Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/91 E. 2023/837 K. 24.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/91
KARAR NO : 2023/837

DAVA : Alacak (Vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/05/2019
KARAR TARİHİ : 24/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, dosya incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;
Müvekkili tarafından —-.Noterliğinin 21.02.2017 tarihli —- yevmiye numaralı vekaletnamesi ile davalı şirkete vekaletname verildiğini, aynı zamanda davacı ile davalı şirket arasında hizmet sözleşmesi adı altında sözleşme tanzim edilerek davalı şirketin araç değer kaybı, kazanç kaybı bedellerinin davalı şirket tarafından takip edilmesi ve davalı şirket tarafından tayin edilecek vekilller tarafından çözüme kavuşturulacağı konusunda mutabık kalındığını, davalı şirketin taahhüt ettiği işlemlere başlamak üzere müvekkili şirketten onay alınmadığı, yapılan işlemlerin müvekkiline raporlanmadığı, sigorta şirketlerinden, kusurlu araç işletenlerinden ve kusurlu araç sürücülerinden tahsil edilen araç hasarları, değer kayıpları ve kazanç kayıplarından hukuka aykırı olarak aktarılmayan tutarlar olduğunun tespit edildiğini, bu nedenle müvekkili tarafından —-.Noterliğinin 04.01.2019 tarihli —– yevmiye numaralı azilnamesi ile davalı şirketin onay ve bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirmediğini ve tahsilat aktarımlarında plaka, kaza tarihi, tahsilat türü vs. Bilgisi paylaşılmadığı için vekaletnamede yazılı tüm yetkilerden haklı olarak azil edildiğini, vkaletname ile azilname düzenleme arasındaki zaman zarfında ise davalılar tarafından tahsil edilen bedellerin Av.—– hesabına aktarıldığının da müvekkili şirket tarafından teyit edildiğini beyanla fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik davalılara karşı sigorta şirketlerinden, kusurlu araç işletenlerinden ve kusurlu araç sürücülerinden tahsil edilen araç hasarları, değer kayıpları ve kazanç kayıplarından müvekkiline aktarılmayan tutarların temerrüt tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
:
Davalı —–Şirketi Vekili cevap dilekçesinde özetle;
Davacının dava dilekçesinde iddia etmiş olduğu üzere davacı şirketin taraflarına vekaletname düzenleme tarihi ile tarafların azil tarihi arasında kalan ve karşı tarafça talep edilen alacaklara ilişkin cevap vermek gerekse; davacı yanın talep etmiş olduğu alacak kalemlerinin doğru ve gerçek alacaklar olduğuna dair herhangi bir delille desteklenme hali söz konusu olmamakla birlikte; ispattan mücerret bu halin yalnızca bir iddia olduğu da düşünülürse; Mahkemenin resen araştırma yetkisini kullanarak karşı yanın talep etmiş olduğu alacak kalemlerini tek tek tespit ederek, bu alacaklarının her birinin başlangıç tarihini belirleyip sigorta hukukundan kaynaklanan 2 yıllık zamanaşımı süresine tabii olmaktan kaynaklı kalemleri ilgi süre aşıldığından dosya münderecatından çıkarması gerektiğini, dava dilekçesinde talep edilen kalemlere ilişkin hem sigorta hukukundan kaynaklı hem de genel zamanaşımı itirazları mevcut olduğunu, davaya konu edilen alacak tutarlarının tam olarak belirlenemediği durumlarda alacağın tamamının talep edilebilmesi için tutarın belirlenmesinin gerekli olduğu dava türüne kısmi dava denilmekle, davacı yan aynı dava dilekçesinde hem tutar belirsizliği iddiası ile kısmi dava açtığını hem de tutarı belirleyip 52.565,79 TL tutarında bir alacağı olduğunu iddia ettiğini, bu husus alacak miktarının belirli olup olmadığına ilişkin ihtilaf yarattığından, davanın kısmi dava neviinde ikame edilmesine itiraz