Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/483 E. 2022/655 K. 05.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/483
KARAR NO:2022/655

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 08/07/2020
KARAR TARİHİ:05/10/2022
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin,—–uyruklu davalılardan— tek ortaklı olarak göründüğü davalı —kurucu ortakları olduklarını, müvekkillerinin, uzun yıllardan beridir ortağı oldukları ancak çoğunluk pay sahibi/sahipleri ortakların yaklaşımı nedeniyle yabancılaştırıldıkları şirketin ekonomik ve mali durumu, egemenlik ilişkileri, çoğunluğu oluşturan ve şirkete hâkim olan pay sahiplerinin elde ettiği menfaatlerin tam olarak anlaşılması ve bu yolla haklarını bilinçli olarak kullanmaları amacıyla her ne kadar bilgi alma ve inceleme talebinde bulunmuşsalar da söz konusu taleplerine müspet bir karşılık bulamadıklarını, şirketle ilgili kendilerine bilgi verilmemesi üzerine, davalı şirketin —-tarihinde inceleyen müvekkillerinin, kurucu ortak ve rüçhan hakkı sahibi oldukları davalı—-hisse verilmek suretiyle şirkete ortak yapıldığı, yine müyekkillerin hazır bulunmadığı —- tarihli Genel Kurul Toplantısında ise sermaye artışı kararı alındığı, sermaye artışından sonra yeni ortak — sermaye artışından kaynaklı hisselerin tamamını almak suretiyle ortaklıktaki hissesini —-kadar artırdığının tespiti yapıldığını, her iki genel kurul toplantısında tanzim edilen —- cetvellerinin, müvekkillerinin hazır bulunmuş gibi tanzim edilse de müvekkillerinin söz konusu genel kurul toplantılarında bulunmadığını, —– cetvellerindeki imzalar ile genel kurul kararları altındaki imzaların müvekkillerine ait olmadığını, müvekkillerinin hazır bulunmadığı genel kurul toplantılarına ilişkin evrakların, iradeleri dışında gayri resmi şekilde tanzim edildiğini, —- tarihli genel kurul toplantısma ilişkin —- cetvelinde, şirket sermayesinin tamamını temsil eden ortaklar arasında müvekkillerinin bulunmayışı da dikkate alındığında, nama yazılı hisse senetlerinin de sahte imza kullanılmak suretiyle gayri resmi şekilde devredilmiş olduğu tespitinin yapıldığını, müvekkillerinin bulunmadıkları halde, toplantıda varmış gibi gerçeğe aykırı şekilde —— cetveli tanzim edilen — tarihli Genel Kurul Toplantısında, ortaklık dışından —hisse verilmek suretiyle — ortak yapıldığını, yine sermayenin arttırılması kararı alınan — tarihli Genel Kurul Toplantısında ise sadece sermayenin artırılması kararı ile yetinilmemesi, ayrıca artırılmasına karar verilen sermaye miktarının tamamına, sadece yeni ortak — tarafından iştirak edilmesi; 6762 Sayılı TTK’nun 394. (6102 Sayılı TTK’nun 461) maddesinde belirtilen “artırma kararında aksine hüküm olmadıkça her ortağın sermayesi nispetinde esas sermayenin artırılmasına iştirak etmeyi isteme hakkına sahip olduğu” şeklindeki yasal hükümlere açık bir aykırılık oluşturduğunu, davalı şirketin, sermayenin arttırılması kararı alınan ancak müvekkillerinin hazır bulunmadığı genel kurul toplantısı sonrasında, müvekkillerine, “sermayenin arttırılmasına katılma hakkını” kullanabilme olanağı da sağlamadığını, müvekkillerinin bu konudaki haklarının, yasal rüçhan hakkı niteliğinde olup, onların yokluğunda bu haklarının ortadan kaldırılmasının da mümkün olmadığını, müvekkillerinin hazır bulunmadığı bir toplantıda sermaye artırımı dışında rüçhan haklarını da etkileyecek nitelikte karar alınmış olmasının Kanun’un tanıdığı hakkı ortadan kaldırıcı nitelikte bir karar olduğundan, müvekkillerinin, esas sermaye artırımı ile somut ve tek yanlı olarak kullanılabileceği yeni pay alma hakkı hukuka aykırı olarak ihlal edilmiş bulunduğunu, esas sermayenin bir parçası ve aynı zamanda ortaklık sıfatını ifade eden nama yazılı hisselerinin iradeleri dışında gayri resmi şekilde devredildiği tespitini yapan müvekkillerinin,—- yevmiye nolu ihtarnamesi ile davalı şirkette haiz oldukları hisselere tekabül eden ancak bugüne kadar ödenmeyen kar paylarının yasal faizi ile birlikte ödenmesini talep ettiklerini, davalı şirketin ise cevaben gönderdiği —-yevmiye