Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/63 E. 2023/44 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/63 Esas
KARAR NO: 2023/44
DAVA: Tazminat (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/09/2019
KARAR TARİHİ: 19/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ /
DAVA/TALEP ;
Davacı- karşı davalı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin ——ilanlar sekmesinden —– devredileceğini dair ilanı gördüğünü, —— üzerinden mesaj atarak davalı —-görüşmeye başladığını, birkaç kere —– üzerinden görüşmelerinden sonra—– günü devir konusu—– görmek için cczanenin adresine gittiğini ve eczaneyi inceledikten sonra devralacağını davalı tarafa bildirdiğini, eczaneyi devralma konusunda kararlı olan müvekkilinin kamuda eczacı olarak çalıştığından —— tarihlerinde eczanenin durumunu, gerçekten devir alabileceği konumda olup olmadığını tespit edebilmek, devir protokolünü imzalayabilmek için toplam 12 gün yıllık izin aldığını ve bu sürelerin bir kısmını —– inceleme yaparak, bir kısmını ise gerekli işlemleri ve belgeleri tamamlamaya çalışarak geçirdiğini, whatsapp görüşmelerinden anlaşılacağı üzere tarafların devir konusunda büyük ölçüde anlaşmaya vardıklarını ve hatta —– konuşmalarından devir bedeli üzerinden konuşmalar yapıldığını, bunun üzerine —- günü müvekkilinin babası —-meslektaş kuzeni—– uçak ile memleketlerinden sırf devir konusu eczaneyi görmek ve devir sözleşmesini imzalamak için—— geldiklerini, müvekkili ile eczane sahibi arasında ——- şahitler huzurunda imzalandığını, devir protokolünde tarafların —– devir anında ödemeli, —- sonu vadeli senet olarak toplam —- devir bedeli ödenmesi konusunda anlaştıklarını, müvekkilinin davalı ile imzalanan protokol üzerine aynı gün —– kaparo, bedelini davalı hesabına EFT yaptığını, müvekkilinin davalı ile aralarında imzalanan devir protokolüne güvenerek —- tarihinde istifa dilekçesini ————- verdiğini, tüm bunlardan sonra davalının müvekkilini arayarak aile sebeplerden dolayı eczanesini devretmekten vazgeçtiğini beyan ederek sözleşmeden döndüğünü, tüm hayatını devir işleminin yapılmasına göre planlayan müvekkilinin büyük bir şok yaşadığını ve tüm planlamalarının altüst olduğunu, müvekkilinin davalının sözleşmeden dönmesinden kaynaklı olarak oluşan tüm zararlarının tazmini için davalıya ——- numaralı ihtarnamesini gönderdiğini, davalı tarafın sözleşmeden dönmesinden dolayı müvekkili zor durumda bıraktığını anlamasını beklerken ——-yevmiye numaralı asılsız ve hukuki dayanaktan yoksun cevabı ihtarname gönderdiğini, müvekkilinin kamuda çalışan bir eczacı olup kamudan ayrılıp kendisine ait bir eczanesi olmasını istediğini, bu nedenle ya——-üzerinden kura ile yerleşmesi ya da bir eczaneyi devralması gerektiğini, müvekkilinin davalının eczanesinin devri üzerinde büyük ölçüde anlaşmaları üzerine—– katılmadığını bu nedenle —- tarihleri arasındaki kuraları kaçırdığını, bu tarihler arasındaki kuralarda —- kontenjan açıldığını müvekkilinin davalının eczanesini devralacağından başvurmadığını, bir sonraki kuranın —- yapılacağından müvekkilinin 4 ay bir eczane sahibi olarak kazanacağı kazançtan mahrum kaldığı gibi——– kurasını kazanma oranının bile şimdiden düştüğünü, kamu çalışanı eczacılarda istifa sürecinin ilk olarak istifa dilekçesinin hastaneye verilmesi ile başhekim tarafından istifanın kabul edilerek —– gönderilmesi şeklinde olup; istifa olur belgesi geldikten sonra devreden ve devralan eczanelerin —— giderek devir başvurusu yapabileceklerini, taraflar bu süreci iyi bildiklerinden aralarında yapılan sözleşmede belirtilen 250.000,00 TL’nin devir başvurusu anında verilmesini kararlaştırdıklarını, ilgili lemde 657 sayılı Kanuna tabi çalışan müvekkilinin devrin yapılabilmesi için öncelikle kamudan istifası ile kesilmesi gerektiğini, müvekkilinin 19.06.2019 tarihinde istifa dilekçesi verdikten sonra