Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/410 E. 2022/809 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/410 Esas
KARAR NO : 2022/809

DAVA : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/10/2019
KARAR TARİHİ : 01/12/2022
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/
DAVA/TALEP;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı şirketin —-adresinde yapılacak tek bloktan oluşan 4 zemin + 5 katlı bina yapımı inşaatı inşaat işi için davalılardan —– (işveren sıfatıyla) 23.01.2019, diğer davalı—— (Yüklenici sıfatıyla) arasında 30.04.2018 tarihinde inşaat yapım sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmeye istinaden—–ile davacı şirket arasında 23.10.2018 tarihli Taşeronluk sözleşmesi imzalandığını, sözleşmeye konu işin “—– işi adı altında temel yapımı, perde yapım, tabiye yapım işlerinden ibaret olduğu, sözleşmede birim fiyatları 85 TL/m2 olarak anlaşıldığını, taşeronluk sözleşmesinden sonra asıl işveren —— (işveren sıfatıyla) davacı şirket (yüklenici sıfatıyla) arasında da aynı iş kapsamıyla ilgili 23.01.2019 tarihli inşaat yapım sözleşmesi imzalandığını, her iki sözleşmenin de hakediş ve ödemeye ilişkin sürecinin aynı olduğunu, yüklenici tarafından hazırlanan hakkedişlerin işveren tarafından 7 gün içinde inceleneceğini, işveren onayından geçen hakedişlerin %10’luk bölümü geçici teminat olarak yüklenici namına tutulmak kaydıyla kalan kısmın ödenmesi yüklenicinin kestiği fatura tarihinden sonra 15 gün içinde havale yapılacağı hususunda anlaşıldığını, ancak davalılar tarafından davacı hakedişinden %20’lik kesintiler yapıldığı, bu sebeple haksız olarak davalılar tarafından yapılan hakediş kesintilerinin de faizi ile birlikte davacıya ödenmesini,yine her iki sözleşmenin de 14.3 maddesinde kesin kabulün geçici kabulden 3 ay sonra yapılacağı 14.4 maddesinde ise kesin hesabın işverenin onayından sonra geçici kabulden 30 gün sonra yapılacağının hüküm altına alındığını ancak davacı tarafından kesin hakediş faturası düzenlendiğini ve davalı —-vekaleten —–teslim edilmiş olmasına rağmen davalılar tarafından davacının son hakediş tutarı olan 267.132,88 TL’ nin ödenmediğini, davacının sözleşme kapsamında üzerine düşen yükümlülüğü eksiksiz yerine getirdiğini tespit etmek açısından —— sayılı delil tespit davası açıldığını ancak——-karar numarası reddedildiğini, hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle
reddedildiğini, bu kapsamda davacı şirketin yüklendiği işi eksiksiz yaptığına dair ivedilikle tespitinin yapılması için keşif yapılması ve buna ilişkin bilirkişi raporu hazırlanması gerektiğini, yukarıda izah edilen nedenlerle davacının hak etmiş olduğu alacağının meblağının tespiti için öncelikle mahallin keşif yapılarak davalılar adına kaç m2’lik iş yaptığının ve yapılan işin eksiksiz, sözleşmeye uygun olduğunun ve yapılan fazla işlerin tespit edilmesini, akabinde davalılar tarafından hakediş faturalarında yapılan haksız kesintilerin ne kadar olduğunun ve yine faturalara yansıtılmış olan tevkifatların ve stopajların usulüne uygun olarak davalılar tarafından ödenip ödenmediğinin tespit edilerek davacının hak ettiği toplam alacak miktarının hesaplanmasını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla bilirkişi marifetiyle şimdilik HMK 107 gereği belirsiz alacak davası olarak ikame edilen bu davada davacının davalılardan ödenmeyen 10.000 TL’lik ödenmesi gereken tarihten başlamak üzere işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte ödenmesine, faturada yazılı tevkifatların ve stopajların davalılar tarafından ödenmemesi nedeniyle ödenmeyen KDV ve Stopajların davacı tarafından ödendikleri tarihten başlamak üzere işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte ödenmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP /TALEP:
Davalı—— vekili cevap dilekçesinde özetle;
