Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/225 E. 2022/401 K. 28.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/225 Esas
KARAR NO: 2022/401
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ: 24/09/2019
KARAR TARİHİ: 28/04/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ /
DAVA/TALEP ;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; —- tarihinde ——- istikametinde seyir halinde olan —- plakalı — idaresindeki aracın—- kavşağına geldiğinde sola dönüş yaparken kendi beyanına göre fark edemediği için aynı yol üzerinde — yönüne doğru ilerleyen — idaresindeki içerisinde müvekkilinin bulunduğu —- plakalı araca ön tarafından çarpması neticesinde yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği, kaza sonrasında trafik denetleme ekiplerince düzenlenen ölümlü yaralamalı trafik kazası tespit tutanağında —- plakalı aracın sürücüsü ——- 2918 sayılı KTK’nin ilgili 53/1-b maddesinde belirtilenleri ihlal ettiği ve asli kusurlu olduğunun açıkça tespit edildiği, müvekkilinin kaza nedeni ile çok ağır yaralandığı, müvekkilinin kaza nedeni ile bedensel bütünlüğünün bozulduğu, yatağa bağımlı hale geldiği, müvekkilinin ev işlerini yapamadığı için kendisi ve ailesinin ihtiyaçlarını karşılayamaz hale geldiği, müvekkilinin sosyal ilişkileri ve ailesi ile olan ilişkilerinin de bu durumdan olumsuz yönde etkilendiği, psikolojisinin ve ruhsal dengesinin bozulduğu, kazaya sebebiyet veren —sevk ve idaresindeki —- plakalı — poliçe nolu aracın —- tarafından —- sigortalı olduğu ileri sürülerek müvekkilinin geçirmiş olduğu trafik kazası nedeniyle maddi zararlarının davalılardan müştereken ve müteselsilen tazmini için HMK 107/1 maddesi gereğince belirsiz alacak davalarının kabulü ile fazlaya ilişkin talep ve dava haklarının saklı kalmak kaydı ile şimdilik —- tutarındaki zarara ilişkin maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile alacağa —– tarihinden itibaren faiz işletilmesi, müvekkilinin uğramış olduğu manevi zarara ilişkin olarak —-tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile alacağa ——tarihinden itibaren faiz işletilerek taraflarına ödenmesi, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
CEVAP /TALEP:
Davalı—- vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafından müvekkili şirkete usulüne uygun bir başvuru yapılmadığı, müvekkili şirkete davacı tarafından başvuru yapılarak davacıya olumsuz bir cevap verilmeksizin huzurdaki davanın açılması sebebiyle kanunun aradığı dava şartı eksik olduğu, bu sebeple huzurdaki davanın dava şartı eksikliğinden reddedilmesi gerektiği, müvekkili şirket sigortalısının —– tarihinde dava konusu kazaya karıştığı, davacının kaza sebebiyle maddi ve manevi tazminat talepli işbu davayı ikame ettiği ancak müvekkili şirket sigortalısı —— plakalı aracın sürücüsünün kusurlu olduğu yönündeki iddiaları kabul etmedikleri, bu sebeple evvela kusur oranlarının belirlenmesi daha sonra tespit edilecek gerçek zarardan müvekkilinin sigortalısının kusur oranına denk gelen kısmının hesaplanmasını talep ettikleri, müvekkili şirketin belirlenecek olan gerçek zarardan sigortalısının dava konusu olan trafik kazasındaki kusuru oranına isabet eden oranda ve poliçe limiti ile sınırlı olarak sorumlu olacağı, —- lafzından açıkça görüldüğü üzere, —— sağlık giderleri teminatına, trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler de dahil edildiği, sürekli sakatlık raporu alıncaya kadar zarar görenin çalışma gücündeki kayba bağlı giderlerin, sağlık gideri olarak kabul edilerek ——- sorumluluğuna dahil edildiği ve sigorta şirketlerinin sorumluluğuna son verildiği, davacının manevi tazminat talebinden müvekkili şirketin sorumlu olmadığı savunularak davanın reddi ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesi talep edilmiştir.
6100 Sayılı HMK’nın 126-131 maddeleri kapsamında davalı —- tarafından cevap dilekçesi verilmemiştir. Adı geçen davalı duruşmalara katılmamış ve kendisini vekille temsil de ettirmemiştir.