davalının sözleşmeden dönmesinden dolayı bir eczane sahibi olamadığı gibi kamudaki işinden ayrıldığından dolayı maaş kaybı yaşamamak adına amirleri ile görüşerek istifasını geri aldığını, ancak bu durumun kurumda hoş karşılanmadığını, müvekkilinin itibar kaybettiğini, işyerinde dalga konusu yapıldığını, dolayısıyla müvekkilinin bu başarısız girişimden dolayı derin üzüntü yaşadığını, tarafların karşılıklı irade beyanlarına dayanan sözleşmelerden doğan ifa borcunun gereği gibi yerine getirilmemesi sonucu sözleşme taraflarının belirli ölçüde zarara girmelerinin söz konusu olabildiğini, bu zararın bazen sözleşmenin ifa edilmesi ile elde edilecek menfaatten yoksun kalınması şeklinde olabileceği gibi bazen de başlı başına sözleşmeye aykırı davranıştan doğan bir zarar da olabileceğini, bu zarar biçimlerinin menfi ve müspet zarar olarak ifade edildiğini, kar kaybı zararının müspet zarar kapsamında açık olduğunu, olarak ifade edildiğini, müvekkilinin tüm zararlarının giderilmesi için davalıya ihtarname gönderilmesine rağmen davalının bu zararları karşılamaya yanaşmadığını, iş bu sebeplere davalının sözleşmeden dönmesi sebebiyle müvekkilinin devir hazırlıklarına başlamak için mecburiyetten aldığı yıllık izin ücretlerinin, evrakları tamamlama ve sözleşme sürecinde yapılan harcamalardan kaynaklı maddi zararlarının tüm bu süreçlerde hem işsiz kalması hem de psikolojik yıpranmadan kaynaklı olarak manevi zararlarının, yoksun kalınan karın ve diğer zararlarının karşılanması gerektiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik yoksun kalınan kar kaybı 100,00 TL, gerçekleşen maddi zararlar ve harcamalar 100,00 TL, gerçekleşen manevi zararlar 1.000,00 TL, noterden gönderilen ihtarname ücreti 245,55 TL olmak üzere toplam 1.545,55 TL’nin ihtarname tarihi olan 02/07/2019 tarihinden itibaren mevduata uygun en yüksek faiz oranı ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP /TALEP:Davalı- karşı davacı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin——-faal olan —— sahibi olduğunu, işinde son derece disiplinli oluşu nedeniyle yardımcı çalışanlar olmasına rağmen nöbet günleri de dahil tüm günlerde çalıştığını, bu yoğun temponun verdiği zorunluluk nedeniyle eczanesini kapatma ve başka bir eczacıya devretmek kararı ile sektördeki herkesin yaptığı gibi ——– resmi ilanlar kısmında eczanesini devredeceğine dair ilan yayınladığını, bunun üzerine kendisini hiç tanımadığı ——- devralmak istediğini beyan ettiğini ve tarafların aralarında 18.06.2019 tarihinde eczane devir bedelinin 315.000,00 TL olacağını belirten bir protokol imzalanmış olup protokolde bedele ilişkin açıklamanın dışında başkaca hiçbir şart ve hususun yer almadığını, taraflar arasında imzalanan tek sayfalık belgenin hukuken bir devir ve satış protokolü olduğunun dahi tartışılır durumda olduğunu, protokolde görüldüğü üzere —— devir dilekçesi verildiği zaman ödenecek şeklinde anlaşılan bir ibare yer aldığını, ancak bu devrin en geç hangi tarihe kadar yapılacağının dahi belirtilmediğini, bu protokoldeki satış bedeline istinaden davacının müvekkiline 15.000,00 TL gönderdiğini, ancak alınan bu kaparo sonrası devre ilişkin esaslar görüşülmeye başlandığında çok ciddi bir sorunun ortaya çıktığını, resmi eczane devrinde müvekkilinin ruhsatının iptal olduğunu ve eczane olarak bilinen yere davacının ruhsat alarak devam etmesinin zorunluluk olduğunu, mevzuat ve yasanın bu şekilde olduğunu, davacının müvekkiline verilen kaparo karşılığında derhal eczaneyi bu haliyle ve çalışır durumda teslim almak istediğini, bu durumda bir anlamda müvekkilinin ——— meslek hakkı ve ruhsatının devrolacağını ve kendi kontrolünde olmaksızın ilaç satışı yapılacağını, müvekkilinin eczanesini protokolün imzalandığı anda devrettiği taktirde ruhsatlandırma sürecini bile beklemeksizin müvekkiline ait ——— üzerinden hemen satış