Davacı tarafından dava dilekçesi ekinde ödenmediği iddia edilen hak ediş faturası açık bir şekilde ifade edilerek talep edildiğini, işbu hususun davacı tarafından tam ve kesin bilinebilir nitelikte olmasına rağmen usul ve yasaya aykırı şekilde belirsiz alacak davası ikamesi usule aykırı olduğunu, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, davacı şirket ile davalı şirket arasında geçerli bir sözleşme bulunmadığını, davalı şirketin muhatabının her zaman diğer davalı—–olduğunu, dolayısıyla iş sahibi ile alt yüklenici arasında bir sözleşme olmadığından davacı taşeron firma davalı şirketten herhangi bir talepte bulunamayacağını, bu nedenle iş sahibi davalı ——yönünden husumet yokluğu sebebiyle davanın reddedilmesi gerektiğini, davalı şirkete ait ——- adresinde bulunan taşınmaz üzerinde yapılmak üzere işveren sıfatıyla davalı şirket davalı —– İnşaat ile 30.04.2018 tarihinde Temel Kuyu Yapımına ilişkin sözleşme akdedildiğini, işbu sözleşmeye ilişkin 04.01.2019 tarihinde ——protokolü akdedilerek o tarihe kadar olan tüm hak ve alacaklar için tarafların birbirini ibra ettiklerini, sözleşmenin konusu kaba inşaatın su basmanına kadar olan kısmından sonra ise sözleşmeler revize edildiğini ve 22.01.2019 tarihli davalı şirket ile diğer davalı —–yapım sözleşmesi akdedildiğini, su basmanından sonraki kısım için geçerli olan işbu sözleşmenin m2 birim fiyatı 83 TL/m2 (KDV DAHİL) üzerinden anlaşıldığını, sözleşmelerden önce davaya konu inşaatın temel imalatında dava dışı —— tarafından başlanıldığını, proje dışı 150 m2’ si —— tarafından yapıldığını, dava dışı şirket tarafından düzenlenen 33.276,00 TL faturanın davalı şirket tarafından ödendiğini, 23.01.2019 tarihli İnşaat Yapım Sözleşmesi o tarih itibariyle Müteahhitlik sözleşmesinin hazır edilmemesi sebebiyle geçerli sözleşme haline gelmediğini, davacı tarafça bahsedilen 23.01.2019 tarihli davacı ile davalı arasında olduğu iddia edilen sözleşmede m2 birim fiyatı 82 TL (KDV DAHİL) olarak belirlendiğini ancak davacı tarafça sunulan—– incelendiğinde m2 birim fiyatı 82 TL kabul edildiği hiçbir işin görülmediğini, bu durumun dahi tek başına 23.01.2019 tarihli sözleşmenin taraflar arasında geçerlilik kazanmadığını gösterdiğini, davacı tarafından söz konusu ödenmediği iddia edilen 267.182,88 TL bedelli faturanın davacı tarafından davalı —— adına düzenlendiğini, işbu faturanın davalı şirkete 17.06.2019 tarihinde tebliğ edildiğini, aynı gün davalı şirket tarafından iade taahhütlü posta ile faturanın iade edildiğini savunarak davanın usulden reddine, ihtiyati tedbir taleplerinin hukuki yarar yokluğundan reddine, tüm yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davalı —— vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalının sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirdiğini, sözleşmeler kapsamında binanın —kadar perde ve tabiye yapım işinin davacı tarafından yapıldığını, bu sebeple davacı tarafından yapılan işin karşılığında davalıya fatura kesildiğini, davalının da aynı tarihte aynı meblağı içeren faturayı diğer davalı —– düzenlediğini, davacı tarafından yapılan işlerin karşılığı olan hakediş faturaları kesildikten sonra diğer davalı —–tarafından davalı —– yine aynı tarihli çek keşide edildiğini ve ——- çeki ciro ederek davacı şirkete teslim ettiğini, davalı şirket resmiyette müteahhit firma olarak görünmekte olsa da davacı ile diğer davalı arasında
sadece mecburi aracı konumunda olduğunu, davacı inşaatı bitirdiğinde davalı—– 27.05.2019 tarih ve —–no.lu 267.182,88 TL’lik fatura kestiğini, davalıda 27.05.2019 tarih —– seri no.lu aynı tutarlı faturayı diğer davalı —— şirketi adına kestiğini, fakat davalı ——-şirketinin kendisine kesilen faturayı davalıya iade ettiğini ve herhangi bir ödeme yapmadığını, davalı ile diğer davalı —– şirketi aralarında Temel Kuyu Yapım İşi konusunda 30.04.2018 tarihli sözleşme ile anlaşmış olduklarını, davalının işini eksiksiz yaptığını, diğer davalı —— ile 04.01.2019 tarihli İkale protokolü ile tarafların sözleşmenin feshi hususunda anlaştıklarını savunarak davalıya yöneltilen haksız ve mesnetsiz olarak açılan davanın reddine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacıya ve diğer davalıya yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davalı —– vekili yargılama aşamasında vekillikten çekilmiş ve çekilme işbu davalıya tebliğ edilmiştir. Ne var ki, davalı duruşmalara katılmamış kendisini başka bir vekille temsil de ettirmemiştir.