DELİLLER:
Dava dilekçesi ve ekleri, cevap dilekçesi ve ekleri, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Son Tutanağı, —– Poliçesi, Trafik Kazası Tespit Tutanağı,— Örnekleri, —- Kayıtları, — Dosyası, — Araştırmaları, —- Kayıtları, — Raporu, —— tarihli maluliyet raporu, Bilirkişi Hesap Raporu, dosyadaki diğer bilgi ve belgeler.
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ :
Dava, Trafik Kazası nedeniyle 6098 Sayılı TBK’nin 54 ve 56 maddeleri gereğince açılan Maddi ve Manevi Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 316 ilâ 322 maddelerinde düzenlenen basit yargılama usulüne tabi işbu davada mahkememizce dilekçeler aşaması tamamlanmış ve usulüne uygun olarak yapılan davet sonucunda duruşma açılarak ön inceleme duruşması icra edilmiş ve uyuşmazlık belirlenmiştir. Akabinde esasları, süreci ve hukuki sonuçları açıklanarak taraflar sulh olmaya davet ve teşvik edilmelerine karşın karşın duruşmaya katılan davacı vekilinin beyanına göre tarafların sulh yoluna gitmek istemediklerinin anlaşılması üzerine tahkikata geçilerek tahkikat işlemleri yerine getirilmiş, deliller incelenmiş ve karar duruşmasına katılan davacı vekilinin son sözleri dinlenip zapta geçilerek aşağıdaki hüküm sonucuna ulaşılmıştır. Öncelikle dosyaya mübrez Hukuk Uyuşmazlıklarda Dava Şartı Arabuluculuk Son Tutanağına göre zorunlu arabuluculuk dava şartının yerine getirildiği ve anlaşmazlık üzerine işbu davanın açıldığı da hemen kaydedilmelidir.
Somut olaya geçmeden üzere dava konusu olayın hukuki temeli ve uyuşmazlığın çözümüne etki eden yasal düzenlemelere kısaca değinmekte yarar vardır.
Bilindiği üzere haksız fiil öğretide hukuka aykırı zarar verici fiil olarak tanımlanmaktadır. Haksız fiilin unsurları ise eylem, hukuka aykırılık, zarar, kusur ve illiyet bağı olarak gösterilmektedir. Buna göre haksız fiilden bahsedebilmek için hukuka aykırı bir eylem bulunmalı, bu eylemden bir zararın doğmalı, zararlandırıcı eylemde bulunan kişinin kusurlu bulunması ile zarar ile kusur arasında illiyet bağının olması gerekmektedir. Bu beş unsurun varlığı halinde zarar veren kişi eylemden dolayı zarara uğrayan kişi ya da kişileri maddi ve manevi zararlarını karşılamak durumundadır. Türk Medeni Kanunu’nun 6 ve 6100 Sayılı HMK’nın 190. maddelerinie göre haksız fiilin unsurlarını ispat etme yükü davacıdadır. Davacı zararı, haksız eylemi ve zarar ile haksız eylem arasındaki illiyet bağını ispat etmek durumundadır. 6098 Sayılı TBK’nin 50.maddesine göre de zarar gören ,zararını ve zarar verenini kusurunu ispat yükü altındadır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, “İşletenlerin, bu kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”, aynı yasa’nın 85/1. maddesinde, “ bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı” aynı Yasa’nın 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur” hükümlerine yer verilmiştir. Yine aynı yasanın 88/1 maddesi gereği de bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur.
6098 sayılı TBK’nin 61 ve 62. maddelerinde düzenlenen müteselsil sorumluluk esaslarına göre ise; birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır. Müteselsil sorumlulukta, kural olarak borçlulardan her biri 6098 sayılı TBK’nin 162 ve 163. maddelerine göre, borcun tamamından sorumludur. 6098 sayılı TBK’nin 167 maddesi uyarınca, sorumluların iç ilişkide kusur oranına göre, birbirlerine rücu hakları da mevcuttur. 6098 sayılı TBK’nin 168 maddesi uyarınca ise diğerlerine rücu hakkına sahip olan borçlulardan her biri ,tediye ettiği miktar kadar alacaklının haklarına halef olmaktadır.