yapmak ve devrolan kadar da devam ettirilmesi yönünde davacı tarafından gelen bu talebin kabulü mümkün olmadığını, bu denli büyük bir mesuliyet altına girmesinin bu riski göze almasının müvekkilinden beklemenin hayatın olağan akışına aykırı bir durum olduğunu, müvekkiline bu kadar büyük bir sorumluluk yüklendiği gibi devir işlemleri tamamlanana kadar ödenen 15.000,00 TL kaparo karşısında ki geri kalan bedelin ne zaman ödeneceğine dair de taraflar arasında bir düzenleme mevcut değilken ve davalıya işbaşında durmayacağı hemen ceketini alıp gitmesi söylenmişken devir işlemlerinin 5 yılda gerçekleşmese bile müvekkilinin hiç tanımadığı, hayatında ilk defa gördüğü davacı için ruhsatını ve adını kullandırmasının mümkün olamayacağını, böyle bir tarih ve fiili durumun kabulü mümkün olmadığını, müvekkilinin kendi ruhsatının kullanılması talebinin söz konusu olamayacağını, hal böyle olunca kaporanın alındığı tarihten 10 gün sonra, davacı tarafından da devre ilişkin hiçbir gelişme ve ilerlemeye yönelik işlem yapılmamışken, kaporayı derhal davacıya iade ettiğini, bu hususu da ———- yevmiye nolu ihtarnamesi ile davacıya bildirdiğini, başka bir kişi olsa idi karşısına çıkarılan bu dayatmalar karşısında haklı olarak feshettiği ve fesihte hiçbir kusurunun olmadığı bu anlaşmaya istinaden aldığı kaporayı da iade etmeyeceğini, ancak ısrarla müvekkilinin kusurlu gibi gösterilmeye çalışıldığını, müvekkiline gönderilen ——– yevmiye sayılı ihtarnamesi ile birçok zarardan bahisle müvekkilinden birtakım haksız taleplerde bulunulduğunu, bu taleplerin hiçbirini kabul etmediklerini ———– yevmiye sayılı ihtarnamesi ile cevapladıklarını, bu kez davacının aynı ve ısrarlı gerekcelerle huzurdaki davayı sadece 1.545,55 TL bedel üzerinden acmak suretiyle yargıya taşıdığını, davanın her türlü hukuki mesnetten yoksun ve reddi gerektiğini, davacının yoksun kalınan kar kaybı talebinin hangi mal varlığında muhtemel artıştan yoksun kalındığının anlaşılır olmadığını, yoksun kalındığı iddia edilen kar kaybı/menfi zararın çekilen ihtarnamede 4 aylık yoksun kalınan kar demek suretiyle 100.000,00 TL iken huzurdaki davada 100,00 TL’ye düşürüldüğünü, buna gerekçe olarak da devir deşmesine güvenerek davacının ——– kurasından çekildiğini belirttiğini, çekilmese de durumun değişmeyeceğini, ——bilgi ve belgelerini incelediklerini, özellikle —— başkaca ——— bu kurada yer alan bir eczane bulunmadığını, en önemli hususun ise——tarihleri arasında alınan başvurular neticesinde 14.06.2019 tarihinde yerleştirme işleminin gerçekleşmiş olup zaten sözü edilen 18.06.2019 tarihli protokolden evvel olduğunu, bu kuraya katılmak için de en geç 13.05.2019 tarihine kadar tüm evraklarla eksiksiz olarak başvuru şartı arandığını, özetle daha devir anlaşması dahi yokken davacının bu devre güvenerek bu başvurusundan vazgeçtiği iddiasının anlaşılır gibi olmadığını, bu nedenle böyle bir zarardan söz edilemeyeceğini, kaldı ki davacının daha önce ——tarihleri arasında sadece ——- açtığını ve kapattığını, bu nedenle artık kendi eczane açma hakkını kaybetmiş olması sebebiyle ancak devir alabilir konumda olduğunu, yıllık izin ücret kaybı ve maaş kaybına ilişkin olarak davacının ihtarnamesinde maaş kaybından söz ederek —— talep ettiğini, dava dilekçesinde bu talebinden vazgeçtiğini, ihtarnamesinde kamu görevinden ayrıldığını bu nedenle uğradığı maaş kaybını talep ettiğini, yapılan araştırmalarda davacının aslında kamu görevinden hiç ayrılmadığının bildirilmesi üzerine dava dilekçesinde istifa dilekçesini verdiğini sonra geri çektiği gibi birtakım beyanlarda bulunduğunu, yapılan harcamalara ilişkin olarak ihtarnamede evrak toplamak için 10.000,00 TL talep eden davacının bu talebini huzurdaki davada 100,00 TL’ye düşürdüğünü, talep edilen maddi zararın bir kişinin mal varlığında kendi iradesi dışında meydana gelen azalma olarak açıklandığını, maddi