Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/123 E. 2021/833 K. 10.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/123
KARAR NO: 2021/833
DAVA: Şirketin Davacıya Devrinin İptali ile Davalı Adına Tescili
DAVA TARİHİ: 13/09/2019
KARAR TARİHİ: 10/11/2021
Tarafları yukarıda belirtilen davanın Mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından dava harcı yönünden —-talepli olarak verilen dilekçe ile—– ünvanlı davalıya ait şirketin—- yevmiye numaralı reesen düzenlemeli şirket devir sözleşmesi ile ve —– bedel karşılığında devredildiği ancak bu işlemin davalı tarafın hileli ve muvazaalı eylemlerine dayalı olduğu ileri sürülerek söz konusu şirket devir sözleşmesinin iptaline, söz konusu şirketin davalı adına tesciline karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
—– talebi yönünden oluşturulan —- tarihli ara karar ile talep gibi harç yönünden adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde davacı tarafın dayandığı hilenin—– düzenlendiği, bu düzenleme içeriğine rağmen davacı tarafın, söz konusu —- ticari defterlerinin ibraz edilmemesi ve sahte fatura düzenlenmesi iddiası üzerine —- sayılı dosyası üzerinden işlem gören davanın —— tarihli duruşmasında verdiği ifadesinde ”benim şirketi almam için herhangi bir baskı olmadı…” ifadesini kullandığı, davacı tarafın kendi iradesiyle şirketi devraldığını ifade ettiği; hilenin söz konusu olabilmesi için aldatma fiili, aldatma kastı, aldatmanın hukuka aykırı olması ve illiyet bağı gibi şartların bir arada bulunması gerektiği, noter sözleşmesi de dikkate alındığında somut olayda bu şartların söz konusu olmadığı; davanın —– — yıllık hak düşürücü süreye tabii olduğu, dava dilekçesinde öğrenmeye esas olarak ileri sürülen iddianamenin tebliğine ilişkin —- tarihine dayanılmasının hak düşürücü süreden kurtulmaya yönelik olduğu, davacı tarafın dava dilekçesinde belirttiği üzere —- tarihinde—- ifadesine başvurduğu, söz konusu ifade sırasında davacı tarafın hileye uğradığını ileri sürmediği halde —- yıllık hak düşürücü sürenin içerisinde kalan —tarihinde hileye uğradığını farkettiğini ileri sürmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı;—- tarihinde devredilen bir şirket için —- yıl sonra hileye maruz kalındığının ileri sürülmesinin iyi niyet ile açıklanamayacağı ve dava dilekçesinde ileri sürülen iddiaların asılsız olduğu savunularak öncelikle hak düşürücü süre yönünden olmak üzere davanın reddine karar verilmesi istenmiştir.
Cevaba cevap dilekçesinde hak düşürücü süre itirazı ve bu sürenin başlangıcına esas alınacak tarih yönünden cevap dilekçesine özgü açıklayıcı bir beyana yer verilmeyerek bu konuda dava dilekçesine atıf yapılmakla yetinilmiştir.
İkinci cevap dilekçesi ise cevap dilekçesinin tekrarı niteliğindedir.
Hak düşürücü süre itirazının ve —– kararına itirazın irdelendiği ön inceleme duruşmasında yapılan irdelemelerin, alınan beyanların ve oluşturulan ara kararın yer aldığı tutanağın gerekli kısımları;
—–
Dava dilekçesi ve ekleri okundu; Davacı vekilinden soruldu:
Davacı vekili beyanında: Dilekçemizi aynen tekrar ediyoruz, cevapları kabul etmiyoruz. Dava konusu olayla ilgili olarak davalı tarafla anlaştığımız herhangi bir husus yoktur dedi. Beyanı okundu. İmzası alındı. Davacı Vekili
Cevap dilekçesi ve ekleri okundu. Davalı vekilinden soruldu:
Davalı vekili beyanında: cevap dilekçemizi aynen tekrar ediyoruz, dava konusu olayla ilgili olarak davacı tarafla anlaştığımız herhangi bir husus yoktur dedi. Beyanı okundu. İmzası alındı. Davalı Vekili
HMK’nın 140/1.maddesi kapsamında tarafların iddia ve savunmalarının değerlendirilmesi sonucunda; uyuşmazlığın davacının ——ünvanlı şirketin davalı tarafından davacıya devrine ilişkin ———başlıklı sözleşmenin irade fesadına dayalı olup olmadığı, davacının söz konusu şirketi devralma iradesinin bulunup bulunmadığı ve buna bağlı olarak söz konusu sözleşmenin iptal edilmesinin gerekip gerekmediği, şirketin davalı adına tescil edilmesinin gerekip gerekmediği ve ayrıca davanın hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığı hususlarının aydınlatılmasına yönelik olduğu tespit edildi.
