Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/326 E. 2023/395 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/326 Esas
KARAR NO: 2023/395
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 11/05/2022
KARAR TARİHİ: 08/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının, birçok firmaya yemek üretim ve servis hizmeti sunan bir şirket olduğu, davalı ile aralarında hizmet sözleşmesi bulunduğu, davacı şirket tarafınca davalı şirkete sözleşme gereği sunulan yemek bedellerine ilişkin 31.01.2022 tarihli —- numaralı 15.757,09 TL bedelli fatura düzenlenmiş, davalı şirkete gönderildiği, söz konusu faturanın son ödeme tarihi 17.03.2022 olmasına rağmen davalı şirket bu tutarı ödenmediği, faturaya karşı davalı tarafça yapılmış herhangi bir
itiraz ya da iade de söz konusu olmadığı, Davalı taraf, sözleşme gereği müvekkil şirkete ödemekle yükümlü olduğu bedeli ödemediği gibi taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı şekilde —– adı altında 14.507,95 TL bedelli bir fatura düzenlemiş ve müvekkile gönderdiği, söz konusu faturada yer alan ciro primine ilişkin taraflar arasında herhangi bir anlaşma olamadığı, davalı tarafça düzenlenen 16.02.2022 tarih ve —— numaralı işbu faturanın davacı tarafça 16.02.2022 tarihinde teslim alındığı, davacının tebellüğ ettiği faturayı —– Noterliği’nin 18.02.2022 tarihli —– yevmiye numaralı ihtarnamesi ile faturaya ve içeriğine itiraz ettiği, TTK m. 21 uyarınca yasal süresi içerisinde söz konusu faturanın iade edildiği, davacının sözleşme ve faturalara dayalı alacağının davalı tarafından süresi içinde ödenmemesi üzerine davalıya karşı 30.03.2022 tarihinde —– dosyası ile icra takibinin başlatıldığı, davalı/borçlu tarafça 05.04.2022 tarihinde itiraz edildiği ve takibin durduğu; davalı tarafından yapılan bu itiraz haksız ve hukuka aykırı olup itirazın iptali gerektiği beyan edilerek yukarıda açıklanan nedenlerle itirazın iptaline, takibin devamına, haksız ve kötüniyetli itiraz nedeniyle davalı taraf aleyhine takip miktarının %20’sinden az olmamak üzere icra-inkâr tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretlerini davalık tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP:Davalı vekilince sunulan cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketin, birlikte iş yapmakta olduğu şirketlerle enflasyon oranları ve kur artışları nedeniyle ‘cirosal prim’ paylaşım uygulamasına geçtiği, bu hususu davalı şirkete ilettiği, davalı şirketin de ciro primlerine ilişkin yıllık %1,5 oranı kabul ettiği, davalı şirketin anlaşılan tutar üzerinden davacıya —– adı altında 16.02.2022 tarihli —– numaralı faturayı düzenlediği; mail kayıtları ile açıkça ortada olduğu, taraflar daha sonrasında şifahi olarak yaptıkları görüşmeler neticesinde müvekkilin ciro prim alacağı ile davacının hizmet bedelinin takas edileceği hususunda anlaşıldığı, taraflar bu hususta anlaşmasına karşın davacının bu anlaşmaya