Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/972
KARAR NO : 2023/945
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/12/2022
KARAR TARİHİ : 27/12/2023
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilleri aleyhine —-.İcra Müdürlüğü’nün —- Esas (Borçlu görünen —- Şirketi) ve —–.İcra Md.—-Esas (Borçlu görünen … ve …) dosyaları ile takibe geçilmiş olup örnek 10 ödeme emri tanzim edildiğini, müvekkillerinin takip alacaklısı görünenene hiç bir borcu bulunmamakta olduğunu, taraflarınca müvekkili şirket aleyhine başlatılan takibe, borca, faize ve tüm ferilerine —-.İcra Hukuk Mahkemesi’nin—-Esas sayılı dosyası üzerinden —–.İcra Müdürlüğü —– Esas dosyası için itiraz edildiğini “senedin vade ve tanzim tarihleri ile miktarının belirtilmesi gereklidir” şeklindeki gerekçe ile davanın hukuka aykırı olarak reddine karar verildiğini ve mahkemece verilen karar taraflarınca istinaf edildiğini, dava dilekçelerinde açıkça takibe dayanak senetlerin teminat olarak verildiğini; üçüncü şahıslara ciro edilemez kaydı içerdiğini; teminat senedinin bir kambiyo senedi olmadığını, teminat senedi ile kambiyo senetlerine mahsus takip yoluna başvurulumayacağı belirtildiğini, icra mahkemesi tarafından bu hususta hiç bir inceleme ve değerlendirme yapılmaksızın, hiç bir delil toplanmaksızın, dosyaya sunulan protokol ve senetler hiç bir şekilde karşılaştırılmaksızın,miktarlarına bakılmaksızın,taraflar arasında başkaca bir hukuki ilişkinin var olup olmadığı hususları araştırılmaksızın hüküm kurulması açıkça hukuka aykırılık teşkil etmekle İstinaf incelemesi halen—– Bölge Adliye Mahkemesi—–Hukuk Dairesi —- Esas sayılı dosyası üzerinden devam etmekte olduğunu, takibe dayanak senetler teminat olarak verildiğini, olup açıkça üçüncü şahıslara ciro edilemez kaydı içermekte olduğunu, teminat senedi bir kambiyo senedi olmadığından teminat senedi ile kambiyo senetlerine mahsus takip yoluna başvurulamayacağını, teminat senedi şarta bağlı olduğu için bir kambiyo senedi olan bonodan (borç senedi) ayrıldığını, zira teminat senedinde kambiyo senetlerinin en temel özelliklerinden biri olan kayıtsız şartsız ödeme taahhüdü olmadığını, tam aksine ödeme şarta bağlandığını olup teminat senedi, düzenlenmesine neden olan sebebe/asıl borç ilişkisine sıkı sıkıya bağlı olduğunu ve bu ilişkiden bağımsız olarak ileri sürülemeyeceğini, teminat senetlerinde bonoda olduğu gibi mücerretlik ilkesi (soyutluk) de söz konusu olmadığını, takibe konu senet üzerinde yer alan ciro edilemez ibaresi de senedin mücerretlik taşımadığını dolayısıyla takibe konu senedin bir Teminat senedi olduğunu açıkça göstermekte olduğunu, teminat senediyle kambiyo senetlerine mahsus takip yoluna başvurulamayacağını, müvekkili şirket ile dava dışı—— arasında 30/10/2015 Tarihli ve 19/10/2015 Tarihli Protokoller imza edildiğini, her iki protokol için de müvekkili şirket tarafından gerekli iş ve işlemler gerçekleştirildiğini, senetler protokollere aykırı olarak müvekkili şirkete iade edilmediğini ve müvekkili aleyhine haksız icra takipleri başlatıldığını, takip alacaklısı görünen tarafın sebepsiz zenginleşme amaçlı kötü niyetli olarak huzurdaki davaya konu takipleri başlatmış olduğunun açık olduğunu ve müvekkilin takip alacaklısına hiç bir borcu bulunmadığını, gerek müvekkili şirket kayıtları üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesi ve gerekse protokollere konu tapu kayıtlarında ve keşif yolu ile taşınmazlar üzerinde yapılacak incelemeler ile müvekkillerinin davalı yana hiç bir borcu olmadığı açıklık kazanacağını tüm bu nedenlerle müvekkillerinin 20/10/2015 Tanzim- 31/03/2016 Vade Tarihli 1.266.000,00 TL miktarlı senet ile ile 31/03/2016 tediye ve 31/10/2015 Tanzim Tarihli 2.250.000,00 TL miktarlı senetler ve iş bu senetlere istinaden haksız ve kötü niyetli olarak sebepsiz zenginleşme niyeti ile ikame edilen —-.