Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/637 E. 2021/512 K. 05.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2019/637 Esas
KARAR NO : 2021/512

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/11/2019
KARAR TARİHİ : 05/07/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı aleyhine—— dosyasından yürütülen icra takibi sebebiyle düzenlenen ödeme emrine borçlu tarafından itiraz edildiğini, borçlunun vaki itirazı sebebiyle söz konusu icra takibinde durma kararının verildiğini, davacı şirketle davalı arasında ticari ilişkinin mevcut olduğunu, mahkemeye sunulan faturalarda———-sayılı faturadan—— borcunun bulunduğunu—–dosyası ile başlatılan takibe davalının yapmış olduğu haksız ve hukuka aykırı itirazın iptaliyle takibin devamına, davalı borçlunun bu haksız ve kötü niyetli itirazı nedeniyle %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı ….——– yaptığını,—- bildiğini,—— yaptıklarını, yaptıkları alışverişin ücretini de nakit olarak ödediklerini, her hangi bir fatura düzenlenmediğini, dava konusu faturaya konu malı almadığını, bu şekilde bir faturada tebliğ edilmediğini, bu nedenle borca itiraz ettiğini, bilirkişi raporunu da kabul etmediğini, davanın reddine karar verilmesini talep ettiğini beyan etmiştir.
DELİLLER:
Dava dilekçesi ve ekleri, —— dosyası,———- raporu, bilirkişi ek raporu ve dosyadaki diğer bilgi ve belgeler.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasıdır.
Mahkememizce dilekçeler aşaması tamamlanmış ve usulüne uygun olarak—- açılarak ön inceleme duruşması icra edilmiş ve tarafların sulh olmaması ve arabuluculuğa da başvurmaması nedeniyle uyuşmazlık belirlenerek işin esasının incelemesine geçilmiştir.
2004 Sayılı İİK.’nın 67.maddesi; “(Değişik fıkra: 17/07/2003-4949 S.K./15. md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. (Değişik fıkra: 09/11/1988-3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.—- hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır. (Mülga fıkra:17/07/2003-4949 S.K./103.md.)Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır. (Ek fıkra:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” hükmüne amirdir.
Davaya konu—– sayılı icra dosyası getirtilerek incelenmiştir. Yapılan incelemede icra dosyasının davanın tarafları ve konusu ile örtüştüğü görülmüştür.
Yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, taraflar arasında mal ve hizmet alım-satımına dayalı ticari ve hukuki ilişki bulunduğu ve bu kapsamda davacı tarafından cari alacaktan kaynaklı alacağının davalı tarafından ödenmemesi üzerine davacı tarafından bu cari alacağa ilişkin olarak ilamsız icra takibi başlattığı, davalının vaki itirazı nedeniyle takibin durduğu ve yasal süresi içinde işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Tarafların bildirmiş olduğu tüm deliller toplanmış, dosya taraflar arasındaki alacağın varlığı ve miktarına ilişkin rapor verilmesi için bilirkişiye tevdi edilmiştir. Bilirkişi tarafından verilen 23/06/2020 tarihli raporda açıklandığı gibi davacının talep etmiş olduğu takip konusu alacağına ilişkin faturayı usulüne uygun tutarak yasal defterlerine kaydettiği, davacının kayıtlarının HMK 222/5 maddesi gereğince kesin delil niteliği taşıdığı, defter ve kayıtlarına göre davacının davalıdan 4.336,50 TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir. Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş ve denetimi yapılmıştır. Yapılan itiraz üzerine davalı tarafın defter ve kayıtlarının incelenmesi için ek rapora gönderilmiş, bilirkişi tarafından verilen 14/12/2020 tarihli ek raporda ise;
“Davacı şirket tarafından ibraz edilen 2016 yılına ait ticari defterlerin; açılış ve kapanıl tasdiklerinin usulüne uygun olarak yaptırıldığı ve defter kayıtlarının birbirini doğruladığı, davacı şirketin defterlerinin kayıt nizamı bakımından uygun olduğu, davacı şirket lehine delil kabiliyetinin bulunduğu,
Davalı şirket tarafından ibraz edilen 2016 yılına ilişkin ticari defterlerin; TTK m.64, 66, VUK m.220-226 maddelerine göre açılış tasdiklerinin yapıldığı ancak yevmiye defteri kapanış tasdikinin yapılmadığı, dava konusu ile ilgili defter kayıtlarının birbirini doğruladığı ancak davalı defterlerin —- madde hükümleri ile —- olmadığı,
Davacı defter ve kayıtlarına göre davacının davalıdan 4.336,50 TL alacaklı olduğu, ancak davacı tarafından dava konusu faturaya dayanak olan sevk irsaliyesinin veya benzeri herhangi bir belge ibraz edilmediği, dava konusu faturanın davalı tarafa tebliğ edildiğine dair dosya içerisinde herhangi bir belgenin bulunmadığı, ayrıca dava konusu faturanın davalının ticari defterlerinde olmadığı, neticesinde dava konusu faturanın ve faturadaki ürünlerin davalıya teslim edildiğinin ispatlanamadığı,”
Şeklinde rapor sunulmuş olduğu görülmüştür.
