Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/453 E. 2023/200 K. 28.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/571 Esas
KARAR NO: 2023/198
DAVA: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ: 14/09/2021
KARAR TARİHİ: 28/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; —– müvekkil sigorta şirketi tarafından —- tarihlerini kapsayan—- poliçesi ile teminat altına alındığını, —– plaka sayılı araç sürücüsü idaresindeki araç ile,—– seyir halinde iken aracın ön kısmı ile dava dışı —- idaresindeki—– plakalı aracın arka kısmına çarpıp kaydırarak dava dışı —— plakalı aracın arka kısmına çarpmış, —– plakalı araç da kayarak ön kısımları ile sigortalı araç olan —– plakalı araç sürücüsü dava dışı —— idaresindeki aracın arka kısımlarına çarpmasına neden olduğunu, kazadan sonra olay yerinden firar etmesi nedeniyle ——plaka sayılı araç sürücüsünün kimliği tespit edilemediğini, kaza sonucunda sigortalı aracın zararıın karşılandığını ve —— nakden ve defaten ödendiğini, işbu sebepten olay yerini terk eden ve kusurlu olduğu tespit edilen—— plaka sayılı araç işleteni davalı/borçluya rücu etme zarureti hasıl olduğunu, bu zamana kadar davalıya gönderilen ödeme ihbarlarına ilişkin mektuplar neticesiz kaldığını, bu nedenle borcun tahsilini temin etmek amacı ile —— Sayılı dosya ile ilamsız takibe geçildiğini, davalı/borçlunun yetkiye, borca, faize ve borcun ferilerine itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, yapılan arabuluculuk görüşmelerinden de bir sonuç alınamadığını beyanla; Davalı/borçlunun —— sayılı dosyasına yaptığı haksız itirazın iptaline ve takibin devamına, Davalı/borçlunun inkar olunan alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket tarafından —–aracın ——– dava dışı —- kiralandığını, bu nedenle müvekkil şirketin işleten sıfatı bulunmadığını, ——- doğrultusunda işleten sıfatına haiz olmadığından meydana gelen zarardan sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, borcu ve işleten sıfatını kabul anlamına gelmemek kaydı ile meydana gelen kazada tespit edilen kusur oranlarının hatalı olarak tespit edildiğini, ayrıca kusur oranına da itiraz ettiklerini beyanla, davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle,———icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67 maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.
İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır.
Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez.
İtirazın iptali istemine konu,————– sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde bulunduğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği; borçlu tarafından itiraz dilekçesinde borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği huzurdaki davanın yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi tarafından alınan raporda ——- plakalı aracın firari sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde %100 oranında asli kusurlu olduğu,—- sürücüsü—– kazanın meydana gelişinde kusurunun olmadığı,—- sürücüsü—- kazanın meydana gelişinde kusurunun olmadığı, —- plakalı araç sürücüsü —— kazanın meydana gelişinde kusurunun olmadığı, hasar yönünden; — plakalı aracın toplam hasar bedelinin—–olduğu,—- sayılı yazısında kazaya etken —- plakalı aracın——adına kayıtlı olduğu——adına tescilli olduğu, —- sayılı poliçe ile davacı—- sigortalısı olduğu,— plakalı aracın maliki —— ödemiş olduğu, Ödeme belgesinin dosyada mevcut olduğu, Dosyaya sunulan delillerden—— tarihleri arası (1 yıl) uzun dönemli kiralanmış olduğu, bu durumda ilgili —— kararlarına göre davalı —–işleten sayılamayacağı, işleten sıfatının uzun dönemli kiracı —- geçtiği, Bu nedenle davalı———- meydana gelen kazada işleten olarak herhangi bir sorumluluğunun olmadığı,” şeklinde rapor sunulmuştur.
TTK m. 1472’de düzenlenen halefiyet, yasal, sınırlı ve cüz’î halefiyet niteliğindedir. Bu maddeden doğan halefiyet hakkına istinaden açılan veya açılacak olan dava, esas itibariyle sigortalının, kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır. TTK’nın 1472. maddesi uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve dava, tazmin ettiği bedel nisbetinde sigortacıya intikal eder. Bu şekilde sigortalısının haklarına halef olan sigorta şirketinin, ödediği tazminat miktarınca hukuken sigortalı yerine geçerek açtığı rücû davası, aslında bir tazminat davası olup, bu niteliği itibariyle aynı zamanda şahsî nitelikte bir eda davasıdır. Burada sigortacı, sigorta ettiren yerine geçtiği için şahsî ve rücûu ödediği bedelle sınırlı olduğundan dolayı da cüz’î haleftir. Sigortacının, sigortalıya ödediği tazminat oranında sigortalının yerine geçeceği ve onun kanunî halefi olacağı, ilke olarak —–da belirtilmiştir.———– Kararında da, sigortacının, zarara sebebiyet veren aleyhinde açtığı rücû davasının, kanundan doğan halefiyete dayandığı ve halef olanın, halefiyet yolu ile nasıl bir hak iktisap etmiş ise, o hakka sahip olacağı vurgulanmış; velhasıl sigorta ettirenin ne hakkı varsa bunların, şartları gerçekleşince sigortacıya geçeceği; sigortacının, sigorta ettirenin bütün def’ilerini üçüncü şahsa karşı ileri sürebileceği ve Borçlar Kanununun 44 üncü maddesine ——— de dayanabileceği; tabiatıyla sigorta ettirenin olayda dava hakkı yoksa, sigortacıya da bu yönde bir hakkın intikal etmeyeceği açıklanmıştır.
