Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/799 E. 2023/205 K. 13.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/799 Esas
KARAR NO: 2023/205
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/11/2019
KARAR TARİHİ: 13/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, davalıdan 04.08.2009 tarihli ödeme planını içeren sözleşme gereğince alacaklı olduğunu, davalının, sözleşmede taahhüt ettiği ödeme vadelerine uymadığını ve borcunu ödemediğini, davalının, borcunu çeşitli tarihlerde kısmen ödediğini ve kısmi ödemelerinde de ödeme vadelerine uymadığını, bakiye alacağın ödenmesi konusunda yapılan görüşmelerde de herhangi bir netice alınamadığını, davalının yapmış olduğu kısmi ödemelerin öncelikle ilk taksitten başlamak üzere anapara ve faizlere mahsup edilerek, bakiye alacak ve faiz için davalı aleyhinde —– sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, davalının borca itiraz ettiğini, dava konusu alacakla ilgili olarak —– ve tarafların anlaşamadığına dair —-Dava Şartı Arabuluculuk Son Tutanağı düzenlendiğini ileri sürerek takibe konu 226.795,42 TL yönünden itirazın iptali ve takibin devamına, bakiye asıl alacak miktarı —- takip tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine, davalının % 20′ den az olmamak üzere icra İnkar tazminatına mahıkum edilmesine, Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketle karşı taraf arasında herhangi bir mal alışverişi ya da hizmet sunumu olmadığını, bu sebepten taraflar arasında
fatura ve sevk irsaliyesi olmadığını, buna ilişkin de ticari kayıtlar söz konusu olmadığını, davaya konu sözleşmenin dayanağı olan alacağın karşı tarafla bir dönem yapılan ortaklık sebebiyle, ortaklıktan ayrılırken şirket üzerinden ortaklık alacağına istinaden imzalandığını, ortaklar arasındaki alacakların 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, işbu sebepten karşı tarafı bir an alacaklı kabul etseler bile bu alacağın 5 yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan talep edilemeyeceğini ve zamanaşımına uğradığını, zira sözleşme tarihi 04.08.2009 olduğunu, son taksitin ödeme tarihinin 01.08.2012 olduğunu, karşı tarafın 04.08.2009 tarihli sözleşmeye istinaden 206.230,35 TL bakiye alacağı olduğu iddiasıyla ——— sayılı dosyası üzerinden ilamsız icra takibi başlattığını, bu borcun ödendiğini, buna ilişkin dekont ve makbuzları dilekçeleri ekinde sunduklarını, karşı tarafın, 04.08.2009 tarihli sözleşmeye istinaden taksitle ödenmesi gereken borç üzerinden asıl alacak olarak talep ettiği bakiye alacağın 206.230,35 TL’ yi nasıl ve ne şekilde hesapladığının belli olmadığını, hangi aya ilişkin taksitlerin ödenmediği ve bu taksitlerin tarih ve miktarlarının da belli olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesi beyan ve talep etmiştir.

DELİLLER:
—- esas sayılı icra dosyası, —– yazı cevabı, bilirkişi kök ve ek raporu ile dosya kapsamındaki sair belgeler v.s

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE:
Dava; davacı tarafça davalı aleyhine başlatılan ——sayılı dosyasına vaki itirazın iptali talebine ilişkindir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesinde; Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevi düzenlenmiş olup, bu hükme göre “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.” Ancak aynı maddenin ikinci fıkrasında istisna öngörülerek “Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.” ifadesine yer verilmiştir.
Türk Ticaret Kanununun 4. Maddesinde; nispi ve mutlak ticari davalar düzenlenmiş olup her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları nispi ticari dava olup, tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın maddenin ilk fıkrasında a, b, c, d, e ve f bentlerinde sayılan hususlardan doğan hukuk davaları ise mutlak ticari dava niteliğindedir. TTK m. 5 uyarınca aksine hüküm bulunmadıkça dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın Asliye Ticaret Mahkemesi, tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.