Bilirkişi ek raporu taraflara tebliğ edilmiş, davacı taraf bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde dava ve takibe konu faturanın sevk irsaliyesinin bulunduğunu ve dosya içerisine bir örneğini sunduğunu belirtmiştir. Gerçekten dava ve takip konusu faturaya ilişkin 27/05/2016 tarihli sevk irsaliyesinin davacı tarafından dosyaya sunulmuş olması, bahse konu sevk irsaliyesinde teslim alan kısmında——- bulunması, yine davacının ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun bir şekilde tutulmuş olması nedeniyle davacı lehine delil niteliğinde olması, davalı defterlerinin ise yevmiye defterlerinin açılış onayının yapılmasına rağmen kapanış onayının yapılmamış olması ve ayrıca defterlerin V.U.K. Uygun olmayan bir şekilde tutulmuş olması karşısında dava ve takibe konu faturanın davacı tarafından davalıya teslim edildiği kanaatine ulaşılmıştır.
Tüm bu nedenlerle davacı ve davalı tarafın incelenen kayıtlarında davalının davacıya 4.336,50 TL tutarda borçlu bulunduğu ve davacının alacağının varlığını ispat ettiği anlaşılmış ve davacının davasının kabulü ile davalının ——- sayılı dosyasına karşı yapmış olduğu itirazının İİK’nın 67/1. maddesi gereğince iptali ile takip tarihinden itibaren asıl alacağa avans faiz uygulanmak suretiyle devamına karar verilmiştir.
Davacının İcra İnkar Tazminatı İsteğine ilişkin yapılan değerlendirmede—- kararlılık kazanmış uygulamasına göre itirazın iptali davalarında İİK’nın 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak inkar tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmamaktadır. Bu yasal koşullar yanında takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması böylece borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç gerekse borçlu bakımından bu koşullar mevcut ise ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Olayımızda ise her ne kadar davacı tarafça davalıdan icra inkar tazminat talebinde bulunulmuş ise de alacağın teknik inceleme ile ortaya çıkması, likid olmaması karşısında —-İİK’da yer alan İcra İnkar Tazminatının yasal koşulları oluşmadığından talebin reddine karar verilmiştir.
6100 Sayılı HMK’nın 332/1 maddesine göre, 323. Maddesinde sayılan yargılama giderleri, 326/1. Maddesi gereğince tamamen davalı taraf sorumlu tutulmuştur. Ayrıca bu kapsamda Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinın 26/2. Maddeleri gözetilerek dava öncesi —— bütçesinden ödenen arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına da karar verilerek HMK’nın 297/2 maddesi gereğince aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-) Davanın KABULÜNE,
2-) Davalının—— Esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu İTİRAZIN İPTALİ ile icra takibinin asıl alacak 4.336,50 TL’ye takip tarihinden itibaren %10,50 ve değişen oranlarda avans faizi uygulanmak suretiyle aynen DEVAMINA,
3-) Şartlar oluşmadığından davacı vekilinin icra inkar tazminatının talebinin REDDİNE,
3-) Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 296,23 TL karar ve ilam harcına peşin alınan 52,38 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 243,85 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
4-) )Davacı tarafından yapılan 44,40 TL başvurma harcı 52,38 TL peşin harç, 6,40 TL vekalet harcı, 75,25 TL posta masrafı 750 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 928,43 TL yargılama giderinın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-) Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan—–. 13/1, 13/2 maddesi uyarınca 4.080 TL nispi vekalet ücretinın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-) Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile —– —- bütçesinden ödenen 1.320 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
7-) HMK’nın 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan avansının yatırana iadesine ve bu konuda Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinın Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince Yazı İşleri Müdürü tarafından resen işlem yapılmasına,
Dair, davacı ve davalının yüzüne karşı HMK.’nın 341/2. maddesi gereğince karar tarihi itibariyle kararın miktar yönünden İstinaf kanun yoluna başvuru sınırının altında kaldığı anlaşılmakla, KESİN olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.