nolu ihtarnamesinde özetle, davacı müvekkillerinin taleplerinn hukuki bir dayanağı olmadığından bahisle kabul etmedikterini ifade ettiklerini, haricen yaptıkları araştırmada davacı müvekkillerinin şirket hisselerinin — tarihleri arasındaki ara dönemde iradeleri dışında sahte imza kullanılmak suretiyle el değiştirildiğinin tespiti üzerine, söz konusu hisse devrinin mutlak butlanla hükümsüz ve geçersiz olduğunun tespitine ilişkin olarak—-. sayılı dosyasında Tespit Davası açıldığını, davalı şirket kayıtları incelendiğinde, şirket ortaklarını temsilen şirket genel kurul toplantılarında bulunan ve oy kullanan kişiler adına noter onaylı vekâletname ibraz edildiğini, davacı—-temsil ettiğini gösterir —onaylı hiçbir vekâletnamesi olmayan davacı müvekkili—– tarihli şirket genel kurul toplantısında bulunmadığını, toplantı tutanağını imzalamadığını beyan ederek; davacıların hissesine tekabül eden ancak bugüne kadar ödenmeyen kar payını, faizi ile birlikte fazlayı talep ve dava hakkı saklı kalmak üzere, davalı firmanın — tarihli Genel Kurul Toplantısının, İşbu genel kurul toplantısında alınan kararların, —- tarihli Genel kurul Toplantı Tutanağının mutlak butlan nedeniyle geçersiz ve hükümsüz olduğunun tespitini yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Genel kurul kararlarının butlanına ilişkin ikame edilen davanın muhatabının ilgili şirket olduğunu, davanın, Şirket ile birlikte —- yöneltilmesi hatalı olduğunu, bu sebeple huzurdaki davanın müvekkilleri —- bakımından pasif husumet yokluğu sebebiyle reddedilmesi gerektiğini, dava konusu genel kurul toplantısının üzerinden— yıl geçtiğini, davacı tarafından dava dilekçesinde kar payına ilişkin. saklı tutulduğu ifade edilen taleplerin zamanaşımına uğradığını, genel kurul kararlarının iptali için kanunda — aylık hak düşürücü süre düzenlenmiş olup davacıların süresinde bu davayı açmadıklarını, diğer yandan, davacıların butlan sebebi olarak göstermiş olduğu gerekçeler hiçbir şekilde söz konusu genel kurul kararının butlanını gerektirmemekte olup 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun fesih davası ve sermaye artırımlarını düzenleyen 456 ve 353 maddeleri uyarınca da genel kurul kararının iptali — aylık hak düşürücü süreye tabi olduğunu, bu davanın— aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, genel kurul kararı tescil edildiğini, tescilin düzeltici etkisi nedeniyle de davanın reddi gerektiğini, davacıların şirkete yabancılaştırıldığı iddiasının hiçbir dayanağı olmadığını, davacı tarafların—vatandaşı olduğunu, davalı —-vatandaşı olmadığını, hisselerin devri tarihinde yürürlükte olan— ortak olabilmesi için — nezdinde izin alması gerektiğini ve söz konusu izinlerin resmi olarak şirket yönetimi tarafından alındığını, bu izinlerin alındığı tarih itibariyle davacıların hem şirket ortağı hem de şirket yöneticisi olduğunu, şirketin yöneticisi ve ortağı olan — vatandaşı olan davacıların —-vatandaşı olmayan ve ortak olması resmi izinlerin alınmasına bağlı olan — tarafından şirkete yabancılaştırıldığının iddia edilmesinin hayatın olağan akışına, gerçeklere, usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacıların —-yıllık uzun süreçte bilgi alma talebinde bulunduklarına dair en küçük bir delil sunmadıklarını, davacıların—-yıl sonra Genel Kurül kararlarının butlan’ını iddia etmelerinin Türk Medeni Kanunu madde 2 de düzenlenen dürüstlük kuralına da aykırılık teşkil ettiğini, davacıların hükümsüzlüğünü talep ettikleri— tarihli genel kurul toplantısı davacılardan —-yetkilendirmek suretiyle katılımı ile gerçekleştirildiğini, buna ek olarak bu toplantıda —- de hazır bulunduğunu ve toplantı tutanağını imzalayarak onayladığını, kaldı ki toplantı gündem tutanağında dahi davacı — imzasının yer aldığını, yine, genel kurul toplantısına ilişkin evrakların davacı— imzası ile—sunulduğunu, tescil ve ilanı talep olunduğunu, davacılar tarafından iptali talep edilen — tarihli Genel Kurul Toplantı gündeminin incelenmesi halinde; bu gündemin davacı—tarafından imzalandığı ve gündem maddelerinin içerisinde — ortaklığının görüşüleceği ve yeni yönetim kurulunun seçileceği hususlarının da yer aldığının açıkça görüleceğini, davacıların hazır bulunmadıklarını iddia ettikleri hisse devrine ilişkin —- tarihli genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyesi olarak seçildiklerini ve bu toplantıdan bir gün sonra, —- tarihinde yapılan yönetim kurulu toplantısına katıldıklarını, aynı yönetim kurulu toplantısında alınan karar doğrultusunda —-dava konusu şirketin yönetim kurulu başkanı seçildiğini ve münferiden şirketi temsil ve ilzama yetkilendirildiğini, davacıların da imzasının yer aldığı tarihli yönetim kurulu kararı ile müvekkili —- şirket hissedarı olduğu ve bu hisselerin pay defterine işlendiğinin tutanak altına alındığını, davacı —- yönetim kurulu başkanlığından istifa etmek suretiyle şirketi temsil ve ilzam yetkisini kendi arzusuyla bıraktığını, —yönetim kurulu başkanı seçildiğini, o tarihte yürürlükte bulunan 6762 sayılı ticaret kanununa göre yönetim kurulu üyelerinin göreve başlamalarının — şirkette pay sahibi olmalarına bağlı olduğunu, davacıların şirket hissedarlığının, hisselerini müvekkili—- satmak suretiyle devretmeleri neticesinde sona erdiğini beyan ederek haksız ve hukuka aykırı işbu davanın öncelikle usulden reddine, haksız ve hukuka aykırı davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir—tarih, — esas sayılı dosyalarının mahkememizin — esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiş, mahkememizin —- esas sayılı dosyasında ise yargılamanın daha sağlıklı yürütülebilmesi açısından mahkememiz dosyası ile birleşen —- Asliye Ticaret Mahkemesi’nin —- esas sayılı dosyasının HMK’nın 167. Maddesi uyarınca tefrik edilmesine karar verilmiş, dolayısıyla işbu dosya Mahkememizin —-esas sırasına kayıt edilmiştir.
Dava; —- tarihinde yapılan Genel Kurul toplantısında alınan kararların mutlak butlan nedeniyle geçersiz ve hükümsüz olduğunun tespiti istemine ilişkindir.Dava konusu edilen genel kurul kararının tarihi itibariyle uygulanması gereken 6762 sayılı TTK’nın 381. maddesi hükmüne göre; kanun ve esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren— aylık hak düşürücü süre içerisinde iptal davası açılabilir. Kararın yoklukla malul olduğu hallerde ise iptal davası herhangi bir süreye tabi olmaksızın açılabilecektir.Ancak dava konusu karar batıl olsa da, butlan iddiasının ileri sürülmesi TMK’nın 2. maddesindeki dürüstlük kuralına aykırı ve hakkın kötüye kullanımı niteliğinde kabul edildiği takdirde, artık kararın hükümsüzlüğüne karar verilemeyeceği kabul edilmektedir. Nitekim Yargıtay—Hukuk Dairesinin—esas—-karar sayılı ilamında; “genel kurul kararının butlanın ileri sürülmesi herhangi bir süreye tabi olmamakla birlikte, butlana ilişkin tespit talebinin maksatlı, gayrımeşru ve icapsız olarak geciktirilmesi, örneğin bir kararın uygulanmasına ve bu uygulamanın sonuçlarına yıllarca, itirazsız rıza ve tahammül gösterilip de, sonradan butlanının ileri sürülmesi ve bir kimsenin kararın butlanını eskiden beri bilmesine rağmen buna menfaati icabı ses çıkarmayıp da ancak hesaplayamadığı sonuçlarını gördükten sonra kararın butlanının tespitini dava etmesinin hakkın kötüye kullanılması olarak nitelendirilmesi gerektiği, doktrinde de, ortaklık dahil hiç kimsenin zararı sözkonusu olmaksızın uygulanmış olan batıl bir kararın sonradan butlanının ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması olarak nitelendiği gibi, etkisi ve önemi genellikle oldukça kısa bir süre devam eden bilanço, kar ve zarar hesabı kararının butlanının uzunca bir süre geçtikten sonra ileri sürülmesinin de çok defa hakkın kötüye kullanılması niteliği taşıyacağına da işaret edildiği —-belirtilmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Dürüst davranma” başlıklı 2. maddesinde; “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre dürüstlük kuralı; herkesin uyması gerekli olan genel ve objektif bir davranış kuralı olup, düzenleme altına alınan dürüst davranma kuralına aykırılık teşkil edilmeyeceğinden de şüphe duyulmamalıdır. Davacıların