İcra Md—–Esas (—– şirketi) ve—–İcra Md.—–Esas (… – …) Takipler nedeni ile davacıların alacaklı görünene hiç bir borcu olmadığının tespitine, kötü niyetli takip nedeni ile davalının Harca Esas Değerin %20’sinden az olmamak kaydı ile kötü niyet tazminatına hükmedilmesine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından dava öncesi zorunlu arabuluculuk şartı yerine getirilmediğinden davanın hukuki yarar yokluğundan reddini talep ettiklerini, davacı tarafın iddialarını kabul anlamına gelmemek kaydı ile, dava konusu alacak zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin dava konusu senetlerden kaynaklanan alacağını ödememek için davacı tarafından ikame edilen, gerçeğe aykırı ve hukuki dayanaktan yoksun beyanlardan oluşan bu davada, davacı taraf, dava konusu senetten kaynaklı borcu olmadığı hususunu ispat etmek durumunda olduğunu, dosyada yer alan beyan ve deliller davacının iddialarını ispat edebilecek nitelikte olmadığından davanın reddini talep ettiklerini, —– İcra Hukuk Mahkemesinin —– sayılı dosyası ile davacının senetlerinin teminat senedi olmadığı açık bir şekilde karara bağlandığını ve karar usul ve yasaya uygun olduğunu, davacı tarafın dilekçesinde 19.10.2015 tarihli ve 30.10.2015 tarihli iki protokolden bahsetmekte olduğunu, bu protokollerde yer alan ve davacı tarafından ifa edilecek edimlerin teminatı olarak takibe konu senedin müvekkiline verildiğini iddia ettiğini, bu hususun gerçeği yansıtmadığını, sadece 19.10.2015 tarihli protokolde bahsi geçen teminat senetleri düzenlendiğini, bundan sonra yukarıda da açıklandığı üzere teminat senedi değil, taşınmazların karşılığı olarak senetler verildiğini, davacı taraf iddiasını senedin arka sayfasında “Üçüncü Şahıslara Ciro Edilemez.” kaydı düşmüş olmasına bağlamakta olduğunu, halbuki bahsi geçen kayıt ifade ettiğinin dışında, böylesine geniş bir anlamda yorumlanamayacağını, bu konuda Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun —–Sayılı ilamının olduğunu, dava dilekçesi ekinde sunulan 30.01.2016 vadeli senetler incelendiğinde, bu senetlerde açık bir şekilde; “19 Ekim 2015 tarihli sözleşmeye istinaden verilen teminat senedidir. Üçüncü şahıslara ciro edilemez.” ifadesinin bulunduğunun görüldüğünü, bu ifadenin yer aldığı senetlerin, dava konusu olan ve icra takibine konu edilen senetler olmadığını, davacı tarafın, açıkça kötü niyetli bir yaklaşım ile bu senetleri mahkemeye sunduğunu, bu şekilde takibe konu senetlerin de teminat senedi olduğu algısı uyandırmakta olduğunu, davacı tarafın protokollerde belirtilen edimlerin hiç birisini ifa etmediğini, davacı taraf ödeme amacıyla dava dışı fakat dilekçelerinde kendisinden bahsettikleri …, —– vekil olarak taraflarına ödeme amacıyla tekliflerde bulunmuş olduklarından ve dava dışı —– alacaklı olduğu dosyadan haciz için gidildiğinde borçlu vekilinin beyanından senetlerin teminat senedi olmadığının açık olduğunu, her ne kadar davacı taraf