durumunda ne gibi bir azalma olduğunun anlaşılamadığını, kaporanın aynen iade edildiğini, zaten ihtarnamede talep edilen evrak toplama masrafının dava aşamasında yok olduğunu, yıllık izin ücret kaybına ilişkin ihtarnamede yıllık izin alacağı adı altında 2.520,00 TL talep edilmişken dava ile 100,00 TL talepte bulunulduğunu, protokolün imzalandığı tarihin —– olup, davacının gün hatta saatlik imza işi için —– kullandığı 12 günlük yıllık izinlerden müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, manevi zararlara ilişkin olarak ihtarnamede—– talep edilirken dava dilekçesinde bu tutarın —— olarak talep edildiğini, müvekkilinin talebinin sadece bir ——- usulüne uygun olarak her türlü sorumluluğunu sona erdirecek şekilde devretmek olduğunu, ancak gelinen noktada bu düşüncesinden çok pişman edildiğini, müvekkilinin ne zaman devralınacağı ve kendi adına ‘ne zaman ruhsat çıkaracağı belli olmayan tarihe kadar müvekkilinin ruhsatını, adını,—- numarasını kullanmak suretiyle davacının derhal işin başına geçmek istemesi, hakkaniyet dışı talebi nedeni ile bu sonuca gelindiğini, müvekkilinin haklı ve gerektiği şekilde bu devirden döndüğünü, kaporanın tamamen iade edildiğini, dolayısıyla davacının iddia ettiği hiçbir zarara uğramasının mümkün olmadığını, karşı davadaki talepleri yönünden; müvekkilinin bu süreçte çok fazla psikolojik zarar gördüğünü, kendisine uygulanan baskı ve zorlama karşısında son derece bunaldığını ve halen ilaç kullandığını, düzenli doktor randevularına gittiğini, bu durumun hem işyerine hem de aile düzenine yansıdığını, bir eczacının eczanesini devretmekten vazgeçmesi/ cayması hakkını kullanması nedeni ile bu kadar baskı ve hukuki işlemle karşı karşıya bırakılmasının kendisinden haksız kazanç elde edilmeye çalışılmasının sinirlerini son derece yıprattığını savunarak, davacının davasının reddine, karşı davanın kabulü ile 1.000,00 TL manevi, 470,35 TL maddi (ihtarname masrafi) olmak üzere —– dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davacıdan tahsiline karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.

DELİLLER: Dava Dilekçesi, Cevap Dilekçesi, —- tarihinde —– Protokolü, İhtarnameler,—– Görüşmeleri, —- Dekontları,—— Uyuşmazlıklarında —–Tutanağı, —- Beyanları, —–Kayıtları, —- — Kayıtları, —- Kayıtları,—– Cevapları, —— Beyanları,——Dökümleri, Bilirkişi Raporu, Dosyadaki Diğer Bilgi Ve Belgeler.
TANIK (DAVACI/KARŞI DAVALI TANIĞI) —–; ‘Davacı benim oğlum olur. Eczanenin devrine ilişkin ilanı oğlum internetten görmüş. Devrini almak içinde beni aradı. Bende eczanenin devrini almak için oğlumun yanına—— gittim. Kuzeni —— ile birlikte gittik. Eczane sahibi ——- hanımla üçümüz birlikte görüşmeye gittik. —– hanımın yanında —- diye biri vardı. Başka biri daha vardı. Onlarda üç kişiydiler. Bütçemize göre anlaştık. 10 bin lira kapora verdik. Ben bizzat —— hanıma anne baba dahil olmak üzere tüm akrabalarına danışarak devrini vermesini istedim. O da bana herhangi bir sıkıntı yoktur dedi. Benim oğlum kamuda çalıştığı için ordan istifa ederek devir alma işlemlerine başladı. Bende oğlumun arabasını alarak satmak amacıyla ve eczanenin parasını ödemek için memlekete döndüm. Oğlum bir hafta sonra beni aradı. —–hanımın eczaneyi satmaktan vazgeçtiğini söyledi. Daha sonra ben —– hanımı aradım. Mağdur olduğumuzu söyledik. —- hanım ailesinin razı olmadığını bana söyledi. Yanındaki —- beyi arayarak —– hanımı ikna etmesini söyledim. O da bana onların aile sorunu ben içlerine giremem. Ben de hukuki yollara başvuracağımı söyledim. Bir kaç gün geçtikten sonra durumu öğrenmek için aradığımda hukuki yolunuz açıktır dedi. Bu dönem içinde oğlum davacı 8 ay boşta kaldı. Mağdur olduk. Zararımız asıl mahkemece yapılacak bilirkişi raporuna göre belirlenecektir. Benim dava konusu olayla ilgili bilgim bundan ibarettir, ‘şeklinde beyanda bulunmuştur.
