Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/666 E. 2023/679 K. 12.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/666 Esas
KARAR NO: 2023/679
DAVA: İ tirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 19/09/2022
KARAR TARİHİ: 12/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

Davacı vekili dava dilekçesinde ; müvekkilinin davalıdan olan alacağına ilişkin ——— Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatmış ve borçlu bu takibe hukuka aykırı olarak itiraz etmiş ve İtiraz üzerine takip durmuş olup, Borçlunun itirazında haksız olup itiraz kötü niyetli olduğunu, müvekkili şirketin yıllarca her türlü şeker ve şekerli mamullerin, sakız, bisküvi ile çikolata ve çikolatalı mamullerin, gofret gibi gıda maddeleri ile bunların ham ve yardımcı maddelerinin toptan ve perakende alım satımı, ithalat ve ihracatını yapmakta olduğunu, davalı şirket ile aralarında da dosyaya sundukları faturalarda da görüldüğü üzere belirli mamullerin satışının yapılmasına yönelik şifahen bir anlaşma yapılmış, Yapılan anlaşma üzerine davacı müvekkil, üzerine düşen tüm edimleri gereği gibi yerine getirmiş ve sipariş edilen ürünleri eksiksiz biçimde ve vaktinde davalı şirkete teslim etmiş olduğunu, müvekkili şirket teslimi gerçekleşen ürünlere ilişkin teslim gününde derhal ticari e-fatura düzenlemiş ve düzenlenen bu ticari e-faturalar sistem üzerinden davalının sisteminde de
görünmüş, müvekkili tarafından düzenlemiş olan bu faturalara ilişkin davalı tarafından iade gerçekleşmemiş, Taraflar arasındaki cari hesaba bakıldığında da bu cari hesabın müvekkil
şirket tarafından düzenlenen e-faturalar ile birbirini destekler olduğu görüleceğini, buna rağmen ürünleri alan davalı şirket gerekli hiçbir ödemeyi gerçekleştirmemiş ve müvekkili
şirketi mağdur etmiş olup, Nitekim her iki tarafın tacir olması sebebiyle tuttuğu ticari defterler incelendiğinde bu iddialarının mahkeme nezdinde ispatlanmış olacağını,
müvekkili firma her ne kadar malların teslim edildiğine dair irsaliye senedi almamış olsa da müvekkili tarafından kesilen faturayla birlikte borçlu tarafın ticari defter kayıtları malın teslim
edildiğine dair bir delil oluşturacağını, Davacı yüklenici tarafından işin yapılıp teslim edildiğine dair sevk irsaliyesi ibraz edilmemiş ve bu konuda davalı yana yemin teklif edilmeyeceği belirtilmiş ise de, davalı iş sahibi davacı yüklenicinin düzenleyip gönderdiği 26.5.1999 tarihli faturayı iade etmemiş, benimseyerek yevmiye defterine kaydetmiş olup kendi kayıtlarına göre davacıya bu fatura bedeli kadar borçlu gözükmekte olduğunu bildirdiğinden bahisle davalı borçlunun ———– Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin aynen devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

DAVAIL VEKİLİNİN CEVAP DİLEKÇESİNDE;

Müvekkilinin belirtilen kadar borcu bulunmamakta olup, Aralarında ki cari ilişki uyarınca borç miktarının icra takibinde belirtilen kadar olmadığını, Taraflar arasında mutabakat sağlanmamış olduğundan, müvekkilinin borcunun net olmadığını, Davacı da bu nedenle kısmi dava açmış olup, alacağın likit ve muayyen olmadığının aşikar olduğunu, davacının ekte sunduğu fatura içeriğinde ürünler müvekkiline teslim edilmemiş, müvekkili çalışanlarının da böyle bir ürün teslim almış olmadıklarını, tarafların ticari defterleri ve vergi dairesinden celp edilecek BA BS ve diğer kayıtlar incelendiğinde, cari hesap ekstresinde davacının iddia ettiği faturaların bulunmamakta olduklarını, Herhangi bir teslim tesellüm belgesi olmadığı gibi irsaliyeli olduğu iddia edilen faturalarda teslim alanın imzasının da bulunmamakta olduğunu beyanla davanın reddini talep etmiştir.