müvekkiline herhangi bir borcu olmadığını ve protokoller’e göre üzerine düşen edimleri ifa ettiğini belirtmekte ise de, dava dışı —-ve …’- karşı başlatılan —-. İcra Müdürlüğünün —– Sayılı İcra takibi sonrasında, … tarafından, dava dışı …’ye gönderilen e-posta ile, borcun ödenmesi için yapılan teklifler iletildiğini, bu ve benzeri tekliflerin, bu tarihten önce olduğu gibi, sonrasında da söz konusu olmuş, pek çok şifahi görüşmeler gerçekleştirildiğini tüm bu nedenlerle arabuluculuk başvurusu yapılmaksızın davanın açılmış olması sebebiyle davanın öncelikle hukuki yarar yokluğundan reddine, kabul anlamına gelmemek kaydı ile, davanın zamanaşımı itirazları doğrultusunda reddine, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın yukarıda açıklanan nedenlerle reddine, geç tahsilden kaynaklanan zararlarının giderilmesi için davacının %20den az olmamak üzere müvekkilimize tazminat ödemesine, ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce tarafların bildirdikleri deliller toplanmış, bu kapsamda —- Ticaret Sicili Müdürlüğü’nden davacı …’nin ve dava dışı—– Ticaret Sicili Müdürlüğü’nden de dava Dışı —– ticaret sicil kayıtları istenilmiş, —–.İcra Müdürlüğü —–Esas, —-.İcra Md.—-Esas,—–İcra Md. —–Esas,—–İcra Md. —– Esas, —-.İcra Md.—- Esas, —–İcra Md.—– Esas, —-İcra Md.—-Esas, —–.İcra Md.—- Esas, —-.İcra Md.——.İcra Md.—- Esas, —-. İcra Hukuk Mahkemesi’nin—- esas,—-ATM’nin—-esas,—-. İflas Müdürlüğü’nün —-esas sayılı dosyaları UYAP üzerinden ayrı ayrı celp edilerek incelenmiş, İlgili Tapu Müdürlüklerinden —- ili Merkez İlçesi —-Mevkii 25 Pafta—- Parsel 10 Ada —- Blok—- Numaralı Dükkan, —- ili Merkez İlçesi —- Mevkii 25 Pafta — Parsel 10 Ada—- Blok—- Numaralı—- Numaralı Dükkan, —–No’lu Dükkan, —–Dükkanın tapu kayıtları celp edilerek incelenmiştir.
Davacılar vekili 11/10/2023 tarihli celsede davayı tamamen ıslah edeceklerini beyanla süre talebinde bulunmuş olmakla, Mahkememizce kendilerine HMK’nun 180. maddesi uyarınca ıslah dilekçesini sunmak üzere bir haftalık süre verilmiş, davacılar vekili 18/10/2023 tarihli ıslah dilekçesi ile açmış olduğu davayı ıslah etmiş ve ıslah talebinde özetle; müvekkillerin 31/03/2016 tediye ve 20/10/2015 Tanzim Tarihli 1.266.000 TL miktarlı senet ile 31/03/2016 tediye ve 31/10/2015 Tanzim Tarihli 2.250.000,00 TL miktarlı senetler ve iş bu senetlere istinaden haksız ve kötü niyetli olarak sebepsiz zenginleşme niyeti ile ikame edilen —–İcra Müdürlüğü’nün—- Esas (—–şirketi) ve —-.İcra Müdürlüğü’nün —- Esas (… – …) Takipler nedeni ile davacıların alacaklı görünene hiç bir borcu olmadığının tespitine, kötüniyetli takip nedeni ile davalının harca esas değerin %20’sinden az olmamak kaydı ile kötü niyet tazminatına hükmedilmesine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. HMK’nın 179 . maddesinde: (1) Islah, bunu yapan tarafın teşmil edeceği noktadan itibaren, bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılması sonucunu doğurur. (2) Ancak ikrar, tanık ifadeleri, bilirkişi rapor ve beyanları, keşif ve isticvap tutanakları, yerine getirilmiş olan veya henüz yerine getirilmemiş olmakla beraber, karşı tarafın yerine getireceğini ıslahtan önce bildirmiş olması koşuluyla, yeminin teklifi, reddi veya iadesi ıslah ile geçersiz kılınamaz. (3) Şu kadar ki, ıslahtan sonra yapılacak tahkikat sonucuna göre, bu işlemlerin göz önünde tutulması gerekmiyorsa, bunlar da yapılmamış sayılır.
