Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/1031 E. 2020/127 K. 27.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/1031 Esas
KARAR NO: 2020/127
DAVA: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/05/2016
KARAR TARİHİ : 27/02/2020
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasında yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ /
DAVA/TALEP ;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ——– hizmetlerini önce —– imzaladığı daha sonra ———— yenilediği ——- kapsamında yürüttüğünü, müvekkil şirketin belirtilen imtiyaz çerçevesinde abonelerine mobil elektronik haberleşme hizmeti sunulmakta olduğun, hisseleri ———– olan bir —– olduğunu. Müvekkil şirketin isim ve logosu ile bir çok ürünü —— nezdinde marka olarak tescilli olduğunu, bu kapsamnda müvekkil şirketin markası —— tanınmış marka statüsünde olduğunu ———– numarası ile de koruma altında olduğunu, kurulduğu günden bu yana toplumsal sorumluluk bilinci ile kültür. Sanat, spor farklı alanlarda bir çok projeye destek veren müvekkil şirketin çocukların eğitimini desteklemek amacıyla da bugüne değin pek çok projenin önemli destekçilerinden biri olduğunu, davalı .——- hesabından müvekkil ——– ile ilgili olarak , müvekkilinin kişilik haklarına ağır bir biçimde saldıran ve müvekkiline çok ciddi ve haksız somut olgu isnadında bulunan iletiyi paylaştığını, bu itibarla türk Medeni kanununu 25. Maddesi ve Türk Borçlar Kanununu 49. Ve 58. Maddeleri ile türk ticaret Kanunun 55- 56maddeleri uyarınca müvekkilinin ——— haksız mesnetsiz ve hukuka aykırı olgu isnat eden ve bu şekilde müvekkili şirketin kişilik haklarını açıkca ihlal eden, müvekkil şirket hakkında incitici beyanlarla müvekkili mali olarak zarara uğratıp müvekkilinin rakiplerini rekabette öne çıkarma amacıyla hareket ederek haksız rekabet eylemine vücut veren davalıdan manevi tazminat talep etmek zorunluluğunun doğduğunu ileri sürerek açılan davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir
Davacı vekili ————– tarihli duruşmada; “önceki beyanlarımızı tekrar ediyoruz, davamızın kabulüne karar verilsin” şeklinde beyanda bulunmuştur.
CEVAP /TALEP——-: Davanın içeriğini kabul etmediğini, şahıslara ilişkin böyle bir beyanının bulunmadığını, davacı tarafın defalarca arayarak kendisini taciz etmekte olduğunu, onunda kendisini rahatsız etmemelerini söylediğini, kendilerine asla küfür etmediğini, tarafına yapılan aramada sulsüz kayıt altına alındığını, bu anlamı ile bu delile dayanarak tazminat istemleri yerinde olmadığını beyan ederek açılan davanın reddine karar verilmesini belirtmiştir.
Davalı ——— tarihli duruşmada;”ben davaya konu edilen——-hesabımdan —tek bir isteğim var adınızdan ————– şeklinde tweet attığım doğrudur ancak, ben bu tweete attığım tarihte kamuoyunda ——– ait olduğu söylenen yurtlarda çocuklara tecavüz olayı iddiası nedeniyle atmıştım, zira ——– bu vakfa sponsor olan şirketlerdendi, benim amacım sadece eleştri yapmaktı, ben Hatayda yaşayan işsiz bir insanım, ——— alanında büyük cirolara sahip ve ——– yeni abone olan, cirosu oldukça yüksek güçlü bir şikettir, bu anlamda benim davacı şirkete karşı haksız rekabet içinde bulunduğum hususu kabul edilemez, esasen benim davacı şirketle haksız rekabet yapma amacım da olmamıştır, benim amacım twetten de anlaşılacağı üzere tamamen eleştiri yapmaktan ibarettir, bu nedenle davanın reddini istiyorum, ben esasen aktif bir twetter kullanıcısı değilim” şeklinde beyanda bulunmuştur.
DELİLLER : ——- Araştırması, Dosya kapsamındaki tüm bilgi ve belgeler.
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ:
Dava ,Haksız rekabet nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir.
Dosya Mahkememize ——–.Asliye Hukuk Mahkemesinin ——–K.sayılı ————- görevsilik kararı sonucu gelmiştir. Buna bağlı olarak taraflara davetiye gönderilmiş ve tarafların hukuki dinlenilme hakkı kapsamında beyanları alınmıştır.
Öncelikli olayda davalının iddiaya konu —–tek bir isteğim var adınızdan ————hadım ederek cezalandırır!’ şeklindeki ifadeyi kişisel ——- hesabından paylaşmıştır. Bu durum davalının açıkça kabulünde olup taraflar arasında bu hususta uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, bu ifadenin haksız rekabet oluşturup oluşturmadığı ve manevi ttazminatı gerektirip gerektirmediği noktasındadır.
Öncelikle Türk Medeni Kanunu, Türk Borçlar Kanunu ve Yüksek Yargıtay’ın görüşüne————- göre gerçek kişilere özgü haklar dışında kalan kişilik haklarının ihlali halinde tüzel kişilerin de manevi zarara uğrayabileceği ve manevi tazminat talebinde bulunabileceğinin kabul edildiği bilinmelidir.