Aynı kanunun 12.maddesine “bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır.” Anılan Yasanın 11.maddesinde “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, ——- çıkarılacak kararnamede gösterilir.”; 15.maddesinde de “İster gezici olsun ister bir dükkanda veya sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedeni çalışmasına dayanan ve geliri 11.maddenin 2.fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemeleri bulunmaktadır. Bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. ———- kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanun’unun 3’üncü maddesinde; Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, ——- Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK’nun 1463.maddesinde de, önce 17.maddeye gönderme yapılarak, ——bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17.maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir.
Gerçekten, ——– göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre;Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak ——kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre, defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve ——–bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların —- Vergi Usul Kanunu’na istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.——–
Görev itirazı bakımından yapılan incelemede; mahkememizce davacı tarafın uyuşmazlık konusu olayın gerçekleştiği iddia edilen —- yılına ait vergi kayıtlarının ilgili vergi dairesinden istendiği, davacıya ait vergi kayıtlarının incelenmesinde —- yılında faaliyete başladığı ve gerçek usulde gelir vergisi mükellefi olduğu bu haliyle davacının tacir olduğu huzurdaki davanın nisbi ticari dava olarak kabul edilmesi gerektiği anlaşılmakla davalının görev itirazı yerinde görülmemiştir.
“Dava, taraflar arasındaki cari hesap ilişkisi kapsamında faturalardan kaynaklanan alacağa karşılık verilen kambiyo senetlerinin vadesi beklenmeden faturalara dayanılarak girişilen icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir.
Kural olarak, mevcut bir borç için kambiyo taahhüdünde bulunulması tecdit (yenileme) sayılamaz.—– Ancak taraflar açıkça bu kambiyo taahhüdünün borcun yenilenmesi niteliğinde olduğunu kararlaştırdıkları takdirde, temel borç düşer yerine kambiyo borcu geçer. Kambiyo taahhüdünün ifa uğruna girişilmesi halinde, tarafların yenileme konusunda anlaştıkları kesin bir şekilde belli değilse ya da şüpheli bir durum varsa veya bu hususta herhangi bir anlaşma ve iddia yoksa TBK. md. 133/2.hükmü gereğince, kambiyo taahhüdü ifa yerine değil ifa uğruna girilmiş olduğunun, temel borç ilişkisinden doğan talep hakkının ortadan kalkmayıp bu hakka paralel ve mütelâhik ( yarışan ) bir kambiyo talep hakkının doğduğunun kabulü gerekir.
Bu durumda alacaklı iki türlü talep hakkında bulunabilir. Alt ilişkiden doğan talep hakkı, kambiyo hakkı kullanılıncaya kadar donmuş ve böylece vadesi, kambiyo alacağının vadesine kadar uzatılmış kabul edilir.
Kambiyo senedine dayalı başvurma mümkün olunca, adi alacağa da dayalı talep hakkı doğar. Alacaklı bu haklardan birini veya ötekini kullanmak zorunluluğunda değildir ve seçim yapmakta serbesttir. Fakat adi alacağı talep ederse, kambiyo senedini borçluya geri vermekle yükümlüdür.
Mevcut bir borç için kambiyo senedi düzenlendiğinde, bu büyük bir çoğunlukla ödeme amacıyla olmaktadır. Ayrıca gözden de kaçırılmamalıdır ki, senedin verilmesiyle henüz ödeme gerçekleşmiş değildir; hatta belki de gerçekleşmeyecektir. Bu sebeple, mevcut borç ilişkisini sona erdirmez. Biri asıl borç münasebetinden, diğeri kambiyo münasebetinden doğan iki ayrı talep hakkının ( dolayısıyla iki ayrı borcun ) birbirine paralel ve aynı yöndeki bu durumları sebebiyle hakların telâhukundan ( yarışmasından ) söz edilir. Burada hamil alacağını dilerse kambiyo ilişkisine, dilerse asıl borç ilişkisine dayanarak talep edebilir.
Zira her iki talep hakkının da amacı birdir ve borçlu ancak bir defa ödemekle yükümlüdür. Borç için kambiyo senedi düzenlenmiş olması dolayısıyla ortaya çıkan hakların yarışmasında, iki hakkın birbiriyle olan karşılıklı durumları şu şekilde belirtilebilir.
