Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/775 E. 2023/765 K. 07.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/775 Esas
KARAR NO: 2023/765
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 14/10/2022
KARAR TARİHİ: 07/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacıya ait ——— plakalı aracın ——— plakalı aracın sebep olduğu 16.02.2021 tarihli kaza nedeniyle hasarlandığını, ——– kayıtlarına göre ——– plakalı aracın kusurlu olduğunu, KTK m.99 uyarınca sigortacıların 8 iş günü içerisinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorunda olduğunu ancak davacının 16.02.2021 tarihinde davalı sigorta şirketini temerrüde düşürmüş olmasına rağmen 8 iş günü içerisinde tazminatı ödenmediğini, 07.10.2021 tarihinde ancak borcun icra kanalıyla tahsil edilebildiğini, ödeme tarihiyle bu tarih arasında talep edilen değer kaybının alım gücü bakımından farklılıklar bulunduğunu beyan ederek bu iki tarih arasındaki munzam zararın öncelikle bilirkişi marifetiyle tespitini beyanla, davanın kabulü ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;Davalı sigorta şirketi nezdinde sigortalanan ——— plakalı araca ilişkin poliçede maddi araç başına sigorta limitinin 41.000 TL ile sınırlı olduğunu, dava dilekçesinde sunulan iddianın aksine davalı şirketin 16.04.2021 tarihinde 15.718,00 TL tutarında dava dışı ——– şirketine rücu ödemesi yaptığını, zararın ispat edilememesi üzerine bakiye zarar için bilirkişi ve dava açılması şart olmuş olduğunu, bakiye zarar olan 5.246,13 TL değer kaybı tutarı da kararın verilmesi beklenmeden 27.05.2021 tarihinde yasal faiziyle birlikte ödendiğini, munzam zararın söz konusu olmadığını, olduğu kabulünde dahi somut delillerle ispat edilemediğini, bununla birlikte davalı şirkete başvuru tarihinden itibaren de (20.05.2022) dolar kurunda ve diğer ekonomik göstergelerde kayda değer bir değişim yaşanmadığını, Yargıtay’ın başka pek çok kararında daha bu hususa değinilmiş ve yüksek kur ve enflasyonun doğrudan aşkın zarar sonucunu doğurmayacağını, aşkın zararın varlığının somut bir şekilde kanıtlanması gerektiği hususu yerleşik bir içtihat halini aldığını, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla ifade davalı şirketin sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusur oranında ve zarar nispetinde olduğunu, zorunlu trafik sigortası sorumluluk sigortası olup bu nedenle bu sigorta ile sigorta ettiren kişinin işleteni olduğu motorlu araçların üçüncü kişilere verdikleri zararların karşılanması amaçlandığını, sigortacı ise , KTK ve Genel Şartlar mucibince poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin ettiğini, böyle bir halde zorunlu trafik sigortasında sigortacının karşılamakla yükümlü olduğu zararla işletme halinde motorlu aracın neden olduğu kazalarda üçüncü kişilerin zararıa neden olacak bir kazanın meydana gelmesi ve bu kazada araç işletenin sorumlu bulunması gerektiğini, netice itibariyle ilgili madde gereğince araç işleteninin ve sürücünün kusursuz olduğu hallerde sigortacının da tazminat ödeme yükümlülüğü olmayacağını, ilgili zararlar nedeniyle davalı şirketin hiçbir. Sorumluluğu bulunmadığından davanın tümden reddi gerektiğini, ilgili ———- Kararı ile de tespit edilebileceği üzere davacının kusursuz olmadığını ve 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu Madde 52/ a, b bentlerinde açıklanan trafik kurallarını ihlal ettiğini, aksi halde ise haksız fiilden dolayı uygulanması gereken faizin ise ticari faiz yerine yasal faiz olduğunu beyanla, davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, meydana gelen trafik kazası nedeni ile oluşan zararın zamanında ödenmemesi dolayısı ile oluşan enflasyon farkı nedeni ile munzam zararın tazminine yönelik olarak açılan tazminat davasıdır. Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Bilirkişi tarafından verilen raporda özetle;” Davalının temerrüt tarihinde ortaya çıkan gecikmeli ödemesini ve gecikmenin yarattığı munzam zararın belirlenebilmesi için temerrüt tarihinin belirlenmesi gerektiği, KTT 99 hükmü gereği bildirim üzerine sekiz günlük süre hesabının yapılması için bildirim tarihinin davacı tarafından ispatının gerektiği, Bildirim yapıldığının anlaşıldığı, ancak bildirim tarihinin ispat edilemediği, bildirim üzerine davalı sigorta şirketi tarafından ekspertiz raporu düzenlendiği ve raporu takip eden 17 gün burada belirtilen ödemeyi gerçekleştirdiği, davacı tarafından sigorta hakemine başvurulması üzerine belirlenen yeni rakamın, hakem tarafından karar verilmeden ödendiği, bu haliyle munzam zararın ispat edilemediği ve davalının munzam zarar oluşumunda kusurlu olmadığına yönelik kanaat oluştuğu, ” şeklinde rapor sunulmuştur.
