Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/513 E. 2022/88 K. 03.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/513 Esas
KARAR NO: 2022/88
DAVA: Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/10/2019
KARAR TARİHİ: 03/02/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ /
DAVA/TALEP ;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil şirketin—– gösterdiğini, müvekkiline ait işyerinin çok katlı olup, ——–hasıl olduğunda, davalı ile temasa geçildiğini, davalı tarafından işyerinde gerekli keşif ve incelemeler yapıldıktan sonra kapasiteye uygun bir —sistemi önerildiğini,—– davalı tarafından monte edildiğini, faal hale getirildiğini ve bugüne kadar olan tüm bakımlarının yine bizzat kendi firması tarafından yapıldığını ancak, davalı tarafından monte edilen asansörün çok kısa bir zaman sonra arıza yapmaya başladığını ve bu arızalar nedeniyle çoğu zaman servis dışı kaldığını, son olarak aynı nitelikteki bir arızanın tamirinin davalının bir çalışanı tarafından yapılırken asansörün düştüğünü ve çalışanın yaralandığını, bu hususta çalışan tarafından —– Sayılı dosyası ile dava açıldığını, davanın halen derdest olduğunu, bunun üzerine asansörün müvekkili şirket tarafından kapatıldığını ve davalı ile görüşülerek mevcut sorunların kalıcı bir şekilde çözülmesi veya mevcut asansörün sökülerek yerine yenisinin yapılmasının talep edildiğin ancak davalının müvekkil şirketin bu taleplerini yerine getirmek yerine müvekkil şirkete göndermiş olduğu—- tarihli mail ile “tarafınıza bir çok defa yağ değişimi yapılması gerektiğini söylememize rağmen yağ değişimi yapılmamıştır” denilerek kusurun müvekkili şirkete yıkmaya çalıştığını, karşı tarafça müvekkil şirkete bu yönde bir bilgi verilmediği gibi yağ değişimi yapmanın bakım yapanın sorumluluğunda olduğunu, asansörün halihazırda kullanılamaz durumda olduğunu ileri sürerek mahallinde yapılacak bilirkişi incelemesi neticesinde, öncelikle; kurulan —–sisteminin müvekkilimin ihtiyaçlarını karşılayacak nitelikte olmadığının, asansörün arızalanmasında kusurun davalıya ait olduğunun, asansörün tamirinin mümkün olmadığının, yenisi ile değiştirilmesi gerektiğinin ve mevcut —— yeni asansörün maliyetinin tespitine, fazlaya ilişkin hakları sakı kalmak kaydıyla şimdilik—- mevcut asansörün sökülmesi ve yeni asansör kurulum bedelinin davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili—- tarihli ıslah dilekçesinde özetle; Bilirkişi raporunda tespit edilen tutarlar doğrultusunda ıslah taleplerinin kabulüne ve müddeabihin ıslahı yolu ile arttırdıkları kısım ile dava dilekçesinde talep ettikleri miktarların birleştirilmesi sonucu, toplam — alacaklarının dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP /TALEP : Davalı tarafından 6100 Sayılı HMK’nın 126-131 maddeleri kapsamında cevap dilekçesi verilmemiştir. Davalı duruşmalara katılmamış; kendisini vekille temsil de ettirmemiştir.
DELİLLER : Arbuluculuk Tutanağı,——– dosyadaki diğer bilgi ve belgeler.
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ:
Dava, 6098 sayılı TBK’nın 470 vd maddelerinde düzenlenen ayıplı mal nedeniyle sözleşmeden dönme, bedelin iadesi ve tazminat istemine ilişkindir.
Basit yargılama usulüne tabi işbu davada mahkememizce dilekçeler aşaması tamamlanmış ve usulüne uygun olarak yapılan davet sonucunda duruşma açılarak ön inceleme duruşması icra edilmiş, uyuşmazlık belirlenmiş ve vaki davete rağmen davacı vekilinin sulh olmak istemediklerine yönelik beyanı üzerine tahkikata geçilerek tahkikat işlemleri ve incelemeleri yerine getirilmiş ve karar duruşmasına katılan davacı vekilinin son sözleri dinlenip zapta geçirilerek aşağıdaki hüküm sonucuna ulaşılmıştır. Dosyaya mübrez—- dava şartının yerine getirildiği ve anlaşmazlık üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasında davacı şirketin işletmiş olduğu restaurant için asansör kurulumu hakkında sözleşme yapıldığı ve —— iş sahibi davacıya teslim edildiği ve asansörün kullanılmaya başlandığı ve kullanım sırasında arıza yaptığı ileri sürülmektedir. Somut olayda taraflar arasındaki uyuşmazlık; davalı yüklenici tarafından kurulduğu iddia edilen —— ayıp bulunup bulunmadığı ve varsa ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Taraflar arasında düzenlenen sözleşme, kurulduğu tarihinde yürürlükte bulunan —- düzenlenen eser sözleşmesi niteliğinde olup, uyuşmazlığın bu hükümlere göre çözümlenmesi gerektiği açıktır.
