Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/463 Esas
KARAR NO : 2023/249
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/06/2022
KARAR TARİHİ : 12/04/2023
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı, müvekkilinden —gibi 5 sahte bono düzenlediğini ve 4 tanesini 3 farklı yerden—– gerek kendi gerekse arkadaşları üzerinden takibe koyduğunu, davalının sahtecilik ya da dolandırıcılıktan adli sicil kaydı mevcut olduğu gibi müvekkiline karşı sahte senede dayalı başlattığı ilk icra dosyası sonucu —-.Ağır Ceza Mahkemesi’nin —- esas sayılı dosyası üzerinden “resmi belgede sahtecilik, kamu kurum ve kuruluşlar vb. tüzel kişilerin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık” suçlarından da kamu davası açıldığını ve bu dosyanın derdest olduğunu, bu icra takiplerinden birinin de “06.03.2015 tanzim 01.09.2017 vade tarihli 1.235.000,00 TL bedelli bono” dayanak gösterilerek başlatılan—–.İcra Müdürlüğü’nün —– sayılı takip olup istinat edilen işbu bononun da sahte olduğunu ve herhangi bir hukuki ilişkiye sözleşmeye ticarete dayanmamakta üzerindeki yazı ve imzaların müvekkiline ait olmadığını, keza müvekkilinin davalıya hiçbir borcu olmadığı gibi aralarında borç doğuracak hiçbir hukuki ticari ilişki de olmadığını, taraflarınca süresi içinde işbu senetteki imzaya itiraz edilmişse de ——.İcra Hukuk Mahk.—— Esas sayılı dosyasında icra mahkemeleri dar yetkili olduğundan yalnızca “imza” incelemesi yapılmakla yetinildiğini, ancak imza incelemesi dahi usulüne ve hukuka uygun şekilde yapılmadığını, haklı itirazlarının görmezden gelinmiş olduğunu, huzurdaki yerel mahkeme kararı yargıtay incelemesinden de geçerek kesinleştiğini, 1 tl dahi borcu olmayan müvekkili adına işbu davayı ikame etme zarureti hasıl olduğunu tüm bu nedenlerle taleplerinin kabulü ile, davalı … ile müvekkili arasında mevcut ve geçerli bir hukuki ilişkinin bulunmadığını ve müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin talep, dava ve sair hakları mahfuz kalmak kaydıyla, haksız ve kötüniyetli davalı tarafa takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak kaydıyla tazminat yüklenmesine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafça açılan iş bu dava tamamıyla hukuka aykırı bir dava olduğunu, davacının dava dilekçesinde somut tek bir delil bile söz konusu olmadığını, tamamıyla davacı yanın müvekkiline olan borcunu ödememek için açılmış yargılamayı ve müvekkilinin alacağına ulaşmasını engellemek için açılmış bir dava olduğunu, hukuka aykırı olarak ve müvekkilinin kişilik haklarını zedeleyecek şekilde müvekkilini mahkemeye dolandırıcı olarak niteleyerek mahkemeyi etkilemeye çalışmakta olduğunu, davacı tarafın hakkında dava konusu senetle ilgili olarak suç duyurusunda defalarca bulunduğunu, yapılan soruşturma neticesinde ve imza incelemesi neticesinde müvekkili hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar verildiğini, kaldı ki müvekkili hakkında defaten davacı tarafından şikayetler yapıldığını ve tüm şikayetlerde de müvekkili hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, —- Cumhuriyet Başsavcılığının—– soruşturma nolu ve—– Cumhuriyet Başsavcılığının —— soruşturma nolu dosyasından verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın dilekçe ekinde sunulduğunu, davacı yan hala gerçek dışı beyanlarla mahkemeyi yanıltmaya çalışmakta olduğunu, söz konusu kararda da belirtildiği üzere yapılan imza incelemeleri neticesinde imzaların .—-ait olduğunu, kararda da açık açık yazıldığını, davacı tarafından sürekli —–. Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden davadan bahsedilmekte olduğunu ancak söz konusu davanın mahkeme konusu olan senetle ilgili bir dava olmadığını, kaldı ki müvekkilinin de söz konusu davada ceza almadığını, yargılamanın halen devam etmekte olduğunu ve söz konusu dosyadan da henüz bilirkişi incelemesi dahi yapılmadığını, davacı tamamıyla mahkemeye yanıltmaya yönelik ve mahkemeniz nezdinde açılan davanın konusuyla alakası olmayan konuları ve dosyaları tamamıyla kafa karıştırmaya yönelik olarak ileri sürmekte olduğunu, davacı tarafından dava konusu senetle ilgili —-. İcra Hukuk Mahkemesinin—— esas sayılı dosyasından imzaya itiraz edildiğini, imza incelemesi yapılan senetteki imzaların borçlu davacıya ait çıktığını, söz konusu kararında kesinleştiğini, imza incelemesi yapmak hususunda İcra Hukuk Mahkemesi’nin yetkili olduğunu, nitekim bu konuda bir yargılama yapıldığını ve bu yargılama neticesinde imzaların borçluya ait olduğunun ortaya çıktığını. ayrıca —– Cumhuriyet Başsavcılığı’nın —–soruşturma nolu ve —–Cumhuriyet Başsavcılığının—— soruşturma nolu dosyalarından da imza incelemeleri yapıldığını ve yine aynı şekilde imzanın borçluya ait olduğu ortaya çıktığını, davacının tüm iddiları ile ilgili hem —–Cuhuriyet Başsavcılığı ve——Cumhuriyet Başsavcılıklarınca gerekli soruşturmalar yapıldığını ve iddialarının tamamıyla soyut beyanlarından ibaret olduğu tespit edildiğini, kaldı ki taraflarınca yapmış oldukları araştırmalar neticesinde davacı hakkında birden fazla icra takibi yapıldığını ve davacının tüm bu takiplere yine aynı şekilde borca ve imzaya itiraz edildiği tespit edildiğini, nitekim mahkemenizce de davacının adına açılan davaların ve icra takiplerinin sorgulanması halinde bu durum tespit edileceğini, davacı bu durumu huy edindiğini, borcunu ödememek için bu şekilde haksız ve hukuka aykırı davalar açmakta olduğunu, davacının borcunu ödememek için farklı farklı imzalar atıp sonrasında hukuka aykırı olarak imzaya itiraz davaları açmakta olduğunu, davacının birbirinden çok farklı imza örnekleri olduğu yapılan yargılamalar sırasında ortaya çıktığını, tüm bu nedenlerle davacı borçlunun haksız, yersiz ve hukuki dayanaktan yoksun davasının reddine, işbu davanın açılmasında ve borcun ödenmemesinde tamamen kötüniyetli olan davacının İ.İ.K. md 72/4 uyarınca alacağın %20’ sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmolunmasına ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce tarafların bildirdikleri deliller toplanmış, bu kapsamda—–Cumhuriyet Başsavcılığı’nın —– Sorusturma sayılı dosyası ile—– Soruşturma sayılı dosyası, —— Cumhuriyet Başsavcılığı’nın —- Sorusturma sayılı dosyası,—–. İcra Müdürlüğü’nün—– Esas sayılı dosyası, —–. İcra Hukuk Mahkemesi’nin —–Esas sayılı dosyası, —–İcra Hukuk Mahkemesi’nin—- Esas sayılı dosyası, —– Ağır Ceza Mahkemesi’nin —-Esas sayılı dosyası, —– İcra Dairesi’nin—– Esas sayılı dosyası, —- İcra Dairesi’nin —– Esas sayılı dosyası, —- İcra Dairesi —- Esas sayılı dosyası,—– İcra Dairesi —- esas sayılı dosyası, —– İcra Dairesi—– esas sayılı dosyası——. İcra Dairesi —-esas sayılı dosyası, —-. İcra Dairesi —– Esas sayılı dosyası, —–. İcra Dairesi —- Esas sayılı dosyası, —— İcra Dairesi —– Eesas sayılı dosyası, —-. İcra Dairesi —- Esas sayılı dosyası,—–. İcra Dairesi —– Esas sayılı dosyası,——. İcra Dairesi ——Esas sayılı dosyası,—–. İcra Dairesi —- Esas sayılı dosyası,—- İcra Dairesi —– Esas sayılı dosyası, —- İcra Dairesi—–Esas sayılı dosyası—-. İcra Hukuk Mahkemesi’nin —-Esas sayılı dosyası,—– Asliye Hukuk Mahkemesi’nin—–sayılı dosyası, ——Cumhuriyet Başsavcılığı’nın —— soruşturma sayılı dosyaları UYAP üzerinden ayrı ayrı celp edilerek incelenmiştir.