ettiklerini, davacı yanın taraf olduğu hizmet sözleşmesinde; tarafların herhangi bir hukuka aykırı işlemi olmamakla birlikte, sözleşme kapsamında kalan her türlü edimin ifası hukuka uygun şekilde yerine getirildiğini, aksini iddia eden davacı yan işbu iddialarını ispata muhtaç olduğunu, dava dilekçesinde de görüldüğü üzere herhangi bir iddia ispatlanmadığını, bu sebepten soyut, ispattan yoksun iddiaları kabul etmediklerini ve itiraz ettiklerini, dava konusu uyuşmazlığa dair, dava dilekçesinde bahsi geçen vekaletname kapsamının hiçbir şekilde sözleşmede belirtilen iş kapsamı ve yetkilerini aşmayacağı hususu incelendiğinde de görüleceği üzere, sözleşme kapsamı dışında herhangi bir iş yapılmadığını, vekaletname ile verilen herhangi bir yetki aşılmadığını, aksini ispat eden taraf işbu iddialarını ispata mahkum olduğunu, taraflarınca ne hizmet sözleşmesinin kapsamı dışına çıkıldığını ne de avukatlık kanunun gereklilikleri ihlal edildiğini, taraflar arasındaki hizmet edimlerinin düzenlendiği hizmet sözleşmelerine herhangi bir aykırılık mevcut olursa, taraflardan birinin hizmet edimini ayıplı olarak ifa ettiği düşünülüyorsa hizmet sözleşmesinin ayıplı ifa edilmesi, hizmet sözleşmesinin kötü ifası söz konusu olacağından ve bu işler tüketici mahkemelerinin görev kapsamında kaldığından görevli mahkeme tüketici mahkemeleri olduğunu, bu sebepten görev itirazları mevcut olduğunu, davacı taraf fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak davasını kısmi dava olarak ikame ettiğini, aynı zamanda 5.000 TL’nin temerrüt tarihinden itibaren ticari faizi ile tahsilini talep ettiğini, Yargıtay’ın içtihatlarından da görüleceği üzere; kısmi davalarda temerrüt tarihli faiz isteminde bulunulamayacağı belirtilmiş olup, faize, cinsine, başlangıç tarihine değerlendirme yapıp karar verme takdiri Mahkemenin olduğunu, açıklanan nedenlerle, işbu haksız ve mesnetsiz davanın usul yönünden reddini, eğer mahkeme esasa ilişkin incelemeye gidecekse de açılanan nedenlerden esastan reddini, dava dilekçesinde belirtilen faiz türüne ve başlangıç tarihine ilişkin haksız taleplerin reddini, taraflarına eksiksiz ve tam olarak sunulmayan dava dilekçesi ve eklerinin taraflarına, cevap verme beyanda bulunma delil sunma ve fazlaya dair tüm hakları saklı kalmak kaydı ile ivedilikle tebliğini, açıklanan nedenlerle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.

Davalı —– vekili cevap dilekçesinde özetle;
Dosya kapsamında anılan ihtilafa ilişkin davalı müvekkili şirket ile Av. —-arasındaki ilişki vekalet ilişkisi olup, ikame edilen işbu davada Av. —– taraf olarak gösterilmesi kabul edilebilir bir hal olmadığını, vekalet ilişkisinden kaynaklı olarak, vekaletname kapsamındaki iş ve işlemleri yapmaya yetkili kılınan vekilin görevini ifa etmesinden ötürü, işbu davada taraf olarak gösterilmesi avukatlık kanununda belirtilen ilgili hükümler ile vekalet ilişkisinin özüne ve ruhuna aykırılık teşkil ettiğini, davacı yanın talep etmiş olduğu alacak kalemlerinin doğru ve gerçek alacaklar olduğuna dair herhangi bir delille desteklenme hali söz konusu olmamakla birlikte; ispattan mücerret bu halin yalnızca bir iddia olduğu da düşünülürse; mahkemenin resen araştırma yetkisini kullanarak karşı yanın talep etmiş olduğu alacak kalemlerini tek tek tespit ederek, bu alacaklarının her birinin başlangıç tarihini belirleyip sigorta hukukundan kaynaklanan 2 yıllık zamanaşımı süresine tabii olmaktan kaynaklı kalemleri ilgi süre aşıldığından dosya münderecatından çıkarması gerektiğini, davaya konu edilen alacak tutarlarının tam olarak