TANIK (DAVALI/KARŞI DAVACI TANIĞI)—–; ‘Ben tarafları tanıyorum, ben özel sektörde uzun yıllardır yöneticilik yaparım, davalı / karşı davacı ——yapar kendisini 7 yıldır tanırım, davacı/ karşı davalı —–ise olay nedeniyle tanıyorum, —– hanım eczanesini devretmeyi düşünüyordu, ben yöneticilik yaptığım için devir görüşmeleri sırasında benimde bulunmamı istedi, bu nedenle—- hanımın eczanesinde —- bey babası —– bey , ben ve ——hanım birlikte oturduk ve konuştuk, aynı zamanda benim çalışma arkadaşım da orda bulunuyordu, ancak olaya bir müdahalesi söz konusu değildi, taraflar eczanenin devri konusunda 315.000,00 TL karşılğında anlaştılar, 15.000,00 TL kaporayı ——- hanımın hesabına gönderdiler ancak görüşme sırasında ruhsat almaları gerektiğini ve bir kısım yasal prosedürlerin tamamlanması gerektiğini ifade ederek bu süreçte ısrarla—— ruhsatı üzerinden eczaneyi işletmeye devam etmek istediler, anlaşıldığı kadarıyla davacı eczacının yasal süreçleri tamamlaması 2,5-3 aylık bir süreç gerektiriyordu, ben —– hanıma bu durumun yasal olmayacağını, kendisi adına eczanenin işletilmesinin sorun doğurabileceğini bu durumun yasal olmadığını bu olaya kesinlikle girmemesini önerdim, oda bir kaç gün içerisinde aldığı kaporayı iade etti ve böylece, sözleşme gerçekleşmedi, taraflar arasında sadece kapora ve ödeme tarihlerine ilişkin bir belge imzalanmıştır, karşı taraf kaporayı öder ödemez eczaneyi teslim alıp kendileri işletmek istemişlerdir, —-hanım bu durumdan rahatsız olduğu için ve talep yasal olmadığı için kaporayı hemen iade etti ve böylece olay son buldu, söndü, benim bilgim ve görgüm bundan ibarettir, ‘şeklinde beyanda bulunmuştur.
TANIK (DAVALI/KARŞI DAVACI TANIĞI) —–; ‘Ben —-hanımın eczanesinde çalışmaktayım,—– hanım 2,5-3 yıl önce eski işine dönme düşüncesi ile eczanesini devretmeyi düşünmüştü bu nedenle davacı/ karşı davalı eczacıyla bizim eczanede görüştüler, görüşmede —–bey babası — bey şuan da huzurda bulunan tanık —- bey bulunuyordu, kendi aralarında konuştular ben eczanenin devir bedelini bilmiyorum, ancak o günden bir kaç sonra —-hanıma karşı taraf ruhsatı çıkıncaya kadar —– hanımın ruhsatı üzerinden ve eczanenin sistemleri üzerinden eczaneyi işletmek istedikleri ve bu durumunda yasal olmaması nedeniyle —— hanım eczaneyi devretmekten vazgeçti ve aldığı kaporayı hemen iade etti, kaporayı ödediği gün davacı karşı davalının babası —–hanıma ceketini alıp çıkacaksın hiçbirşeye dokunmayacaksın eczaneyi biz işleteceğiz demişti, bunu bizzat benim yanımda söyledi, duydum, benim bilgim ve görgüm bundan ibarettir, ‘şeklinde beyanda bulunmuştur.

İDDİA VE SAVUNMA KAPSAMINDA UYUŞMAZLIĞIN NİTELİĞİ, VAKIA VE DELİLLERİN TARTIŞILIP DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEP VE SONUÇLARI:
Asıl dava, Maddi ve Manevi Tazminat ( Eczane Devir Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasıdır. Karşı dava aynı sözleşmeden kaynaklanan Manevi Tazminat istemine ilişkindir.
Evvel emirde taraflar Eczacı ve dava Eczanenin devrine ilişkin olup uyuşmzalığın işletme devrinden kaynaklanıması ve Eczacıların tacir kabul edilmesine göre mahkememizin görevli olduğu kabul edilmiştir.
6102 sayılı TTK’nin 4/2 maddesi gereğince dava değerine göre 6100 Sayılı HMK’nin 316 ilâ 322. maddeleri gereğince basit yargılama usulüne tabi işbu davada mahkememizce dilekçeler aşaması tamamlanmış ve usulüne uygun olarak yapılan davet sonucunda duruşma açılarak ön inceleme duruşması icra edilmiş, uyuşmazlık belirlenmiş ve vaki davete rağmen duruşmaya katılan taraf vekillerinin sulh olmak istemediklerine yönelik karşılıklı beyanları üzerine tahkikata geçilerek tahkikat işlem ve incelemeleri yerine getirilip tamamlanmış ve araştırılacak bir husus kalmadığı tespit edilerek, duruşmada hazır bulunan taraf vekillerinin sözlü açıklamaları da dinlenip zapta geçilerek aşağıdaki hüküm sonucuna ulaşılmıştır.
