Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/647 E. 2021/937 K. 13.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/647 Esas
KARAR NO : 2021/937

DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
DAVA TARİHİ : 11/11/2019
KARAR TARİHİ : 13/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında geçmiş dönemde ticari ilişki mevcutsa da—- markasının kullanımına ilişkin değişiklikler neticesinde ticari ilişkinin 2018 yılı Mart ayı itibariyle sona erdiği, davacı şirket tarafından davalı yana hiçbir borç bulunmamasına rağmen —–sehven davalı—- gerçekleştirildiği, Sehven gerçekleştirilen ödemenin fark edilmesi üzerine davalı yana — ihtarnamesi keşide edilerek sehven gönderilen paranın iadesi talep edildiği ancak bedelin iade edilmediği, — Sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığı ve yapılan itirazla takibin durduğu ileri sürülerek davalarının kabulü ile ——– Sayılı dosyasına davalı tarafından yapılan itirazın iptali, davalı tarafın kötü niyetle itiraz etmiş olması nedeniyle aleyhinde asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesi, vekalet ücreti ve yargılama giderinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
CEVAP : Davalı davaya cevap vermemiştir.
DELİLLER: Dava dilekçesi,——sayılı dosyası, Banka yazıları, Ticari Defter ve Belgeler, Bilirkişi Raporu, Arabuluculuk Tutanağı, dosyadaki diğer bilgi ve belgeler.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, borçlu olmadığı halde sehven gönderilen paranın iadesi şartlarının oluşup oluşmadığına yönelik itirazın iptali davasıdır.
Mahkememizce dilekçeler aşaması tamamlanmış ve usulüne uygun olarak yapılan davet sonucunda duruşma açılarak ön inceleme duruşması icra edilmiş ve tarafların sulh olmaması ve arabuluculuğa da başvurmaması nedeniyle uyuşmazlık belirlenerek işin esasının incelemesine geçilmiştir.
2004 Sayılı İİK.’nın 67.maddesi; “(Değişik fıkra: 17/07/2003-4949 S.K./15. md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. (Değişik fıkra: 09/11/1988-3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir. İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır. (Mülga fıkra:17/07/2003-4949 S.K./103.md.)Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır. (Ek fıkra:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” hükmüne amirdir.
Davaya konu —– sayılı icra dosyası getirtilerek incelenmiştir. Yapılan incelemede icra dosyasının davanın tarafları ve konusu ile örtüştüğü görülmüştür.
Yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, taraflar arasında alacak borç ilişkisi olmamasına rağmen davacı şirket tarafından davalı şirkete sehven gönderilen paranın iadesinin davalı tarafından yapılmaması üzerine davacı tarafından bu alacağa ilişkin olarak ilamsız icra takibi başlattığı, davalının vaki itirazı nedeniyle takibin durduğu ve yasal süresi içinde işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Davacı tarafın bildirdiği tüm deliller toplanmış, davalı taraf ise ne davaya cevap vermiş, ne de bilirkişi incelemesine esas olmak üzere defterlerini ibraz etmiştir. Böylelikle dosya taraflar arasındaki alacağın varlığı ve miktarına ilişkin rapor verilmesi için bilirkişiye tevdi edilmiştir. Bilirkişi tarafından verilen rapor taraflara tebliğ edilmiş ve denetimi yapılmıştır.
Bilirkişinin 12/02/2021 tarihli raporunda özetle; Davacı tarafından ibraz edilen yasal defterlerin yasal süresi içinde açılış tasdiklerinin yapılmış olduğu, defter beratlarının —- süresi içinde verilmiş olduğu ve sahibi lehine delil özelliğine haiz olduğu, davacı şirket tarafından davalı şirket hesaplarına borcu bulunmamasına ve taraflar arasındaki ticari iş ilişkisinin sonlanmasına rağmen sehven ——– işlemi gerçekleştirildiği, sehven gerçekleştirilen ödemenin fark edilmesi üzerine davalı yana — ihtarnamesi keşide edilerek sehven gönderilen paranın iadesi talep edildiği ancak bedelin iade edilmediği, —-. Sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığı ve yapılan takibe itirazla takibin durduğu, davacı yasal defterlerinde davalıya ödemenin gerçekleştiği tarihte davacının “borç ya da alacağının bulunmadığı”, davacı vekili tarafından davalı yana keşide edilen 24.05.2019 tarihli ihtarname ile davalıdan sehven gönderilen bu paranın iadesinin talep edildiği ve fakat davalının buna cevap vermediği ve bu bedeli iade etmediği, davalı yanca davacının gönderdiği bakiye bedel için fatura, sevk irsaliyesi vb. belge ibraz edilmediği gibi yasal defter ve belgelerinin de ibraz edilmediği, davacı tarafından davalı şirket hesabına ödeme yapılan 08.02.2019 tarihinden takip tarihine kadar geçen — hesaplandığı ancak taleple bağlılık ilkesine göre bu tutarın 12.449.-TL asıl alacak için 149,34.-TL olabileceği beyan ve rapor edilmiştir.
