Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/241 E. 2023/862 K. 05.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/241
KARAR NO : 2023/862

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/04/2023
KARAR TARİHİ : 05/12/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;
Davalı tarafça bankaya ibraz edilen ve icra takibine konu edilmiş —– ticari merkez şubesine ait; 31.10.2018 keşide tarihli,—— seri nolu 200.000-tl bedelli çekin irade dışı etkenlerle elinden çıktığını, çekteki imzaların müvekkili şirket yetkilisinin eli ürünü olmadığı çıplak gözle dahi anlaşılabileceğini, davaya konu çekin imzasız olarak kaybedildiğini, kaybolan çekin davalı tarafça tahsil amaçlı olarak —–İcra Müdürlüğü—-. sayılı dosya ile icra takibine konulduğunu, çeke dayalı icra dosyasından ödeme emrinin tebliği üzerine derhal —–İcra Hukuk Mahkemesine —– sayılı dosyası ile imzaya itiraz davası açılmış olup, yapılan yargılama neticesinde, dava konusu çekin müvekkili şirket yetkilisi eli ürünü olmadığı anlaşıldığını, —–İcra Hukuk Mahkemesi —–Sayılı dosyası ile davanın kabulüne karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini beyanla, her türlü talep ve dava ve hakları saklı kalmak kaydıyla, dava konusu irade dışı etkenlerle müvekkkili elinden çıkmış olan —— Ticari Merkez Şubesine ait, 31.10.2018 Keşide Tarihli, —–Seri Nolu 200.000-TL bedelli çek üzerindeki keşideci imzasının müvekkili şirket yetkililsine ait olmadığının ve bu nedenlerle müvekkili şirketin davalıya herhangi bir borcunun olmadığının tespiti ile söz konusu çekin müvekkili şirket açısından iptaline, davalı tarafın %20 kötüniyet tazminatına mahkûm edilmesine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;
Müvekkili firma—– ile davacı arasında 03/11/2017 tarihinde —– acenteliği hususunda tek yetkili kontenjan acentelik sözleşmesi imzalandığını, müvekkili firmaya ve dava dışı —— firmasına, davacı tarafından sözleşme kapsamında 10 adet sıralı çeklerin verildiğini, bu çeklerden —–Ticari Merkez Şubesi 30/09/2018 vadeli 200.0000,00 TL bedelli —– Seri Nolu, 31/07/2018 vadeli 200.000,00 TL. bedelli —– Seri nolu ve 28/09/2018 vadeli 150.000,00 TL bedelli —— Seri nolu 3 adet çekin ödendiğini, davacı firmanın sonrasında ekonomik anlamda sıkıntıya girmesi nedeniyle diğer çekleri ödemediğini, bu nedenle müvekkili firma tarafından icra takiplerinin başlatıldığını, Davacı tarafın takiplere konu çekteki imzaların firma yetkililerine ait olmadığı iddiası ile takibin iptali veya taliki davaları açtığını, —- İcra Hukuk Mahkemesinin —–Esas sayılı dosyasında —– Ticari Merkez Şubesi 31/12/2018 vadeli 150.0000,00 TL bedelli —– Seri nolu çek için başlatılan icra takibinin iptali talep edilmiş, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda çekteki imzanın davacı şirket yetkilisi eli ürünü olduğu ortaya çıkmış ve davanın reddedildiğini, davanın şu an istinaf aşamasında bulunduğunu, aynı seri nolu çek için davacı şirket aleyhine karşılıksız çek keşide etme suçundan şikayet edilmiş olup dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda çekteki imzanın davacı şirket yetkilisine ait çıktığını ve yargılamanın halen devan ettiğini,—–. İcra Hukuk Mahkemesinin —– Esas sayılı dosyasında da tanzim edilen bilirkişi raporunda —–Ticari Merkez Şubesi 30/09/2018 vadeli 200.0000,00 TL bedelli —–Seri nolu çeke atılan imza davacı şirket yetkilisine ait olduğunun tespit edildiğini ve dosyanın halen derdest olduğunu, aynı seri nolu çek için—– İcra Ceza Mahkemesinin —–Esas sayılı dosyasında ise çekteki imzanın davacı şirket yetkilisi olduğundan karşılıksız çek keşide etme suçuna ilişkin şikayetlerinin kabul edildiğini ve kararın kesinleştiğini, davacı yanın kötü niyetli olarak müvekkili şirkete sıralı çekler verdiği, bilinçli olarak verdiği çekler üzerinde farklı imzalar kullandığı, benzeri şekilde onlarca firmaya bu şekilde çekler verildiğinin görüldüğünü, bu sayede bazı çekleri ödediğini, bazı çekleri ödememesine