Dosyaya mübrez Hukuk Uyuşmazlıklarında Dava Şartı Arabuluculuk Son tutanağına göre de zorunlu arabuluculuk dava şartının gerek asıl dava gerekse karşı dava yönünden yerine getirildiği ve anlaşmazlık üzerine işbu davaların açıldığı anlaşılmıştır. taraflar Eczacı ve dava Eczane devrine ilişkin olup evvel emirde mahkememizin görevli olduğu kabul edilmiştir.
Türk Borçlar Hukukunun temelini “sözleşme serbestisi ilkesi” oluşturmuş ve sözleşme serbestisi veya özgürlüğü, 2709 sayılı 1982 Anayasası’nın 48. maddesinde “Herkes dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahiptir.” hükmüyle, temel hak ve özgürlükler arasında sayılarak anayasal güvence altına alınmış ise de; bu kural mutlak değildir. Kanunla, bu özgürlüğe sınırlama getirilebilir.
6098 sayılı TBK’nin “Sözleşme özgürlüğü” başlıklı madde 26 hükmünde “Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler.” düzenlemesi yapılmıştır. Yine 6098 sayılı TBK’nin “Kesin hükümsüzlük” başlıklı madde 27 hükmünde ise “Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür. Sözleşmenin içerdiği hükümlerden bir kısmının hükümsüz olması, diğerlerinin geçerliliğini etkilemez. Ancak, bu hükümler olmaksızın sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, sözleşmenin tamamı kesin olarak hükümsüz olur.” düzenlemesi yapılmıştır.
Yukarıda yapılan açıklamalardan anlaşıldığı üzere, TBK 26. maddesinde (818 sayılı BK 19. madde) yapılan düzenleme uyarınca, Türk Hukukunda esas olan sözleşme özgürlüğüdür. Diğer taraftan Anayasa’nın 13. maddesinde, bir temel hak ve özgürlük olan sözleşme özgürlüğüne, özellikle sözleşmenin içeriğini düzenleme özgürlüğüne, özüne dokunmamak şartı ile genel sınırlamalar getirilmiştir. Düzenleme özgürlüğünün sınırları TBK’nın 26 maddesinde yapılan düzenlemede ifade edildikten sonra bu sınırlar TBK 27/1. maddesinde gösterilmiştir. Benzer düzenleme mülga 818 sayılı TBK’nın 19 ve 2. maddesinde yapılmıştır.
TBK 27/1. maddesinde yapılan düzenleme uyarınca, sözleşme içeriğini belirleme özgürlüğünün ilk sınırı, emredici hukuk kurallarına aykırı olmamasıdır. Kendisine mutlak surette uyulması gereken kurala emredici hukuk kuralı denir. Taraflar yaptıkları sözleşmelerde emredici hukuk kurallarının aksini kararlaştıramazlar. Taraflar, emredici normların aksine sözleşme yapmış olsalar bile, bu sözleşme değil, emredici hukuk kuralları uygulanır. Zira bu kurallar, irade özerkliğinin sınırlarından birini oluşturur.——— Emredici hukuk kuralları, kanunda açıkça düzenlenebileceği gibi bazen kanunda yapılan açık düzenleme ile ilgili hükmün aksinin kararlaştırılamayacağı belirtilerek de oluşturulabilir. Bununla birlikte, kuralın emredici niteliği yorum yolu ile de tespit edilebilir. Emredici hukuk kuralları, ya tarafların her ikisini ya da sadece birini korumak veya genel ahlak amaçları ile konulur. Taraflardan yalnız birini korumayı amaçlayan emredici normlara “tek taraflı emredici normlar” denir. Tek taraflı emredici normlar hangi tarafı koruyorsa onun aleyhine değiştirilmesi, sözleşme yapılması mümkün değildir. ——–
Öte yandan bilindiği üzere; 6098 Sayılı TBK’nun 49. maddesi gereğince kasten başkasına zarar veren bu zararı gidermekle yükümlüdür. 6098 Sayılı TBK’nun 50/1 fıkrası gereğince zarar gören zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Kişilik hakkı hukuka aykırı bir şekilde zedelenen kişinin Aynı Kanunun 58. maddesi gereğince manevi tazminat isteme hakkı bulunmaktadır. Kural olarak, şikayet hakkı başka bir anlatımla hak arama özgürlüğü Anayasanın 36’ıncı maddesinde “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde düzenlenerek güvence altına alınmıştır. Yine Anayasanın “Temel Haklar ve hürriyetlerin niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde ve 17. maddesinde herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma, geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmıştır. Keza, 4721 Sayılı TMK’ un 24 ve 25. maddesi kişilik haklarına yapılan saldırının sınırları ve korunması, 6098 Sayılı TBK’un 58. maddesinde de saldırının yaptırımı düzenlenmiştir. Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda, hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz.