Bu durumun tespiti ile açık ön inceleme duruşmasına devam olundu.
HMK’nın 140/2.maddesi kapsamında taraflar sulh ve arabuluculuğun esasları, süreci ve hukuki sonuçları hakkında aydınlatılarak sulhe veya arabuluculuğa teşvik edildi. Soruldu;
Davacı vekili beyanında: Önceki beyanlarımızı aynen tekrar ediyoruz. Sulh olma ve/veya arabuluculuğa gitme durumumuz ve isteğimiz yoktur dedi.
Davalı vekili beyanında: Önceki beyanlarımızı aynen tekrar ediyoruz. Sulh olma ve/veya arabuluculuğa gitme durumumuz ve isteğimiz yoktur dedi.
Beyanlara nazaran sulh ve arabuluculuğa teşvik imkanı olmadığı anlaşıldı.
Dosya incelendi. GGD: Tarafların arasındaki uyuşmazlığın davacının —- ünvanlı şirketin davalı tarafından davacıya devrine ilişkin ——- başlıklı sözleşmenin irade fesadına dayalı olup olmadığı, davacının söz konusu şirketi devralma iradesinin bulunup bulunmadığı ve buna bağlı olarak söz konusu sözleşmenin iptal edilmesinin gerekip gerekmediği, şirketin davalı adına tescil edilmesinin gerekip gerekmediği ve ayrıca davanın hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığı hususlarının aydınlatılmasına yönelik olduğuna, (HMK-140/3),
Oy birliği ile karar verildi. Tefhimle açık duruşmaya devam olundu.
Dosya kapsamına nazaran hak düşürücü süre itirazının irdelenmesi gerektiği anlaşıldı.
Davalı vekili: hak düşürücü süre itirazımızı ve ayrıca adli yardım kararına itirazımızı tekrar ederiz, dedi.
Davacı vekili: dilekçemizde belirttiğimiz gibi iddianamenin tebliğ tarihi ile birlikte müvekkilim durumu öğrenmiştir, bu tarihe göre hak düşürücü süre geçmemiştir, adli yardım ihtiyacı da devam etmektedir, itirazları kabul etmiyoruz dedi.
—–kararına itiraz yönünden :
Dosya incelendi:
G.G.D:
Yerinde görülmeyen itirazın reddine,
oy birliği ile karar verildi. tefhimle açık yargılamaya devam olundu.
Hak düşürücü süre yönünden: Dosya incelendi. Yargılamanın bittiği bildirildi.
…”
şeklinde olup yukarıya aynen aktarılmıştır.
Dosya kapsamına göre ——- kararına itiraz yerinde görülmeyerek reddine karar verilmiş olup, sonuçta dava harç yönünden adli yardımlıdır.
Dava irade fesadına dayalı olarak —– düzenlenen limited şirket pay devir sözleşmesinin iptaline yöneliktir.
İlgili yasal düzenlemenin yer aldığı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun:
——–
II. ALDATMA
Madde 36- Taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı değildir.
Üçüncü bir kişinin aldatması sonucu bir sözleşme yapan taraf, sözleşmenin yapıldığı sırada karşı tarafın aldatmayı bilmesi veya bilecek durumda olması hâlinde, sözleşmeyle bağlı değildir.
—–
IV. İRADE BOZUKLUĞUNUN GİDERİLMESİ
Madde 39- Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır.