rağmen imzaya haksız yere itiraz ederek takibin iptalini talep ettiğini ancak çeklerdeki imza davacı şirket yetkilisine ait çıktığını, bazı çeklerde de bilerek imzanın yanlış atıldığından açılan takibin iptal edildiğini, diğer çekler hakkında da imzaya haksız yere itiraz edildiğinden —-Asliye Ticaret Mahkemesinin —–Esas sayılı dosyası ile alacak davası açıldığını, söz konusu davanın derdest olduğunu beyanla, davacı yanın işbu haksız davasının öncelikle hukuki yarar eksikliğinden usulden reddine, mahkeme aksi kanaatte ise davanın esastan reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı yan üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava hukuki niteliği itibariyle, çeke dayalı olarak başlatılan icra takibi nedeni ile imza inkarına dayalı olarak borçlu olunmadığının tespitine yönelik olarak açılan menfi tespit davasıdır.
Davalı tarafından varlığı iddia edilen bir hukuki ilişkinin mevcut olmadığının (yok olduğunun) tespiti için açılan davaya menfi (olumsuz) tespit davası denir (—–).
Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun (İİK) 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında ya da icra takibinden sonra borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu dava maddi hukuk ve usul hukuku bakımından genel hükümlere dayalıdır ve normal bir hukuk davası olarak açılır.Eş söyleyişle kendisine karşı icra takibi yapılmış olan borçlu, ödeme emrine itiraz edilmemiş veya itiraz edilmiş olmakla birlikte yerinde görülmemiş olması sebebiyle icra takibi kesinleşse dahi maddi hukuk bakımından borçlu olmadığını ileri sürebilir. Bunun için, takip devam ederken alacaklıya karşı menfi tespit davası açabileceği gibi, böyle bir menfi tespit davası açmamış ve borcu cebri icra tehdidi altında ödemiş ise, ödemiş olduğu paranın kendisine verilmesi için alacaklıya karşı istirdat davası açabilir ( —– ).
Ayrıca, adi senette borçlu olarak gözüken kimse, senet altındaki imzanın kendisine ait olmadığının ve dolayısıyla, senet borçlusu konumunda bulunmadığının tespiti amacıyla, cebri icra tehdidi ile karşı karşıya ise, icra takibinin yapılmasından önce; süresi içinde ödeme emrine karşı imzaya itiraz yoluyla itirazda bulunmayı ihmal etmiş ve takip kesinleşmişse, takibe başlanılmasından sonraki evrede sahtelik davası açabilir, böyle bir sahtelik davası hukukî niteliği itibariyle 2004 sayılı İİK 72’de düzenlenmiş olan menfi tespit davasıdır (—-). Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer; fakat, davacıya (borçluya) düştüğü hâller de vardır; davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukuki ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, yani bu hukuki ilişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukuki ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer (6100 sayılı HMK m. 190; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m.6). Fakat, alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya düşer (—– ).Senet borçlusu tarafından senette yer alan imzanın kendisine ait olmadığının iddia edilmesi halinde çözümü özel veya teknik bilgi gerektirdiğinden bilirkişi incelemesine karar verilir. İmza incelemesinde öncelikle senedin düzenleme tarihinden öncesine ilişkin borçluya ait olduğu muhakkak olan karşılaştırmaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişi tarafından mukayeseye esas alınmalıdır. Yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak, grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması, bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması; sonuçta, imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve Yargıtay’ın denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması, gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi nedenle farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle de desteklenmesi şarttır. Nitekim bu ilkeler, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.10.2019 tarihli ve —–sayılı kararında da benimsenmiştir.