aykırı davranmış ve takasa konu edeceği alacak hakkında müvekkil aleyhinde icra takibi başlatıldığı, davalı şirket ile davacı arasında 03.05.2019 tarihinde —— Sözleşmesi akdedildiği, sözleşmede yer alan Fiyat ve Fiyat Artışı başlıklı 3. Bölümde de görüleceği üzere taraflar, 01.01.2020 itibariyle sözleşmeye göre belirlenen fiyatta her 6 ayda bir artış gerçekleştirecekleri hususunda mutabık kaldığı, ancak davacı şirket yetkilisi tarafından, sözleşmede 6 ayda bir fiyat artışı yapılmasına karşın henüz yıl sonu gelmeden, 2021 yılı ekim ayında fiyat artış talebinde bulunmuş, müvekkil şirket de davacının zorlaşan ekonomik koşullar karşısında mağduriyet yaşamaması adına 2022 yılı ocak ayı sonuna kadar zam yapılmaması koşuluyla erken yapılan ücret zammını kabul ettiği, bu durumun, dosyaya sunulan —— mesajlarıyla da sabit olduğu, yukarıda açıklanan nedenlerle haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine ve icra takibinin iptaline,—– sayılı İcra dosyasındaki toplam borcun %20sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı taraf üzerine bırakılmasına dair karar verilmesini talep etmiştir.Mahkememizce davalı tanıklarının dinlenmesi amacıyla —– talimat yazılmıştır.—– 26/01/2023 tarihli celsesinde tanık —– “Ben davalı şirkette satın alma müdürü olarak çalışıyorum, davacı şirket bize yemek hizmeti veriyordu, davalı şirket ile —— yemek arasında cirosal prim anlaşmasını kabul etmiştir, —– prim anlaşmasına ilişkin onay veriyoruz, şeklinde davacı şirket onay maili göndermiştir, bu anlaşmalara ilişkin dökümanların dosyaya sunulduğunu biliyorum, anlaşmış olduğumuz oran total oluşan cironun %1.5’uğudur, —— yemekte bunu biliyordu, ve kabul etmiştir, cirosal prim ile ilgili fatura kesildi ancak —– yemek biz bu faturayı onaylamıyoruz, diyerek bu faturayı ödememiştir, benim bilgim ve görgüm bundan ibarettir.” şeklinde, tanık —— “Ben 2016 yılı mayıs ayı ile 2021 Temmuz arasında davacı —— yemek şirketinde satış müdürü olarak çalıştım, şuan dava dışı başja bir şirkette çalışıyorum, Her iki şirket arasındaki ciro prim ödemesi sene sonunda belli bir ciroya ulaşıldığında davacı —— yemek davalı şirkete bellir bir oranda iskonto yapacaktır, kararlaştırılan oranları tam olarak hatırlamıyorum, 1.5-2-2.5 şeklinde kat sayıları vardı 2’lik dilime girildiğini biliyorum ancak tüm bu oranların belirlenmesi taraflar arasında mail yazışmalarında ulaşılacak ciro miktarı ve iskonto yapılacak oranların hepsi belliydi, —— yemek de bu oranlara mail yoluyla onay vermiştir, kararlaştırılan ciro miktarlarına ulaşılıyordu, ciro prim uygulamasına ilişkin şirketin kaşesi ve genel müdürün imzası olan bir evrakı bende imzaladığımı hatırlıyorum evrakın daha sonra bulunamadığını duydum, ciro prim uygulaması —– ile —–yemek arasında imzalanmıştır, davacı taraf ciro prim uygulamasını kabul etmiştir, mail yoluyla da karşı tarafla mutabık kalınmıştır.” şeklinde beyanda bulunmuştur.