Aldatma veya korkutmadan dolayı bağlayıcılığı olmayan bir sözleşmenin onanmış sayılması, tazminat hakkını ortadan kaldırmaz.
——–
şeklinde olup yukarıya aynen aktarılmıştır.
—–
Davaya konu olan sözleşme tarihi —– olup, dava sebebine nazaran davanın tabi olduğu TBK Madde 39’da yer alan hak düşürücü süre yönünden irdeleme yapılması gerekmiş olup, örneği celbedilen söz konusu ——içeriğine ve tüm dosya kapsamına nazaran öncelikle belirtmek gerekir ki söz konusu —- dava dilekçesinde belirtilen düzenleme sebebine göre de sözleşmenin düzenlendiği tarihte ”hile”nin farkında olunması gerekmekte olup, dava dilekçesinin bu hususlara ilişkin kısımlarının buraya aynen alınması uygun görüldüğünden, dava dilekçesinin dava sebebine yönelik kısımları:
—-
1) Müvekkilim —— olup anne ve babası ile ikamet eden düzenli mesleği olmayan bulduğu gündelik işlerde yevmiye karşılığı çalışan geçimini babasının desteğiyle sağlayan iyi niyetli saf bir insandır. Müvekkilimin herhanigi bir ticari bilgisi, ticari tecrübesi yoktur. Müvekkil hayatı boyunca hiçbir zaman ticaretle iştigal etmemiş, bir ticari müessese açmamış yada işletmemiştir.
2) Müvekkilin bir tanıdığı olan ——— ayında müvekkili aramış kendisine dolgun ücretli, sigortalı bir iş bulduğunu kendisini işe aldıracağını söylemiştir. Müvekkil bunun üzerine —buluşmuştur.——-müvekkili iyi bir ücretle işe alacağını ve sigortasını yaptıracağını müvekkile söylemiştir.—- bir iş adamı olarak müvekkil—– güven ve itibar oluşturmuştur. Davalı kendisini iyi bir ücretle işe almak karşılığında —- istekte bulunmuştur; —–firmasının bir miktar vergi börcu olduğunu bu borç sebebiyle şirketine haciz gelebileceğini, borcun ödeyebileceği makul bir borç olduğunu ama kendisi borcu ödemek için gerekli finansmanı sağlayana kadar geçici olarak —– günlük bir süre için şirketi güvendiği birine devretmesi gerektiğini daha sonra şirketi tekrar kendi : üzerine alacağını söyleyerek bu konuda müvekkilden kendisine yardımcı olmasınt istemiştir. ——- davalıyı destekler şekilde söylemlerde bulunmuştur. Müvekkil işe alınma vadi,—— şahıslara güvenmesi ve devrin birkaç günlüğüne geçici olarak yapılacağına inanarak teklifi kabul etmiştir.
3) Davalı —- götürmüştür. Davalı —- düzenlemeli—– sahibi ve yetkilisi olduğu —– bedel karşılığında müvekkilim —– satmış ve parayı müvekkilimden almış olarak göstermiştir.
4) Davalı şirketi devretmesine rağmen yetisini bir süre daha devam ettirecek bir vekaletnameyi de müvekkilime imzalattırmıştır. Belgeleri müvekkile imzalattıktan sonra davalı en kısa zamanda müvekkili işe başlatacağını söyleyerek ilk maaşına mahsuben müvekkile —- avans para vermiştir.
5) Yine davalı tek malik olduğu şirkette —- sayılı evrakı ile onaylı genel kurul kararı ile pay devrinin tescil edilmesini ticaret sicilden talep etmiştir. — tarihinde —— tescil edilmiştir. —– sayfalarında ilan edilmiştir. Müvekkil bu suretle resmi —–kayıtlarına göre—— şirketin maliki ve müdürü olmuştur. Tüm bu işlemler davalının kendisi ve muhasebecisi tarafından organize edilmiş olup müvekkilin tek eylemi notere gidip hiç okumdan pay devir sözleşmesi senedini imzalamaktan ibarettir.