Yapılan yargılama, yukarıda alıntılanan yasal düzenlemeler, yapılan açıklamalar ve toplanan delillere göre asıl davaya konu somut olaya bakıldığında ; taraflar arasında ——– başlıklı adi yazılı sözleşme ile toplam 315.000,00 TL bedelle anlaşıldığı ancak davalının sözleşmeye uymadığı ve eczaneyi devir etmediği için davacının maddi ve manevi zararlara uğradığı öne sürülmüştür. Mahkememizce taraf teşkili sağlanmış, taraflarca gösterilen deliller toplanmış, tanıklar dinlenmiş ve konuya ilişkin bilirkişi raporu alınmıştır. Öncelikle davalının sözleşme gereğince kapora olarak aldığı 15.000,00 TL miktarı davacıya iade ettiği tarafların kabulünde olup dosya kapsamıyla sabittir. Dosyaya mübrez mahkememizce benimsenen bilirkişi heyet raporuna da yansıdığı üzere taraflar arasındaki devir sözleşmesinin Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Yönetmeliğin 18.maddesine göre “Bir eczanenin başka bir eczacıya devri işlemleri,——–görevlendirilen bir yetkili ile eczacı odası yetkilisi huzurunda tanzim olunacak bir tutanak ile yapılır.” düzenlemesi kapsamında taraflar arasındaki devre ilişkin hükümet tabibi/eczacı odası yetkilisi imzasına havi hüküm ifade edecek bir tutanak ile devir senedi (devir işlemi noterde veya ilçe sağlık müdürü nezaretinde müdürlükte yapılmalıdır. Devir işleminde —– temsilcisi ve —— başkanlığından bir yetkili bulunmalıdır. Devir sözleşmesinden eczacı odasına bir asıl bir fotokopi olmak üzere iki adet getirilmelidir. Devir senedinde ilaçların, psikotrop ilaçların ve uyuşturucu ilaçların ayrı ayrı belirtilmesi gerekmektedir.) düzenlenmediğinden yukarıda açıklandığı üzere 6098 sayılı TBK’nin 27/1 maddesi gereğince kesin olarak hükümsüz olduğu anlaşılmıştır. Filhakika, tarafların sözleşmenin geçersizliğini veya sözleşme sonrası süreci bilip bilmemelerinin sözleşmenin geçersizliğine bir etkisi görülmediği gibi her iki tarafın eczacı olması hasebiyle yasal mevzuatı bildikleri veya bilmesi gerektiklerinden birinin diğerine karşı dürüstlük kuralına ve/veya sözleşmeye bağlılık kuralına aykırı davrandığından da söz edilmez. Mamafih, davacının yasal mevzuat gereğince —– kurası hakkına sahip olması ve işine de geri döndüğü tespit edildiğinden herhangi bir zararının doğmadığı da aşikardır. Dolasıyla geçersiz sözleşmeye dayanarak herhangi bir hak talep edilemeyeceği anlaşılmış ve davacının hukuken korunmaya yarar bir hak ve zararı da görülmediğinden yargılama gideri niteliğindeki ihtarname masrafı hariç olmak üzere maddi tazminat talepleri ve ayrıca istenen ve koşulları oluşmayan manevi tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Karşı davaya gelince ; karşı davacı kendisine sözleşme ve dava süreci nedeniyle yaşadığı üzüntü nedeniyle manevi tazminat talep etmiştir. Bu minvalde karşı davacı, kişilik hakkı ihlallerini düzenleyen genel hükümlere yani TMK’nin 24-25 ve TBK’nın haksız fiil sorumluluğuna ilişkin temel düzenlemesi olan 49/1 (BK. 41/1) ve kişilik değerlerinin zedelenmesine ilişkin TBK 58. (BK 49.) maddelerine dayanmıştır. Söz konusu yasa maddeleri gereğince haksız fiil sorumluluğundan söz edilebilmesi için diğer şartların yanında ayrıca zarara sebep olan fiilin hukuka aykırı olması yani emredici bir hukuk normuna aykırı olması gerekir. Ne var ki, davacı tarafından meşru vasıta ve yollardan yararlanarak yapılan işlemlerin ve açılan davanın hak arama hürriyeti kapsamında olduğu açıktır. Somut olayda görüldüğü üzere karşı davacı lehine manevi tazminat koşulları oluşmadığından karşı davanın da reddine karar verilmesi zorunlu olmuştur. Karşı davada istenen ihtarname gideri yargılama gideri kapsamında kaldığından esastan değerlendirilmemiştir.
