Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/723 E. 2022/124 K. 10.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/723 Esas
KARAR NO: 2022/124
DAVA: Alacak (Cari Hesap Veya Ticari Kredi Sözleşmesi Kaynaklı)
DAVA TARİHİ: 18/11/2019
KARAR TARİHİ: 10/02/2022
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Cari Hesap Veya Ticari Kredi Sözleşmesi Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ /
DAVA/TALEP :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalılar ile müvekkil şirketin, davalılardan —–binasının yanında bulunan binanın inşası sırasında yapılması gereken ——işlerinin gerçekleştirilmesi konusunda aralarında yazılı bir sözleşme bulunmaksızın şifahi olarak anlaştıklarını, bu anlaşma çerçevesinde müvekkil şirketin inşaata ait —– kaldırılması, nakliye ve döküm işlemlerini gerçekleştirdiğini, akabinde —- seri numaralı fatura tanzim edilerek söz konusu fatura aslının, ——— numaralı ihtarnamesi ekinde davalı —— tebliğ edildiğini, davalı tarafından ihtarnameye cevap olarak müvekkil şirket ile üniversite arasında yapılmış herhangi bir sözleşme olmadığını, müvekkil ile aralarında iş ilişkisi bulunmadığından bahisle söz konusu fatura aslının müvekkiline iade edildiğini, söz konusu —– diğer davalı ——- olarak göründüğünü, bunun üzerine her iki davalı ile de arabuluculuk görüşmeleri gerçekleştirildiğini, görüşmeler sırasında her iki şirket de gerçekleştirilen işten haberlerinin olmadığını, ticari kayıtlarında bu tür bir kayda rastlanmadığını bildirmek suretiyle olumlu bir yaklaşım sergilemediklerini, davalıların borcunun,——– atıkları taşıma ve kabul belgesi, —- kayıtları, fatura ve cari hesap ekstreleri ile de sabit olduğunu, dava konusu cari hesaba ilişkin alacğın müvekkil şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davanın kabulü ile —- tutarındaki alacağımızın davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline, asıl alacağa davalı-borçluların mütemerrit kabul edildiği tarihten itibaren olmak üzere —— kısa vadeli kredilere uyguladığı en yüksek avans faizinin uygulanmasına, yargılama giderleri ve ücret-i vekâletin davalılara tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP /TALEP :
Davalı ——-Vekili cevap dilekçesinde özetle; Zamanaşımı itirazlarının bulunduğunu, davacının soyut iddialara dayanarak delillerini somutlaştırmadığını, davanın usulden reddi gerektiğini, davacının müvekkili ile aralarında yazılı ve sözlü bir sözleşme bulunmadığından davanın husumetten reddi gerektiğini, yapılan işin bedelinin de Müvekkil şirkete hiçbir şekilde fatura edilmediğini, diğer davalıya fatura gönderildiğini, davacı ile yapılan arabuluculuk görüşmeleri sırasında da —- şirket tarafından geçmişe dönük kayıtların incelendiğini, hiçbir şekilde davacı ile yapılan işe dair herhangi bir kayıta ulaşılamadığını, müvekkil şirkete —- yılından bu yana müvekkilince daimi danışmanlık hizmeti verildiğini, —– şirketin ——— denetlenen ciddi bir —-olduğunu, ——senetle ispatının zorunlu olduğunu, davacının yazılı bir sözleşme sunmadığını, işin karşılığı olduğunu iddia ettiği faturanın müvekkiline gönderilmediğini, kendi ticari defterlerine işlediğini iddia ettiği alacakların müvekkil şirket defterlerinde kayıtlı bulunmadığını, davacının doğmamış borçtan kaynaklı ihtiyati tedbir ve İhtiyati haciz talebinin reddi gerektiğini ileri sürerek haksız ve mesnetsiz , ispat edilemeyen davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine, karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
DELİLLER: —– yevmiye numaralı ihtarnamesi,——
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ :
Dava Alacak (Cari Hesap Veya Ticari Kredi Sözleşmesi Kaynaklı) istemine ilişkindir.
Öncelikle dosyaya mübrez Arabuluculuk tutanağına göre zorunlu arabuluculuk dava şartının yerine getirildiği ve anlaşmazlık üzerine işbu davanın açıldığı da görülmüştür.
Basit yargılama usulüne tabi işbu davada dava şartlarında bir eksiklik görülmediğinden mahkememizce dilekçeler aşaması tamamlanmış ve usulüne uygun olarak yapılan davet sonucunda duruşma açılarak ön inceleme duruşması icra edilmiş, uyuşmazlık belirlenmiş ve vaki davete karşın tarafların sulh olmak istememeleri üzerine tahkikata geçilerek bir kısım tahkikat işlemleri yerine getirilmiş ve karar duruşmasına katılan taraf vekillerinin son sözleri dinlenip zapta geçirilerek aşağıdaki hüküm sonucuna ulaşılmıştır.
Dosyaya mübrez Arabuluculuk tutanağına göre de zorunlu arabuluculuk dava şartının yerine getirildiği ve anlaşmazlık üzerine işbu davanın açıldığı da görülmüştür.
Mahkememizin işbu—-tarihli duruşma ara kararı gereğince; 6100 Sayılı HMKnın 167. Maddesi gereğince dosyanın davalı —- yönünden tefrikine karar verilerek mahkememizin ——- anılan davalı yönünden Asliye Hukuk Mahkemesine görevsizlik kararı verilmiştir.
Bu kapsamda işbu davanın tarafları yönünden somut uyuşmazlığı dönerek bir kısım hukuki açıklamalar yapılarak somut olaya uyarlanması uygun olacaktır. Binaenaleyh uyuşmazlığın çözümünde öncelikle taraf ve dava ehliyeti ile sıfat kavramlarının hukukî mahiyetine değinilmesi açıklayıcı olacaktır.