imzalarını inkar ettikleri — tarihli toplantıda alınan kararlardan haberdar olmaması hayatın olağan akışına aykırıdır. Dava tarihinin —- olduğu da dikkate alındığında, söz konusu genel kurul kararlarına karşı uzun yıllar sessiz kalan davacıların, yaklaşık —- yıl sonra kararların hükümsüzlüğünü ileri sürmeleri bu bakımdan hakkın kötüye kullanılması niteliğindedir. Davacılar dava dilekçesinde — tarihli toplantıda alınan kararlardan, davalı şirketin —-tarihinde incelemeleri neticesinde haberdar olduklarını iddia etmişseler de, aynı dava dilekçesinde dava konusu genel kurul toplantısında hisse devri yapılan davalı davalı — kendilerinin teyzesinin oğlu olduğunu beyan ettikleri ve ayrıca davalı—- kendilerinin yönetim kurulu başkanlığı da yaptığı firmaya ortak olduktan sonra davacıları şirket yönetiminde etkisizleştirmeye çalıştırdığı iddialarında bulunmak suretiyle davalının şirket hissedarı olduğunu bildikleri anlaşılmış olup, davacıların—tarihli Genel Kurul Toplantısından ve bu toplantıda alınan kararlardan — tarihinde haberdar olduklarının iddia edilmesi, taraflar arasındaki akrabalık ilişkisi de gözetildiğinde hayatın olağan akışına açıkça aykırıdır.Bunun yanı sıra 6102 sayılı TTK’nın 445 ve 446. maddelerinde; toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten, toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri, yönetim kurulu ile kararların yerine getirilmesi kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa, yönetim kurulu üyelerinden her birinin kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine iptal davası açabileceği belirtilmiştir.Aynı yasanın 447. maddesine göre ise; genel kurulun, pay sahibinin genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran, — şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan kararları batıldır.
Bilindiği üzere genel kurul kararının iptali davasında, kararın iptalini talep eden ortağın ortaklık sıfatının bulunması ve dava süresince de devam etmesi gerekir. Uygulamada husumet olarak tanımlanan bu yetkinin, tüm dava sürecinde davacı üzerinde bulunması gerekmektedir. Dava açan kişinin ortaklık sıfatı mevcut değilse veya yargılama sırasında sona erecek olursa, artık davayı takip ve sonuçlandırmakta hukuki menfaati de kalmaz. Bu kapsamda davacıların dava tarihi itibariyle davalı şirkette pay sahibi olmadıkları düşünüldüğünde işbu dava bakımından aktif husumet ehliyetlerinin mevcut olmadığı da ortadadır.
Şirket genel kurul kararları hakkında açılacak davalarda şirketin hasım gösterilmesi gerekir. Bu davalarda, davanın şirket ortağı veya şirket müdürüne yöneltilmesi mümkün değildir. Eldeki davada da şirketin yanında davanın yöneltildiği davalılar —pasif husumeti bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu davalılar aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeni ile reddine, davalı şirket aleyhine açılan davanın ise yukarıda izah edilen nedenlerle hakkın kötüye kullanılması niteliğinde görüldüğünden reddine dair karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur.
HÜKÜM (Yukarıda açıklanan nedenlerle):
1-)Davalılar — aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeni ile REDDİNE,
2-)Davalı—aleyhine açılan davanın REDDİNE,
3-)Harçlar kanunu uyarınca alınması gereken — harçtan peşin yatırılan toplam — hacın mahsubu ile bakiye —harcın davacılardan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-)Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
5-)Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca belirlenen—vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılara verilmesine,
6-)Davacılar tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı HMK md. 333 uyarınca karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
7-)Davalılar tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı HMK md. 333 uyarınca karar kesinleştiğinde davalıya iadesine,Dair; davacılar vekilleri ile davalılar vekilinin yüzüne gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren —hafta içinde —Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.