DELİLLER:
Hukuk Uyuşmazlıklarında Dava Şartı Arabuluculuk Tutanağı,—–Dosyası, Ticaret Sicil Kayıtları, Ticari Defter ve Belgeler, Vergi Dairesi kayıtları/—- formları,E/mail, Sözleşmeler, Metraj Cetvelleri, Tutanaklar, —– Belediyesi Kayıtları,—— Kayıtları, Faturalar, Ticari Defter ve Belgeler, Keşif, Tanık, Bilirkişi Raporları, dosyadaki diğer bilgi ve belgeler.
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ :
Dava , Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) istemine ilişkindir.
6102 sayılı TTK’nin 4/2 maddesi gereğince davanın değerine göre 6100 Sayılı HMK’nin 316 ilâ 322 maddelerinde düzenlenen basit yargılama usulüne tabi hale gelen işbu davada mahkememizce dilekçeler aşaması tamamlanmış ve usulüne uygun olarak yapılan davet sonucunda duruşma açılarak ön inceleme duruşması icra edilmiş ve uyuşmazlık belirlenmiştir. Akabinde daha önce dava şartı zorunlu arabuluculuk sürecinden sonuç alınamadığından bu sefer taraf vekilleri sulh olmaya davet ve teşvik edilmelerine karşın, tarafların sulh olmak istememeleri üzerine tahkikata geçilerek tahkikat işlemleri yerine getirilmiş, deliller toplanıp incelenmiş ve karar duruşmasında hazır bulunan davacı vekilinin ve davalı ——vekilinin son sözleri dinlenip zapta geçilerek aşağıdaki hüküm sonucuna ulaşılmıştır. Dosyaya mübrez Arabuluculuk tutanağına göre de zorunlu arabuluculuk dava şartının yerine getirildiği ve anlaşmazlık üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Öncelikle usul yönünden açıklanmalıdır ki, davalı ——vekilinin davanın davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağı dolayısıyla davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesine yönelik talep ve itirazı dinlenmemiştir. Zira dava esasında eser sözleşmesi ilişkine ve bu kapsamda yapılan iş ve hak ediş gereği düzenlenen faturaya bağlı olmakla birlikte fatura içeriği ve miktarı taraflar arasında tartışmalı olduğundan işin niteliği gereği belirsiz alacak davasına konu edilebileceği değerlendirilmiştir. Kaldı ki bu konuda davacı vekilini açıklama yapması istenmiş ve davacı vekili tarafından davanın kısmi dava olarak değerlendirilmesi ve karara bağlanması beyan ve talep edilmiştir. Bu tespitler bir yana davaya konu alacağın belirli olduğunun kabul edilmesi ihtimalinde bile; bilindiği üzere 6100 sayılı HMK’nin 109’uncu maddesinin ikinci fıkrasının yürürlükten kaldırılmış olmasından dolayı belirli alacaklar için de artık kısmi dava açılması mümkün hâle geldiğinden ve davacının alacağının bir kısmını dava ettiğinin 10.000,00 TL bedelli dava dilekçesi içeriğinden ve istenen açıklamaya bağlı beyanından anlaşılmasına göre; dava kısmi dava olarak değerlendirilmiş ve bu minvalde hüküm verilmiştir.——-
Yukarıda çözülen usulü soruna müteakip somut uyuşmazlığa geçmeden önce olaya uygulanması muhtemel bir kısım yasal düzenlemelerin hatırlatılması da yararlı olacaktır.
6098 Sayılı TBK’nin 470. maddesi, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” hükmünü; aynı kanunun 471. maddesi, “Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.” hükmünü; aynı kanunun 479/1. maddesi ise; “İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.” hükmünü düzenlemiştir.6098 sayılı TBK’nin 97. maddesi de, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesini içermektedir. TMK’nin 6. maddesi, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü içermekte olup, taraflar iddialarını kanıtlamakla yükümlüdür.
