dikkate alındığında uyuşmazlığın adalete ve ve hakkaniyete uygun şekilde çözümü için; tarafların 6100 sayılı HMK’nin 29.maddesi gereği dürüst davranma ve doğruyu söyleme yükümlülüğüne uygun davranmadıkları düşünülmüştür. Bu düşünce ve tespitlerden sonra tekrar olayımıza döndüğümüzde; tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan inceme sonucunda alınan raporlarda her iki tarafın ticari defterlerinin usulüne uygun olarak tutulduğu ve delil niteliği taşıdıkları ve fakat alacak-borç kaydının birbirlerinden farklı olduğu açıktır. Davacı dava dilekçesinde tarafları ticari defter ve belgelerine dayanmıştır. Davacı şirket 6100 Sayılı HMK’nin 222/3 maddesi gereğince bu aykırılığı senet veya kesin delillerle ispat etmelidir. Oysa davacı şirket tarafından dava dilekçesinde dayanılan delillere bakıldığında bu aykırılığın aksi; bir başka anlatımla alacağın miktarının kendi ticari defterlerinde kayıtlı miktar kadar olduğu senet veya kesin delillerle ispat edilememiştir. Bu anlamda dava dilekçesinde yemin deliline açıkça dayanılmadığından bu husus da hatırlatılamamıştır. Bu durumda davalı tarafın ve vekilinin de kısmen ikrar ettiği üzere borcun miktarının davalının ticari defterlerinde borç olarak kayıtlı bulunan miktar olarak kabul edileceği —- Bu miktar da her dava açıldığı tarihteki koşullara göre hükme bağlanır ilkesinden hareketle bilirkişi raporunda belirlendiği üzere 89.638,43 TL’den ibarettir. Öyleyse denetimi yapılan ve hüküm kurmaya elverişli bulunan SMMM bilirkişi raporları da gözetilerek davacının alacak davasının kısmen kabulü ile 89.638,43 TL’nin dava tarihinden itibaren talep ve tarafların tacir sıfatı nedeniyle işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin (64,705,57 TL ) davanın / talebin Reddine, karar verilmelidir.
Davacının davada ——– talebine gelince ;hemen belirtilmelidir ki; ticari ilişkinin özelliği ve işin niteliğine göre tüplerin mülkiyetinin davacıya ait olduğu, davalının ——–davalının pazarladığı ve bir ——- döngüsü içinde işin yürütüldüğü söylenebilir. Taraflar arasında uzun yıllardır devam eden bu iş döngüsünde işin niteliği gereğin hayatın olağan akışında bir kısım—- kaybolacağı, bir kısım— eskiyeceği, bazı tüplerin tüketici de kalabileceği, en nihayetinde bir—- kayıt altına alınamayacağı , davalının tüpleri özel olarak sahiplenmesini, saklamasını ve iade etmekten kaçınmasını gerektirecek bir husus bulunmadığından davalı tarafın uhdesinde bulunan ve iade edilmeyen tüplerin sayısı ve özelliklerine ilişkin beyan ve savunmaları yerinde ve hukuka uygun bulunmuştur. Kaldı ki bilirkişi tarafından son derece başarılı şekilde davalının işyerinde yapılan inceleme ile — tek tek tespit ve tasnif edilmiş, fotoğraflanmış ve değerleri belirlenmiştir. Binaenaleyh, —-ve değerine ilişkin yerinde ve yeterli görüldüğü için benimsenen Makine Mühendisi —-tarafından hazırlanan rapor, davacı vekilinin sayıya ve değere ilişkin ıslah talebi ve ispat kuralları da gözetilerek davacının — yönelik davasının kısmen kabulü ile; davalı tarafından deposunda bulunan —- davacıya aynen iadesine; aynen iadenin mümkün olmaması halinde toplam 82.000,00 TL’nin karar tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin —talebin ise reddine karar verilmiştir. Ayrıca kararın infazı açısından Bilirkişi—- tarafında hazırlanan — tarihli raporun kararın eki niteliğinde sayılmasına ve işbu karara eklenmesine de hükmedilmiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında 6100 Sayılı HMK’nin 332/1 maddesine göre, 323. maddesinde sayılan yargılama giderlerinden sorumluluk, aynı yasanın 326/2 maddesi gereğince tarafların haklılık durumu ve oranı (kabul-ret) esas alınarak belirlenmiştir. Bu kapsamda Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliğinin 26/2. Maddeleri gözetilerek dava öncesi — bütçesinden ödenen arabuluculuk ücretinin de kabul ve ret oranına göre karşılıklı olarak taraflardan alınarak hazineye gelir kaydına da karar verilmek suretiyle 6100 Sayılı HMK’nin 26 ve 297/2 maddeleri gereğince aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davanın KISMEN KABUL;KISMEN REDDİNE,
2-)Davacının alacak davasının kısmen kabulü ile 89.638,43 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin — davanın / talebin Reddine,
3-Davacının —- iadesine yönelik davasının kısmen kabulü ile; davalı tarafından deposunda bulunan 165 adet tüpün davacıya aynen iadesine; aynen iadenin mümkün olmaması halinde toplam 82.000,00 TL’nin karar tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin ——talebin Reddine,
4-)Dosyada bulunan Bilirkişi — tarafında hazırlanan 23.09.2022 tarihli raporun kararın eki niteliğinde sayılmasına ve işbu karara eklenmesine,
5-)Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 11.724,59 TL karar ve ilam harcına, peşin alınan 2.635,81 TL harcın mahsubuyla bakiye 9.088,78 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
6-)Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile — ödenen kabul edilen miktar (%63,78) üzerinden hesaplanan 841,89 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
7-)Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile — bütçesinden ödenen ret edilen miktar (%36,22) üzerinden hesaplanan 478,11 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
8-)Davacı tarafından yapılan 44,40 TL başvurma harcı, 2.635,81 TL peşin harç ve 7,80 TL vekalet harcı olmak üzere toplam 2.688,01 TL harçtan oluşan yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-)Davacı tarafından yapılan 1.401,85 TL posta ücreti ve 2.150,00 TL Bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.551,85 TL yargılama giderinden davanın kabul (%63,78) ve ret (%36,22) oranına göre 2.265,36 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerine bırakılmasına,
10-)Davalı tarafından yapılan 377,10 TL posta ücreti ve 800,00 TL Bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.177,10TL yargılama giderinden yargılama giderinden davanın ret (%36,22) oranına göre 852,69 TL. yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, kalan kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
11-)Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden; Avukatlık Kanunu’nun 164/5 maddesine göre davacı vekili için karar tarihinde yürürlükte bulunan— 13/1, 13/2 maddeleri uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesap ve takdir edilen —– nispi vekalet ücretinın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
12-)Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden; Avukatlık Kanunu’nun 164/5 maddesine göre davacı vekili için karar tarihinde yürürlükte bulunan — 13/1, 13/2 maddeleri uyarınca ret edilen miktar üzerinden hesap ve takdir edilen— nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
13-)6100 sayılı HMK’nin 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan gider avansının yatırana iadesine, ( Yazı İşleri Müdürü tarafından Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince resen işlem yapılmasına, )
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı ; 6100 sayılı HMK’nin 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.