HMK’nın 22’inci maddesine göre;
“(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/23 md.) Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.(1)
(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.”
Yapılan yargılamaya, toplanan delillere, alınan bilirkişi raporlarına ve tüm dosya kapsamına göre, davacı tarafından taraflar arasında borçlu olmadığı halde gönderilen paranın iadesinden kaynaklı alacağın tahsili amacıyla davalı aleyhine takip başlattığı anlaşılmıştır. Her ne kadar davalı taraf davacıya borcunun bulunmadığını bildirerek takibe itiraz etmiş olsa da, HMK’nın 222’inci maddesi gereğince davalı taraf defterlerini ibrazdan kaçındığı sabit olmuş ve davacının usulüne uygun bir şekilde tuttuğu defterlerin davacının alacağının varlığını ispat etmiş sayıldığı Mahkememizce kanaat getirilmiştir.
Yapılan yargılamaya toplanan delillere, banka cevabi yazıların, hükme esas alınan bilirkişi raporuna ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasında daha önceye dayalı “—-” markasının kullanımına ilişkin ticari ilişki olduğu, ancak bu ticari ilişkinin —- sona erdiği, davacı şirketin davalıya herhangi bir borcu bulunmamasına rağmen —— yaptığı, davalı şirkete ait hesap hareketlerinde ise 11.02.2019 tarihinde nakden bu paranın banka hesabından çekildiği, davacı yasal defterlerine göre davalı hesaplarına ödeme yapıldığı tarihte davalı tarafın borçlu ya da alacaklı olmadığı, dolayısıyla borçlu olmadığı halde bahse konu havalenin yapıldığı, bunun üzerine davacı şirket tarafından —-ihtarnamesi ile davalı şirkete sehven gönderilen paranın iadesinin talep edildiği, davalı şirket tarafından bu ihtarnameye cevap verilmediği gibi paranın iade edilmediği, tüm bu nedenlerle davacının incelenen kayıtlarında davalının davacıya 12.596,34 TL (12.449 TL asıl alacak ve 147,34 TL işlemiş faiz olmak üzere) tutarda borçlu bulunduğu ve davacının alacağının varlığını ispat ettiği anlaşılmıştır. Dosyaya mübrez işbu bilirkişi raporunun dosya kapsamı ile uyumlu, gerekçeli, denetime açık, hüküm kurmaya elverişli ve yerinde olduğu kabul ve takdir edilerek davacının davasının kabulü ile davalının—–Esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın iptaline, toplam 12.596,34 TL (12.449 TL asıl alacak ve 147,34 TL işlemiş faiz olmak üzere) üzerinden takibin devamına, icra takibinin asıl alacak 12.449 TL’ye takip tarihinden itibaren %9 ve değişen oranlarda yasal faiz uygulanmasına karar verilmiştir.
Davacının İcra İnkar Tazminatı İsteğine ilişkin yapılan değerlendirmede ise — kararlılık kazanmış uygulamasına göre itirazın iptali davalarında İİK’nın 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak inkar tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmamaktadır. Bu yasal koşullar yanında takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması böylece borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç gerekse borçlu bakımından bu koşullar mevcut ise ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Olayımızda davalının borcunun cari hesap ve ticari defterlere göre açık ve net olarak belirli ve belirlenebilir olduğundan İcra İflas Kanununun 67/2.maddesi gereğince asıl alacağın %20’si olan 2.489,80 TL icra inkar tazminatının da davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-) Davanın KABULÜNE,
Davalının ——– Esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın İPTALİNE, toplam 12.596,34 TL (12.449 TL asıl alacak ve 147,34 TL işlemiş faiz olmak üzere) üzerinden takibin devamına, icra takibinin asıl alacak 12.449 TL’ye takip tarihinden itibaren %9 ve değişen oranlarda yasal faiz uygulanmasına,
2-) Asıl alacağın %20’si olan 2.489,80 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-) Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 860,46 TL karar ve ilam harcına peşin alınan 152,14 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 708,32 TL karar ve ilam harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
4-) Davacı tarafından yapılan 44,40 TL başvurma harcı 152,14 TL peşin harç, 6,40 TL vekalet harcı, 164,75 TL posta masrafı ve 600,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 967,69 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-) Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan—-. 13/1, 13/2 maddesi uyarınca 5.100 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-) Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile – arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak —irad kaydına,
7-) HMK’nın 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan avansının yatırana iadesine ve bu konuda Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinın Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince Yazı İşleri Müdürü tarafından resen işlem yapılmasına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek dilekçeyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.