Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/514 E. 2023/768 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2023/514 Esas
KARAR NO: 2023/768
DAVA: Ticari Şirket (Kuruluşun Hükümsüzlüğüne Dayalı)
DAVA TARİHİ: 28/07/2023
KARAR TARİHİ: 08/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Kuruluşun Hükümsüzlüğüne Dayalı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ——– Şti. ——— Mah. ———- Cad ——-Sk. No:——– d:——– ———- ——— adresinde faaliyet göstermek üzere ——— Vergi Dairesi Müdürlüğü’ne 21/04/2008 tarihinde başvurulduğunu, bunun üzerine 21/04/2008 tarihinde ——–Ticaret Odası’na ———– sicil no ve ——– mersis nosu ” her türlü inşaat ve taahhüt işlerinde faaliyette bulunmak ve bunun için gerekli araziler tahsis etmek ve başka şahıslara ait araziler üzerinde anahtar teslimi inşaatlar yapmak , taahhüt işlerinde bulunarak toplu konut yapmak ve yapılan inşaatları tek tek veya toplu olarak satmak ve ana sözleşmesinde yazılı olan diğer işler.” iş konusu ile tescili yapıldığını, ——— Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından 16/07/2008 ve 15/10/2009 tarihli iki kere olacak şekilde yoklama yapıldığını, bu yoklama esnasında adresin kapalı olduğunun tespiti ile mükellefiyet kaydının açılmaması yönünde işlem tesis edildiğini, şirket yetkilisi ———– firma faaliyet göstermediğinden bu süre zarfında özel sektörde çalıştığını, müvekkilinin 30.11.2022 Tarihinde ——— işinden ayrıldığını, 7438 Sayılı Emeklilikte Yaşa Takılanlar( EYT) kanunundan yararlanmak için başvurularda bulunduğunu, ancak ——– tarafından başvurusu kabul edilmediğini, ———- kayıtlı şirketi göründüğünden ———- aktif gözüktüğünü, bu süreç içerisinde ———– borcunun olduğu ve buna bağlı olarak ———– sebebi ile ———- sisteminden faydalanamamadığını, müvekkilinin hiç faaliyet göstermeyen şirket varlığı sebebiyle ———– olması sebebiyle ——– faydalanamadığını, bu mağduriyetin giderilmesi adına ———- ŞİRKET’İN faal olmadığının tespiti ile ———- Ticaret Odası sicilinden kaydının silinmesine, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; haksız ve yasal dayanaktan yoksun davanın reddi ile yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkememizce 08/11/2023 tarihli celsede, HMK’nın 31. Maddesi kapsamında davacı vekiline davayı kimin adına açtığı hususu ve netice i talebini açıklaması hususu istenilmiş; davacı vekilinin davayı şirket yetkilisi ———- adına açtıklarını, taleplerinin ise hem şirketin fesih ve tasfiyesi hemde ———- kaydının silinmesine yöneliktir olduğunu beyan etmiş ve beyanı altına imzası alınmıştır.Dava, davacının ortağı ve yetkilisi olduğu dava dışı ———- Şirketinin fesih ve tasfiyesi ile ———– sicil kaydının silinmesine karar verilmesi istemine ilişkindir.Limited şirketin fesih ve tasfiyesine ilişkin davada husumet mutlaka feshi istenilen şirkete yönetilmelidir. Yargıtay kökleşmiş içtihatları ve yerleşmiş görüşü de bu yöndedir. Ancak işbu davada davacı davayı şirkete yöneltmek yerine, ———– Ticaret Sicil Müdürlüğü aleyhine açmıştır. Bu tür bir davada sicil müdürlüğünü hasım olarak gösterilemez.Taraf ehliyeti dava şartlarından olup, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 50’inci maddesi uyarınca taraf ehliyeti medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olmakla mümkündür. HMK. m. 50 uyarınca, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, davada taraf ehliyetine sahiptir. Buna göre, taraf ehliyeti, bir davada taraf olarak bulunabilme ehliyeti olup, maddi hukuktaki hak ehliyeti kavramının medeni usul hukukundaki yansımasıdır. Yukarıda belirtildiği gibi, davacı işbu davayı, fesih ve tasfiyesini istediği şirket yerine, ———- Ticaret Sicil Müdürlüğüne yöneltmiştir. Ancak, davacının bundan sonra davayı fesih ve tasfiyesini istediği şirkete yöneltmesinin mümkün olup olmadığının tartışılması gerekmiştir.Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Tarafta iradi değişiklik” başlıklı 124’üncü maddesinde; bir davada taraf değişikliğinin, ancak karşı tarafın açık rızası ile olanaklı olduğu bildirildikten sonra, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği isteminin, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edileceği, dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkimin karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği isteminin kabul edebileceği açıklanmıştır. Nitekim madde gerekçesinde de, taraf değişikliğini mutlak olarak davalının rızasına bağlamanın yargılama ilişkisini katı bir şekle bağlayarak yargılamaya hâkim olan ilkelerden “usul ekonomisi ilkesi” ile bağdaşmayacağı belirtilmiştir. Bu durumda; davacı kendisinden beklenen tüm çaba, özen ve önlemlere rağmen davalının tespit edemiş ya da tespit edememe durumu bir yanılgıya dayanıyor ve bu da açıkça dürüstlük kuralına aykırılık arz etmiyor ise; bu dava ilişkisi yönünden, daha sonra da kendilerine dava açılması mümkün olmalıdır.Ancak işbu davada davacı, ortağı olduğu şirketin fesih ve tasfiyesini talep etmekte olup, bu şirketin davalı gösterilmesi gerektiğini bilmesi gereklidir. Bu nedenle HMK.nun 124. maddesinin bu davada uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Ayrıca Medeni usul hukukumuzda, dahili dava yoluyla dava açıldıktan sonra dahili dava yoluyla davanın yeni davalıya yöneltilmesi müessesi de bulunmamaktadır. Bu nedenlerle, davacıya bu yönde bir süre verilmesi de mümkün görülmemiştir. Yukarıda açıklandığı üzere HMK 114/1-d maddesi uyarınca tarafların taraf ehliyetine sahip olmaları dava şartıdır.İşbu davada, davalı tarafta fesih ve tasfiyesi istenilen şirketin bulunması zorundulur.Davacı, davayı fesih ve tasfiyesini istediği şirkete yöneltmemiştir.HMK.nun 115. maddesine göre Mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırmak zorundadır.Tüm bu nedenlerle, HMK’nun 114/1-d ve 115. maddeleri gereğince davalı tarafın taraf ehliyeti bulunmadığından davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir.Davacının ortağı ve yetkilisi olduğu faaliyeti bulunmayan ———- Şirketinin ——— kaydının silinmesi yönünde de talebi bulunduğu görülmekle, bu talebe ilişkin yapılan değerlendirmede de;TTK nın 636(1)maddesinde limited şirketin a)şirket sözleşmesinde öngörülen sona erme sebeblerinden birinin gerçekleşmesiyle ,b)genel kurul kararı ile, c)iflasın açılması ile,kanunda öngörülen diğer sona erme hallerinde sona ereceği düzenlenmiş ,(2).fıkrada , uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli organlarından biri mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa ,ortaklardan veya şirket alacaklılarından birinin şirketin feshini istemesi üzerine şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi ,müdürleri dinleyerek şirketin durumunu kanuna uygun hale getirmesi için bir süre belirler ,buna rağmen durum düzelmezse şirketin feshine karar verir.(3) haklı sebeblerin varlığında ,her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir…denilmektedir.TTK. 34. maddesi;(1) İlgililer, tescil, değişiklik veya silinme istemleri ile ilgili olarak, sicil müdürlüğünce verilecek kararlara karşı, tebliğlerinden itibaren sekiz gün içinde, sicilin bulunduğu yerde ticari davalara bakmakla görevli asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile itiraz edebilirler. (2) Bu itiraz mahkemece dosya üzerinden incelenerek karara bağlanır. Ancak, sicil müdürünün kararı, üçüncü kişilerin sicilde kayıtlı bulunan hususlara ilişkin menfaatlerine aykırı olduğu takdirde, itiraz edenle üçüncü kişi de dinlenir. Bunlar mahkemeye gelmezlerse dosya üzerinden karar verilir. “hükmünü haizdir.Ticaret sicil kayıtlarının incelenmesinde; dava dışı şirketin halen kaydının aktif olarak devam ettiği, 6102 sayılı TTK nın geçici 7.maddesi veya başka bir nedenle terkin edilmediği,Vergi Dairesindeki mükellefiyet kaydının ise açılmaması yönünde işlem tesis edildiği anlaşılmaktadır.Ticaret sicilinden kaydı terkin edilen şirketin tüzel kişiliği son bulur. Davacının talebinin değerlendirilmesi bakımından ticaret sicili hasım gösterilmek ve TTK nın 34.maddesi kapsamında davanın sicil kararına itiraz yoluna başvurarak çözümü mümkün olmadığı gözetildiğinde davacının açılan davada; hukuki yararı da bulunmadığı gözetilmek ve ———– sayılı ilamı ile ——— sayılı ilamıdavanın usulden reddi yönünde aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM :Ayrıntıları ve gerekçesi yukarıda belirtildiği gibi;
1- Davalının pasif husumet ehliyeti bulunmadığından davanın usulden REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre alınması gerekli 269,85 TL harç peşin alındığından, başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3- Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT’nin 7/2. maddesi uyarınca belirlenen 17.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne, davalı vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde ———- Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.08/11/2023