Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/471 E. 2022/824 K. 30.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/471 Esas
KARAR NO : 2022/824

DAVA : Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/07/2022
KARAR TARİHİ : 30/11/2022

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin farklı tarihlerde ve ———– hisse senedi aldığını, müvekkilinin hisse senedini aldıktan sonra,—- Piyasası Kurulu’nun —- tarih ve —sayılı kararı ile onaylanan sermaye azaltımı ile eş anlı gerçekleştirilen sermaye artırımından —- tarihinde —— edilen izahnamenin ( 27.2 nolu “Halka Arzın Gerekçesi ve Halka Arz Gelirlerinin Kullanım Yerleri” başlıklı bölümündeki açıklamalara göre, şirket elde edilecek—- maruz kaldığı döviz borçlarının kapatılmasına,—– yatırımlarının yapılmasına, (Ihracatı destekliyecek —— pazarla oluşturacak) —- olmayan) İşletme sermayesinin güçlendirilerek üretim maliyetlerinin düşürülmesine ve satın alma politikalarının revize edilmesine, “karar verildiğini bildirdiğini, müvekkilinin yatırım yaptığı şirketin büyüme hedefinde olduğunu —– açıklamalarından görüp, bedelli sermaye artışına katılım sağladığını, ancak şirket, sermaye azaltımı ile eş anlı gerçekleştirilen sermaye artırımından elde edilen gelirin 249’una tekamül eden —– tarihinde kamuya —-raporunda ve ———– bölümündeki açıklamaların aksine—–paylarının devralınmasında kullandığını, ayrıca şirketin, —– özel durum açıklamasında —– tutarındaki kısmı için kredi kullanılacağı belirtilmiş olmasına rağmen, —-tarihinde gerçekleştirilen ödemenin 31.000.000-TL tutarındaki kısmının —– gelirlerinden karşılanmış olması yönündeki değişiklik hakkında kamuya açıklama yapmadığını, bu sebeplerle şirket’e, 29.04.2021 Tarihinde — tarafından idari para cezaları uygulandığını, şirketin bu cezalar nedeniyle ciddi maddi zarara uğradığını, şirket yetkilileri tarafından yapılan hukuka aykırı işlemlerle yatırımcıların büyük zarara uğratıldığını, müvekkilinin de onlardan birisi olduğunu, söz konusu bedelliden toplanan parayı şirket eğer ki izahnamede belirtilen döviz borçlarının kapanması, yatırım yapılması, maliyet düşümü ve satın alma politikalarının —edilmesi için kullansaydı daha güçlü bir sermaye ile çok daha değerli bir şirket olacağını, ancak şirket yetkililerin bedelliden topladığı parayı hiçbir açıklama yapmadan —– kullandığını ve şirket’in değerinin düşmesine sebep olduğunu, bu kapsamda TTK m.553 kapsamında işbu davayı açma zorunluluğunun hasıl olduğunu tüm bu nedenlerle müvekkilinin zararının bilirkişi maharetiyle tespit edilmesi ve devamında haklı davanın kabulü ile ile HMK m.107 kapsamında fazlaya dair talep ve dava hakları saklı katmak üzere şimdilik 2000 TL’nin dava tarihinden itibaren reeskont avans faiziyle birlikte davalılardan tahsiline ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun tali olduğunu, tazminat talebi ihraççıya yöneltilmeden yönetim kurulu üyelerine yönetilemeyeceğini, SPK m. 32/6 uyarınca, kamuyu aydınlatma belgelerinden doğan tazminat talebi, zararın meydana geldiği tarihten itibaren altı ay içinde zamanaşımına uğrayacağını, davacı tarafın şirket yöneticilerinin kusurları sebebiyle zarara uğradığını ispatlayamamakta olduğunu tüm bu nedenlerle haksız ve mesnetsiz davanın ve davacının tüm taleplerinin külliyen reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce; —- dava dışı —–cezasına ilişkin tüm belge ve evrakları ve ————— kuruluşundan itibaren —– kayıtları ayrı ayrı celp edilerek incelenmiştir.
Dava, —- yöneticisinin sorumluluğu kapsamında oluşan zararın tazmini istemine ilişkindir.
— ilişkin hukuki sorumluluk hükümleri, TTK’nın ikinci kitabının dördüncü kısmının sonunda, onbirinci bölümde m. ——arasında toplu olarak düzenlenmiş ve m. — halleri altı başlık altında toplanmış bulunmaktadır. Sorumluluk hallerinin özel olarak sayıldığı başlıklarda, sorumluluğun konusu, sorumlular ve sorumluluk şartları ile sorumluluğun hukuki sonucu gösterilmiştir. Böylece, TTK m. 555 ilâ 561 de düzenlenen ve ortak hüküm niteliği taşıyan, şirketin zararına, müteselsil sorumluluğa, ibraya, zamanaşımına ve yetkili mahkemeye ilişkin hükümlerin de limited şirkette uygulanmasına imkan verilmiştir.