6) Devir işleminden sonra davalının müvekkili çağırmak ve işe başlatmak yönünde bir hareketi olmamıştır. Müvekkilim birkaç kez davalıyı telefonla afamış ancak kendisine ulaşamamıştır. Devir işleminden yaklaşık bir ay sonra müvekkil kendisini davalı —— tanıştıran—-isimli şahsı aramış kendisine iş verilmediğini şirketin iade devir işleminin yapılmadığını bu hususta kendisine yardımcı olmasını istemiştir.——önce müvekkili ibir süre oyalamış akabinde şimdilik şirketi almayacağız bekleyeceksin rahat durmazsan senin ve ditenin canını yakarız diye müvekkili tehdit etmiştir. Müvekkilin görüşmek istemesi neticesinde taraflar—- tarihinde buluşmuşlardır—– buluşma yerine iki arkadaşıyla birlikte silahlı olarak gelmiş müvekkili darp edip yaralamış, silahını müvekkile doğrultarak bu işi zorlama yoksa seni, öldürürüm, seni yaşatmam diye müvekkili tehdit etmiştir. Müvekkilin vaki şikâyeti üzerine —– sayılı dosyasından yargılanmış —– karar ile yaralama suçundan silahlı tehdit suçundan ve ateşli silahlar yasasına muhalefet suçundarı ceza almış bu ceza kesinleşmiştir. Bu olay sonrası davalı ve —– aracılar vasıtası ile müvekkili arayarak şirket konusunda şikayetçi olmamasını, ekonomik birtakım sıkıntılarının olduğunu bunları çözüp kısa bir süre sonra şirketin devrini sağlayacaklarını müvekkile bildirmişlerdir. Bu sebeple müvekkil bir süre beklemiştir.
7) Akabinde müvekkil keşidecisi——- bedelli bir adet çekin süresinde ödenmemesi sebebiyle hakkında —- ceza davası açıldığını öğrenmiştir.
8) Yine müvekkil keşidecisi—- bedelli bir adet çekin süresinde ödenmemesi sebebiyle hakkında—- ceza davası açıldığını öğrenmiştir.
9) Bunun üzerine müvekkil —- tarihinde Savcılığa müracaat ederek şirketin kendisine usulsüz olarak devredildiğini iade alınacağı söylendiği halde alınmadığını, hakkında birçok ceza davası açılmaya başladığın, kendisine kâğıt üstünde devredilen şirketin ve şirketi devreden — araştırılmasını ve kendisini mağdur eden —- cezalandırılmaları için şikâyette bulunmuştur. —- dosyası üzerinden yapmış olduğu soruşturma neticesinde müşteki ile şüpheli arasındaki uyuşmazlığın hukuki mesele olduğunu gerekçe göstererek —— kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı tesis etmiştir.
10)——– dönemlerine ait tüm defter kayıt ve belgelerini incelemek üzere kuruma getirmesini talep etmiştir. Müvekkil ilgili kurum nezdinde — tarihinde ifade vermiştir.—- ifade tutanağında müvekkile sorulan sorular ve Müvekkilin vermiş olduğu cevaplar şu şekildedir.
Soru — : Mükellef Kurumun temsilcisi nasıl oldunuz?
Cevap : Adı soyadı ——– olan tanıdığım beni tanımadığım şahıs olan ve eski şirketinde —- tanıştırdı. Ondan sonra —- borcu var dedi. Bir şirket var dedi onu bir iki günlüğüne senin üzerine alacağız sonra sen bu şirketin müdürü olacaksın dediler. Ondan sonra evrakları bana imzalattılar. Böylece beni şirket müdürü yaptılar. Benim iyi niyetimden faydalandılar ve bu durumu suistimal ettiler. :
Soru — : —– hesap dönemlerine ait defter ve belgeleri ibraz edecek misiniz?
Cevap : Hayır ibraz edemeyeceğim.
Soru — : —- hesap dönemlerine ait defter ve belgeleri ibraz edememeniz —- sebepler nedeniyle midir?
Cevap : Belirttiğinin konuda geçerli bir sebep —-, ancak ben yasal defter ve belgeleri hiç görmedim. Böyle belgeler hakkında bana hiçbir bilgi vermediler
Soru — : Mükellef kurumun faaliyetleri hakkında iza bildiklerinizi bize aktarır mısınız?