belirlenemediği durumlarda alacağın tamamının talep edilebilmesi için tutarın belirlenmesinin gerekli olduğu dava türüne kısmi dava denilmekle, davacı yan aynı dava dilekçesinde hem tutar belirsizliği iddiası ile kısmi dava açtığını hem de tutarı belirleyip 52.565,79 TL tutarında bir alacağı olduğunu iddia ettiğini, bu husus alacak miktarının belirli olup olmadığına ilişkin ihtilaf yarattığından, davanın kısmi dava neviinde ikame edilmesine itiraz ettiklerini, kabul anlamına gelmemekle birlikte; davacı taraf dava dilekçesinin 2. Sayfası 5 numaralı başlığında hangi alacağın hangi tutara sahip olduğunu açıkça belirttiğinden işbu davanın kısmi dava olarak ikame edilmesi kabul edilemez bir hal olduğundan mahkemece bu halin değerlendirilerek davanın usulden reddini talep ettiklerini, davacı yanın taraf olduğu hizmet sözleşmesinde; tarafların herhangi bir hukuka aykırı işlemi olmamakla birlikte, sözleşme kapsamında kala her türlü edimin ifası hukuka uygun şekilde yerine getirildiğini, dava konusu uyuşmazlığa dair, dava dilekçesinde bahsi geçen vekaletname kapsamının hiçbir şekilde sözleşmede belirtilen iş kapsamı ve yetkilerini aşmayacağı hususuna incelendiğinde de görüleceği üzere, sözleşme kapsamı dışında herhangi bir iş yapılmadığını, taraflarınca ne hizmet sözleşmesinin kapsamı dışına çıkılmış ne de avukatlık kanunun gereklilikleri ihlal edildiğini, taraflar arasındaki hizmet edimlerinin düzenlendiği hizmet sözleşmelerine herhangi bir aykırılık mevcut olursa, taraflardan birinin hizmet edimini ayıplı olarak ifa ettiği düşünülüyorsa hizmet sözleşmesinin ayıplı ifa edilmesi, hizmet sözleşmesinin kötü ifası söz konusu olacağından ve bu işler tüketici mahkemelerinin görev kapsamında kaldığından görevli mahkemenin tüketici mahkemeleri olduğunu, bu sebepten görev itirazları bulunduğunu, açıklanan nedenlerle, yasal cevap süresi içinde sunmuş oldukları cevap dilekçesinin kabulü ile; işbu haksız ve mesnetsiz davanın usul yönünden reddini, eğer mahkeme esasa ilişkin incelemeye gidecekse de açılanan nedenlerden esastan reddini, avukatlık görevi vekalet sözleşmesi kapsamında yerine getirmesinden bahisle taraflarına karşı dava ikame edilemeyeceğinden işbu haksız davanın reddini, dava dilekçesinde belirtilen faiz türüne ve başlangıç tarihine ilişkin haksız taleplerin reddini, taraflarına eksiksiz ve tam olarak sunulmayan dava dilekçesi ve eklerinin taraflarına cevap verme beyanda bulunma delil sunma ve fazlaya dair tüm haklarımız saklı kalmak kaydı ile ivedilikle tebliğini, açıklanan nedenlerle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.

DELİLLER:
—– İcra Dairesi’nin –
—-. İcra Dairesi’nin—— Esas sayılı dosyası
UYAP kayıtları, Esas sayılı dosyası UYAP kayıtları, –
—-. İcra Dairesi’nin —-Esas, —- Esas sayılı ve—– Esas dosyası UYAP Kayıtları,—– İcra Dairesi’nin—– Esas sayılı dosyası UYAP kayıtları—–. İcra Dairesi’nin —– Esas sayılı dosyası UYAP kayıtları,—-icra Dairesi’nin —-Esas ve —–Esas sayılı dosyaları UYAP kayıtları,—-. İcra Dairesi’nin —–Esas sayılı dosyası UYAP kayıtları, —-. İcra Dairesi’nin —– Esas sayılı dosyası UYAP kayıtları, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Son Tutanağı, Banka Hesap Hareketleri, Ticaret Sicil Kayıtları, Vekalet/Hizmet Sözleşmesi, —–Noterliğinin 21/02/2017 tarih ve —- yevmiye numaralı vekaletnamesi, —–.Noterliğinin 04/01/2019 tarih ve —– yevmiye numaralı vekaletnamesi, İhtarnameler, İbraname. —– Kayıtları, Poliçeler, Banka Kayıtları ve Ödeme Dekontları, Sigorta Şirketi Kayıtları, CD, Bilirkişi Kök ve Ek Raporları, dosyadaki sair bilgi ve belgeler.

