Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/79 Esas
KARAR NO : 2023/21
DAVA : İtirazın İptali (Kooperatif Aidat Borcundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/02/2022
KARAR TARİHİ : 13/01/2023
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Kooperatif Aidat Borcundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVADavacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil kooperatif tarafından;Kooperatif Genel Kurul Toplantılarında alınan kararlar gereğince borçluya ait ödenmeyen üye aidat alacağının şifahi taleplerimize rağmen ödenmemesi üzerine borçlu aleyhine—— Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, Borçlu söz konusu icra takibine ve borca, borçlu olmadığından bahisle itiraz ettiğini, takibin durduğunu, takibe konu alacağının ödenmediği ve dolayısıyla da takibe yapılan itirazın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu tüm bu nedenlerle açılan davanın kabulüne, itirazın iptaline, takibin devamına, davalının takibe konu alacak üzerinden %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı müvekkil, dava konusu bağımsız bölümü 2014 yılında fiilen teslim aldığını, ancak burası müvekkile hukuken devir edilmemiş ve 2018 yılı Mart ayında ipotek borcuna karşılık —— tarafından cebri icra yoluyla satıldını Aynı tarihte davalıya ihtarname gönderilmiş ve dairenin anahtarı müvekkil tarafından bankaya teslim edildiini, davalı müvekkil, bağımsız bölümün hukuki devri yapılmadığı halde, sadece zilyet olmasına rağmen yaklaşık 4 yıl boyunca davacı kooperatif tarafından talep edilen katkı paylarını da ödemdiğini, 31.12.2018 tarihi itibariyle ödenmiş olan rakam—– Asliye Ticaret Mahkemesi’nin —— sayılı dosyasındaki bilirkişi raporuna göre 219.548 TL’ olduğunu, yani müvekkil kooperatifteki diğer üyelerle aynı rakamı ödemiş olmasına rağmen daire sahibi olamadığı gibi de üstelik borçlandırılmaya da devam edildiğini, müvekkilinin oyalandığını, huzurdaki davanın konusu olan aidat borcu müvekkilden talep edilemeyeceğini, zira müvekkil hem parasını ödediği daireyi kaybetmiştir hem de kendisine yeni bir yer gösterilmediğini,Haziran 2018 tarihinde Kooperatif yöneticileri ile yapılan yüz yüze görüşmede müvekkile ’’Siz mağdur duruma düştünüz bundan sonra ödeme yapmayınız, çünkü şu anda daireniz yoktur’’ şeklinde cevap verildiğini, . Bunun üzerine müvekkil aidat ödemelerini 01.08.2018 tarihi itibariyle durdurduğunu daha sonra müvekkil, davacı ile varılan mutabakatın unutulmaması bakımından bu hususu 10.12.2018 ve 20.07.2019 tarihlerinde Kooperatif yönetimine yazılı olarak bildirdiğini,Müvekkil, ——- sayılı dosyası ile dava açmış ancak davayı kazanmasına rağmen parasını tahsil edemediğini, müteahhit hakkında dolandırıcılıktan dolayı——-sayılı dosyası ile ceza davası açıldığını, müvekkilden, parasını ve aidatlarını ödediği halde daire sahibi olamayacağı ortaya çıktığı tarihten itibaren aidat ödemesi beklenemez, zira dava konusu alacağın dayanağı kalmadığını, tüm bu nedenlerle açılan davanın redine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini beyan etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, ——- Esas sayılı icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67. maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır.
Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez.İtirazın iptali istemine konu, —— Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde bulunduğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği; borçlu tarafından borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği huzurdaki davanın yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalının kooperatif üyesi olup olmadığı, kooperatif üyesi ise aidat borcunun ne kadar olduğu, kooperatif üyesi değilse aidat alacağından sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi tarafından alınan kök ve ek raporda özetle; Davalı-borçlu —– davacı kooperatife hitaben düzendiği 26.11.2014 tarihli dilekçede; .—- blok,—– nolu dairede üyesi bulunan —— dairesini bütün hak ve vecibeleri ile birlikte devir aldım. Kooperatife ortaklığa kabulüm için gerekli işlemin yapılmasını rica ederim.—–(imza) ifadelerinin yer aldığı, Davacı kooperatifin dava dışı —–ortak sıfatıyla —–Blok,—— nolu kayıtlarına göre 29.11.2012 tarihinde intikal ettirdiği anlaşıldığı, davacı kooperatifteki hissesini davalıya devretmiş, ancak taşınmazı tapuda davacıya intikal ettirmediği, Dava dışı Müteahhit —–davacı kooperatifteki —- blok—— Nolu dairesindeki ortaklık hissesini davalıya devir ettiği, daireyi davalıya fiilen teslim ettiği anlaşılmakla ancak hisse devrinden önce davacı kooperatiften ferdileşme yoluyla intikal ettirmediği de anlaşılmaktadır. Dava dışı ortak—– tarihinde davalıya taşınmaz devri değil, üyelik devri yapmış olduğu dikkate alındığında davalıya taşınmazın devrinden davacı kooperatifin değil, hisse devrinde bulunan dava dışı —— sorumlu olması gerektiği, mevcut işlemin satış işlemi değil, ortaklık hissesini devir işlemi olduğu—— ortaklardan alacaklar hesabına yapılan borç kayıtları ile—– yaptığı ödemelerle ilgili alacak kayıtları aşağıda muavin hesabı görüntülerinde görüldüğü, muhasebe kayıtlarına göre 20/12/2020 tarihi itibari ile davalını borç bakiyesi 37.702,00 TL olduğu davacı kooperatifin genel kurul aidat kararlarındaki tutarlara yevmiye defterleri kayıtları ile uyum içinde olduğu, icra takibinin de bu tutarlar üzerinden yapıldığı davacı kooperatifin 37.702.00 TL anapara ve 7.674.18 TL. faiz alacağı baklmından yapılmış