Cevap : Hiçbir bilgim yoktur. Yerini dahi bilmiyorum.
Soru — : Mükellef Kurumun iş ve işlemlerini kimin yürüttüğü hakkında herhangi bir bilgi ve belge tarafımıza sunabilir misiniz? :
Cevap : Bütün işlemleri —- yapıyordu. —– verdirttiler. Ben şirketin faaliyetleri ile ilgili hiçbir “işlem yapmadım. Şirketin sahte fatura düzenleyebileceğini emniyete çağrılınca öğrendim. —-
11) ——- yapmış olduğu incelmelerde davalı —- yetkilisi olduğu —–yıllarında ve müvekkile şirketi devtettikten sonra usulsüz olarak aldığı yetkiye göre bir süre daha sahte fatura ve belge düzenleyerek vergi kaçakçılığı suçu işlediği tespit olunmuştur. Dosya kapsamın da konu hakkında bilgisi olan tanıklarda bu tespite uygun beyanlarda bulunmuşlardır. Yine raporlar kapsamında davalı —- şirketten önce başka şirketlerde kurarak bu taraz hukuk dışı faaliyetleri geçim vasıtası hâline getirdiği tespit edilmiştir. —- tarihli vergi suçu raporu üzerine Davalı —-dosyasında vergi kaçırmak ve —- ticari defterleri süresinde ibraz etmemek suçundan ceza soruşturma dosyası açılmıştır. Vaki soruşturma neticesinde İddianame düzenlenerek davalı ve müvekkilim hakkında sahte belge düzenlemek—–yasası gereğince ticari defterleri süresinde ibraz etmemek suçundan ceza davası açılmıştır! İlgili dava halen derdest olup —– Esas sayılı dosyası ile görülmektedir.
—–
şeklinde olup yukarıya aynen aktarılmıştır.
Yukarıya gerekli kısımları aynen aktarılan dava dilekçesinde belirtilen sözleşmenin düzenlenmesi sebebine göre de davacının başından itibaren hileli işlemi bilerek buna iştirak ettiği açıkça belli olmakla birlikte bir an için sözleşme sebebi olarak ileri sürülen geçinme kaygısına değer verilmesi ihtimalinde yani geçim baskısı nedeni ile hileye maruz kaldığını o sırada farketmediği bir an için kabul edildiğinde ise yukarıya gerekli kısımları aynen aktarılan dava dilekçesi içeriğinde de yer alan ve cevap dilekçesinde hak düşürücü süre itirazı yönünden ileri sürülüp dayanılan ve taraflar arasında ihtilaflı olmayan söz konusu vergi denetimi sırasında sorulan sorular ve davacının cevapları gözetildiğinde davacının artık söz konusu ifadeyi verdiği —- tarihi itibari ile hileye maruz kaldığını idrak etmiş olması ve işin ciddiyetine vakıf olması gerektiğinin kabul edilmesi gerektiği sonucuna varılarak en geç bu—- tarihinin yasada belirtilen hilenin öğrenilmesi yönünden esas alınması gerektiği ve buna göre davanın – yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra —– tarihinde açılmış olduğu, hak düşürücü süre itirazının yerinde olduğu kanaatine varılmış ise de —- görüşe iştirak etmemiştir.