İNCELEME ve GEREKÇE: Davadaki uyuşmazlık; taraflar arasında düzenlenen hizmet sözleşmesi uyarınca davacının fatura alacağının bulunup bulunmadığı, var ise miktarının ne olduğu ile itirazın iptali ve icra inkar tazminatı şartlarının oluşup oluşmadığı belirlenmesi hususlarında toplandığı görülmüştür.İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır. Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez. İtirazın iptali istemine konu, —— sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde bulunduğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği; borçlu tarafından itiraz dilekçesinde Borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği huzurdaki davanın yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Alacak, faturaya dayanmakta olup, taraflar tacir olduğundan ticari defterleri üzerinde inceleme yapılarak rapor alınması cihetine gidilmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan mahalinde keşif yapılmak sureti ile bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Mahkememizce aldırılan 17/10/2022 tarihli bilirkişi raporu ile tarafların beyanları ve delilleri ışığında, belgelerin tüm hukuki değerlendirme ve mahkeme görev alanına ait olduğu işaret edilmek suretiyle taraflar arasında 03.05.2019 tarihinde, adi yazılı şekilde —— Sözleşmesinin kurulduğu, sözleşmenin başlangıç tarihinin 05.05.2019, bitiş tarihinin ise 05.05.2020 olarak kararlaştırıldığı; sözleşmeye göre davacı tarafından üretilen yemeğin bedel karşılığında davalının işyerine teslim edileceğinin üstlenildiği, taraflar arasında 05.05.2020 tarihinde, adi yazılı şekilde “Yüklenici Hizmet Sözleşmesi Ek Protokol”ün imzalandığı,borçlar mevzuatı bakımından değerlendirme yapıldığında: davacı tarafından davalı aleyhine —— sayılı dosyası ile 30.03.2022 tarihinde başlatılan icra takibinde (yemek ve kahvaltı bedellerine ilişkin) 31.01.2022 tarihli —– numaralı 15.757,09TL fatura alacağı” bakımından 14.507,92TL.lik asıl alacağın ve 186,02TL.lik işlemiş temerrüt faizinin (toplamda 14.693,94TL.nin) ödenmesinin talep edildiği, icra takibine konu edilen faturanın açıklaması incelendiğinde “yemek ve kahvaltı bedeli” için faturanın düzenlendiğinin anlaşıldığı, davalı tarafından —— adı altında 16.02.2022 tarihli —— numaralı, 14.507,95TL bedelli bir faturanın düzenlendiği; davalı tarafça düzenlenen 16.02.2022 tarih ve —— numaralı işbu faturanın davacı tarafça 16.02.2022 tarihinde teslim alındığı, davacının tebellüğ ettiği faturayı Noterliği’nin 18.02.2022 tarihli —— numaralı ihtarnamesi ile faturaya ve içeriğine itiraz ettiği,davacı tarafça söz konusu faturada yer alan “ciro primine” ilişkin taraflar arasında herhangi bir anlaşma olmadığının iddia edildiği; davalı tarafça ise davalının iş yapmakta olduğu şirketlerle enflasyon oranları ve kur artışları nedeniyle ‘cirosal prim’ paylaşım uygulamasına geçtiğini ve bu hususun karşı tarafça yıllık %1,5 oranındaki ciro priminin kabul edildiğini ve bunun —– kayıtları, —– yazışmaları ile açıkça ortada olduğunu savunduğu; bu kapsamda tüm dosya incelendiğinde davacı çalışanı —– tarafından, 05.04.2021 tarihinde, saat 11:36’da davalı çalışanı —– ve de davacı çalışanı —— gönderilen “—– ciro primi hesaplaması” başlıklı e-mailde “…Ciro primini %2 olarak değil, %1,5 olarak minik bir farkla kabul ediyoruz ve 819.658,07TL.lik cironun ortalama %1,5 12.294.871TL.lik kısmı ciro primi olarak sizleri kırmayarak, aynı yolda ve aynı gemide olduğumuz bilincinde olarak ciro primi uygulamasının yapılması bizler için de uygundur.” ifadesine yer verildiği görüldüğünden tüm yazışmalar da incelendiğinde taraflar arasında TBK m. 1/I hükmü gereğince “karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanları” ile %1,5 oranında ciro priminin ödenmesi hususunda sözleşmenin kurulduğu kanaatine varılabileceği; takdirin, elbette mahkemeye ait olduğu, davalının, taraflar daha sonrasında şifahi olarak yaptıkları görüşmeler neticesinde davalının ciro prim alacağı ile davacının hizmet bedelinin takas edileceği hususunda anlaşıldığını, bu hususta anlaşmaya rağmen davacının takasa konu edeceği alacak hakkında icra takibi başlatıldığını iddia etmiş olup TBK m. 139/I “İki kişi, karşılıklı olarak bir miktar para veya özdeş diğer edimleri birbirine borçlu oldukları takdirde, her iki borç muaccel ise her biri alacağını borcuyla takas edebilir.” hükmüne göre taraflar arasında sözlü şekilde, para edimleri bakımından “takas etme” yönünde irade beyanlarının olup olmadığı, bu noktada TBK m. 1 hükmüne göre “karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanları ile” takas yönünde anlaşıp anlaşmadıkları dosya kapsamından açık bir şekilde anlaşılamadığından takdirin, münhasıran mahkemeye ait olduğu, mali inceleme neticesinde davacı ve davalı şirketin tacir oldukları, davacının usulüne uygun olarak yasal süresi içinde noter açılış tasdiklerini ve E-beratlarını oluşturduğu, davacının ticari defterlerinin HMK 222. Md. Göre kendi lehine delil teşkil ettiği kanaatine varılmakla, hukuki değerlendirme ve takdiri mahkemeye ait olmak üzere davacının ticari defter ve kayıtlarına göre; davacının icra takip tarihi itibariyle davalıdan 14.507,92 TL cari hesap alacağının bulunduğu, davalının usulüne uygun olarak yasal süresi içinde noter açılış tasdiklerini ve E-beratlarını oluşturduğu, davalının ticari defterlerinin HMK 222. Md. Göre kendi lehine delil teşkil ettiği kanaatine varılmakla, hukuki değerlendirme ve takdiri mahkemeye ait olmak üzere davalının ticari defter ve kayıtlarına göre davalının icra takip tarihi itibariyle davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığı, tarafların hesapları arasındaki uyuşmazlığın davalı tarafından davacı adına düzenlenen 16.02.2022 tarih ve —— no.lu —— açıklamalı 14.507,55 TL tutarındaki e- faturanın davalının kayıtlarında olması, ancak davacının bu faturayı kabul etmeyerek —— Noterliği’nin 18.02.2022 tarihli ve —– yevmiye nolu ihtarname ekinde davalıya iade ederek ticari defterlerine kayıt etmemesinden kaynaklandığı; taraflar arasında bu faturanın haricinde hesaplar arasında başka uyuşmazlık bulunmadığı, icra takibinde işlemiş temerrüt faizi istenmiş olsa da faiz başlangıç tarihi belirtilmediğinden hesaplamanın yapılamadığı, mahkemece davacı tarafından ciro priminin ödenmesi hususunda sözleşmenin kurulduğu kanaatine varılması halinde davacının mail yazışmalarındaki kabulünde olan 819.658,07TL.+%18 KDV olmak üzere toplam 14.507,95 TL.’nin ödenmesi gerektiği kanaatine de varılabileceği, mahkemece tarafların para edimleri bakımından “takas etme” yönünde irade beyanlarının olduğunun kabulü halinde davacının davalıdan herhangi bir alacağının bulunmayacağı sonuç ve kanaati bildirilmiştir.Davalı tarafça süresi içerisinde verilen cevap dilekçesinde takas defi ileri sürülmüştür. Ne var ki takasa konu olan ticari hizmetin verildiğine dair hiçbir belge ve delil sunulmamıştır.Takas, TBK.nun 139.maddesinde düzenlenmiş olup, iki kişi, karşılıklı olarak bir miktar para veya özdeş diğer edimleri birbirine borçlu oldukları takdirde, her iki borç muaccel ise her biri alacağını borcuyla takas edebilir. Aynı yasanın 143.maddesine göre de, Takas, ancak borçlunun takas iradesini alacaklıya bildirmesiyle gerçekleşir. Bu durumda her iki borç, takas edilebilecekleri anda daha az olan borç tutarınca sona erer. Cari