İDDİA VE SAVUNMA KAPSAMINDA UYUŞMAZLIĞIN NİTELİĞİ VE VAKIALARA GÖRE DELİLLERİN TARTIŞILIP DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEP VE SONUÇLARI:

Dava, Alacak (Vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan) İstemine ilişkindir.

Dosyanın —- Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 11/06/2019 tarih ve —–Karar sayılı görevsizlik kararının kesinleşmesi ve süresinde yapılan başvuruya bağlı olarak gönderildiği ve mahkememize tevzi edildiği anlaşılmıştır. 6102 sayılı TTK’nin 4/2 maddesi gereğince davanın niteliğine ve değerine göre 6100 Sayılı HMK’nin 316 ilâ 322. maddeleri gereğince basit yargılama usulüne tabi işbu davada mahkememizce dilekçeler aşaması tamamlandığı tespit edilmiş ve usulüne uygun olarak yapılan davet sonucunda duruşma açılarak resen incelemeye tabi başta arabuluculuk dava şartı olamak üzere HMK’nin 114 ve 115.maddeleri gereğince dava şartları ile harç, hak düşürücü süre , taraf sıfatına ilişkin hususlar değerlendirilmek suretiyle görevsizlik kararı veren mahkemece duruşma icra edilmediğinden ön inceleme duruşması icra edilmiş, uyuşmazlık belirlenmiş ve vaki davete rağmen duruşmaya katılan taraf vekillerinin sulh olmak istemediklerine yönelik beyanları üzerine tahkikata geçilerek deliller toplanmış, tahkikat işlem ve incelemeleri yerine getirilip tamamlanmış ve araştırılacak başkaca bir husus kalmadığı tespit edilerek, son duruşmada hazır bulunan davacı ve davalı gerçek kişi vekilinin sözlü açıklamaları da dinlenip zapta geçilerek aşağıdaki hüküm sonucuna ulaşılmıştır.
Öncelikle HMK’nin 33 Maddesi gereğince davanın yasal dayanağı; 6098 s. TBK’nin 163, 502., 503., 504., 505., 506.,507., 508. ve 509. maddeleri , 4721 s. TMK’nin 2., 3. Maddeleri ile 1136 Sayılı Avukatlık Kanunun 1., 2., 34. maddeleri olduğu kabul edilerek bir kısım açıklamalar yapılması yararlı olacaktır.Türk Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 6098 s. TBK’nin 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; “Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (6098 s. TBK m. 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK’de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK’de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. TMK’nin 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekil eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz. Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, 4721 s. TMK’nun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Vekâlet sözleşmesi ile vekil, müvekkiline karşı iş görme borcu altına girer. Bu bir hizmet edimi, geniş anlamda iş edimi, bir başkası lehine faaliyet de olabilir. Hukuki fiillere ilişkin vekâlette vekil, müvekkilinin menfaatine olarak hukuki işlemler gerçekleştirmek, özellikle subjektif haklar iktisap etmek, kullanmak ve devretmeyi yükümlenir (—–). Bu tanımlamadan vekâlet sözleşmesinin unsurları: vekilin, bir iş görme borcunu üstlenmesi; iş görme borcunun, başkasının menfaatine yapılması; iş görme borcunun, müvekkilin iradesine uygun olarak yerine getirilmesi; vekilin, edim sonucunu değil, edim fiilini üstlenmesi; vekilin, iş görme borcunu yerine getirirken bağımsız hareket etmesi; ücret (ki bu unsur zorunlu değildir) biçiminde sıralanabilir. Kural olarak vekâlet sözleşmesinin kapsamı, Borçlar Hukukumuzun genel hükümlerine ve genel ilkelere bağlı olarak tarafların rızalarına göre belirlenir. Ancak, şahsa sıkı sıkıya bağlı hakların vekâlet sözleşmesinin konusunu oluşturması hukuken olanaklı değildir. Sözleşme özgürlüğü ilkesi gereği bu emredici kural dışında kalan her konuda vekâlet sözleşmesi yapılabilir
