Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/115 E. 2019/8 K. 24.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/115 Esas
KARAR NO : 2019/8
DAVA : Menfi Tespit (Mirasın Gerçek Reddinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 22/07/2019
KARAR TARİHİ: 24/09/2019
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Mirasın Gerçek Reddinden Kaynaklanan) davasında dosya incelendi:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA/TALEP ; Davacı dava dilekçesinde, davacılar aleyhine mütevveffa———- borcundan dolayı icra takibi başlatıldığını, İstanbul Anadolu 11. İcra Müdürlüğü’nün —–esas sayılı dosyasında davacıların borçlu ———– mirasçısı olarak gösterildiğini, davacılar aleyhine; mirasçı gösterilmek sureti ile icra takibi açılmışsa da davacıların tamamının İstanbul Anadolu 8. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin ——— karar sayılı dosyası ve ilamı ile kayıtsız ve şartsız olarak miracı red etmiş bulunduklarını, mirasın, kayıtsız ve şartsız reddi kararının ———– tarihinde kesinleştiğini, davacıların müteveffanın mirasını kayıtsız ve şartsız red ettiklerini, mirası red kararı karşısında davacılar aleyhine icra takibi ikamesi kanununa ve hukuka aykırı olduğunu, davacıların davalı tarafa herhangi bir borcu bulunmadığını, mirasın kayıtsız ve şartsız red edildiğini, davalı tarafa bildirildiği halde davalı tarafın haciz işlemlerine devam ettiğini, haksız ve kötü niyetli takip nedeni ile davacıların mağdur olduğunu, davalı tarafın %20 si üzerinden kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP/TELEP: Dosya kapsamında cevap dilekçesi bulunmamaktadır.
DELİLLER :
İstanbul Anadolu 11. İcra Dairesinin——— Esas sayılı dosyası, İstanbul Anadolu 8. Sulh Mahkemesi ———– Karar sayılı dosyası, dosya içindeki tüm bilgi ve belgeler.
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ:
Dava Menfi Tespit (Mirasın Gerçek Reddinden Kaynaklanan) davasına ilişkindir.
İstanbul Anadolu 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin ———–Karar sayılı kararı ile görevsizlik kararı verilerek dosyanın mahkememize gönderildiği anlaşılmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nın 3. maddesi hükmüne göre bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar.
Ticari davalar ise aynı Kanunun 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen, Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580. maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmamasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
TTK’nın 4/1-a maddesinde, “TTK’da öngörülen” hususlardan kaynaklanan hukuk davaları, mutlak ticari davalar arasında sayılmıştır. Kambiyo senetleri, 6102 sayılı TTK’nın 670 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bu nedenle, TTK’da düzenlenmiş olan kambiyo senedinden kaynaklanan hukuk davaları, mutlak ticari dava olup, aynı Kanunun 5/1. maddesi gereğince kambiyo senetlerine ilişkin uyuşmazlığın asliye ticaret mahkemesinde çözümlenmesi gerekmektedir.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
TTK’nın 4/1-a maddesinde, “TTK’da öngörülen” hususlardan kaynaklanan hukuk davaları, mutlak ticari davalar arasında sayılmıştır. Kambiyo senetleri, 6102 sayılı TTK’nın 670 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bu nedenle, TTK’da düzenlenmiş olan kambiyo senedinden kaynaklanan hukuk davaları, mutlak ticari dava olup, aynı Kanunun 5/1. maddesi gereğince kambiyo senetlerine ilişkin uyuşmazlığın asliye ticaret mahkemesinde çözümlenmesi gerekmektedir.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir. Buna göre, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunundan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda asliye hukuk mahkemesi; asliye hukuk mahkemesinin bakması gereken davalarda asliye ticaret mahkemesi görevli sayılamaz. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerc yargılamanın her aşamasındae re’sen dikkate alınır.
Yukarıda yazılan yasal düzenlemeler ve yapılan açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davacıların murisi ——— aleyhine İstanbul Anadolu 11. İcra Müdürlüğünün ——-sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip talebinde bulunulduğu, borçlunun ölü olması nedeniyle davacı mirasçılarına ödeme emri gönderildiği anlaşılmıştır. Davacıların İstanbul Anadolu 8. Sulh Hukuk Mahkemesinin ——– Karar sayılı ilamı ile mirasın kayıtsız şartsız reddettikleri ve buna ilişkin kararın ———tarihinde kesinleştiği tartışmasızdır. Davacıların mirası reddi beyanı ile yetinmeyerek Asliye Hukuk Mahkemesinde Menfi Tespit davası açtıkları ve Asliye Hukuk mahkemesi tarafından uyuşmazlığın kambiyo senedinden kaynaklandığından bahisle davaya bakma görevinin Asliye Ticaret Mahkemesine ait olduğu düşüncesi ile Görevsizlik kararı verdiği görülmüştür. Ancak olayımızda HMK’nın 605/1 maddesi gereğince kesinleşen mirasın gerçek reddi bulunmakta olup uyuşmazlığın temeli kambiyo hukukuna dayanmamaktadır. Bir başka anlatımla İcra takibine konu kambiyo senetlerinin içeriğine ve borca ilişkin yapılacak bir yargılama bulunmamaktadır. Buna göre davanın mirasın gerçek reddi hükümlerinin ve sonuçlarının tespit ve sonuçlarının tayini yönünden davaya bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemelerine ait olduğu sonuç ve kanaatine ulaşılmakla; mahkememizce de 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c maddesi uyarınca mahkememizin görevli olmaması nedeniyle; 6100 sayılı HMK’nın 115/1-2 maddesi uyarınca davanın, dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-6100 sayılı HMK’nın 114/1-c maddesi uyarınca mahkememizin görevli olmaması nedeniyle; 6100 sayılı HMK’nın 115/1-2 maddesi uyarınca davanın, dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-6100 Sayılı HMK’nın 20/1 maddesi uyarınca taraflardan birininin, süresi içinde Kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; veya Kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliği tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurarak talepte bulunması halinde dava dosyasının görevli İstanbul Anadolu 14.Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine
3-Yargılama giderlerinin 6100 Sayılı HMK’nın 331/2 maddesi uyarınca görevli ve yetkili mahkemece değerlendirilmesine, görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmezse talep halinde dosya üzerinden davacının yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilmesine,
4-6100 Sayılı HMK’nın 20/1 maddesi uyarınca taraflardan birininin,süresi içinde Kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; Kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliği tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmemesi halinde mahkememiz tarafından davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
5-6100 sayılı HMK’nın 114/1-c maddesi uyarınca önceki mahkeme tarafından verilen görevsizlik kararı kanun yoluna başvurulmadan kesinleştiğinden mahkememizce verilen görevsizlik kararınında kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesi halinde dosyanın görevli yargı yerinin belirlenmesi için İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde yazılı dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere tarafların ve vekillerinin yokluğunda dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda karar verilmiştir. 24/09/2019