Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/250 E. 2020/13 K. 14.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/250 Esas
KARAR NO: 2020/13
DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 26/09/2019
KARAR TARİHİ: 14/01/2020
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle, Davalı şirket ile arabuluculuk anlaşamama tutanağı düzenlendiğini, müvekkilinin sigorta aracılık alanında faaliyet gösterdiğini, Müvekkili ile davalı arasında çalışmanın——– yılında başladığını, müvekkilinin bütün sigorta şirketlerinden teklif alabilme ve poliçe düzenletme hak ve yetkileri mevcut olduğunu, davalının müvekkiline size tahsilat yetkisi veriyoruz diye yeni sözleşme tanzim edildiğini, tanzim edilen çalışma protokolünde komisyon oranları vs bilgiler yer almadığını, genel olarak çalışma esaslarının belirtildiğini, ——- yılından itibaren müvekkilin şirketin hiç bir sözleşmesel ve kanuni taahhüdü olmamasına rağmen, müvekkil şirketin kendilerinden düzenlenmesine aracılık ettiği poliçelerin adet ve primlerinin kendileri için az olduğunu, daha fazla poliçe düzenlenmesi gerektiğini, kendileri ile müvekkilinin çalışmaya devam etmek istemeleri halinde konulan hedeflere uyması gerektiğini müvekkilinden sözlü olarak istemeye başladığını, müvekkilinin başlangıçta davalının asıl niyetinin farkına varamadığını, daha sonra müvekkilinin ——- yılından beri servis verdiği bir müşterisi için davalı ile görüşerek özel fiyat tanımlama talebinde bulunulduğunu, 3-4 ay geçtikten sonra davalı tarafça verilen yanıtta müşterinin hasar frekansı uygun olmadığından bunun için özel fiyat tanımlaması yapılamadığı yanıtı verildiğini, olayın akabinde müvekkilinin aynı müşterisi başka bir sigorta şirketi ilen %25 ucuza hizmet sunduğundan dolayı müvekkilinin bu müşterisini elinden kaçırdığını, müvekkilinin bu işin üzerine düştüğünü, kendilerine zarar ettirildiğini yüksek sesle söylemeye başladığını, davalı şirket temsilcileri ile görüşmüşse de yönetmelik hükümlerince olumsuz cevap aldığını, her ne kadar bu şekilde çalışmaya devam edilmek istenmişse de müvekkiline zorluklar çıkartılmaya başlandığını, ———-tarihinde müvekkiline fesih yazısı ulaştığını, asıl meselenin böylelikle müvekkilinin yılların emeği ile oluşturduğu portföyü elinden almak olduğunu, zaten fesih tarihine kadar geçen süreçte davalının eylemlerinden anlaşıldığını, davalı şirkete durumun nedeni sorulduğunda ise ; prim üretimlerinin kendileri için tatminkar olmadığını ticari olarak sürdürülebilir bir karlılık görmediklerini ifade ettiklerini, davalının müvekkili ile olan sözleşmeyi feshetmek için alt yapı yaptığı da yapılan poliçe hasar raporlarından da anlaşıldığını, daha sonra bir yanlışlı düzeltmek için davalı şirketin ————– görüşülmüşse de bunun ticari bir karar olduğu cevabı alındığını, istenildiğinde başkaca bir acente üzerinden poliçelerinizi yenileyebilirsiniz cevabı aldığını, ancak bunun mümkün olmadığını, şöyle ki; böyle bir geçişte müşterilerinin bir kısım haklarının kaybolacağından müşterinin böyle bir riski almak istemediğinden eski sigorta şirketinde kaldığını, müvekkilinin müşteri portföyünün davalıya kaldığını, müvekkilinin müşterilerini kaybetmemek adına davalı ile çalışmasının yolları aranmışsa da davalı taraf işleri zorlaştırarak olumlu yanıt vermediğini, davalı müvekkilinin müşterilerine yazı göndererek müvekkili ile aralarındaki acentelik sözleşmesinin feshedildiğini, yeniden sözleşme düzenlemek istiyorlar ise kendileri ile sözleşme imzaları için irtibata geçilmesini istediğini, davalı tarafın müvekkilinin müşterileri karşısında itibarını zedelediğini, müvekkilinin müşterilerini kendilerine bağlamak istediğini, müvekkilinin müşterileri karşısında itibarını zedelediğini, fesih nedeni ile müvekkilinin yılların emeği ile oluşturduğu müşteri potansiyelini müvekkilin elinden alınarak ele geçirildiğini, bu durum müvekkilinde manevi zarar oluşturduğundan manevi tazminat talep ettiklerini, portföy tazminat taleplerinin bulunduğunu, müvekkilinin davalı ile çalıştığı ———- yılık süre içinde davalıya milyonlarca liralık poliçe yaptırdığı, çok sayıda müşteriyi davalıya kazandırdığı, müvekkili sayesinde davalının müşterilerinin arttığını ve bu nedenle portloy tazminatı şartları oluştuğunu, açıklanan nedenlerle davalı ile yapılan çalışma protokolünün haksız yere fesih ettiğinin tespiti ve davanın kabulü ile açılan davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığından alacak miktarının bilirkişi marifetiyle tespiti ile haklı taleplerinin arttırma haklarının saklı kalması kaydı ile müvekkilinin müsbet zararı olarak hesaplanacak meblağdan ———-TL, portföy tazminatı olarak hesaplanacak meblağdan ——TL ve manevi zarar olarak da——-TL olmak üzere ——TL’nin fesih tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline, yargılama gider ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, Öncelikle