Eser sözleşmesi ilişkilerinde ayıp sözleşme ve ekleri ile iş sahibinin ondan beklediği amaca göre eserde bulunması gereken bazı niteliklerin bulunmaması veya olmaması gereken bozuklukların bulunması olarak ifade edilmektedir. Eserin ayıplı yapılmış olması sözleşmeye aykırılık teşkil eder. Ayıp açık ve gizli şeklinde olabilir. Açık ayıp, eserin tesliminden sonra makul süre içerisinde yapılan kontrol ve muayene sonucu görülüp tespit edilebilecek ayıplardır. Gizli ayıplar ise basit bir kontrol ve muayene ile ortaya çıkmayıp kullanılmaya başlamasından sonra ortaya çıkan ayıplardır.
Eser sözleşmelerinde ayıplı imalât halinde—– ayıplarda, iş sahibi eserin tesliminden sonra işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek, gizli ayıplarda ise, aynı —– uyarınca ortaya çıkması üzerine öğrenir öğrenmez gecikmeksizin ayıp ihbarında bulunmak zorundadır. İş sahibi gözden geçirmeyi ve ihbarda bulunmayı ihmâl etmişse eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılır ve ayıptan kaynaklanan haklarını kullanamaz. İş sahibi süresinde ayıp ihbarında bulunduğunu ve kusurlu işlerin nelerden ibaret olduğunu kanıtlamakla yükümlü olup ayıp ihbarı maddi vakıa olduğundan, şekil koşuluna bağlı olmaksızın tanık dahil her türlü delille kanıtlanabilir. Eserin ayıplı olması halinde; iş sahibi, süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunması şartıyla, sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan Türk Borçlar Kanunu’nun 475. maddesinde sayılan seçimlik haklarından birisini kullanabilir. Bu hakkın kullanması için iş sahibi ayrı bir dava açılabileceği gibi, yüklenici tarafından aleyhine açılmış olan bir davada bu hususu def’i olarak da ileri sürebilir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ve yapılan yargılama ışığında tekrar somut olaya döndüğümüzde; öncelikle dosya kapsamında dava konusu asansörün davalı yüklenici tarafından meydana getirildiğine, davacının iş yerine onun tarafından kurulduğuna/monte edildiğine ilişkin somut bir delil bulunmamaktadır. Dosya kapsamında taraflar arasında düzenlenmiş —— tarihli bakım sözleşmesi ve bu kapsamda aşamalarda yapılan işlere ve periyodik bakımlara ilişkin belge ve makbuzlar bulunmakta olup işbu belgeler tek başına eseri meydana getiren yüklenicinin davalı —— olduğunu göstermemektedir. Öte yandan davacı tarafın, dava dilekçesinde ayıp ihbarını yaptığına yönelik hiçbir beyanda bulunmadığı, buna ilişkin hiçbir delil göstermediği, davalı tarafından gönderildiği beyan edilen e-mail içeriğinin tersten ayıp ihbarı niteliğinde kabul edilemeyeceği, yine servis belgelerinin malın ayıplı olduğunu göstermeyeceği ki işbu belgelerin—- bakımlara ilişkin olduğunun anlaşıldığı, asansördeki bakım hizmetinin sözleşmeye göre iki yılı aşkın süre devam ettiğine göre ayıbın ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı anlaşılamadığı, davacı tarafın ayıbın süresinde ve usulüne uygun olarak yapıldığını tanık ile de ispat edebileceği ancak davacı vekilinin gösterdiği tanıkları dinletme talebinden tek taraflı olarak vazgeçtiği gibi işbu vakıaya ilişkin dinleteceğine de ilgili dilekçede yer vermediği, davacı şirketin tacir sıfatına göre basiretli davranma yükümlülüğü ve olaya özgü objektif tüm durum ve koşullara göre davacının sözleşme ilişkisini ve eserin ayıplı olduğunu ispat edemediği, ihbar yükümlülüğünü de yerine getirmediğinden ayıptan kaynaklanan haklarını kullanamayacağı ve eseri (asansörü) olduğu gibi kabul etmiş sayılacağı sonuç ve kanaatiyle davanın reddine karar verilmiştir.
6100 Sayılı HMK’nın 332/1 maddesine göre, 323. Maddesinde sayılan yargılama giderlerinden, 326/1. Maddesi gereğince tamamen aleyhte hüküm verilen davacı taraf sorumlu tutulmuştur. Ayrıca bu kapsamda Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2. Maddeleri gözetilerek dava öncesi —-bütçesinden ödenen arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına da karar verilerek 6100 Sayılı HMK’nın 297/2 maddesi gereğince aşağıdaki şekilde hüküm verilmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davanın REDDİNE,
2-)Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3-)Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcına başlangıçta peşin alınan 85,39 TL harç ile 290,32 TL. ıslah harcının mahsubu ile bakiye 295,01 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
4-)Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile AÜT uyarınca —— bütçesinden ödenen 1.320.00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
5-)Davalı tarafından yapılmış yargılama gideri bulunmadığından işbu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-)6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan gider avansının yatırana iadesine,———
Dair, davacı vekilinin e-duruşma kanalıyla yüzüne karşı, davalı asilin yokluğunda ;6100 sayılı HMK’nın 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle; istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle ——— Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 03/02/2022