Dava, kambiyo senedinden dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Öncelikle alacağın dayanağını teşkil eden kambiyo senedinin ve bu senette yer alan bedel kaydının hukuksal anlamını irdelemekte yarar vardır.Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan ilişki “kambiyo ilişkisi” ismiyle anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur. Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl /temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.Bu genel açıklamadan sonra hemen belirtelim ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedidir. Bu nedenle bonoyu düzenleyen, asıl borçlu durumundadır (6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) m. 691/1).Bonoda şekil şartları TTK’nın 688. maddesinde sayılmıştır. Bunlar; “Bono” ya da “Emre Muharrer Senet” ibaresi, kayıtsız şartsız bir bedel ödeme vaadi, vade, ödeme yeri, lehtar, keşide yeri ve tarihi, keşidecinin imzasıdır. Zorunlu şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senedin bono niteliği kaybolur. Bunlardan vade ve ödeme yeri esaslı şekil şartlarından değildir. Sayılan zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik şartlar da vardır. Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden yada malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir (——Yerleşik Yargıtay içtihatları ve öğretide kabul edildiği üzere, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Yinelemek gerekirse “bedel kaydı” kambiyo senedinin ihtiyari kayıtlarındandır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehdarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar. Aslında kambiyo senetleri hukuku yönünden bu kayıtların bir anlamı ve önemi yoktur. Çünkü kambiyo senedinin düzenlenmesiyle, mücerret bir borç ilişkisi yaratılmaktadır. Bu nedenle de karşı edimin elde edilip edilmediğinin önemi de bulunmamaktadır. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Bedel kayıtları daha çok keşideci ile lehdar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda önem taşır. Kişisel defi nedenlerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır. Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehdarı, artık senedin “kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu” yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır. Borç ikrarını içeren bir belge aleyhine kanıt sunulabilir. Ancak; ikrar borcun nedenini içeriyorsa, sadece bu nedenin gerçekleşmediğinin kanıtlanması gerekir (12/4/1933 gün ve —– sayılı YİBK ). Bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu ileri süren tarafa aittir. Ancak senette borcun nedeni “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, davacının yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır (HMK’nın m. 191/1, TMK m. 6). Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, buna senedin talili denmektedir. Bu anlamda talil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir ve bu hâlde ispat yükünün kaydın aksini iddia edene ait olacağında kuşku bulunmamaktadır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (TMK m. 6 m.).İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle ortadan kalktığını ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkâr ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle sona erdiğini ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir. Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu, senedin varlığını kabul etmekle birlikte bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir.Somut olaya gelince; dava, kambiyo senedinden dolayı borçlu olunmadığının saptanması istemine ilişkin olduğuna göre, konunun hem kambiyo hem de ispat hukuku açısından ve yukarıdaki açıklamaların ışığında ele alınması gerekir.