Kaza tarihinde yürürlükte olan ——–“sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı —————– göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.
Yukarıda açıklanan yasal düzenlemelerden anlaşılacağı üzere,——– motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır. Bu sebepledir ki, sigorta şirketinin sorumluluğu, sigortalı araç sürücüsünün kusurunun bulunması halinde sözkonusu olup poliçe limitiyle sınırlıdır. Zira, kanunun emredici hükmü gereği yaptırılan zorunlu trafik sigortalarında sigortacı, işletene düşen hukuki sorumluluğu teminat altına aldığına göre, ancak işletenin sorumlu olduğu oranda zarardan sorumlu olacaktır. İşletene hukuken yükletilemeyen zarardan, onun sorumluluğunu teminat altına alan sigortacının sorumlu tutulması da mümkün değildir. Zira sigorta şirketinin sorumluluğu 2918 Sayılı KTK’nin 86/1. maddesi gereğince işletenin eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kusuru oranında poliçe limitiyle sınırlıdır. Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir.
2918 Sayılı KTK’nin 90. maddesinin yaptığı atıf gereğince uygulanması gereken 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun Bedensel zarar başlıklı 54. maddesinde “Bedensel zararlar özellikle şunlardır:1. Tedavi giderleri. 2. Kazanç kaybı. 3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar. 4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır. ” Buna göre bedensel zarara uğrayan kimse tamamen veya kısmen çalışamamasından ve ilerde ekonomik yönden uğrayacağı yoksunluktan kaynaklanan zarar ve ziyanı ile bütün masraflarını zarar verenlerden isteyebilir. Bunlar doktrin ve Yargıtay uygulamaları ile geçici işgöremezlik nedeniyle iş ve kazanç kaybı, sürekli işgöremezlik, kalıcı sakatlık ya da maluliyet nedeniyle çalışma gücü ve kazanç kaybı, tedavi giderleri ve tüm iyileşme sürecinde yapılan her türlü masraflar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olarak kabul edilmektedir.
Yukarıda gösterilen yasal düzenlemeler ve yapılan açıklamalar ışığında somut olaya gelince dosyada bulunan belge ve kayıtlara —–tarihinde davalı—-sevk ve idaresindeki —- plakalı—- dava dışı——– sevk ve idaresindeki —– Plakalı aracın çarpışması sonucunda maddi hasarlı ve yaralanmalı trafik kazası meydana gelmiştir. Davacı meydana gelen işbu kaza sırasında —– plakalı araçta yolcu olarak bulunmaktadır. Kazaya karışan ve kusurlu olduğu iddia edilen —–plakalı traktör kaza tarihinde davalı —adına kayıtlı olup sürücü de kendisidir. Yine kaza tarihi olan —–plakalı—– başlangıç ve bitiş tarihli olarak davalı sigorta şirketine —– poliçesi ile sigortalıdır. Dolayısıyla davalıların sorumluluğu yukarıda açıklanan yasal hükümler çerçevesinde araştırılıp somutlaştırılmalıdır. Bu durumda kusur, kişideki hasar ve hesap üzerinde durulması gerekecektir. Mahkememizce vekille temsil edilen tarafların gösterdikleri deliller toplanmış ve getirtilmesi gereken bilgi ve belgeler dosyaya kazandırılmıştır. Öncelikle dosya—– gönderilerek kusura ilişkin rapor alınmıştır.— tarafından düzenlenen kusur raporunda davalı sürücü —– % 100 oranında kusurlu bulunmuştur. Davacı yolcuya atfedilecek bir kusur bulunmadığından ve kaza tespit tutunağı ve mevcut rapor yerinde bulunduğundan kusur yönünoen davalıların tam olarak sorumlu oldukları tespit ve kabul edilmiştir. Bu tespitten hareketle davacının malluliyet durumunun tespiti için bulunduğu yere en yakın üniversete hastenesi adli tıp kurumundan talimat yoluyla rapor alınması gerekmiştir. Bu kapsamda —-tarafından kaza tarihinde yürürlükte olan ——- göre hazırlanan işbu rapora göre ——- gereği kaza tarihinde yürürlükte olan yönetmelik esas alınacağından işbu yönetmeliği göre davacının sürekli maluliyet oranın % 10 olduğu yönünde rapor verildiğine muttali olunmuştur. Bu rapor ve davacının dosyaya yansıyan bilgilere göre ev hanımı olması nedeniyle net asgari ücret üzerinden üzerinden tazminat hesabı yapılması için dosya