Sonuç olarak dava sebebine, yukarıya aynen aktarılan ilgili yasal düzenlemeye, davanın tabi olduğu söz konusu —-yıllık hak düşürücü süreye, sözleşme tarihine ve öğrenmeye en geç söz konusu ifade tarihi olan —– tarihinin esas alınması gereğine ve tüm dosya kapsamına göre hak düşürücü süre içinde açılmayan davanın bu nedenle reddine ilişkin olmak üzere oy çokluğu ile aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Hak düşürücü süre nedeni ile davanın REDDİNE,
2-Adli yardım nedeni ile başlangıçta harç alınmamış olması da gözetilerek sonuçta dava tarihi itibari ile başvurma harcı 44,40 TL ve maktu karar harcı 59,30 TL’nin toplamı 103,70 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan giderin üzerinde bırakılmasına,
4-Adli yardım harca münhasır olduğundan ve resmi ödenekten harcama yapılmadığından bu konuda başkaca bir karar oluşturulmasına gerek olmadığına,
5-Davalı tarafça yapılmış bir gider olmadığından bu konuda başkaca bir karar oluşturulmasına yer olmadığına,
6-Kararın mahiyeti gözetilerek davalı vekili için tarife gereğince belirlenen 4.080 TL maktu avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
7-Artan avansın karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
İlişkin olmak üzere davacı asilin ve taraf vekillerinin yüzlerine karşı yapılan yargılama sonunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde —– İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere ——karşı oyu ve oy çokluğu ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.10/11/2021 MUHALEFET ŞERHİ
Dava Hile (Aldatma) hukuksal nedenine bağlı olarak şirket devir sözleşmesinin iptali ile şirketin yeniden davalıya tescili istemine ilişkindir.
Bilindiği üzere, hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur.—– maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 39/1. maddesi “Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onaylamış sayılır. ” şeklinde düzenlenmiştir.
6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 39. (eski Borçlar Kanunu’nun 31. maddesi) maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü sürenin hileye maruz kalan kimsenin bunu öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağı, mağdurun öğrenme tarihi olarak ileri sürdüğü tarihin esas alınacağı belirgin olup; diğer tarafın öğrenmenin (ıttılaın) bu tarih değil de daha önce olduğunu iddia etmesi durumunda, bu iddiasını ispat etmesi gerekmektedir. ——-
Yukarıda yapılan açıklamalar, anılan yasal düzenleme ve yargısal içtihatlar ışığında somut olaya baktığımızda; davacı taraf öğrenme tarihi olarak vergi usul yasasına muhalefet suçundan düzenlenen iddianamenin tebliğ tarihi olan — tarihini öne sürmüş ve işbu davayı —– tarihinde açmıştır. Davalı vekilinin hak düşürücü süre itirazına göre de — tarihinde —–tarafından yapılan denetim sırasında alınan ifadesinde hileyi öğrenmiş olması gerektiğini beyan etmekle birlikte şirket devir işlemlerinin hukuka ve amaca uygun olduğu ve kaldı ki şirketin borcu batık olmadığı savunulmuştur. Söz konusu şirket hakkında vergi incelemesi yapılması, sorular sorulması ve hatta ilgililer hakkında iddianame düzenlenmesi bile hilenin öğrenilmesi için yeterli olmayabilir. Zira somut olayın özelliklerin göre vergisel sorumluluklara ilişkin henüz tamamlanmamış yargı süreçleri ve masumiyet karinesi de gözetildiğinde vergi müfettişinin aldığı ifadeyle hilenin öğrenildiğinin veya öğrenilmesi gerektiğinin ispatı ve kabulü mümkün değildir. Davacı burada verdiği ifadede şirketin yerini dahi bilmediğin beyan ederek esasen şirkete ve faaliyetlerine ilişkin baştan beri somut hiçbir fikir ve bilgisinin olmadığını beyan etmiş durumdadır. Bir kimsenin hileyi gelişen olaylar ve hayat tecrübelerine göre öğrenmesi gerektiğinin beklenmesi farklı, gerçekten öğrenmesi farklı kavramlar olup, ilki kişisel ve toplumsal, ikincisi ise hukuki durum ve kurallara ilişkindir. Bu nedenle kişisel ve toplumsal beklentilere göre süre belirlemenin objektif hukuk kurallarına aykırı olacağı ve hak kaybına yol açacağı muhakkaktır. Filhakika, davacının hileye maruz kaldığını iddia ettiği tarihin aksinin davalı tarafından ispat edilememesi karşısında, davanın süresinde açıldığının kabulü ile işin esasının incelenmesi ve oluşacak sonuca göre esasa ilişkin bir karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatiyle, bir yıllık hak düşürücü süre yönünden davanın reddine yönelik verilen, sayın çoğunluğun görüş ve kararına iştirak edilmemiştir. 19/11/2021