Alacaklı mevcut bir borcun ödenmesi için verilen kambiyo senedini aldığında, işin mahiyeti icabı, alacağını ilk önce kambiyo senedine dayanarak talep etmeyi kabullenmiş olur. Asıl borç münasebetinin vadesi, kambiyo borcunun vadesine kadar uzatılmış sayılır. Başka bir deyişle asıl borç münasebetine ilişkin talep hakkı, kambiyo ilişkisinden doğan talep hakkı kullanılıncaya kadar, yani onun vadesine kadar, donmuş vaziyettedir, kambiyo taahhüdünün vadesinden önce talep olunamaz. Dolayısıyla, asıl borç ilişkisine dayanılarak yapılan bir talep veya açılan bir dava, o borç dolayısıyla bir “kambiyo senedi verilmiş olduğu” def’iyle karşılanır.
Kambiyo senedinin verilmesi suretiyle yapılan ödeme teşebbüsü, alacaklının nihai şekilde tatmini ile sonuçlandığı takdirde, asıl borç ilişkisi nihayet bulur.
Senedi alan, bu senet vasıtasıyla alacağını elde etmek imkânını bulamazsa, senedin iadesi şartıyla, asıl borç ilişkisine yönelebilir.
Bu açıklamaların, verilen kambiyo senedinin daha önce taraflar arasında mevcut temel alacak-borç ilişkisi dairesinde verildiğinin alacaklı tarafından kabul edilmesi yahut işin mahiyeti icabı veyahut yapılan ek bir sözleşmedeki hüküm nedeniyle bu durumun tartışmasız olması halinde geçerli olacaktır. 
Hal böyle olmasına rağmen, bir başka sözleşmedeki açık hüküm nedeniyle yahut alacaklının bu konudaki açık kabulü nedeniyle verilen kambiyo senedinin, temel borç ilişkisi dairesinde verildiği sabit ise; bu durumda sözleşmede aksine bir hüküm yoksa kambiyo senedinin ifa uğruna -mevcut borcu ödemek amacıyla- verildiğinin kabul edilmesi gerekecektir.
Somut olaya gelince; taraflar arasında uzun yıllar cari hesap şeklinde yürüyen ticari ilişki kapsamında faturaya dayalı teslim alınan mal bedeli karşılığı kambiyo senedi düzenlenerek vadesinde tahsili suretiyle yürüyen bir ticari ilişki bulunmaktadır. Taraflar arasındaki bu ilişkiye rağmen davacı vekili faturaların karşılığı olarak verilmiş olan henüz vadesi gelmemiş senetler yerine asıl alacağa dayanak toplam —– bedelli açık faturayı takibe ve davaya konu etmiştir.
Davacının toplam —– faturaya dayalı alacağına karşılık; —- vade tarihli —– bedelli, —- vade tarihli —–bedelli bonolar ile —- keşide tarihli ve —- bedelli çekin davacıya verildiği toplam tutarının ise —- olduğu taraflar arasında çekişmesizdir. Nitekim yargılama sırasında vadesi dolan 27.03.2015 tarihli çekin bedelinin de ödendiği ve icra dosyasına bildirildiği de sabittir.
