Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/763 Esas
KARAR NO: 2023/766
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 12/10/2022
KARAR TARİHİ: 07/11/2023
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacıya ait ——— plakalı aracın ———- plakalı aracın sebep olduğu 08.10.2021 tarihli kaza nedeniyle hasarlandığını, ———– kayıtlarına göre ———- plakalı aracın kusurlu olduğunu, KTK m.99 uyarınca sigortacıların 8 iş günü içerisinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorunda olduğunu ancak davacının 19.10.2021 tarihinde davacı sigorta şirketine başvuru yapmış olmasına rağmen 8 iş günü içerisinde tazminatı ödenmediğini, 26.01.2022 tarihinde borcun ödendiğini ancak davacının davalıyı temerrüde düşürdüğü tarihin 19.10.2021 olduğunu ve ödeme tarihiyle bu tarih arasında talep edilen değer kaybının alım gücü bakımından farklılıklar bulunduğunu beyan ederek bu iki tarih arasındaki munzam zararın öncelikle bilirkişi marifetiyle tespitini talep ederek, davanın kabulüne, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;Davacının daha önce aynı olay ve aynı talebe ilişkin ———– tarafından faiz talebini de kapsayacak şekilde hüküm verilmek suretiyle kesin hüküm bulunduğunu, ———- ilgili dosyasında bilirkişi raporuna istinaden 4.000 TL değer kaybı ve 4.020,25 TL fer’i ödemesi olmak suretiyle hem ilamdaki asıl alacak hem de başta faiz olmak üzere fer ‘ileri bakımından davalı sigorta şirketinin sorumluluğunu yerine getirdiğini, davalı sigorta şirketinin poliçedeki maddi zararlara ilişkin teminatının araç başına 43.000 TL olduğunu, 13.12.2021 tarihinde davalıya ve tedarikçi ——— şirketine yapılan, sırasıyla, 1.350,00 TL ve 5.413,86 TL’lik ödemelerin ve dahi 26.01.2022 tarihinde değer kaybı tazminatı olarak ödenen 4000 TL’nin ve 4.020,25 TL’nin poliçe tazminatından mahsup edilmesi gerektiğini, davacının talep ettiği kalemin dolaylı zarar olduğu ve KTK m.92 ve ZMSS Genel Şartları A.6.maddesi bakımından teminat dışında kalan haller kapsamında olduğunu, buna ek olarak zararın varlığı halinde dahi bu zararın somut delillerle ortaya konması gerektiğini ancak döviz kuru ve enflasyon gibi tamamen soyut hususlara dayanarak bu meblağın talep edilemeyeceğini, soyut zararların munzam zararın ispatına yeterli olmadığına ilişkin Yargıtay’ın da içtihatlarının bulunduğunu, taraflar arasındaki ilişki ticari nitelikte bir işlem olmadığından ötürü davacının ticari faiz uygulanması isteğinin yersiz olduğunu ve dahi zararın oluştuğu kanaatinde olunsa ve faiz işletilmesi yönünde karar verilse dahi uygulanacak faizin yasal faiz olduğunu beyanla, davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, meydana gelen trafik kazası nedeni ile oluşan zararın zamanında ödenmemesi dolayası ile oluşan enflasyon farkı nedeni ile munzam zararın tazminine yönelik olarak açılan tazminat davasıdır.Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Bilirkişi tarafından verilen raporda özetle;” 500 TL munzam zarar iddiası ile açılan davada, Davacının davalıyı Karayolları Trafik Kanunu 99’da öngörülen bildirim ile temerrüde düşürdüğünü gösteren bir bilgi ve belge olmadığı, davacının munzam zararını somut veya soyut yöntemle ispat edeceğine yönelik takdirin raporda ortaya konulan açıklamalar kapsamında Mahkemenin olduğu, davacının iddiası ile 19.10.2021 tarihinde bildirimde ve soyut yöntemle ispatın yeterli bulunduğu kabul edilerek hesaplama yapıldığında, 4.000 TL miktarın ödeme tarihi itibariye 5.413,66 TL olduğu, faiz ile birlikte davacı eline geçen miktarın 4.091,00 TL olup, faiz ile karşılanmayan nitelikte paranın alım gücündeki düşmenin 1.322,66 TL olduğu, ” şeklinde rapor sunulmuştur. Aşkın (munzam) zararın ispatına ilişkin yükümlülük, bu zararın varlığını iddia eden alacaklının üzerindedir. Bu bağlamda aşkın (munzam) zarar alacaklısı, 6098 sayılı Kanun’un 122 nci maddesine dayalı olarak tazminat talebinde bulunabilmesi için öncelikle kaynağı ne olursa olsun evvela bir alacağı olduğunu, borçlunun temerrütte bulunduğunu, illiyet bağını ve bu alacağını tahsil edememesinden veya geç ödeme yapılmasından doğan ve duruma göre malvarlığında azalma veya engellenen kazançlardan oluşan zararını kanıtlamak durumundadır. Aşkın (munzam) zararın talebinde varlığı iddia olunan zararın, yine alacaklı tarafından yasal ispat vasıtalarıyla somut, inanılır ve açık bir biçimde ispatlaması gerekir. Başka bir anlatımla, alacaklı tarafça aşkın (munzam) zarar olgusu, 6100 sayılı Kanun’un 194 üncü maddesi gereğince ispata elverişli şekilde somutlaştırılarak ileri sürülen iddianın ispatı için gerekli tüm deliller somut olarak ortaya konulmalıdır. Bu itibarla salt ülkenin ve piyasanın içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan olan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı olarak ileri sürülen aşkın (munzam) zarar talebi, alacaklının bu sebeple zarara uğradığını açık ve somut bir biçimde iddia ve ispat etmediği müddetçe, 6098 sayılı Kanun’un 122 nci maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın kanıtı olarak ileri sürülemez ve anılan şartlar sebebiyle ortaya çıkan olumsuzluklar alacaklı zararı olarak kabul edilemez. Dolayısıyla 6098 sayılı Kanun’un 122 nci maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekir. Başka bir anlatımla yüksek enflasyon, dolar kurundaki artış, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, davacıyı ispat yükünden kurtarmayacağı gibi herhangi bir ispat kolaylığı da sağlamaz. Bu kapsamda ülkenin içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan hareketle ileri sürülen soyut ve varsayıma dayalı zarar iddiaları hükme esas alınamaz. Davacı, dava dilekçesi ile zararın geç tahsil etmesi nedeniyle paranın enflasyon karşısında eridiğini ileri sürmüş olup, somut bir maddi zarara uğradığını ileri sürmemiş ve parasını geç tahsil ettiği için temerrüt faizini aşan somut bir maddi zarara uğradığını ispat edememiştir. ——— Sayılı, 16/03/2023 Tarihli Kararı,————Sayılı, 15/02/2023 Tarihli Kararında da belirtildiği üzere davacının zararını somut olarak ispat etmesi gerektiği, soyut yönteme dayalı olarak munzam zarar talebinde bulunulamayacağı kanaati ile davanın reddi yolunda aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar harcı 269,85-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 189,15-TL harcın, davacı taraftan tahsili ile hazineye irat kaydı yapılmasına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 500,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
7-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ———- bütçesinden ödenen 1.600,00-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda miktar itibari ile kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 07/11/2023