Müdürlerin hukuki sorumluluğu esas itibariyle TTK’nun 553 üncü maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde organa özgü sorumluluğu, müdürlerin, yöneticilerin, tasfiye memurlarının sorumluluğu yanında, kurucuların sorumluluğunu da içerecek şekilde hüküm altına almıştır.
Bilindiği gibi; Yasa ve ana sözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri gereği gibi yerine getirmeyen şirket yöneticileri bu yüzden oluşan zararlar nedeniyle ortaklığa, ortaklara ve ortaklık alacaklılarına karşı sorumludur. Yönetici aleyhine açılacak sorumluluk davasında asıl dava hakkı ortaklığa ait olup, böyle bir davanın açılabilmesi genel kurulun bu yönde bir karar alması koşuluna bağlıdır. Ancak, zarar gören ortakların da yöneticiler aleyhine dava açma hakkı bulunmaktadır. Ortak tarafından açılacak dava, ortaklığın dava açabilmesi için alınması gerekli genel kurul kararına bağlı da değildir. Ortakların dava açma hakkı da doğrudan doğruya zarar ve dolaylı zarar durumuna göre değişiklik gösterir.
Bu nedenle, ortağın doğrudan zararı ile dolaylı zararın açıklanması gerekmektedir.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanununda çokça tartışılan doğrudan zarar ve dolaylı zarar kavramlarına 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda yer verilmemiştir. Ancak yeni Kanunda da şirkete, pay sahiplerine ve alacaklılara uğradıkları zararlar için dava açma hakkı tanınmıştır. Bu kişiler, uğradıkları doğrudan zararların tazmini için kusurlu yönetim kurulu üyelerine yönelebilirler. Ayrıca şirketin uğradığı zararlardan yansıma yoluyla zarar gören yani dolaylı zarara uğrayan pay sahibi ve alacaklılar da belli koşullarda sorumluluk davası açabilirler (TTK 553, 556).
Doğrudan ve dolaylı zararlar, yönetim kurulu üyelerine karşı açılacak sorumluluk davasında pay sahipleri ve alacaklılar bakımından önemli kavramlardır. Yönetim kurulu üyelerinin kusurlu davranışlarının şirketin, pay sahibinin veya alacaklının alanında doğrudan yol açtığı zararlara doğrudan zarar denir. Yönetim kurulu üyelerinin kusurlu davranışlarının şirketin malvarlığına zarar verdiği ve bu zararın pay sahiplerini veya alacaklıları etkilediği zararlara da dolaylı zarar denir.
Somut olayda öncelikle, söz konusu talebin davacının doğrudan mı yoksa dolaylı zararını mı oluşturduğu hususunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Doğrudan ve dolaylı zarar —–hukukunda sorumluluk çerçevesinde, ortağın veya alacaklının doğrudan kendi malvarlığında mı, yoksa şirketin zararı dolayısıyla “yansıma” bir zarara mı maruz kaldığı sorusunu cevaplamaya yarar. —- yalnızca ortakların ve alacaklıların zararı halinde kullanılır, zira sorumluluk hükümleri çerçevesinde —– yalnızca doğrudan zarara uğrayabilir, ortaklar ve alacaklılar bakımından ise hem doğrudan hem de dolaylı zarar söz konusu olabilir.