HMK 178.maddesinde; (1) Islah eden taraf, ıslah sebebiyle geçersiz hale gelen işlemler için yapılan yargılama giderleri ile karşı tarafın uğradığı ve uğrayabileceği zararları karşılamak üzere hakimin takdir edeceği teminatı, bir hafta içinde, mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Aksi halde ıslah yapılmamış sayılır.Tam ıslahı düzenleyen HMK 180.maddesinde: (1) Davasını ıslah ettiğini bildiren taraf, bu bildirimden itibaren bir hafta içinde yeni bir dava dilekçesi vermek zorundadır. Aksi halde, ıslah hakkı kullanılmamış sayılır ve ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilir.
Kısmen ıslahı düzenleyen HMK 181.maddesinde:(1) Kısmen ıslaha başvuran tarafa, ıslah ettiği usul işlemini yapması için bir haftalık süre verilir. Bu süre içinde ıslah edilen işlem yapılmazsa, ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilir düzenlemeleri mevcuttur.Davacı tarafın18/10/2023 tarihli ıslah dilekçesi kapsamı nazara alındığında; senedin teminat senedi olarak düzenlendiği iddiasını tekrarla, düzenlenmesi öncesinde ve sırasında dava dışı şirketle olan ilişkilerinin niteliğini geneşleterek davasını ıslah etmiş, ancak senedin bedelsiz olduğu iddiasını ve menfi tespit netice-i talebini değiştirmediğinden HMK 181. maddesinde belirtilen kısmi ıslah niteliğinde kabl edilerek yargılamaya devam edilmiştir. (—- BAM —– Hukuk Dairesinin —– Esas, —–Karar sayılı ilamındaki açıklamalar da nazara alınarak)Dava, kambiyo senedine dayalı başlatılan icra takiplerinden dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer. Davacı (borçlu), davalı(alacaklının) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkiyi sadece inkâr etmekle yetinir ise, başka bir deyişle bu hukukî ilişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmüş ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukukî ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalıya düşer. Fakat, menfi tespit davasını açan davacı (borçlu), davalının (alacaklı) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkinin hiç doğmadığını iddia etmeyip, bilakis bu ilişkinin doğduğunu bildirerek başka bir nedenle hukukî ilişkinin geçersiz olduğunu veya son bulduğunu ileri sürmekte ise bu iddiayı ispat yükü TMK’nın 6. maddesi gereğince davacıya düşer.
