Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2023/71 Esas
KARAR NO : 2023/326
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/01/2023
KARAR TARİHİ : 23/05/2023
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin karşı taraflardan— şasi numaralı—– aracı 28.04.2021 tarihinde teslim alarak adına ——plaka sayısı ile tescilini yaptırdığını, 16.03.2022 tarihinde —— arızası yapmış ve—–ilinde bulunan—- bayii ve yetkili servisi olan—–servisine götürülerek aracın arızasının tespiti yaptırıldığını söz konusu araç garanti kapsamında olup aracın parçalarının —- çok amaçlı temizleyici —–sıvı conta 1 adet, —– komplesi- kılıtlı ——1 adet ve servis aracı hizmeti)garanti kapsamında değiştirilmesi gerekirken ve hiçbir sebep yokken asılsız sebeplerle (tonaj kaynaklı olduğu) garanti dışı tutularak, yapılan tamiratın ve parçaların tutarı —- bayii —–tarafından 29.03.2022 tarihli ——- numaralı, 54.000,00 tl tutarlı fatura düzenlenerek müvekkili şirkete gönderildiğini, müvekkili şirketin iş bu fatura tutarını ödemek zorunda kaldığını, müvekkili şirketin aracının arızası garanti kapsamında değiştirilmesi gerekirken, garanti dışı tutularak değiştirilmemesi nedeniyle uğramış olduğu zararı hem —– bayii olan—— talep etmişse de her ikisi de olumsuz yanıt verdiğini, aynı marka ve model müvekkile ait ——plaka sayılı araçta da benzer arıza meydana gelmiş ve bu araçtaki arıza garanti kapsamında değiştirildiğini, arabuluculuk görüşmelerinden anlaşma sağlanamadığını, tüm bu nedenlerle açılan davanın kabulüne, —— şasi numaralı —–aracın 16.03.2022 tarihinde yapmış olduğu— arızasının garanti kapsamı içerisinde kaldığından, iş bu arıza nedeniyle—- bayii —- tarafından 29.03.2022 tarihli —– numaralı, 54.000,00 tl tutarlı fatura düzenlenmiş ve müvekkil tarafından ödenen iş bu 54.000,00 TL nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalı tarafından davacı müvekkiline ödenmesine yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu araçta üretimden kaynaklı bir sorun bulunmadığından, uyuşmazlık konusu sorunun garanti kapsamı dışında tutularak ücreti mukabilinde giderilmesinde bir aykırılık bulunmadığını, dava konusu araca —takılmış olup, söz konusu arıza aksa gelen aşırı/ani yük sonrası —- kovanı içerisinde bulunan aynanın bağlandığı gövde komplesinin kırılması nedeniyle meydana geldiğini, dava konusu araçta meydana gelen sorunun, müvekkil şirketin yetkili servisleri tarafından yapılan değerlendirmeler neticesinde tonaj kaynaklı olduğunu malzeme, işçilik ve montaj hatalarından kaynaklandığının tespiti üzerine onarım garanti kapsamı dışında gerçekleştirilmiş olup, davacının aksi yöndeki iddialarının kabulü mümkün olmadığını, tüm bu nedenlerle açılan davanın usulden ve esastan reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini beyan etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, arıza giderimi için ödenen bedelin garanti kapsamında tahsili talebine ilişkin alacak davasıdır. Bilindiği üzere taraf koşulu; 6100 sayılı HMK’nın 114/1-d maddesi gereğince dava şartı olup kamu düzeni ile ilgisi sebebiyle yargılamanın her aşamasında resen göz önüne alınması zorunludur.(HMK 115/1).