HMK’nin 190/1 maddesine göre “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” hükmü bulunmaktadır. Yapılan açıklamalar, toplanan deliller ve yargılamaya göre somut olaya bakıldığında; davacı şirketin —– adresinde bulunan tek bloktan oluşan binanın inşaat işi için davalılar ile 30.04.2018 tarihinde inşaat yapım sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmeye istinaden davalı —– ile 23.10.2018 tarihinde taşeronluk sözleşmesi imzalandığı, sözleşmeye göre —–bina yapım işi adı altında temel yapım, perde yapımı ve tabliye yapım işlerinden ibaret olan sözleşmede birim fiyatın 85 TL/m2 olarak belirlendiği , anılan taşeronluk sözleşmesinden sonra asıl işveren—–ile 23.01.2019 tarihli inşaat yapım sözleşmesi imzalandığı, her iki sözleşme nedeniyle hakedişlerin işveren tarafından 7 gün içinde inceleneceği ve işveren onayından geçen hak edişlerin %10’luk bölümü geçici teminat olarak yüklenici namına tutulmak kaydıyla kalan kısmın ödemesi yüklenicinin kestiği fatura tarihinden 15 gün sonra havale yapılacağı hususunda anlaşıldığı, ancak son hakediş tutarı olan 257.182,88 TL tutarın faturası düzenlenip —-teslim edildiği halde alacağın ödenmediği iddia edilmektedir. Davalı —– vekili genelde iddialar doğrultusunda beyanda bulunarak söz konusu faturanın aynı şekilde ve miktarda diğer davalı ——adına düzenlediğiri ve fakat faturanın iade edilerek bedelin ödenediğini, bu nedenle ödeme yapamadığını, kendisinin sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını savunmuştur. Davalı —–vekili ise özetle ; davacı ile aralarında geçerli ve yürürlüğü giren bir sözleşme bulunmadığını , kesilen 267.182,88 TL miktarlı faturaya ilişkin bir onayı olmadığını, fatura içeriğininde kabul edilmeyeceği , davacının başka firmaların yaptığı işi kendisi yapmış gibi gösterdiğini ve hesapladığını, bu miktarların hesaplanması ve mahsup edilmesi gerektiğini, iler sürmektedir. Mahkememizce taraflarca gsöterilen tüm deliler toplanmış ve getirtilmesi gereken deliller de celbedilmiştir. Buna mütaakip inşaat başında tarafların da talebiyel keşif yapılamsı ve bilirkişi raporu alıhnmasına karar verilmiştir. Anılan karar gereğince keşif yapılmış ve tanıklar inşaat başında dinlenmiştir. Bilirkişilere gerekli talimatlar verilmiş , inşaat başında ölçüm, çizim, fotoğraf vb. tüm doneler elde edilerek rapor düzenlenmesi istenmiştir. Bilirkişi heyeti tarafından verilen raporda özetle; betonnarme inşaat işlerinin toplam metrajının 4.138,59 m2 olduğu ,toplam tutarının 349,251,09 TL olduğu ,ve davalı tarafından davacıya ödendiği, uyuşmazlığın 267,182,88 TL faturadan kaynaklandığı, bu faturaya konu bedel için taraflar arasında bir hakediş bulunmadığı, yapılan tespitlere göre ilave bir metraj da bulunmadığı yönünde tespit ve görüşlerini içeren rapor verilmiştir. Bilirkişi rapouru taraf vekillerine tebliğ edilmiş ve beyan ve itarazları değerlendirilimiştir. Bu kapsamda dosya itirazlar ve beyanlar gözetilerek ek rapor düzenlenmesi istenmiş ve fakat ek raporda kök rapordaki tespit ve görüşlerde bir değişiklik olmamıştır. Bilirkişi kök ve ek raporunda davacının bir alacağının bulunmadığı ifade edilmekte olup yeniden aynı konuda yapılacak keşif ve alınacak başka bir heyet raporunun uyuşmazlığın çözümüne katkı sağmayacağı düşünülmüş ve bu yöndeki talepler dinlenmemiştir. Ancak olayda bir adet fatura söz konusu olduğundan tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde bir inceleme yapılması ve rapor alınması yoluna gidilmiştir.