Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/471 E. 2023/863 K. 05.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/471
KARAR NO : 2023/863

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/02/2023
KARAR TARİHİ : 05/12/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle;
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilleri hakkında, —–. İcra Ceza Mahkemesinin—–Esas,—–Karar numaralı dosyasında Karşılıksız Çek Keşide Etme Suçu’na konu edilen; —- Şubesinden verilme, —– Çek numaralı, 28.02.2021 keşide tarihli 258.000,00-TL bedelli çek üstündeki imzaların müvekkillerine ait olmaması sebebiyle müvekkillerinin bu çek sebebiyle sorumlu ve borçlu olmadıkları, kendilerine ait olmayan çekteki imzalar neticesinde cezai ve hukuki sorumlulukları oluştuğu, müvekkillerinin sorumlu olmadıkları çekten kaynaklı cezai sorumluluklarının yanı sıra maddi olarak çek bedellerini karşılamak gibi bir sorumlulukları da doğduğu, tüm bu durumlar sebebiyle müvekkillerinin anılan çekten kaynaklı borçlu olmadıklarının tespiti amacıyla sayın mahkemeye başvurma zorunluluğu hasıl olduğundan bahisle —– Şubesinden verilme, —– Çek numaralı, 28.02.2021 keşide tarihli 258.000,00-TL bedelli çekteki imzaların ve dolayısıyla çekin sahteliğinin tespiti ile bu çek sebebiyle müvekkillerinin sorumluluğunun bulunmadığına ve borçlu olunmadığının tespitine, davalı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;
Davacıların dava açma ehliyetleri bulunmamakta olup aktif husumet yokluğundan davanın reddinin gerektiğini, müvekkili şirket ile davacıların ortağı ve yetkilisi olduğu dava dışı—-(Eski unvanı —- Şirketi) arasında 10.08.2020 tarihinde “Eskalasyonlu Hazır Beton Sözleşmesi” imzalandığını, taraflar arasında imzalanan hazır beton sözleşmesinin imza tarihinde davacıların, dava dışı şirketin ortağı ve yetkilisi konumunda olan kişilerden olup davacı—– ilgili sözleşmeyi garantör sıfatı ile imzaladığını, imzalanan bu sözleşme sonrası müvekkili şirket tarafından davacıların ortağı ve yetkilisi oldukları şirketin yaptığı inşaatlara hazır beton tedarik edildiğini, taraflar arasındaki ticari ilişki neticesinde oluşan cari hesap borçları karşılığında müvekkili şirket tarafından fatura kesilmiş olup bu faturalara istinaden davacıların ortağı ve yetkilisi oldukları dava dışı şirket tarafından da müvekkili şirkete kambiyo senetlerinin verildiğini, verilen kambiyo senetleri incelendiğinde görüleceği üzere imzaların davacılara olduğu ve senetlerin verildiği tarihte her iki davacının da şirket yetkilisi olduğunu, aynı imzaları taşıyan kambiyo senetleri karşılığında bir dönem düzenli olarak ödeme yapıldığını, bu ödemeler yapılırken davacılar tarafından herhangi bir itirazda bulunulmadığı gibi herhangi bir dava da açılmadığını, davacılar tarafından—– Asliye Ticaret Mahkemesi’nin —–. sayılı dosyası ile menfi tespit davası açılmış olup davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verildiğini, dava konusu çeklerin karşılıksız çıkması sebebiyle davacılar aleyhine cezaya hükmedildiğini, davacı —–; müvekkili şirketin ödenmeyen cari hesap alacağından sorumluluklarının bulunduğunu beyanla, davanın öncelikle usulden bunun mümkün olmaması halinde esastan reddine, Davacıların kötü niyet tazminatı talebinin reddine, Davacıların kötü niyetle hareket etmesinden dolayı dava konusu alacağın % 20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, Yargılama gideri ve yasal vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, Karar verilmesini saygılarımızla talep etmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava takibe konu edilen çekten dolayı borçlu bulunmadığının tespitine ilişkindir.