Oluşa ve dosya içeriğine göre; faturalardan kaynaklanan borca karşılık olarak kambiyo senetlerinin verilmesinde taraflar arasında yenileme iradesi ya da yenileme sözleşmesi bulunduğu yönünde herhangi bir kanıt bulunmadığı anlaşılmakla senetlerin ifa uğruna verildiğinin kabulü ile takibe ve davaya konu alacağın ancak senetlerin vadesinde talep edilebileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir yön bulunmadığı,——–
Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; taraflar arasında akdedilen ve imzası inkar edilmeyen 04/08/2009 tarihli sözleşme içeriği ödeme planının her iki tarafın da kabulünde olduğu, her ne kadar davalı tarafça dava konusu alacağın taraflar arasındaki ortaklık sözleşmesinden kaynaklandığı ve bu nedenle somut olaya 5 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği iddia edilmiş ise de davalının bu yöndeki iddialarını ispata yarar herhangi bir delili dosyaya ibraz edemediği anlaşılmakla somut olaya ——– zamanaşımı uygulanması gerektiğinden davalının zamanaşımı definin yerinde olmadığı,
Tarafların dosyaya sundukları ödeme belgeleri ve sözleşme içeriğinde yer alan ödeme planı birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasındaki sözleşme tarihinin 04.08.2009, ilk ödeme vadesinin 01.09.2009 olduğu, davalı tarafça sözleşme tarihinden öncesine ait ———- bedelli ödeme dekontu sunulduğu, davacı tarafça dosyaya ibraz edilen 01.06.2020 tarihli dilekçe ile işbu ödemenin dava konusu borca istinaden ödendiğinin ikrar edildiği,
Bununla birlikte davalı tarafça dava konusu ödemelerin bir kısmının çek ile yapıldığı ve çeklere ilişkin vadelerin ödeme planında belirtilen tarihlerden sonrasına denk geldiği bu nedenle çeklerde belirtilen vade tarihleri doğrultusunda faiz hesaplaması yapılması gerektiği yönünde davacı tarafça itiraz ileri sürülmüş ise de, yukarıda yer verilen ———– kararında ve bilirkişi raporunda belirtildiği üzere alacaklı mevcut bir borcun ödenmesi için verilen kambiyo senedini aldığında, işin mahiyeti icabı, alacağını ilk önce kambiyo senedine dayanarak talep etmeyi kabullenmiş ve asıl borç münasebetinin vadesi, kambiyo borcunun vadesine kadar uzatılmış sayılacağından, başka bir deyişle asıl borç münasebetine ilişkin talep hakkı, kambiyo ilişkisinden doğan talep hakkı kullanılıncaya kadar, yani onun vadesine kadar donmuş vaziyette olacağından kambiyo taahhüdünün vadesinden önce talep olunmasının mümkün olmadığı, bu haliyle davacı tarafın bu yöndeki itirazlarının yerinde olmadığı, anlaşılmakla 17/12/2021 tarihli bilirkişi kök raporunun sonuç kısmının 5.b.2 bendi gereği davacı tarafın dava tarihi itibariyle davalı taraftan —— asıl alacak ve 25.469,25 TL işlemiş faiz alacağının bulunduğu ancak takip talebinde 206.203,35 TL asıl alacak ve 20.565,06 TL işlemiş faiz alacağı talebinde bulunulduğu anlaşılmakla taleple bağlı kalınarak 191.751,23 TL asıl alacak ve 20.565,06 TL işlemiş faiz alacağı üzerinden davanın ve alacağın likit olması nedeniyle icra inkar tazminatı talebinin kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile davalı borçlunun——- sayılı icra takip dosyasına yaptığı İTİRAZIN KISMEN İPTALİ ile takibin 191.751,23 TL asıl alacak ve 20.565,06 TL işlemiş faiz alacağı üzerinden takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine,
-Davalının takibe itirazı haksız görüldüğünden hüküm altına alınan 212.316,29-TL’nin % 20 si olan 42.463,25 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 14.503,32 TL karar ve ilam harcından baştan alınan 2.739,12 TL peşin harcın mahsubuyla bakiye 11.764,20 TL karar ve ilam harcının davalı taraftan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL başvurma harcı ve 2.739,12 TL peşin harcın davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
4-Davacı tarafından yargılama gideri olarak yapılan 2.144,5‬0 TL nin kabul red oranına göre 2.007,59 TL lik kısmının davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
5-Davalı tarafından yargılama gideri olarak yapılan 57,20 TL nin red kabul oranına göre 3,65 TL lik kısmının davacı taraftan tahsili ile davalı tarafa ödenmesine,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 13/1 maddesi uyarınca hesaplanan 32.724,28 TL nispi vekalet ücretinın davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
7-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 13/1 maddesi uyarınca hesaplanan 9.200,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa ödenmesine,
8-Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile AÜT uyarınca —- bütçesinden ödenen 1320 TL nin kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 1.235,72 TL lik kısmının davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
9-Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile AÜT uyarınca ——- bütçesinden ödenen 1320 TL nin ret edilen miktar üzerinden hesaplanan 84,27 TL lik kısmının davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
10-6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan gider avansının yatırana iadesine, ( Yazı İşleri Müdürü tarafından Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince resen işlem yapılmasına,)
Dair, davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 sayılı HMK’nın 341/1,342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince iki hafta içinde mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle; istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle—– Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.13/03/2023