Davada taraf sıfatı (husumet) dava konusu yapılan, maddi hukuktan doğan (subjektif) hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı (husumet) dava konusu subjektif hakka ilişkindir. Başka bir ifadeyle sıfat, dava dilekçesinde davacı ve davalı olarak gösterilenlerin, maddi hukuk açısından, gerçekte bu niteliği taşıyıp taşımadığıyla ilişkilidir ve esas hakkında verilecek olan kararın içeriğinin belirlenmesi bakımından önem taşır. Yoksa, sıfatın hakim açısından tarafın hak sahipliğine yönelik olarak karar verilinceye kadar, yargılamanın yürütülmesi bakımından, herhangi bir önemi yoktur. Davayı takip yetkisi ise yargılamanın kim tarafından yürütüleceği sorusunun cevabını teşkil eder. Dolayısıyla, davayı takip yetkisi tümüyle usuli bir kavramdır. O nedenle, hukukumuzda taraflara ilişkin dava şartları arasında düzenlenmiştir. Buna karşılık, sıfat ise, dava dilekçesinde taraf olarak gösterilenlerin, maddi hukuk bakımından gerçekte hak sahibi ve yükümlü konumda bulunup bulunmadığıyla ilişkili olduğu için esasa ilişkindir; yani, bir maddi hukuk sorunudur. O nedenle, hüküm anında mevcut olmalıdır; bir başka ifadeyle, sıfat, bizatihi hükümde somutlaşır; zira, tarafların haklılık durumu hüküm ile belli olur. Sonuç olarak, davanın yürütülmesi ve karara ulaşılmasındaki süreç, davayı takip yetkisini; bu sürecin bitiminde elde edilen maddi hukuka yönelik sonuç ise sıfatı ifade eder. Öte yandan, davayı takip yetkisi, usuli bir soruna ilişkin bulunduğu için dava şartıdır; eksikliği, davanın usulden reddi sonucunu doğurur; buna karşılık, sıfat ise subjektif hakkın özüne ilişkin olduğu için, bir maddi hukuk sorunu teşkil eder ve maddi hukuk anlamında bir itiraza vücut verir. Eksikliği anında verilecek karar, usulden red değil; davanın sıfat (husumet) yokluğu nedeni ile red kararı olup, esasa ilişkin bulunduğundan o davada taraf olarak gösterilen kişiler açısından, maddi anlamda kesin hüküm gücüne sahip olacaktır ( Prof. Dr. —, Medeni Usul Hukuku, Cilt 1, —–2016, sh 509-510, 513; Prof. Dr. —–, Prof. Dr. —Prof. Dr.—- Medeni Usul Hukuku, 1. Baskı, —– 2016, sh 258-259; —–Medeni Usul Hukuku, 22. Baskı,—-2011 sh.234;—- İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, 1. Baskı, sh.173 vd.).
Uygulamada sıfat için ”husumet” terimi kullanılmaktadır. Fakat, husumet (özellikle husumet ehliyeti) teriminin, taraf ehliyeti ve dava ehliyeti (ve hatta dava takip yetkisi) terimleri için de kulanıldığı görülmektedir. Böylece, bugün uygulamada kullanılan ”husumet” teriminin belirli bir anlamı yoktur. Bu terim ile neyin kastedildiğini anlayabilmek için her olayın ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir. Bu nedenle, husumet terimi yerine, daha açık olan taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve taraf sıfatı terimlerinin kullanılması doğru olur. Yukarıda da belirtildiği gibi, sıfat, dava konusu yapılan ve maddi hukuktan doğan hak ile taraflar arasındaki ilişkidir. Dava dilekçesinde davacı ve davalı olarak gösterilen kişiler şeklen o davanın taraflarıdır. Ancak mahkemenin bu taraflar arasında dava konusu hakkın esası bakımından bir karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatına sahip olmaları gerekir. Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, bu kişilerden birinin o davada gerçekten davacı veya davalı olmak sıfatı yoksa, dava konusu hakkın esasına ilişkin bir karar verilemez ve dava sıfat yokluğundan (husumetten), esastan reddedilir. Taraf sıfatının (davacı bakımından aktif husumet ehliyetinin; davalı bakımından, pasif husumet ehliyetinin) yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için (def’i değil) bir itirazdır. Diğer bütün itiraz hallerinde olduğu gibi sıfat yokluğu da ancak dava dosyasından anlaşılabildiği ölçüde hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) gözetilir. Sıfat yokluğu, bir davada dava şartlarından sonra, yani tahkikat aşamasında incelenir. Sıfat yokluğunun, mümkünse diğer itirazlardan önce incelenmesi gerekir. Çünkü, taraflardan birinin taraf sıfatı yoksa, diğer itiraz ve def’ilerin incelenmesine gerek kalmaz (HMK md. 143). (Prof. Dr.—-, Prof. Dr. —- Prof. Dr. —–Medeni Usul Hukuku 1. Baskı Ankara 2016 sh 258-261).
Nitekim yukarıda açıklanan ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27.11.2013 tarih,—–. sayılı kararı ile 25/11/2015 tarih —–.sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Somut olayda; davacı taraf —– plakalı aracın—– arızasının garanti kapsamında olması sebebiyle servise arıza giderimi için ödediği bedelin davalıdan tahsilini talep ettiği görülmüştür. Dava konusu olan —- plakalı aracın arıza tarihi olan 16/03/2022 tarihinde ve hasar bedelinin ödendiği tarihlerde aracın malikinin dava dışı ——isimli gerçek kişinin olduğu, davacının aracı 23/03/2022 tarihinde satın aldığı anlaşılmıştır. Hal böyle olunca davacının hasar bedelinin davalıdan tahsilini talep etme yetkisinin bulunmadığı, eldeki davada yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda aktif husumeti bulunmadığından davanın aktif husumet yokluğu sebebiyle davanını usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,
2-Karar harcı 179,90 TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 922,19 TL harcın mahsubu ile bakiye 742,29 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6- Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca—–bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
7-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde —–Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.