6098 sayılı TBK’nin 508 maddesi hükmü uyarınca, vekil, vekalet verenin istemi üzerine yürüttüğü işin hesabını vermek ve vekaletle ilişkili olarak aldıklarını vekalet verene vermekle yükümlüdür. Vekil ,vekalet verene tesliminde geciktiği paranın faizini de ödemekle yükümlüdür. Bu borç, sözleşmenin kurulması ile doğar ve mutlak surette sözleşmenin ifasına bağlı değildir, hâlin icabına göre sözleşmenin sona ermesinden sonra da devam edebilir. Hesap verme borcu, vekilin göreviyle ilgili mali konularda, daha açık bir anlatımla aldığı mal veya paralar, yaptığı harcamalar hakkında ve aldığı avans ve masrafları nerelerde kullandığı hususlarında hesap vermek ve buna ait belgeleri müvekkile ibraz etmek zorunluluğunu getirir. Bu, bir anlamıyla sadakat borcunun gereği olarak bilgi vermek yükümünün de bir türüdür. Hesap verme borcu vekilin başkasına ait bir iş görmesinin doğal sonucudur; gerçekten, işi görülen kimsenin (müvekkilin) işe başlanıp başlanmadığını, işin nasıl yürütüldüğünü ve sonuçlandırıldığını bilmeye ihtiyacı vardır. Böylece hesap verme borcu, geniş anlamında, genel bir bilgi verme yükümlülüğü olarak kendini göstermektedir. Vekil sadece işin sonunda değil, yürütülmesi sırasında da durumdan müvekkile bilgi vermek zorundadır. Vekâlet sözleşmesinde vekilin hesap verme borcu, vekâlet sözleşmesinin kurulmasıyla birlikte doğup; işin vekil tarafından yürütülmesi sırasında ve sona ermesinde devam eder. Sözleşmenin ifa edilmiş olmasına bağlı bir husus değildir. Ayrıca, gerektiğinde, bu borç, vekâlet sözleşmesinin sona ermesinden sonra da devam etmektedir. Öyle ki, vekâlet sözleşmesi sona erdikten sonra, müvekkil, vekilden hesap vermenin yinelenmesini isterse, vekil, bu borcu tekrar yerine getirmek durumundadır. Ancak, bu durumda müvekkil, vekilin bu hususta yaptığı masrafları ve bu iş için harcadığı emeğin ücretini vekile verecektir.
Avukatın, vekil olarak borçları da Türk Borçlar Kanunu’nun 505 ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil adı geçen Kanun’un 506 ncı maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanununun 34 üncü maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Türk Borçlar Kanununun 506 ncı maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır.
Yapılan açıklamalar, anılan yasal düzenlemeler, toplanan deliller ve yapılan yargılama sonucunda somut olaya bakıldığında; davacı şirketin davalı şirket ile davacı şirket üzerine kayıtlı ve işleteni olduğu araçların trafik kazaları sonucunda uğramış olduğu hasarlardan dolayı sigorta şirketleri ile uyuşmazlıkların çözümü ve ,devamında araç değer kaybı, kazanç kaybı bedellerinin tahsili konusunda sözleşme yapıldığı tarafların kabulünde olup dosya kapsamına göre de sabittir. Bu sözleşme gereğince davacı şirketin —–.Noterliğinin 21/02/2017 tarih ve —– yevmiye numaralı işlemiyle vekaletname verildiği ve yine —-.Noterliğinin 04/01/2019 tarih ve —–yevmiye numaralı işlemiyle vekaletnamedeki yetkilerden azledildiği tespit edilmiştir. Bu yetki vekaletnamesi içeriğinde davalı şirkete davacı şirketin sahibi ve işteni olduğu araçların karıştığı trafik kazalarından doğan zararların tazmini için sigorta şirketleri nezdinde başvuru ve gerektiğinde dava ve takip yetkisi yanında dava ve takipler için Avukat görevlendirme yetkisi de verildiği bedihidir. Bu kapsamda davalı şirketin Avukat olan diğer davalı gerçek kişiye vekalet verdiği ve sigortaya başvuru, icra ve dava takiplerinin işbu davalı Avukat tarafından yerine getirildiği tartışmasızdır. Kaldı ki, dosyaya sunulan —-kayıtlarına göre davalı Avukatın diğer davalı şirketin sigortalı çalışanı olduğu ve işin niteliği