olan icra takibindeki itirazın iptali taleplerinde haklı olacağı hususlarını beyan ve rapor etmiştir.1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 14.maddesinin son fıkrasında; ortaklığın devredilebileceği, yönetim kurulunun ortaklığı devralan kişinin, ortaklık niteliklerini taşıması halinde, bu kişiyi ortaklığa kabul edeceği belirtilmiştir. Davaya konu somut olayda davacı tarafın davalı kooperatif tarafından ortaklığa—– sayılı yönetim kurulu kararı ile kabul edildiği kooperatif kayıtlarında yapılan inceleme neticesinde bilirkişi tarafından tespit edilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 88. maddesinin “Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranını yüzde elli fazlasını aşamaz.” hükmünü içermesinin yanı sıra, temerrüt faizine ilişkin 120. maddesinde de aynen; “Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüd faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur.” düzenlemesine yer verilmiştir. Somut olayda yıllık % 18 ——- azami mevduat faizi uygulanmış ise de talep edilen faiz genel kurullarda belirlenen faiz ile ve yasal mevzuata uygun görülmekle yapılan hesaplama hükme esas alınmıştır.Kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranının anılan yasal düzenlemedeki yerine gelince; para borçları açısından borçlu temerrüdüne bağlanan sonuçlardan birisi, temerrüt faizi ödeme yükümlülüğüdür. Temerrüt faizi borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetince varlığını sürdüren bir karşılık olması itibariyle, zamanında ifa etmeme olgusuyla doğrudan bir bağlantı içindedir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 42. maddesine göre genel kurul bütün üyeleri temsil eden en yetkili organ olup, kanun veya anasözleşme ile genel kurula tanınmış olan konular hakkında karar verme yetkisi haizdir.Genel kurulca, ödeme günü belirlenerek, (belirlenmemişse ayın sonu ödeme günü olup) aidatın veya şerefiye bedelinin süresinde ödenmesine, süresinde ödenmemesi halinde ise temerrüt faizi uygulanmasına ilişkin alınan kararın kesinleşmesi halinde, bu kararın tüm ortakları bağlayacağı açıktır. Genel kurul kararları, üyeler ile kooperatif arasında yapılmış bir sözleşme niteliğinde olup, kooperatif ve üyeler arasında ayrıca faiz oranları ile ilgili sözleşme yapılmasına gerek yoktur. Ayrıca genel kurullarca kararlaştırılan faiz oranları daha sonraki yıllarda değiştirilmediği ve iptal edilmediği sürece genel kurula katılmasa dahi tüm üyeleri bağlar. Bu durumda, 818 sayılı BK’nın 101/2. ( 6098 sayılı TBK’nın 117.) maddesi hükmü karşısında, genel kurulun belirlediği tarih kesin vade olup, üyenin bir ihtarla ayrıca temerrüde düşürülmesine gerek kalmadan, borcun ifasının istenebileceği kuşkusuzdur. Anapara faizi ise, borçlunun henüz temerrüde düşmeden ödemesi gereken sözleşmeyle kararlaştırılan faizdir. Bu durumda, kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranı, TBK’ nın 88 nci maddesinde düzenlenen anapara faizi olmayıp, 120 nci maddede düzenlenen temerrüt faizine ilişkindir. Kooperatif ile üyesi arasında ticari ilişki bulunmadığından yasal oranda temerrüt faizi uygulanmalıdır.3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’ un 2/1. maddesi gereğince, bir miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça, geçmiş günler için 1. maddede belirlenen yasal faiz oranına göre temerrüt faizi ödemeye mecburdur. Maddenin açık ifadesinden de anlaşılacağı üzere temerrüt faizinin, yasal faiz oranından fazla alınması taraflarca kararlaştırılabilir. Anılan maddeler birlikte değerlendirildiğinde kooperatif genel kurulunca belirlenen aidatların ödenmesinde gecikme durumunda alınacak temerrüt faizinin yasal temerrüt faiz oranından daha fazla miktarda kararlaştırılabileceği anlamı çıkmaktadır. Ancak taraflar, uygulanacak faizi oranı, belirlerken, yukarıdaki paragrafta belirtilen 6098 sayılı TBK’nın 120/2. maddesinde öngörülmüş olan sınırlamayı dikkate alınmak zorundadır.
Taraf beyanları, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalının itirazın iptali talebine konu aidat alacakların muacceliyet tarihleri itibariyle davacı kooperatifin üyesi olduğu kooperatif ortağı olan davalının genel kurulda karar altına alınan aidatlardan/borçtan sorumlu olacağı, borcun belirlenebilir, hesap edilebilir ( likit alacak ) nitelikte olduğu dikkate alınarak davanın kabulü yolunda aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. ——-
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davanın KABULÜNE,
2-Davalının —Müdürlüğünün —-Esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazının iptaline, takibin aynen devamına,
3-Alacak likit olmakla hüküm altına alınan asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Karar harcı 3.099,65 TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 548,04 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.551,61 TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
5-Davacı tarafından yatırılan 80,70 TL başvurma harcı, 548,04 TL peşin harç olmak üzere toplam 628,74 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine
6-Davacı tarafından yapılan tebligat, müzekkere gideri ve bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.356,50 TL yargılama giderinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
7-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
8-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,Dair davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde——Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.