Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/761 E. 2023/771 K. 09.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2023/761 Esas
KARAR NO: 2023/771
DAVA: Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç))
DAVA TARİHİ: 08/11/2023
KARAR TARİHİ: 09/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin çalıştığı ——– Mahalle ——– Caddesi No: ——- ———- Sitesinde faaliyet gösteren ———- Kimya isimli kimyasal üretim yapılan iş yerinde, 29/04/2022 tarihinde bir patlama gerçekleştiğini, söz konusu patlama neticesinde maalesef iş yerinde çalışmakta olan 3 kişinin vefat ettiğini, bu iş kazası neticesinde, müvekkilinin de içinde bulunduğu birçok kişi hakkında iddianame düzenlenmiş olup; ceza dosyası ——— E. Sayılı dosyası ile derdest olduğunu, Müvekkilinin ——— kayıtlarından da görüleceği üzere çalışan bir işçi olduğunu, meydana gelen iş kazasında müvekkiliminin hiçbir kusurunun bulunmadığı, ——— E. Sayılı dosyasında alınan Kimya Yüksek Mühendisi, İş Güvenliği Uzmanı, Emekli Öğretim Üyesi Yangın Uzmanından oluşan heyet tarafından hazırlanan raporda kanaat getirildiğini, davalı sigorta şirketinin, iş kazasına sebebiyet veren patlamanın yakınında bulunan ve şirket nezdinde sigortalı bulunan aracın hasarının karşılanması için araç sahibine ödeme yapmış; bu ödemeyi müvekkilim dahil hakkında iddianame düzenlenen tüm kişilere——— Sayılı dosyası ile ilamsız takip başlatarak müştereken ve müteselsilen rücu ettiğini, TBK m. 49’da düzenlenen ”Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” hükmü uyarınca, müvekkilimin sigortanın yaptığı ödemeden sorumlu olması için kusurunun bulunması gerektiğini, burada, kusura dayalı sorumluluk söz konusu olduğunu beyanla,——– Sayılı dosyasında mevcut borç için müvekkilin borçlu olmadığının Tespitine ve ——— Sayılı dosyasının müvekkil yönünden İptaline, Yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı yan üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMA:Dilekçeler teatisi ve ön inceleme tamamlanmadan dosya üzerinden karar verilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, Sigorta şirketinin sigortalısına yaptığı ödemenin rücuen tahsili için başlatılan icra takibi nedeni ile borçlu olunmadığının tespitine yönelik olarak açılan menfi tespit davasıdır. Bir davanın Ticaret Mahkemelerinde görülebilmesi için açılan davanın mutlak veya nispi ticari davalardan olması gerekmektedir. Mutlak ticari davalar 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesi uyarınca TTK’da düzenlenmiş olan bütün hususlardan doğan davalar ile TTK’nın 4. Maddesinde belirtilen özel kanunlardaki davalardır. Nispi ticari davalar ise her iki tarafın tacir olduğu ve dava konusu uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olduğu davalardır. 6335 Sayılı yasanın 2. maddesi ile 6102 Sayılı TTK’nın 5. maddesinin 3 ve 4 nolu fıkraları değiştirilerek Ticaret Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki iş bölümü ilişkisi görev ilişkisine dönüştürülmüştür. 6100 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun Görevin Belirlenmesi ve Niteliği başlıklı 1. maddesi gereğince görev kamu düzenindendir. Yine HMK’nın 114/1-c maddesi uyarınca görev, dava şartlarından olup, HMK.’nın 115/1 maddesi uyarınca yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınır.Bir davanın nispi ticari dava sayılması için TTK’nın 4/1. maddesi birinci fıkrasında belirtildiği gibi her iki tarafında tacir olduğu ve her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bir dava olması gerekmektedir. Mutlak ticari davalar ise TTK’nın 4/1-a maddesinde her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanununda düzenlenen hususlar ile yine TTK’nın 4/1 f fıkrasına kadar sayılan yasalarda belirtilen davalar olarak sayılmıştır.
Davacı tarafından, davalı sigorta şirketinin sigortalısına ödediği tazminatın rücuen tahsili amacı ile yapılan icra takibi dolayısı ile borçlu olunmadığının tespitine yönelik dava açmıştır.