Öncelikle davacının dava ve takibe konu 06/02/2015 düzenleme, 01/09/2017 vade tarihli 1.235.000,00TL bedelli bono üzerindeki yazı ve imzanın kendisine ait olmadığını iddia etmiş olmakla;
Kambiyo senedindeki imzanın davacı borçluya ait olduğu yönündeki ispat yükü, senedi elinde bulundurup icra takibine girişen ve senette yer alan imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden davalı alacaklıya düşmektedir. (HGK’nun 24.06.2020 tarih—–Karar) Bu kapsamda,—–İcra Hukuk Mahkemesinin —— Esas sayılı imzaya itiraz dosyasında yaptırılan bilirkişi incelemelerinde; 16/09/2019 günlü bilirkişi raporunda takibe konu bonodaki imzanın davacının el ürünü olduğu görüşü bildirildiği, itiraz üzerine üç kişilik bilirkişi kurulundan alınan 13/12/2019 günlü bilirkişi raporunda da bonodaki imzanın davacının el ürünü olduğu yönünde görüş bildirildiği ve bu raporlara istinaden davacının imzaya itirazının reddine karar verildiği, verilen bu kararın Yargıtay —- Hukuk Dairesinin —–esas ——karar sayılı ilamı ile onanarak 21/10/2021 tarihinde kesinleştiği, icra mahkemesinde yapılan söz konusu incelemelerle, davacının davaya konu senedin düzenleme tarihine yakın önceki ve sonraki tarihli samimi imzalarını içeren resmi kurumlarca da onaylatılmış belge asıllarının getirtilerek senet üzerinde imza incelemesi yaptırıldığı, raporların bu haliyle bilimsel ve teknik açıdan denetime elverişli olduğu, hükme esas alınabileceği, davaya konu senet üzerindeki imzanın davacı eli ürünü olduğunun sabit olduğu kanaatine varılmış, imza incelemesi yoluna gidilmemiştir.Dava konusu bonoda davacı keşideci, lehdar davalıdır. Davacı senedin bedelsiz olduğunu, davalıdan bu miktarda borç almadığını belirterek menfi tespit isteminde bulunmuş ve davalının ceza soruşturmasında verdiği ifadelerinde davalının bonoyu talil ederek, taşınmaz satış ve başka sebeplere bağladığını, bu sebeple ispat yükünün davalıya geçtiğini savunmuştur. Yukarıda da ifade edildiği üzere bono bağımsız borç ikrarı içeren bir senet olup, senette bedel kaydının mevcut olması hâlinde ispat yükü kaydın aksini savunan tarafa, yani senedin malen düzenlendiğini iddia eden davalıya aittir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu —- Esas —— Karar)
Ancak davacının talil iddiasına konu soruşturma ve kovuşturma ifadeleri incelendiğinde, her ne kadar taşınmaz satış iddiaları bulunsa da taşınmaz sattığı iddia edilen kişinin davacı olduğu, senet keşidecisinin de davacı olduğu düşünüldüğünde senedin taşınmaz satışı nedeniyle “malen” amaçlı verildiği sonucuna varılamayacağı, dolayısıyla senedin talili şartlarının oluşmadığı, iddiasını usulüne uygun olarak yazılı delillerle ispatlayamayan ve dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanan davacı tarafa yemin teklifinde bulunma hakkının mahkememizce hatırlatıldığı ancak davacı tarafın karşı tarafa yemin teklifinde bulunmadığı anlaşılmakla ispatlanamayan ve sübut bulmayan davanın reddi yönünde karar vermek gerekmiştir. Mahkememizce dava konusu takip hakkında hakkında ihtiyati tedbir kararı verildiği, bu nedenle davalının alacağını tahsilde gecikmesinden kaynaklı zararının oluştuğu ve İİK. 72/4. Maddesi uyarınca alacaklı davalı lehine alacak tutarının %20 i oranında tazminata hükmedilmesi gerektiği kanaatine varılara aşağıdaki şekilde karar hüküm oluşturulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-İİK’nın 72/4 maddesi gereğince takibe konu alacağın %20’si oranındaki tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-Harçlar kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL harcın peşin yatırılan toplam 20.090,72 TL harçtan bahsubu ile arta kalan 20.910,82 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
4-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca 146.800,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa ödenmesine,
5-Suçüstü ödeneğinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
6-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı HMK md. 333 uyarınca karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
8-Davalı tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı HMK md. 333 uyarınca karar kesinleştiğinde davalıya iadesine,Dair; davacı ile vekili ile davalı vekilinin yüzüne gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde —–Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.