Aşkın (munzam) zararın ispatına ilişkin yükümlülük, bu zararın varlığını iddia eden alacaklının üzerindedir. Bu bağlamda aşkın (munzam) zarar alacaklısı, 6098 sayılı Kanun’un 122 nci maddesine dayalı olarak tazminat talebinde bulunabilmesi için öncelikle kaynağı ne olursa olsun evvela bir alacağı olduğunu, borçlunun temerrütte bulunduğunu, illiyet bağını ve bu alacağını tahsil edememesinden veya geç ödeme yapılmasından doğan ve duruma göre malvarlığında azalma veya engellenen kazançlardan oluşan zararını kanıtlamak durumundadır. Aşkın (munzam) zararın talebinde varlığı iddia olunan zararın, yine alacaklı tarafından yasal ispat vasıtalarıyla somut, inanılır ve açık bir biçimde ispatlaması gerekir. Başka bir anlatımla, alacaklı tarafça aşkın (munzam) zarar olgusu, 6100 sayılı Kanun’un 194 üncü maddesi gereğince ispata elverişli şekilde somutlaştırılarak ileri sürülen iddianın ispatı için gerekli tüm deliller somut olarak ortaya konulmalıdır. Bu itibarla salt ülkenin ve piyasanın içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan olan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı olarak ileri sürülen aşkın (munzam) zarar talebi, alacaklının bu sebeple zarara uğradığını açık ve somut bir biçimde iddia ve ispat etmediği müddetçe, 6098 sayılı Kanun’un 122 nci maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın kanıtı olarak ileri sürülemez ve anılan şartlar sebebiyle ortaya çıkan olumsuzluklar alacaklı zararı olarak kabul edilemez. Dolayısıyla 6098 sayılı Kanun’un 122 nci maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekir. Başka bir anlatımla yüksek enflasyon, dolar kurundaki artış, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, davacıyı ispat yükünden kurtarmayacağı gibi herhangi bir ispat kolaylığı da sağlamaz. Bu kapsamda ülkenin içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan hareketle ileri sürülen soyut ve varsayıma dayalı zarar iddiaları hükme esas alınamaz. Davacı, dava dilekçesi ile müvekkilinin zamanında tahsil edilemeyen paranın enflasyon karşısında eridiğini ileri sürmüş olup, somut bir maddi zarara uğradığını ileri sürmemiş ve parasını geç tahsil ettiği için temerrüt faizini aşan somut bir maddi zarara uğradığını ispat edememiştir. Kaldı ki mahkememizce alınan bilirkişi raporunda da soyut yöntem dikkate alındığında dahi hakem tarafından karar verilmeden davalı tarafından ödeme yapıldığı bu hali ile de davacının munzam zarar olgusunu ispat edemediği tespit edildiğinden davanın reddine karar vermek gerekmiytir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar harcı 269,85-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 189,15-TL harcın, davacı taraftan tahsili ile hazineye irat kaydı yapılmasına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 500,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
7-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ——– bütçesinden ödenen 1.560,00-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde ——— Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 07/11/2023