Taraf ehliyeti; davada taraf olabilme, usulî hukukî ilişkinin sujesi olabilme yeteneğidir. Medeni (maddi) hukuktaki medeni haklardan istifade (hak) ehliyetinin medeni usul hukukunda büründüğü şekil olan taraf ehliyetini haiz olup olunmadığı hususu 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na (TMK) göre belirlenir. Buna göre medeni haklardan istifade ehliyeti bulunan her gerçek (TMK, m. 8) ve tüzel (TMK, m. 46) kişi davada taraf olabilme ehliyetine de sahiptir [6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK), m. 50].
Her gerçek kişi sağ doğmakla, yaşadığı sürece taraf ehliyetine sahip olur. Tüzel kişiliğin ve buna bağlı olarak taraf ehliyetinin ne zaman kazanılacağı ise maddi hukuk normlarıyla belirlenir. Gerçek veya tüzel kişiliği olmayan kuruluş yahut toplulukların taraf ehliyeti de bulunmamaktadır.
Dava ehliyeti; HMK’nın 51. maddesinde açıkça düzenlenmiş olup kişinin kendisi veya yetkili kılacağı bir temsilci aracılığı ile bir davayı takip etme ve usul işlemlerini yapma ehliyetini ifade eder. Dava ehliyeti, medeni (maddi) hukuktaki TMK’nın 9. maddesinde düzenlenen medeni hakları kullanma (fiil) ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekil olarak anlaşılmalıdır. Buna göre; medeni hakları kullanma ehliyeti bulunan her gerçek ya da tüzel kişi dava ehliyetine sahip kabul edilmelidir.
6100 Sayılı HMK’nın 114/1-d maddesinde açıkça düzenlendiği üzere dava ve taraf ehliyeti dava şartlarındandır. Bu düzenlemede husumet ya da başka bir deyişle taraf sıfatı dava şartları arasında sayılmamıştır. Dava şartının özelliği tıpkı taraf sıfatı gibi davanın esastan görülüp karara bağlanabilmesi için, varlığı ya da yokluğu hâkim tarafından davanın her aşamasında kendiliğinden gözetilen ve taraflarca noksanlığı davanın her aşamasında ileri sürülen nitelikte olmasıdır.
Taraf sıfatı, bir başka deyişle husumet ehliyeti ise dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini, davalı sıfatı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler. Yargısal uygulamada davacı sıfatı, aktif husumeti, davalı sıfatı ise pasif husumeti karşılayacak şekilde değerlendirilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukukî koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir.
Sıfat dava şartı olmayıp, itirazdır. Zira bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı ancak davanın esasına girildikten sonra tespit edilebilir ve bu durumda dava ret veya kabul ile sonuçlanır. Başka bir anlatımla dava şartların işin esasının incelenmesine engel teşkil eder mahiyetteyken, bir davada, taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının —– olmadığı belirlenirse, artık taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümüne girilmeden, davanın sıfat yokluğundan reddi gerekir. —-ileri sürülme zamanı yasa ile kabul edilen bir ilk itiraz olmadığı gibi, davalı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir def’î de teşkil etmediğinden davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece vakıf olunduğu takdirde re’sen nazara alınması gerekli hukukî bir durumdur —– Açıklanan işbu ilke ve hususlar YARGITAY HUKUK GENEL KURULUNUN BİR ÇOK KARARINDA DA YER BULMUŞTUR.
Bu ilke ve esaslar çerçevesinde somut olaya döndüğümüzde ise, davacı şirketin davalı şirket ile aralarında düzenlenmiş hiçbir yazılı ve sözlü sözleşme bulunmadığı, davacının dava konusu ettiği alacağa ilişkin faturayı tefrik edilen davalı——- düzenlediği, olaya ilişkin ihtarnamelerin de davacı ve üniversite arasında teati edildiği, dosyaya kazandırılan belediye kayıtlarının da bu taraflar arasında düzenlendiğinin sabit olduğu ve bu minvalde davalı şirketin yapılan işin asıl yüklenici firması olduğu iddiasının da taraf sıfatına ilişkin işbu sonucu değiştirmeyeceği sonuç ve kanaati olmuştur. Görüldüğü üzere kabule göre davalı şirketin dava konusu hakla hukuken bir ilgisinin bulunmadığı ve kendisine dava yöneltilemeyeceği, gerçekleşen bu durumun resen gözetilmesi gerektiğinden yapılan tespit ve hukuki değerlendirmelere ışığında davanın, davalının taraf sıfatı bulunmadığından (pasif husumet) usulden reddine karar verilmesi gerekmiştir.
6100 Sayılı HMK’nın 332/1 maddesine göre, 323. maddesinde sayılan yargılama giderlerinden davacı taraf sorumlu tutulmuştur. Ayrıca Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliğinin 26/2. maddeleri gözetilerek dava öncesi—— bütçesinden ödenen arabuluculuk ücretinin de yargılama gideri kapsamında davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına da karar verilmek suretiyle 6100 Sayılı HMK’nın 297/2 maddeleri gereğince aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davalı—–davada taraf sıfatı (Pasif Husumet) bulunmadığından davanın USULDEN REDDİNE,
2-) Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3-)Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcının, başlangıçta alınan 2.203,30 TL. peşin harcından mahsubu ile bakiye 2.122,60 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
4-)Davalı —— kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1 ,7/2, maddeleri gereğince 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-)Davalı —– tarafından vekille temsil dışında yapılmış yargılama gideri bulunmadığından işbu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-)Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile AÜT uyarınca —- bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
7-) 6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan avansın yatırana iadesine, ———–
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı ; 6100 sayılı HMK’nın 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle — Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 10/02/2022