Doğrudan doğruya zarar, şirket ortaklarının ve alacaklıların yönetim kurulu üyelerinin fiilleri sonucunda şirketin zararından bağımsız olarak uğradıkları zarardır. Şirketin ortakları ve alacaklıları, ortaklık zarar görmeden de bir zarara uğrayabilirler. İşte ortaklık malvarlığında herhangi bir azalma meydana gelmeden ortağın ve alacaklının malvarlığında meydana gelen azalmaya anonim şirketler hukukunda doğrudan zarar denilmekte ve bu durumda pay sahibine hükmedilecek tazminatın kendisine ödenmesi talebiyle dava açma imkanı tanınmaktadır. Ortakların veya alacaklıların doğrudan doğruya zararı, —— üyelerinin fiilleri sonucunda bu kimselerin—— hususi haklarının ihlali şeklinde ortaya çıkar. Ortakların ve alacaklıların doğrudan zararına ilişkin olarak başlıca şu örnekler verilebilir: Sermaye artırımında ortağın rüçhan hakkının kullanımının engellenmesi, ortağa payına uygun temettü ödenmemesi, —– katılmasına veya toplantıda oy kullanmasına haksız yere engel olunması, hazırlanan yanlış bilançoya istinaden ortağın hisselerini satması veya yeni hisse senedi alarak zarara uğraması, alacaklının yanlış bilgiye dayanarak şirkete kredi açması. Alacaklıların ve ortakların doğrudan zarar görmeleri nedeniyle uğradıkları zararın tazminini talep etmeleri, genel hukuk prensibi olan sorumluluğun bir sonucudur. Doğrudan doğruya uğranılan zararlardan dolayı açılacak davalarda ortaklar ve alacaklılar tazminatın kendilerine verilmesini talep edebilirler. Birden fazla pay sahibi veya alacaklı aynı fiille zarara uğramış olsalar dahi talep edilebilecek tutar bizzat uğradıkları zarar ile sınırlıdır. Aslında ortakların ve alacaklıların doğrudan—– —- davası olmayıp şirketin haksız fiilini teşkil eder. O nedenle bu davalarda ——dava ehliyeti, doğrudan ve dolaylı zarar, farklılaştırılmış —- gibi özel düzenlemeler dışında esas itibarıyla haksız fiil sorumluluğuna ilişkin zarar, illiyet bağı, hukuka aykırılık ve kusura ilişkin kurallar uygulama bulur.
Doğrudan zarara istinaden dava hakkı her bir ortağa ve alacaklıya direk ve kişisel olarak tanınmıştır. Diğer ortakların, alacaklıların veya şirketin tazminat talebinden tamamen bağımsızdır. Zararın doğrudan zarar olması halinde, ortak bu davayı hem yönetim kurulu üyelerine hem de şirkete yöneltebilir.
Dolayısıyla zarar olarak nitelendirilen zarar ile kastedilen, ortakların veya alacaklıların, —- üyelerinin ortaklık malvarlığını kötüleştiren davranışlarından şirketin zarara uğraması neticesinde uğradıkları zarardır (yansıma zarar). Burada doğrudan zarar gören şirket olmakla birlikte, onun malvarlığında azalma meydana getiren bütün işlemler, ortaklar ve alacaklılar bakımından dolayısıyla zarar teşkil etmektedir, çünkü bu zarar nedeniyle şirketin ödeme gücünde meydana gelen azalma, alacaklıların ve ortakların taleplerinde bir kayba yol açmaktadır.
6102 s. TTK mülga TTK md. 309 dan farklı olarak dolaylı zarar kavramını kullanmamış, şirketin uğradığı zararın şirket ve ortaklar tarafından talep edilebileceğini belirterek dolaylı zarara üstü kapalı olarak yer vermiştir. Ortakların ve alacaklıların dolayısıyla zararından ancak şirketin zarara uğraması ve bu zararın ortakların ve alacaklıların malvarlığında bir azalmaya sebep olması halinde bahsedilebilir. Şirketin zararı ortakların ve alacaklıların dolayısıyla zararının “olmazsa olmaz” şartıdır.
Dolaylı zararın talebi halinde ise davanın şirkete yöneltilmesi mümkün değildir. Zira bu durumda asıl zarara uğrayan şirketin kendisidir. Ortak ile alacaklı, şirketin zararının giderilmesi talebiyle bu davayı açmaktadır. Ortak ile alacaklı, şirketin zararının giderilmesi talebiyle bu davayı açmaktadır.
Yukarıda yapılan açıklama ve tespitler çerçevesinde, davacı tarafından, “şirket yöneticilerinin haksız işlemleri nedeniyle ——— para cezası uygulandığı, yine şirket yetkililerinin işlem ve eylemleri nedeniyle şirketin değerinin düşürüldüğü” şeklindeki iddialara dayalı zararın tazmini talep edilmiş olup, davacının dava dilekçesi kapsamında iddia ettiği zararların dolaylı zarar niteliğinde olduğu anlaşılmakla hükmedilecek tazminatın şirkete ödenmesi talep edebileceği, ancak davacı vekilinin—- tarihli cevaba cevap başlıklı beyan dilekçesinde açıkça talep sonucunun davacı müvekkili lehine yapıldığını, davacı zarının TTK’nun 553. md kapsamında davalılardan talep edildiğini belirtmesi karşısında, benzer mahiyetteki ——-. Sayılı ilamı,———-açıklamalar dikkate alınarak, davanın aktif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine dair aşağıdaki şekilde karar tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu harç dava açılırken peşin olarak alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi itibariyle yürürlükte ——-vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı HMK md. 333 uyarınca karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.