nitelikli hesaplamalar uzmanı bir bilirkişiye verilmiştir. Bilirkişi —– tarafından —- uygulaması ve içtihatları nazarı itibarında hazırlandığı görülen raporda ise davacının sürekli iş göremezlik tazminatının asgari ücret üzerinden yapılan hesaplamaya ve özür oranına göre toplam ——olduğu yönünde tespit, hesap ve görüşüne yer verilmiştir. Mahkememizce yukarıda anılan kusur, maluliyet ve hesap raporu taraf ve taraf vekillerine tebliğ edilerek sunulan beyan ve itirazların da değerlendirildiği yeri gelmişken ifade edilmelidir. Bu aşamalara müteakip davacı vekili tarafından dava belirsiz alacak davası olarak açıldığından talep üzerine HMK’nin 107/2 maddesi gereğince verilen süre içinde talep arttırılmış ve harç tamamlanmıştır. Bunun üzerine mahkememizce maddi tazminat yönünden yapılan değerlendirmede , kusur durumunun tartışmasız davalılar aleyhinde olduğu ve bundan mütevellit davalıların zarardan müteselsil sorumlu oldukları, davacının dava açmadan önce sigorta şirketine başvuru ve arabuluculuk sürecini tamamladığı, davacının kaza tarihinde yürürlükte olan —– hükümlerine göre maluliyetinin ve bu maluliyete göre maddi tazminat alacağının tespit edildiği anlaşılmakla, denetlenen ve benimsenen sıralı raporlar , taleple bağlılık ilkesi, her bir davalı yönünden temerrüt tarihi ve faiz hususları da gözetilerek usulüne uygun olarak ispat edilen davacı — — maddi tazminat davasının kabulü ile; —- maddi tazminatın, davalı —–yönünden haksız fiil/kaza tarihi olan —- tarihinden, davalı —yönünden ise temerrüt tarihi olan —-tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte; davalılar —– (sigorta poliçesi limitiyle sınırlı ve sorumlu olması kaydıyla) müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Davacının Manevi Tazminat davasına gelince ; bilindiği üzere 6098 Sayılı TBK’nin 56/1 maddesinde “Hakim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda ,olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.” hükmüne yer verilmiştir.
4721 Sayılı TMKnin 4.maddesinde ise ‘ Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hakim, hukuka ve hakkaniyete göre karar verir’ düzenlemesi malum ve maruftur.
6098 sayılı TBK’nin 56. maddesi hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. ——–gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hükmedeceği öngörülmüştür. Bu açıklamalar ışığında tekrar somut olayımıza dönüldüğünde; dava konusu kazada davalı gerçek kişinin kusur durum ve derecesi, olaydan ve davadan sonraki tutum ve davranışları , davacıda meydana gelen bedensel hasar ve etkileri ile yaşamına sirayeti, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, olay ve dava tarihindeki ekonomik ve sosyal şartlar ve paranın satın alım gücü, manevi tazminatın bir sebepsiz zenginleşme aracı olmaması ilkesi nazarında zarar veren açısından da her halükarda caydırıcılık etkisine sahip olmasının gerekmesi, belirlenen tazminatın davacı da yaratacağı huzur ve tatmin duygusu ve benzer olaylara ilişkin güncel içtihat ve yargısal uygulamalar ve kararlar da gözetilerek davacının manevi tazminat talebinin haklı ve yerinde olduğu sonuç ve kanaatiyle davacının manevi tazminat davasının davalı —-yönünden kısmen kabulü ile; yukarıdaki ilkeler ışığında hak ve adalete uygun olacağı inancıyla—- manevi tazminatın haksız fiil/kaza tarihi olan —- tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı —- alınarak davacıya verilmesine ,fazlaya ilişkin davanın/talebin reddine karar verilmiştir. Ancak taleple bağlılık ilkesi ve her bir talep yönünden olumlu ya da olumsuz hüküm kurulmasının gerekmesine uygun olarak olayımızda davalı sigorta şirketinin manevi tazminat talebi yönünden müteselsil sorumluluğu bulunmadığından sigorta şirketi yönünden manevi tazminat davası ise dinlenmemiştir. ——-