gereği vekalet sözleşmesi gereğince işi asıl yürütenin davalı Avukat olduğu her türlü izahtan varestedir. Davalı şirketin faaliyet alanı ile davalı Avukat arasındaki ilişki sıkı sıkıya bağlı olup davalıların davacıya karşı hesap verme sorumluluğu TBK’nin 507/2,3 maddeleri ve aynı yasanın 163. maddeleri gereğince ortak olup varsa vekil edene karşı müteselsil olarak sorumlu olacakları kabul edilmiştir. Zira yukarıda açıklandığı üzere somut olayda hukuki işlemler esas olduğundan davalı gerçek kişi Avukatın her şeyi bilen ve de bilmesi gereken konumundadır. Zira yukarıda zikredilen genel hükümler yanında 1136 sayılı Avukatlık Kanunu 1, 2/1-2 ve 34. maddeleri davalı Avukatın hesap verme yükümlülüğünü daha da ağırlaştırmaktadır. Bu minvalde davalı Avukatın diğer davalı şirket tarafından ibra edilmiş olmasının somut olayda hukuken davacıyı bağlar bir tarafı bulunmamaktadır. Dolayısıyla davalı Avukat vekilinin sıfat yokluğuna ilişkin itirazlarına mahkememizce hiçbir kıymet atfedilmemiştir. (TBK, 163, 507/2,3, TMK, 2, 3) Bu kabulden hareketle taraf vekillerince gösterilen deliller toplanmış ve getirtilmesi gereken bilgi ve belgeler celbedilerek uyuşmazlığın çözümü için teknik bilgi de gerektiğinden dosya, 6100 Sayılı HMK’nin 266 vd maddeleri gereğince yargı çevremize göre —-Bilirkişilik Bölge Kurulu Listesinden resen seçilen alanında uzman bir bilirkişiye verilerek davacının davalılardan alacağının varlığı ve miktarı hakkında rapor düzenlemesi istenmiştir. Bilirkişi —– tarafından dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda hazırlanan 02/02/2021 tarihli raporunda netice olarak taraflar arasındaki vekillik ilişkisinin haklı azille sona ermiş olabileceği; azil günü itibariyle bitip kesinleşen işler incelenmesinden davacı yan alacağının tespit edilemediği yönünde rapor verilmiştir. Bilirkişi raporu taraf vekillerine tebliğ edilmiş ve vaki beyan itirazlar ile HMK’nin 281/2 maddesi gözetilerek bilirkişiden ek rapor düzenlemesi istenmiştir. Bilirkişi tarafından düzenlenen 08.03.2023 tarihli ek raporda ise özetle ; davalı Tarafından Davacı Yana Yapıldığı Tespit edilen Para Transferleri; kabul kapsamında 106.968,33 TL. olacağı sonucu mahkemece kabul görmesi durumunda mahsuba gidileceği, kök raporda ayrıntıları verildiği üzere Toplam Davacı Şirket Alacağı 165.606,55 TL olarak kabul edilirse Davacı yana Aktarılan Toplam Tutar 165.606,55 TL. — 106.968,33 TL. – 58.638,22 TL. olarak hesap edildiği yönünde görüş bildirilmiştir. Anılan ek raporda taraf vekillerine tebliğ edilmiş ve davalı vekillerince ileri sürülen itirazlar değerlendirilmiştir. Davacı vekili tarafından ise bu sırada dava HMK’nin 109.maddesi kapsamında kısmi dava olarak açıldığından kısmi ıslah yoluna başvurularak bedel arttırılmış ve harç tamamlanmıştır. Bilgi amaçlı olarak işbu ıslah dilekçeleri davalı vekillerine tebliğ edilmiştir. Mahkememizce yapılan inceleme ve değerlendirmede yukarıda ayrıntıyı olarak açıklandığı üzere davalıların vekalet sözleşmesi gereğince hesap verme borcu kapsamında vekil eden adına aldığın paraları ödemekle yükümlü olacakları açıktır. Davacı vekili tarafından dava dilekçesinde davalı vekil tarafından eksik ödendiği ileri sürülen miktar 52.565,79 TL olduğu ancak davanın 5.000,00 TL olarak açıldığı, bilirkişi ek raporunda tespit edilen 58.638,22 TL miktar ile şirket kayıtlarında görünen 52.565,79 TL miktarın yakın olduğu , ancak vekiller tarafından davacı adına onlarca iş ve işlem yapıldığı, icra takipleri açıldığı ve tahsilatlar yapıldığı anlaşıldığından bilirkişi ek raporunda belirlenen miktarın dosya kapsamına uygun ve yerinde olduğu kabul ve