TTK m. 1472’de düzenlenen halefiyet, yasal, sınırlı ve cüz’î halefiyet niteliğindedir. Bu maddeden doğan halefiyet hakkına istinaden açılan veya açılacak olan dava, esas itibariyle sigortalının, kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır. TTK’nın 1472. maddesi uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve dava, tazmin ettiği bedel nisbetinde sigortacıya intikal eder. Bu şekilde sigortalısının haklarına halef olan sigorta şirketinin, ödediği tazminat miktarınca hukuken sigortalı yerine geçerek açtığı rücû davası, aslında bir tazminat davası olup, bu niteliği itibariyle aynı zamanda şahsî nitelikte bir eda davasıdır. Burada sigortacı, sigorta ettiren yerine geçtiği için şahsî ve rücûu ödediği bedelle sınırlı olduğundan dolayı da cüz’î haleftir. Sigortacının, sigortalıya ödediği tazminat oranında sigortalının yerine geçeceği ve onun kanunî halefi olacağı, ilke olarak——— sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtilmiştir. ———— sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da, sigortacının, zarara sebebiyet veren aleyhinde açtığı rücû davasının, kanundan doğan halefiyete dayandığı ve halef olanın, halefiyet yolu ile nasıl bir hak iktisap etmiş ise, o hakka sahip olacağı vurgulanmış; velhasıl sigorta ettirenin ne hakkı varsa bunların, şartları gerçekleşince sigortacıya geçeceği; sigortacının, sigorta ettirenin bütün def’ilerini üçüncü şahsa karşı ileri sürebileceği ve Borçlar Kanununun 44 üncü maddesine (TBK m. 52) de dayanabileceği; tabiatıyla sigorta ettirenin olayda dava hakkı yoksa, sigortacıya da bu yönde bir hakkın intikal etmeyeceği açıklanmıştır.Diğer taraftan, ———– Kararına göre de “Sigortacının sigorta poliçesinden münbais olmayıp kanundan aldığı bir salâhiyete istinaden ve haksız fiil sebebiyle alacaklı yerine kaim olarak hareket ettiği dâvada hukuk mahkemesine başvurması gerekir.Somut olayda uyuşmazlık 6102 sayılı TTK’nın 1472. maddesi uyarınca sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenen tazminatın tahsili için davalı sigorta şirketi tarafından patlamanın meydana geldiği dava dışı şirkette kimyager ———- çalışanı olarak çalışan davacıdan tahsilini istediği, davacının da ilgili icra takibi sebebiyle sorumluluğunun ve kusurunun bulunmaması sebebiyle borçlu olmadığının tespitini istediği, davalı sigortanın sigortalısının ——– şirketi olduğu, sigortalının aracının dava konusu patlama olayında zarar gördüğü, dava dışı sigortalı ile davacı arasında ticari bir ilişki bulunmadığı, davalı sigortanın sigortalısına halef olduğu, icra takibinin haksız fiil nedeniyle mmeydana gelen zararın rücu için başlatıldığı, eldeki davanın ticari dava olarak kabul edilemeyeceği, hakısz fiil hükümlerine göre genel mahkemelerde görülüp sonuçlandırılması gerektiği anlaşılmaktadır.Davaya konu uyuşmazlığın TTK’da düzenlenen mutlak ticari dava anlamında bir uyuşmazlık niteliğinde olmadığı gibi, nispi ticari dava ölçüleri yönünden de ilgili şartların oluşmadığı, davacı ile davalı arasındaki davanın haksız fiilden kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkin olduğu dikkate alındığında davanın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi mümkün olmayıp 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2/2 maddesi gereğince görüm ve çözüm yerinin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu kanaatine varılmıştır.Tüm bu yapılan açıklamalar neticesinde, görev hususu dava şartı olduğundan, ———- Karar sayılı ilamı doğrultusunda dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c ve 115/2 maddesine göre mahkememizin görevsizliğine ve davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine dair tensiben aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, bu nedenle 6100 sayılı HMK’nın 115/2. Maddesi uyarınca dava şartı noksanlığından davanın usulden REDDİNE,
2-Taraflardan birinin, karar süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Mahkememize başvurarak, dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmesi halinde dosyanın görevli ———- Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3-Yasal süre içinde Mahkememize başvurarak, dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi talep edilmediği takdirde, Mahkememize davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin iş bu kararın tebliği ile İHTARINA,
4-Dava dosyasının talep üzerine gönderilmesi halinde yargılama giderlerine görevli mahkemece hükmedilmesine,
Dair, tarafların yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile ———- Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yolunun açık olduğu, istinaf dilekçesinde istinaf edilen hususlar ile nedenlerinin belirtilmesinin gerektiği, süresi içerisinde kararın istinaf edilmemesi halinde hükmün kesinleşeceği ve infaz edilebileceği açıklanmak suretiyle açık duruşmada verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/11/2023