davanın bu mahkemede görülemeyeceğinden usulden reddi gerektiğini, davacı tarafın defter tutma yükümlülüğü bulunan bir tüzel kişi olup zararın belirsiz olamayacağını, bu nedenle hukuki yarar yokluğundan davanın reddinin gerektiğini, davacı tarafın——–tazminatı talep hakkının olduğu kabul edilse dahi , davacı iş bu talebini ——– yıllık yasal süre içerisinde ileri sürmediğini, TTK. Md. 122 ile belirlenen kümülatif şartlar somut olayda mevcut olmadığından iş bu talebin de reddedilmesi gerektiğini, taraflar arasında yalnızca çalışma usullerinin düzenlendiği bir protokol bulunması, taraflara karşılıklı borç yükleyen sözleşme bulunmaması, davalı şirketin ifa etmesi gereken bir edim bulunmaması, müvekkil şirketin ifa etmekten imtina ettiği bir edim bulunmaması, bu nedenle de davacının zararı bulunmadığını, müvekkil şirketin brokere vermiş olduğu prim tahsil yetkisini protokolün feshi île ortadan kaldırdığını, işbu hususu bildirmek içln müşterilerine bildirimde bulunduğunu, bahse konu yazıda davacının yetkisi haricinde davacıya yönelik herhangi bir ifade yer almadığını, bu nedenle davacının manevi tazminat talep hakkı bulunmadığını, davacının dava dilekçesinde belirttiği hususlar gerçeği yansıtmadığını, davacı——— olması sebebiyle müvekkil şirketten teklif alma, poliçe düzenletme hakkına halihazırda sahip olduğunu, protokolün feshedilmesi akabinde alınan tekliflere ilişkin örnekler dilekçenin ekinde ibraz edildiğini, gerçek zararı ıspat yükü davacı üzerinde olduğunu, davacının meydana geldiğini iddia ettiği zararı ıspatlaması gerektiğini, müvekkil şirket davanın ikamesi öncesinde temerrüde düşmediğinden davacının fesih tarihi itibariyle faiz talebinde bulunması mümkün olmadığından talep edilen faiz başlangıç tarihine de itiraz ettiklerini, bu nedenlerle davanın reddine, vekalet ücreti ve yargılama giderinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini savunmuştur.
Delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe:
Dava taraflar arasında akdedilen sözleşmenin haksız olarak feshedilip feshedilmediği, bunun sonucunda davacı tarafın tazminat talep edip edemeyeceğine dair tazminat davasıdır.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 17. maddesi gereğince; ” Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.
“6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 117. maddesi gereğince; ”(1) İlk itirazların hepsi cevap dilekçesinde ileri sürülmek zorundadır; aksi hâlde dinlenemez.
(2) İlk itirazlar, dava şartlarından sonra incelenir.
(3) İlk itirazlar, ön sorunlar gibi incelenir ve karara bağlanır.”
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davacı tarafça davalı aleyhine tazminat davası açıldığı, davalı tarafa cevap süresinin uzatımına ilişkin kararın ——- tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafça ———– tarihli cevap dilekçesinde davanın yetkisiz mahkemede açıldığına dair yetki itirazında bulunulduğu; taraflar arasında imzalanan —— tarihli protokolün 18.maddesi uyarınca, doğacak uyuşmazlıklarda ———— Ticaret Mahkemelerinin yetkili kılındığı, HMK hükümleri uyarınca taraflarca aksi kararlaştırılmadığı takdirde yetki sözleşmesinin geçerli ve bağlayıcı olduğu, yerleşik içtihatlar uyarınca da ——— Mahkemeleri” ibaresinden anlaşılması gerekenin, ——– Ticaret Mahkemeleri” olduğu, yetki itirazının usul ve yasaya uygun olup süresinde yapıldığı, anlaşılmakla davalının usulüne uygun yetki itirazının kabulüne karar verilerek mahkememizin yetkisizliğine, görevli ve yetkili mahkemenin ——-Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi olduğuna karar vermek gerekmiş ve ağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-6100 sayılı HMK’nın 116/1-a, 117 maddeleri uyarınca mahkememizin YETKİSİZLİĞİNE,
2-Görevli ve yetkili mahkemenin İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi olduğuna,
3-Hukuk Muhakemeleri Kanunu 20. Maddesi gereğince kararın kesinleşmesine müteakiben iki hafta içinde talep halinde dava dosyasının yetkili ve görevli mahkeme olan İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine, aksi halde aynı madde gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına (kararın tebliği ile ihtarat yapılmış sayılmasına), bu usuli kararın verilmesi ve bu kararla birlikte harç hususunun re’sen karara bağlanması hususlarının re’sen gözetilmesine; re’sen gözetilmesi gereken hususlar dışında kalan yönlerden ise gerekirse talebe bağlı olarak değerlendirme yapılmasına,
4-Yargılama harç ve giderlerinin 6100 Sayılı HMK 331/2. maddesi gereğince görevli ve yetkili mahkemede verilecek nihai kararla birlikte değerlendirilmesine,
5-Davalı tarafın zamanaşımı itirazının görevli ve yetkili mahkemede değerlendirilmesine,
Dair, davacı ve davalı vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi İlgili Hukuk Dairesi nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi.14/01/2020