————- ifade özgürlüğüne ilişkin kararlarına göre ise, ifade özgürlüğünün toplumsal ve bireysel işlevini yerine getirebilmesi için, sadece toplumun ve devletin olumlu, doğru ya da zararsız gördüğü ————–değil, devletin veya halkın bir bölümünün olumsuz ya da yanlış bulduğu, onları rahatsız eden haber ve düşüncelerin de serbestçe ifade edilebilmesi ve bireylerin bu ifadeler nedeniyle herhangi bir yaptırıma tabi tutulmayacağından emin olmaları gerekir. İfade özgürlüğü, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin temeli olup bu özgürlük olmaksızın “demokratik toplumdan” bahsedilemez. Kamuyu ilgilendiren sorunların kamuya açık olarak tam bir serbestlik içerisinde tartışılabilmesi, şiddeti teşvik eden eylemler hariç bu tartışmanın boyutlarının Devlet organları tarafından maksimuma çıkarılması gerektiği vurgulanmaktadır. ——————–
Yine ————- Mahkemesi kararlarında olgu isnadı ile değer yargısı arasındaki farklara dikkat çekmiştir. Olguların varlığı kanıtlanabilirken, değer yargılarının doğruluğu ispata açık değildir. Bir değer yargısının doğruluğunun kanıtlanması şartını yerine getirmek mümkün olmayıp, bu durum 10. madde tarafından güvence altına alınan ifade özgürlüğü hakkının temel bir parçasını oluşturan düşünce özgürlüğünü bizzat ihlal etmektedir. Ancak mahkeme, bir beyanın değer yargısı teşkil ettiği hallerde dahi, bir müdahalenin orantılılığının, söz konusu beyana dair yeterli bir olgusal dayanak bulunup bulunmadığına bağlı olabileceğini, zira destekleyeci nitelikte olgusal bir dayanağı bulunmayan bir değer yargısının dahi aşırı olabileceği haller bulunduğunu da hatırlatmaktadır. ———— kararlarında internet yayınlarının da basın özgürlüğü kapsamında olduğu kabul edilmektedir.
Yapılan yargılama, açıklanan hususlar ile yüksek mahkeme kararları ve AİHM kararları ışığında somut olayda davacının tüzel kişi davalının ise gerçek kişi olduğu ,davalı ile davacının haksız rekabet içinde bulunmasının beklenemeyeceği, davalının paylaşımının içeriğininde davacının mal ve ticari hizmetlerine, satış yöntemlerine yönelik hiçbir ifade bulunmadığı, bir başka şirket veya hizmet lehine bir açıklama da bulunmadığı anlaşılmıştır. Davalı tarafından yapılan paylaşımda, o dönem kamuoyunda gündeme gelen dava dışı ———-bünyesindeki yurtta öğretmen tarafından çocuklara cinsel saldırı niteliği taşıyan eylemlerde bulunulması ve davacı şirketin de bu vakfa sponsorluğunun bulunması nedeniyle tepkinin dile getirildiği, eylemin çocuklara karşı yapılmış olması nedeniyle toplum vicdanında infial duygusu yarattığı ve tepki doğduğu, toplum tepkisini hem vakfa hem de vakfa sponsor olan davacı şirkete yönelttiği, adında Türk ifadesi bulunan davacı şirketin bu vakfa sponsor olmasının kendisine yakıştırılmadığı ve böylece davalının sosyal medyada paylaştığı cümlenin eleştiri hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerekmiştir. Öte yandan eleştirinin sadece olumlu karşılanan veya zararsız veya tarafsız görülen bilgi ve fikirleri değil, demokratik toplumun gereklilikleri olan çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin parçası olan, rencide eden, şoke eden ve rahatsız eden bilgi ve fikirleri de koruma altına aldığının ——— birçok kararında ifade edildiği, bu nedenle davalının sosyal medya hesabında kullandığı sözlerinin kişisel değer yargısı niteliğindeki ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında olduğu da sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Binaenaleyh, 6100 Sayılı HMK’nin 6. ve 190. maddelerine göre ispatlanmayan ve tazminat koşulları oluşmayan davanın esastan reddine karar verilmiştir. 6100 Sayılı HMK’nin 332/1 maddesine göre, 323. Maddesinde sayılan yargılama giderleri, 326/1. Maddesi gereğince tamamen davacı taraf üzerinde bırakılarak, 297/2 maddesine göre aşağıdaki şekilde hüküm verilmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davanın REDDİNE,
2-)Yapılan Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3-)Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcının peşin alınan harçtan mahsubu ile bakiye 287,15 TL harcın karar kesinleştiğinde istek halinde davacıya iadesine,
4-Davalı tarafından yapılmış yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-6100 sayılı HMK’nin 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan avansının yatırana iadesine, bu konuda Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 207/1 maddesi gereğince Yazı İşleri Müdürü tarafından resen işlem yapılmasına,
Dair, davacı vekili ve davalının yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde mahkememize verilecek dilekçe ile ————- Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 27/02/2020