6100 Sayılı HMK’nın 332/1 maddesine göre, 323. maddesinde sayılan yargılama giderlerine gelince; maddi ve manevi tazminat talepleri yönünden yapılan yargılama giderleri ortak olduğundan ve manevi tazminat miktarına takdire bağlı olarak hükmedildiğinden manevi tazminat davasında davalı sigorta şirketi yönünden reddedilen miktar üzerinden hesaplanan vekalet ücreti dışındaki tüm yargılama giderleri HMK’nin 326/1-3 maddelerine göre külliyen davalılar üzerinde bırakılmıştır. Bu kapsamda Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2. Maddeleri gözetilerek dava öncesi —— bütçesinden ödenen arabuluculuk ücretinin de davalılardan müteselsilin alınarak hazineye gelir kaydına da karar verilmek suretiyle 6100 Sayılı HMK’nin 26, 297/2 maddeleri gereğince aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-)Davanın KISMEN KABUL;KISMEN REDDİNE,
2-) Davacı ——– maddi tazminat davasının KABULÜ ile; —- maddi tazminatın, davalı —- yönünden haksız fiil/kaza tarihi olan —- tarihinden, davalı — şirketi yönünden ise temerrüt tarihi olan —— tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte; davalılar —- (sigorta poliçesi limitiyle sınırlı ve sorumlu olması kaydıyla) müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
3-) Davacı — manevi tazminat davasının davalı — yönünden kısmen KABULÜ ile; —- manevi tazminatın haksız fiil/kaza tarihi olan—– tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı —— alınarak davacıya verilmesine ,fazlaya ilişkin davanın/talebin Reddine,
4-)Davacı —- manevi tazminat davasının, davalı—— yönünden REDDİNE,
5-)Harçlar Kanunu gereğince kabul edilen miktar üzerinden alınması gereken 10.940,38 TL karar ve ilam harcından; peşin alınan 358,63 TL harç ile talep artırım sonrasında yatırılan 2.223,00 TL harcın mahsubuyla bakiye 8.358,75 TL karar ve ilam harcının davalılar——– müştereken ve müteselsilen alınarak Hazineye gelir kaydına,
6-)Arabuluculuk Kanununun 18/A-(13).maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliği’nin 26/2. Maddeleri ile AÜT uyarınca —- bütçesinden ödenen 1.360,00 TL arabuluculuk ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye irad kaydına,
7-)Davacı tarafından yapılan 44,40 TL başvurma harcı 358,63 TL peşin harcı, 2.223,00 TL talep arttırm harcı, 6,40 TL vekalet harcı olmak üzere toplam 2.632,43 TL harcın davalılar——– müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
8-)Davacı tarafından yapılan 478,60 TL posta ücreti, 900,00 TL Mahkememizce temin edilen bilirkişi ücreti, 1.800,00 TL —– talimatla temin edilen bilirkişi ücreti, 323,00 TL Adli Tıp ücreti olmak üzere toplam 3.501,60 TL yargılama giderinin davalılar ——–müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
9-)Davacı —–maddi tazminat davasında kendini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 13/1 maddesi uyarınca kabul edilen miktarlar üzerinden hesaplanan 16.790,00 TL nispi vekalet ücretlerinin davalılar —– müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
10-Davacı ——– manevi tazminat davasında kendini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 10/1 maddesi uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 5.100,00 TL nispi/maktu vekalet ücretinin davalı—— alınarak davacıya verilmesine,
11-)Davalı —- kendisini vekille temsil ettirdiğinden davacı —– manevi tazminat davasında reddedilen miktar yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. 10/1, 10/2 maddeleri uyarınca hesaplanan 5.100,00 TL nispi/maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak işbu davalıya verilmesine,
12-)Davalı ——–tarafından yapılan sair tüm yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, davalı —–tarafından yapılmış yargılama gideri bulunmadığından işbu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
13-)6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan gider avansının yatırana iadesine, ——-
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı —- ve davalı ——– vekilinin yokluğunda ; 6100 sayılı HMK’nın 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle ———– Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.