İNCELEME ve GEREKÇE:

Dava hukuki niteliği itibariyle, ——- E sayılı icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67. maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır. Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez. İtirazın iptali istemine konu, ———- E. sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde bulunduğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği; borçlu vekili tarafından borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği, huzurdaki davanın yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporu ile davacı Şirketin 12.064,75 TL asıl ve 313,60 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 12.378,35 TL alacak talebi üzerinden harçlandırmak suretiyle İtirazın İptali istemi ile davalı şirket aleyhine ikame etmiş olduğu işbu itirazın iptali davasında; davacı şirketin, davalı şirketten takip tarihi itibarıyla, mal satış faturalarına dayalı açık ———– kaynaklanan 14.064,73 TL asıl alacak bakiyesinin mevcut bulunduğu tespit edilmekle, Davacı Şirketin işbu davanın dayandığı takipte, takibine devam edebileceği asıl alacağının, taleple bağlılık gereği talebi gibi 12.064,75 TL asıl alacak olabileceği, davacı şirketin takip öncesine ilişkin 313,60 TL İşlemiş Faiz Talebinin mahkemece değerlendirilebileceği sonuç ve kanaati bildirilmiştir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 222/3. Maddesinde ” İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.” hükmü düzenlenmiştir.Somut olayda davalı tarafın, usulüne uygun tebligata rağmen ticari defterlerini incelenmek üzere sunmadığı, davacı tarafın ticari defterlerini incelenmek üzere sunduğu ve davacı tarafın defterlerine göre davacının davalıdan 14.064,73 TL asıl alacak bakiyesinin mevcut bulunduğu tespit edilmekle, Davacı Şirketin işbu davanın dayandığı takipte, takibine devam edebileceği asıl Alacağının taleple bağlılık gereği talebi gibi 12.064,75 TL asıl alacak olabileceği, HMK 222/3. Maddesinde ” İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.” hükmünün düzenlediği, hüküm doğrultusunda davalı tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi durumunda davacı yanın ticari defterlerinin lehine delil olacağı değerlendirilmiştir.——— sayılı 4.11.2019 tarihli ilamında da açıklandığı üzere davalı, davaya dayanak faturaya ilişkin beyanname vermekle malları teslim almış sayılacaktır. Vergi dairesinden celp edilen BA/BS formlarının tetkikinde davalının davacı tarafından kesilen dava konusu faturaları vergi dairesine bildirmiştir. Buna göre davalının malları teslim aldığı,teslim aldığı malların da bedelini ödemekle yükümlü olduğunun kabulü gerekeceği bilirkişi raporuyla davalı tarafından yapılan ödemeler sonucu kalan takibe konu asıl alacak üzerinden takibin devamına karar vermek gerekmiştir.Dosya kapsamında davalıyı temerrüde düşürücü bir ihtar bulunmamaktadır. Takip öncesi temerrüt faizi talep edilebilmesi için davalının TBK. 117 (eski TBK. 101) maddesi uyarınca temerrüt ihtarnamesi ile temerrüde düşürülmesi ya da borcun ödeneceği günün tarafların anlaşmasıyla kesin olarak belirlenmesi (TBK. m. 117/2) şarttır. Takibe kadar işlemiş faize yönelik talep bulunmakla temerrüde düşürücü ihtar bulunmadığından işlemiş faiz talebinin reddine karar verilmitir. Davacı tarafın talebiyle bağlı kalınarak bilirkişi raporu da hükme esas alınarak 12.064,75 TL asıl alacak üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.İcra ve İflas Kanununun 67.maddesinin 2.fıkrası gereğince, icra tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Takip talebi ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde alacak likit olduğu anlaşılmakla asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalının tahsiline ilişkin talebin kabulüne karar verilmiştir.

H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-Davanın kısmen KABULÜ ile; ——– Esas sayılı takip dosyasına davalının yaptığı itirazın 12.064,75 TL asıl alacak yönünden iptali ile işlemiş faiz talebinin reddine
2-Alacak likit olduğundan kabulüne karar verilen asıl alacak miktarının %20’si oranında hesaplanacak icra inkar tazminatının davalı karşı davacıdan alınarak davacıya ödenmesine,
3-Alınması gerekli karar ve ilam harcı olan 824,14 TL’nin dava açılırken davacı tarafça peşin olarak yatırılan 80,70 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 743,44 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 80,70 TL başvurma harcı, 80,70 TL peşin harç olmak üzere toplam 161,40 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 2.000,00 TL bilirkişi ücreti, 89,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.089,00 TL yargılama giderinin davada haklı çıktığı %97,47 oranında olmak üzere 2.036,15 TL sinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen kısım için karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ ye göre belirlenen 12.064,74 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
8-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen kısım için karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ ye göre belirlenen 313,60 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
9-Suçüstü ödeneğinden karşılanan 1.560,00 TL arabuluculuk ücretinin haklılık oranı gözetilerek 1.520,53 TL sinin davacıdan, 39,47 TL sinin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
10-Kararın kesinleşmesi halinde kullanılmayan gider avansının ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda, miktar itibari ile kesin olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.12/10/2023