HGK’nun 24.06.2020 tarih, —- Esas, —–Kararında da belirtildiği üzere kambiyo senedindeki imzanın davacı borçluya ait olduğu yönündeki ispat yükü, senedi elinde bulundurup icra takibine girişen ve senette yer alan imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden davalı alacaklıya düşmektedir. Bu kapsamda, —–. İcra Hukuk Mahkemesi’nin —– Esas sayılı imzaya itiraz dosyasında yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde hazırlanan 08/02/2020 tarihli bilirkişi raporunda “davacı şirket yetkilileri —– — ait mukayese imzaların göstermiş oldukları işleklik derecesi, alışkanlıkları, tersim, istif, meyil, seyir, sürat, istikamet gibi grafolojik ve grafometrik özellikleri bakımından birbirleriyle kıyasen farklı yapı ve görünümde imzalar olmaları nedeniyle inceleme ve dava konusu—-şubesine ait keşide yeri —– keşide tarihi 31.10.2018 olan —– emrine 200.000,00TL.meblağlı çekte —- atfen atılan imza ve 1.ciranta(—– atfen atılan imzaların davacılar —–yada —– elleri mahsulü olmadığı” husus tespit edilmiştir.—– İcra Hukuk Mahkemesince de imza itirazı sebebiyle dava konusu senetlere dayalı olarak takiplerin durdurulmasına karar verilmiş olup verilen karar da —-BAM —–HD.’nin —–Sayılı kararı ile onanmıştır. —– BAM —- HD’nin—-Esas, —– Karar sayılı ilamı da nazara alınarak usulüne uygun olarak alınmış bir bilirkişi raporu bulunduğundan ve bu raporunda istinaf incelemesinden geçtiğinden usul ekonomisi gereğince yeniden bilirkişi raporu alınmayarak icra hukuk mahkemesince alınan rapor hükme esas alınmıştır. Sahtecilik iddiasının mutlak defi olması ve herkese karşı ileri sürülebilecek olması nedeniyle davalı şirketin iyiniyetli hamil olmasının sonuca etkili olmadığı, senetteki imzanın davacı tarafa ait olmadığının tespiti nedeniyle başkaca araştırılacak hususun bulunmadığı ve tüm bu hususlar gözetildiğinde davanın reddi yönünde karar vermek gerekmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72.maddesi, menfi tespit davası açan borçlunun tazminat isteme hakkı vardır. Anılan maddenin 5. fıkrası aynen; “Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz.” hükmünü içermektedir.
Madde metninden de açıkça anlaşıldığı üzere menfi tespit davası açmak zorunda bırakılan borçlunun tazminat talep edebilmesi için gerekli koşullar; bu yönde bir talep olması, borçluya karşı icra takibi yapılmış bulunması ile takibin haksız ve kötüniyetli olmasıdır.
Başka bir ifadeyle; İİK.nun 72/5. maddesi hükmüne göre, menfi tespit davasının davacı (borçlu) lehine sonuçlanması üzerine, alacak likit olsun veya olmasın, böyle bir alacağa dayalı takibin, haksız ve kötüniyetli olması halinde, istem varsa, davacı (borçlu) lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gereklidir. Takibin haksız olması tek başına yetmemekte, ayrıca kötüniyetli olması da gerekmekte olup, ispat yükü; takibin kötüniyetli olduğunu iddia eden davacı (borçlu)’nun üzerindedir.Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir hükmünde, takibin haksız olması tek başına yetmemekte, ayrıca kötüniyetli olması da gerekmektedir. Somut olayda davalının kötüniyetli olduğu ispat edilemediğinden davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM:
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile,
31/10/2018 keşide tarihli —– çek numaralı, 200.000,00TL bedelli, keşidecesi davacı şirket olan çek nedeniyle davacının davalıya borcu olmadığının tespitine, çek iptaline ilişkin isteminin REDDİNE,
2-Koşulları bulunmadığından davacının kötüniyet tazminatı isteminin reddine,
3-Karar harcı 13.662‬,00 TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 341,55 TL peşin harç ile 3.073,95 TL tamamlama harcının mahsubu ile bakiye 10.246,5‬- TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 179,90- TL başvurma harcı, 341,55 TL peşin nispi harç ve 3.073,95 TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 3.595,4‬0- TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine
5-Davacı tarafından yapılan 92,50 TL tebligat ve müzekkere gideri yargılama giderinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davanın kabul edilen kısmı için davacı yararına karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 32.000,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde —–Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.