6100 Sayılı HMK’nın 332/1 maddesine göre, 323. maddesinde sayılan yargılama giderlerinden sorumluluk ise 326/2. maddesi gereğince asıl davada davacı üzerinde karşı davada ise karşı davacı üzerinde bırakılmıştır. Her iki taraf vekilinin esasen Avukatlık Kanunun 2/1,2 fıkraları gereğince yerinde bulunmayan dilekçelerinde istemiş oldukları ihtarname masrafları HMK’nin 323/1,ç maddesi gereğince yargılama giderleri içinde sayıldığından asıl ve karşı davanın dava değerlerinde dikkate alınmamış; harç ve vekalet ücretleri bu miktarlar düşülerek hesaplanmak zorunda kalınmıştır. Hakeza, karşı dava da aynı uyuşmazlığa ilişkin olduğundan ve arabuluculuk sürecinde manevi tazminat gerek ihtarnamede gerekse arabuluculuk görüşmesinde öne sürülerek süreç asıl dava ve karşı dava açısından tamamlandığından karşı davaya konu manevi tazminat talebi için ayrıca dava şartı olarak zorunlu arabuluculuğa gidilmesine gerek görülmemiş ve buna ilişkin itiraz dinlenmeyerek karşı dava da esastan sonuçlandırılmıştır. Son olarak, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2. Maddeleri gözetilerek dava öncesi asıl ve karşı dava için ——– bütçesinden ödenen arabuluculuk ücreti ise taraflardan takdiren müsavi olarak alınarak hazineye gelir kaydına da karar verilmek suretiyle 6100 Sayılı HMK’nin 26, 297/2 maddeleri gereğince aşağıdaki şekilde her iki dava yönünden hüküm ihdas edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A-ASIL DAVA YÖNÜNDEN ;
1-)Davacı-Karşı Davalı———-Maddi ve Manevi Tazminat davalarının/taleplerinin ayrı ayrı REDDİNE,
B-KARŞI DAVA YÖNÜNDEN;
1-)Davalı-Karşı Davacı ——- Manevi Tazminat davasının REDDİNE,
C-YARGILAMA GİDERLERİ YÖNÜNDEN;
1-)Asıl dava yönünden yapılan yargılama giderlerinin davacı- karşı davalı ——- üzerinde bırakılmasına,
2-)Karşı dava yönünden yapılan yargılama giderlerinin davalı- karşı davacı —- üzerinde bırakılmasına,
3-)Harçlar Kanunu gereğince asıl davada alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcının, peşin alınan 44,40 TL harçtan mahsubuyla bakiye 135,50 TL harcın davacı- karşı—– alınarak hazineye gelir kaydına,
4-)Harçlar Kanunu gereğince karşı davada alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcının, peşin alınan 44,40 TL harçtan mahsubuyla bakiye 135,50 TL harcın davalı- karşı davacı —- alınarak hazineye gelir kaydına,
5-)Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile AÜT uyarınca ——– bütçesinden asıl dava için ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin 660,00 TL kısmının davacı- karşı davalı —–; 660,00 TL kısmının davalı- karşı davacı ——alınarak hazineye irad kaydına,
6-)Asıl dava yönünden davalı- karşı davacı —- kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden; Avukatlık Kanunu’nun 164/5 maddesine göre davalı-karşı davacı vekili için karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 13/1, 13/2 maddeleri uyarınca hesap ve takdir olunan 1.300,00 TL nispi vekalet ücretinin davacı- karşı davalıdan alınarak davalı- karşı davacıya verilmesine,
7-)Karışı dava yönünden davacı- karşı davalı —- kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden; Avukatlık Kanunu’nun 164/5 maddesine göre davacı-karşı davalı vekili için karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 13/1, 13/2 maddeleri uyarınca hesap ve takdir olunan 1.000,00 TL nispi vekalet ücretinin davalı- karşı davacıdan alınarak davacı- karşı davalıya verilmesine,
8-)6100 sayılı HMK’nin 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan gider avansının yatırana iadesine, ( Yazı İşleri Müdürü tarafından Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince resen işlem yapılmasına,)
Dair, davacı-karşı davalı ve davalı-karşı davacı vekillerinin yüzlerine karşı ; 6100 sayılı HMK’nin 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle —– Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.