Somut olayda davacı sigorta şirketi sigortalısına ödediği tazminatı rücu için, sigortalısının haklarına halef olarak kazaya karışan karşı tarafınişletenine karşı takip başlatmıştır.
Mahkememizce alınan bilirkişi raporunda, “davaya konu kazanın gerçekleşemisirde kaçınılmazlık faktörünün bulunmadığı, söz konusu araçta —— hasarın meydana geldiği, kaza ile hasarın uyumlu olduğu, kazanın meydana gelmesinde—– plakalı araç sürücüsünün % 100, ——–plakalı araç sürücüsünün kusursuz olduğunun ” bildirildiği görülmüştür.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. maddesinde “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır” denilmektedir.
2918 sayılı KTK’nın 3. maddesinde işleten sıfatının belirlenmesinde şekli ve maddi ölçüt olmak üzere iki ayrı ölçüden yararlanılmıştır. Şekli ölçüye göre trafik sicilinde malik görülen kişi işletendir. Maddi ölçüye göre ise, trafik sicilinde adı geçen kişinin önemi bulunmamakta olup önemli olan araç üzerindeki fiili hakimiyet, araçtan ekonomik yarar sağlama, masraf ve rizikolara katlanma gibi ölçütlerdir. İşletenin belirlenmesinde doktrin ve ——– kabul ettiği görüş maddi ölçüdür.
Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, bu araçların sahipleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılmasının bir başka kimseye devredilmesi halinde (çok kısa bir süre olmaması kaydıyla) artık üzerindeki fiili hakimiyetin kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekip, bunun sonucu olarak da araç malikinin sorumlu tutulmaması gerekecektir.
Gerek doktrinde, gerekse ——-uygulamalarında, işleten sıfatının belirlenmesinde araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması ve fiili hakimiyetin uzun süreli olması gerekmektedir. Ancak bu konuda getirilecek delillerin üçüncü kişileri bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması, özellikle zarara uğrayanların haklarını halele uğratacak bir sonuç yaratmaması şarttır.
Her ne kadar davalı taraf —- plakalı aracı uzun süreli kira sözleşmesi ile kiraladığı gerekçesi ile sorumlu olmayacağını beyan etmiş ise de—— yazılan yazı cevabında davalı aracınını ——- tarihlerine ilişkin olduğu bu hali ile de kira sözleşmesinin kısa süreli olduğu , aracın işleteni olan davalının sorumluluğunun ortadan kalkmayacağı anlaşıldığından davalı tarafın beyanlarına itibar edilmemiştir.
Uyuşmazlık konusu hakkında, yapılan açık duruşmalar ve yargılama sonunda——-; toplanan/sunulan deliller, Arabuluculuk son tutanağı, takip dosyası, bilirkişi raporu, iddia ve savunmalar ile tüm dosya mündericatı incelenip hep birlikte değerlendirildiğinde; davacı/takip alacaklısının davalı/takip borçlusu hakkında ödemiş olduğu hasara dayalı olarak takip başlattığı, davalı/takip borçlusunun tebliğ edilen ödeme emri üzerine takibe borca ve fer’ileri yönünden süresinde itiraz ettiği ve takibin durduğu, eldeki itirazın iptali davasının süresinde açıldığı, mahkememizce alınan usul ve yasaya uygun, hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporunda kazanın meydana gelmesinde davacının sigortalısının kusursuz olduğun, dava dışı —– plaka sayılı araç sürücüsünün %100 kusurlu olduğunun ve kaza sebebiyle davacının sigortalısının aracında meydana gelen —– hasardan, davalının sorumlu olacağı görülmüştür.
İcra ve İflas Kanununun 67.maddesinin 2.fıkrası gereğince, icra tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Alacak likit olmayıp yargılamayı gerektirdiğinden icra inkar tazminatı talebinin reddi ile davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KABULÜNE,
1-Davalının ——Esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazının iptaline, takibin aynen devamına,
2-Alacak likit olmayıp yargılamayı gerektirdiğinden icra inkar tazminatı talebinin reddine,
3-Karar harcı 403,88-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 71,42 -TL harcın mahsubu ile bakiye 475,30-TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL başvurma harcı, 71,42 TL peşin nispi harc olmak üzere toplam 130,72 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine
5-Davacı tarafından yapılan 51,05-TL tebligat ve müzekkere gideri, 900,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 951,05-TL yargılama giderinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 5.912,58-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
9-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca —- bütçesinden ödenen 1.320-TL arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda miktar itibari ile kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 28/03/2023