—- bilirkişi —– tarafından düzenlenen raporda da davacının defterlerinde davalı —– 267.182.88 TL alacaklı göründüğü, davalı —– yönünden herhangi bir açık hesap takibinin görünmediği, davalı—– defterlerinde de davalı —— ait açık hesap hareketlerinin göründüğü ancak herhangi bir alacak-borç kaydının bulunmadığının anlaşıldığı , davalı —— ise ticari defterlerini incelemeye sunmadığı yönünde tespit ve görüşlere yer verilmiştir. Anılan bilirkişi raporda taraf/taraf vekillerine tebliğ edilerek vaki beyan ve itirazları değerlendirilmiştir. Ne var ki, işbu bilirkişi raporunun esasında iddia ve savunmayı doğruladığı, davacı tarafından davalı —- düzenlenen faturanın—– tarafından diğer davalıya düzenlendiği, diğer davalının faturayı iade ettiği, asıl işveren konumunda bulunan—– tarafından ödenmeye fatura alacağının diğer davalı tarafından da doğal olarak ödenmediği, her ne kadar davalı —– fatura dolayısıyla davacıya borçlu olduğu düşünülse de; işbu davalının diğer taraflar arasında esasen aracı konumunda olduğu, inşaata ilişkin resmi işlemlerin tekrarlanmaması için işbu davalı üzerinden sözleşme ilişkisinin sürdürüldüğü, davalıların birbirlerini ibra ettikleri anlaşılmakla anılan davalının savunmasını olayların gerçekleşme biçimine ve gerçeğe uygun olduğu değerlendirilerek iddia konusu alacaktan davalı ——her halükarda bir sorumluluğunun bulunmadığı, iddianın ispatına bağlı olmak kaydıyla asıl sorumlunun davalı —–Olduğu kabul edilmiştir. Mamafih, davacının almış olduğu ödemelerden fazla olarak faturaya konu ettiği hakedişe göre iş yaptığını, hak edişin onaylandığı ve buna göre alacağının bulunduğunu gerekçeli ve denetime açık olduğu için benimsenen bilirkişi heyeti kök ve ek raporu, mahkememizce yapılan keşif ve mahalde yapılan gözlem ve dinlenen tanık beyanları ile ispat edemediği sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır. Bunun üzerine davacı taraf dava dilekçesinde yemin deliline dayandığından davacı vekiline yemin kesin delili ile ispat hakkı da hatırlatılmıştır. Davacı vekili tarafından yemin deliline dayanmadıkları ve duruşmada huzurda bulunan davalı —–temsilcisine yemin teklif etmediklerini açıkça beyan etmiştir. Binaenaleyh, 4721 Sayılı TMK’nin 6 ve 6100 Sayılı HMK’nin 190, 222/3 ve 225 vd. maddeleri gereğince ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir. 6100 Sayılı HMK’nın 332/1 maddesine göre, 323. Maddesinde sayılan yargılama giderlerinden, 326/1. maddesi gereğince davacı taraf sorumlu tutulmuştur. Ayrıca bu kapsamda Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliğinin 26/2. Maddeleri gözetilerek dava öncesi —— bütçesinden ödenen arabuluculuk ücretinin de davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına da karar verilmek suretiyle 6100 Sayılı HMK’nin 297/2 maddelesi gereğince aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davanın REDDİNE,
2-)Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3-)Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcının, peşin alınan 170,78 TL harçtan mahsubuyla bakiye 90,08 TL harcın karar kesinleştiğinde talebi halinde davacıya iadesine,
4-)Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile —– uyarınca —— bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
5-)Davalı——kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden; Avukatlık Kanunu’nun 164/5 maddesine göre işbu davalı vekili için karar tarihinde yürürlükte bulunan —–13/1 maddesi uyarınca hesap ve takdir olunan—–nispi/maktu vekalet ücretinin ve —–vekalet harcının davacıdan alınarak işbu davalıya verilmesine,
6-)Davalı —— tarafından vekille temsil dışında (HMK’nin 323/1/ğ) yapılmış başkaca yargılama gideri bulunmadığından işbu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-)Davalı ——- tarafından yapılan 31 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak işbu davalıya verilmesine,
8-)6100 sayılı HMK’nin 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan avansın yatırana iadesine—–Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince resen işlem yapılmasına, ) Dair, davacı vekilinin ve davalı—–vekilinin ve temsilcisinin yüzlerine karşı, davalı —–yokluğunda ; 6100 sayılı HMK’nin 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle; —–Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.