takdir edilmiştir. Buna göre davacı şirketin davasını, TMK’nin 6 ile HMK’nin 190, 194, maddeleri gereğince sözleşme ilişkisi, genel olarak mevcut bilirkişi ek raporu ve burada anılan diğer durum ve deliller karşısında açıkça ispatladığı sonuç ve kanaatiyle dosyaya mübrez sözü geçen ek bilirkişi raporunun da gerekçeli, dosya kapsamıyla uyumlu, denetime açık, hüküm kurmaya yeterli ve elverişli olduğu kabul ve takdir edilerek, taleple bağlılık ilkesinden, davanın niteliğinden ve vaki ıslah işleminden mütevellit temerrüt , faiz, tarafların sıfatına göre faiz tür ve oranı da gözetilmek suretiyle davanın kabulü ile, 5.000,00 TL alacağa temerrüt günü olan 19/02/2019 tarihinden; 53.638,22 TL alacağa ise ıslah ve harcın tamamlanma tarihi olan 24/07/2023 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte toplam 58.638,22 TL alacağın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. (AY,138/1, TMK,2,3,6,TBK,502 vd, 163, HMK, 26, 33, 266,vd, 190, 194, Av.K.1,2,34 )
6100 Sayılı HMK’nin 332/1 maddesine göre, 323. maddesinde sayılan yargılama giderlerinden, 326/1-3 maddeleri gereğince tamamen aleyhine hüküm verilen davalılar müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmuştur. Ayrıca Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliğinin 26/2. maddeleri gözetilerek dava öncesi Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen arabuluculuk ücretinin de yargılama gideri kapsamında davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına da karar verilmek suretiyle 6100 Sayılı HMK’nin 26, 297/2 maddeleri gereğince aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmiştir.

HÜKÜM:
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)6100 Sayılı HMK’nin 109 maddesi gereğince kısmi dava olarak açılan işbu davanın kabulü ile, 5.000,00 TL alacağa temerrüt günü olan 19/02/2019 tarihinden; 53.638,22 TL alacağa ise ıslah ve harcın tamamlanma tarihi olan 24/07/2023 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte toplam 58.638,22 TL alacağın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
2-)Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 4.005,58 TL karar ve ilam harcından başlangıçta alınan 85,39 TL peşin harç ile ıslah harcı olarak alınan 917,00 TL harçtan mahsubuyla bakiye 3.003,19 TL karar ve ilam harcının davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak Hazineye gelir kaydına
3-)Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile AÜT uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye irad kaydına,
4-)Davacı tarafından yapılan 44,40 TL başvurma harcı 85,39 TL peşin harç, 6,40 TL vekalet harcı, 2.000,00 TL bilirkişi ücreti, 335,55 TL posta masrafı olmak üzere toplam 2.471,74 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
5-)Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden; Avukatlık Kanununun 164/5 maddesine göre davacı vekili için karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 13/1 maddesi uyarınca hesap ve takdir edilen 17.900,00 TL nispi/maktu vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
6-)Davalılar tarafından yapılan yargılama giderlenin kendi üzerilerinde bırakılmasına,
7-)6100 sayılı HMK’nin 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan gider avansının yatırana iadesine, ( Yazı İşleri Müdürü tarafından Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince resen işlem yapılmasına,) D Dair; davacı vekilinin ve davalı gerçek kişi vekillerinin yüzlerine karşı, davalı şirket vekilinin yokluğunda ; 6100 sayılı HMK’nin 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle —-Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.