hesapla ilgili ticarete ilişkin özel teamüller saklıdır.TMK.nun 6.maddesi gereğince, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. HMK.nun 190/1.maddesi gereğince, İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.6098 Sayılı TBK’nın 139. maddesi uyarınca iki kişinin, karşılıklı olarak bir miktar para veya özdeş diğer edimleri birbirine borçlu oldukları takdirde, her iki borç muaccel ise her birinin alacağını borcuyla takas edebileceği; alacaklardan biri çekişmeli olsa bile takasın ileri sürülebileceği, 143. maddesinde ise “takas, ancak borçlunun takas iradesini alacaklıya bildirmesiyle gerçekleşeceği, bu durumda her iki borç, takas edilebilecekleri anda daha az olan borç tutarınca sona ereceği” düzenlenmiştir.Bahsi geçen düzenlemeden de anlaşılacağı üzere, takasın söz konusu olabilmesi için iki tarafın karşılıklı olarak birbirlerinden borçlu ve alacaklı olması gerekir. Ayrıca takasın gerçekleşebilmesi için borçların özdeş olması şart iken aynı miktarda olması veya aynı kaynaktan doğmuş olmaları şart değildir. Bunun dışında takas beyanında bulunan tarafın alacağının muaccel olması gerekmektedir. Alacağı müeccel (örneğin vadesi gelmediği için henüz istenebilir hale gelmemiş) olan taraf, takas beyanında bulunamaz.Takasın kanunda yazan şartları oluşsa bile kendiliğinden gerçekleşerek borcu sona erdirmez. Takas beyanında bulunulması gerekmektedir. Ancak Türk Borçlar Kanunu’ nun 143/1 (Borçlar Kanunu 122,) maddesi uyarınca takas, borçlunun takas iradesini alacaklıya bildirmesi ile vaki olacağından takasın sağlanması için mutlaka ayrı bir dava veya karşı dava açılması gerekmeyip borçlu kendisine karşı açılmış olan bir dava içerisinde takas ile mahsup talebinde bulunabilir. Bu durumda takas defi olarak ileri sürüleceğinden savunmanın genişletilmesi yasağına tabidir ve esasa cevap süresi içerisinde sunulmalıdır. Davalı vekili cevap dilekçesinde takas definin süresinde ileri sürmüştür.
HMK 222. Md. göre kendi lehine delil teşkil eden davacının ticari defter ve kayıtlarına göre; davacının icra takip tarihi itibariyle davalıdan 14.507,92 TL cari hesap alacağının bulunduğu, davalının ticari defterlerinin HMK 222. Md. Göre kendi lehine delil teşkil eden ticari defterlerine göre borcunun bulunmadığı davacının mail yazışmalarındaki kabulünde olan 819.658,07TL. +%18 KDV olmak üzere toplam 14.507,95 TL.’nin ödenmesi gerektiği kanaatine de varılabileceği, mahkemece tarafların para edimleri bakımından “takas etme” yönünde irade beyanlarının olduğunun kabulü halinde davacının davalıdan herhangi bir alacağının bulunmayacağı bilirkişi raporu ile tespit edilmekle mail yazışmaları delil başlangıcı sayılarak tanık dinlendiği tanık beyanı, davalı tarafından cevap dilekçesinde ciro prim alacağı ile hizmet bedelinin takas edileceği hususunda anlaştıkları ve takas edilecek tutarın icraya konulduğu beyanını tüm dosya kapsamından borcun bulunduğu anlaşılmakla davalı tarafından süresinde sunulan takas defi nedeniyle davacının davalıdan herhangi bir alacağının bulunmayacağı kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmiştir.

H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 179,90 TL harcın 231,73 TL harçtan karşılanarak bakiye 51,83 TL harcın davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca belirlenecek 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Suçüstü ödeneğinden karşılanan 1.560,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
7-Kararın kesinleşmesi halinde kullanılmayan gider avansının ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı miktar itibari ile kesin olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.08/06/2023