Bedelsizlik iddiası, TTK’nın 687. maddesi anlamında bir kişisel def’îdir. Bedelsizlik bir kişisel def’î olduğundan düzenleyen tarafından kural olarak ancak senet lehtarına karşı ileri sürülebilir. Ancak borçlu, hamilin senedi bilerek kendi zararına devraldığını kanıtlamak şartıyla hamile karşı da bedelsizlik def’îni ileri sürebilir. Bu kapsamda kambiyo senedinin teminat amacıyla verildiği iddiası da temelinde bedelsizliğe dayalı bir iddiadır. Ancak kural olarak kambiyo senedinin teminat olarak verilmesi senedin doğrudan bedelsizliğine yol açmaz; teminat altına alınan borcun yerine getirilmesi ve teminat ihtiyacının ortadan kalkması ile senet bedelsiz hâle gelir. Senet ciro edilmişse hamil senedin teminat senedi olduğunu biliyor ve borçlunun zararına hareket ediyorsa, anılan def’înin hamile karşı da öne sürülmesi mümkündür.Senedin teminat senedi olduğu senet metninden anlaşılamıyor ise senedin sözleşme ile bağlantısı kanıtlanmalıdır. Sözleşmede senedin vade, tanzim tarihi ve miktarlarına açık bir şekilde atıf bulunmalıdır. Menfi tespit davasının konusunu oluşturan senedin bedelsizliğine dair iddiayı ispat yükü üzerinde olan senet borçlusu bu iddiasını, HMK’nın 201. maddesi gereğince ancak yazılı delille/kesin delille ispatlayabilir.(Yargıtay HGK’nın —- Sayılı ve 17.11.2022 tarihli kararı)
Davacı takibe konu senetlerin, müvekkili şirket ile dava dışı —— arasında imzalanan 30/10/2015 tarihli ve 19/10/2015 tarihli protokoller kapsamında verilen teminat senedi olduğunu, protokol gereğini yerine getirdiklerinden bahisle senetlerin iadesi gerektiği, teminat amacıyla verilen senetler nedeniyle davalıya borçlu olmadıklarını ileri sürmüş, davalı taraf ise, senetlerin teminat senedi niteliğinde olmadığını, ayrıca davacı tarafın protokol edimlerini yerine getirmediğini savunmuştur.
Takibe ve davaya konu senetlerde teminat kaydı bulunmamaktadır. Davacı senet borçlusu iddiasını, HMK’nın 201. maddesi gereğince ancak yazılı delille ispatlayabilecektir. Davacı tarafça dayanılan ve dosyaya ibraz edilen 30/10/2015 tarihli ve 19/10/2015 tarihli protokollerde takip alacaklısı davalının sözleşmenin tarafı olmadığı, senetlerin bu protokoller gereğince ve protokollerin tanzim edildiği sırada verildiğine dair bir açıklama içermediği ve protokollerde takip ve dava konusu senetlerin vade, tanzim tarihi ve miktarlarına açık bir şekilde atıf yapılmadığı, davalı tarafın protokolleri kabul etmekle birlikte senedin bu protokollere istinaden teminat amaçlı verildiğini kabul etmediği, buna göre senetlerin protokoller uyarınca verildiği ve teminat senedi olduğunu ispat yükünün davacıda olduğu, dayanak belgenin hangi ilişkinin teminatı olduğunun yazılı belge ile kanıtlanamadığı, taraflar arasında ticari işletmelerini ilgilendiren bir uyuşmazlık olmadığından tarafların ticari defterlerinin incelenmesi ve protokole konu uyuşmazlıkların değer tespiti yapılmasının da hükme etki edecek veya değiştirecek mahiyette olmadığı, YİBGK —– Karar ve 03.03.2017 tarihli ilamında belirttiği üzere davacı taraf ne dava dilekçesinde, ne de ıslah dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanmadığından, yemin delilinin de hatırlatılamadığı, sonuç itibariyle davacılar tarafından, temel borç ilişkisi içerisinde senedin protokollere istinaden verilen teminat senedi olduğu hususu kanıtlanamadığından davanın reddi yönünde aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 72/4. maddesinde, ”Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.” hükmünün yer aldığı, buna göre, somut olayda davalı alacaklı lehine tazminata hükmedilebilmesi için Mahkememizce verilmiş bir tedbir kararının bulunmadığı, dolayısıyla tazminat koşulların oluşmadığı anlaşılmakla davalının tazminatı talebinin de reddine dair aşağıdaki şekilde karar hüküm oluşturulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Yasal koşulları oluşmadığından davalı tarafın tazminat taleplerinin reddine,
3-Harçlar kanunu uyarınca alınması gereken 269,85 TL harcın peşin yatırılan toplam 60.044,49 TL harçtan bahsubu ile arta kalan 59.774,64 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
4-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihi tibariyle yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca belirlenen, 307.480,00 TL TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı tarafa ödenmesine,
5-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı HMK md. 333 uyarınca karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
8-Davalı tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı HMK md. 333 uyarınca karar kesinleştiğinde davalıya iadesine,
Dair; davacılar vekili ile davalı vekilinin yüzüne gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde —-Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.