Bilindiği üzere taraf koşulu; 6100 sayılı HMK’nın 114/1-d maddesi gereğince dava şartı olup kamu düzeni ile ilgisi sebebiyle yargılamanın her aşamasında resen göz önüne alınması zorunludur
.(HMK 115/1).Davada taraf sıfatı (husumet) dava konusu yapılan, maddi hukuktan doğan (subjektif) hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı (husumet) dava konusu subjektif hakka ilişkindir. Başka bir ifadeyle sıfat, dava dilekçesinde davacı ve davalı olarak gösterilenlerin, maddi hukuk açısından, gerçekte bu niteliği taşıyıp taşımadığıyla ilişkilidir ve esas hakkında verilecek olan kararın içeriğinin belirlenmesi bakımından önem taşır. Yoksa, sıfatın hakim açısından tarafın hak sahipliğine yönelik olarak karar verilinceye kadar, yargılamanın yürütülmesi bakımından, herhangi bir önemi yoktur. Davayı takip yetkisi ise yargılamanın kim tarafından yürütüleceği sorusunun cevabını teşkil eder. Dolayısıyla, davayı takip yetkisi tümüyle usuli bir kavramdır. O nedenle, hukukumuzda taraflara ilişkin dava şartları arasında düzenlenmiştir. Buna karşılık, sıfat ise, dava dilekçesinde taraf olarak gösterilenlerin, maddi hukuk bakımından gerçekte hak sahibi ve yükümlü konumda bulunup bulunmadığıyla ilişkili olduğu için esasa ilişkindir; yani, bir maddi hukuk sorunudur. O nedenle, hüküm anında mevcut olmalıdır; bir başka ifadeyle, sıfat, bizatihi hükümde somutlaşır; zira, tarafların haklılık durumu hüküm ile belli olur. Sonuç olarak, davanın yürütülmesi ve karara ulaşılmasındaki süreç, davayı takip yetkisini; bu sürecin bitiminde elde edilen maddi hukuka yönelik sonuç ise sıfatı ifade eder. Öte yandan, davayı takip yetkisi, usuli bir soruna ilişkin bulunduğu için dava şartıdır; eksikliği, davanın usulden reddi sonucunu doğurur; buna karşılık, sıfat ise subjektif hakkın özüne ilişkin olduğu için, bir maddi hukuk sorunu teşkil eder ve maddi hukuk anlamında bir itiraza vücut verir. Eksikliği anında verilecek karar, usulden red değil; davanın sıfat (husumet) yokluğu nedeni ile red kararı olup, esasa ilişkin bulunduğundan o davada taraf olarak gösterilen kişiler açısından, maddi anlamda kesin hüküm gücüne sahip olacaktır ( ——.).Uygulamada sıfat için ”husumet” terimi kullanılmaktadır. Fakat, husumet (özellikle husumet ehliyeti) teriminin, taraf ehliyeti ve dava ehliyeti (ve hatta dava takip yetkisi) terimleri için de kulanıldığı görülmektedir. Böylece, bugün uygulamada kullanılan ”husumet” teriminin belirli bir anlamı yoktur. Bu terim ile neyin kastedildiğini anlayabilmek için her olayın ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir. Bu nedenle, husumet terimi yerine, daha açık olan taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve taraf sıfatı terimlerinin kullanılması doğru olur. Yukarıda da belirtildiği gibi, sıfat, dava konusu yapılan ve maddi hukuktan doğan hak ile taraflar arasındaki ilişkidir. Dava dilekçesinde davacı ve davalı olarak gösterilen kişiler şeklen o davanın taraflarıdır. Ancak mahkemenin bu taraflar arasında dava konusu hakkın esası bakımından bir karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatına sahip olmaları gerekir. Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, bu kişilerden birinin o davada gerçekten davacı veya davalı olmak sıfatı yoksa, dava konusu hakkın esasına ilişkin bir karar verilemez ve dava sıfat yokluğundan (husumetten), esastan reddedilir. Taraf sıfatının (davacı bakımından aktif husumet ehliyetinin; davalı bakımından, pasif husumet ehliyetinin) yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için (def’i değil) bir itirazdır. Diğer bütün itiraz hallerinde olduğu gibi sıfat yokluğu da ancak dava dosyasından anlaşılabildiği ölçüde hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) gözetilir. Sıfat yokluğu, bir davada dava şartlarından sonra, yani tahkikat aşamasında incelenir. Sıfat yokluğunun, mümkünse diğer itirazlardan önce incelenmesi gerekir. Çünkü, taraflardan birinin taraf sıfatı yoksa, diğer itiraz ve def’ilerin incelenmesine gerek kalmaz (HMK md. 143). (—–).
Nitekim yukarıda açıklanan ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27.11.2013 tarih—–. sayılı kararı ile 25/11/2015 tarih —–sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.Somut olayda; davaya konu edilen çeklerin dava dışı—— tarafından keşide edildiği, davacıların keşideci şirketin keşide tarihinde yetkilisi oldukları, davacı asillerin çek keşidecisi olmadığı, çek üzerinde şahsi sorumluluklarını gerektirir bir imza,yazı vs olmadığı, davalı tarafından dava konusu çekler sebebiyle davacılar değil dava dışı keşideci şirket——borçlu olarak gösterilerek takip başlatıldığı, davacılar aleyhine takip de başlatılmadığı, TTK’daki şirketler ve kambiyo hukuku düzenlemeleri uyarınca şirket kaşesi ya da şirket ismi üzerine atılan imzanın şirketi bağlayacağı, davacıların şahsi sorumluluğu ve borçlu sıfatı bulunmadığı, İİK 72. maddesi uyarınca menfi tespit davası açmak için davacıların davacı olma (aktif dava) ehliyeti mevcut değildir. Aynı taraflar hakkında aynı konuda mahkememizin —- Sayılı kararı —-BAM—–HD’nin —–. Sayılı ilamı ile onanmış olup —- BAM —- HD. —– Esas, —– Karar Sayılı, —– BAM —-HD. —– Esas, —–Karar Sayılı, —- BAM —–HD. —–Esas, —–Karar Sayılı kararları da aynı doğrultudadır. Hal böyle olunca davacıların davasının aktif husumet yokluğu sebebiyle reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM:
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın AKTİF HUSUMET YOKLUĞU sebebiyle REDDİNE,
2-Karar harcı 269,85-TL nin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydı yapılmasına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen-17.900,00TL maktu vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalıya verilmesine,
6-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde —– Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.