Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/304
KARAR NO : 2023/776
DAVA : Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/10/2021
KARAR TARİHİ : 09/11/2023
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili Şirket ile ——arasında akdedilen Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi ile davalının, müvekkil şirket bünyesinde “Bölge Satış Müdürü” olarak göreve başladığını, müvekkili Şirket bünyesinde oldukça önemli bir pozisyonda göreve başlayan ve geniş yetkiler ile donatılan, şirketin gizli bilgilerine ve ticari sırlarına erişebilen davalının, müvekkil şirketi ile rekabet halinde bulunan —–çalışmak üzere herhangi bir haklı sebebi bulunmadan istifa etmek suretiyle işten ayrıldığını, müvekkili şirket ile —- deposunun ticaret sicili kayıtları ile de sabit olduğu üzere, şirketlerin faaliyet alanı tamamen aynı olduğunu, dolayısı ile iki şirketin birbiri ile rekabet halinde olduğunu, müvekkili şirketin faaliyet gösterdiği sektörde yoğun rekabet ortamının da mevcut olduğu hususu göz önünde bulundurulduğunda davalının sözleşmesinde yer alan rekabet yasağı hükmünün uygulanması bakımından müvekkili şirketin haklı ekonomik ve sosyal nedenleri mevcut olduğunu, müvekkili şirketin toptan ilaç dağıtımı ve satışı sektöründe faaliyet gösterdiğini, sektörünün önde gelen şirketleri arasında yer aldığını, davalının çalışmaya başladığı —-Deposunun şirketin ilaç dağıtımı ve satışı sektöründe doğrudan rakibi konumunda olduğunu, —- ortaklarının, müvekkili şirketin eski ortaklarından ve hisselerini devretmek sureti ile müvekkili şirketten ayrıldığını, davalının, pazarda büyüme gayesi olan ve bunu müvekkil şirketin sahip olduğu bilgi birikimi ve iş yapış modelini çalışanlarını kendi bünyesine transfer ederek yapmaya çalışan —–Deposunda çalışmaya başlayarak iş sözleşmesinde yer alan rekabet yasağına aykırı hareket ettiğini, davalının iş sözleşmesini haklı neden olmaksızın istifa etmek sureti ile feshettiğini ve yukarıda izah edildiği üzere müvekkili şirketin rakibi olan —– deposunda çalışmaya başladığını, işin mahiyeti gereği müvekkili şirketin ticari sır niteliğindeki bilgilerini, müşteri çevresini, satış ve pazarlama şartlarını bildiğini, söz konusu bilgilerin kullanılması durumunda şirketin önemli bir zarara uğraması ve çalıştığı şirkete fayda sağlayacağının tartışmasız olduğunu, davalının davaya konu davranışı hukuken “rekabet etmeme borcuna ve rekabet yasağına aykırı davranış” niteliğinde olup, maddi ve hukuki olgular ile yargıtay içtihatları kapsamında davaya konu rekabet yasağı kaydı geçerli olduğunu, davalının, müvekkili şirket ile aynı ilçe sınırlarında bulunan ve 3 km uzağında kurulu olan —– deposunda işe başladığı hususu göz önünde bulundurulduğunda rekabet hükmünü ihlal ettiği hususu izahtan vareste olduğunu iddia ederek 1.000,00-TL “cezai şart” tutarının yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacının davayı açmakta hukuki yararı olmadığını, müvekkilinin mesleki donanımını davacı şirkette işe başlamadan önce de haiz olduğunu, davacı ile müvekkilinin bünyesinde çalıştığı şirketin iş kodları bir olsa da rekabet halinde olmalarının fiilen mümkün olmadığını, müvekkilinin iş akdini sonlandırması işverenden kaynaklanan sebeplerden olduğunu, müvekkilinin iş tanımı ve görev alanı sınırlı olup bu itibarla davacıya zarar vermesinin olası olmadığını, rekabet yasağı sözleşmesinin hukuka aykırı olup, ‘kelepçeleme’ niteliğinde olduğunu, sözleşmenin tek taraflı yaptırım öngördüğünden batıl olduğunu, sözleşmede belirli bir bölge öngörülmediğini, davacının teknik sır ve bilgilerin kullanıldığı iddiasını açıklamadığını, davacının uğradığı somut bir zarar bulunmadığını beyanla, haksız davasının reddine, muhakeme masrafları ve ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini cevaben talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava hukuki niteliği itibariyle, taraflar arasında kurulan sözleşme kapsamında rekabet yasağına uyulmadığı iddiası ile ceza-i şartın tahsiline yönelik açılan tazminat davasıdır.Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporu ile TBK m. 444/1’de işçinin işverene karşı sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmemeyi yazılı olarak üstlenebileceğinin düzenlendiğini, rekabet yasağı kaydının, işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin işleri hakkında bilgi edinmek imkanı veriyor ise aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması işverene önemli bir zarara sebep olacak nitelikteyse geçerli olduğunu (TBK m. 444/2), rekabet yasağının, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamaları içeremediğini (TBK m. 445/1), somut olayda taraflar arasındaki sözleşmede yer bakımından bir sınırlama bulunmadığını, öte yandan davalının davacının işlerine ilişkin bilgi edindiği ve aynı zamanda bu bilgileri kullanmasının davacının önemli bir zararına sebep olduğu dosyadan anlaşılmadığını, davacının haksız rekabet yasağına aykırı davrandığından söz edilemeyeceğinin kabulünün mahkeme taktirinde bulunduğu kanaati bildirilmiştir.
Davacı taraf tanık deliline dayandığından tanıkların beyanı alınmıştır.
Tanık—— beyanında “davacı firmada bölge satış müdürü olarak çalışmaktayım, 2006 yılından beri bu şirkette çalışmaktayım, ancak 2 yıldır bölge satış müdürü olarak çalışmaktayım, davalı —– beyle aynı şirkette çalışıyorduk, ekstra mesai gibi bir durum söz konusu olmadı, ancak olduğu zaman bunu izin olarak kullanıyoruz, fuarlara gittiğimiz zamanda dönüşlerde izin olarak kullanırız, hatta bir keresinde —–beyle gittik, ben dönüşte izin kullandım, ancak şirkette olmadığım için kendisinin kullanıp kullanmadığını bilmiyorum. Çalıştığımı şirkette mobing uygulanmıyor, davalının da böyle sıkıntıları olduğuna şahit olmadım. Satış müdürlerinin bölgelerinin düşürülmesini genelde satış müdürleri ister, zaten net maaşımız düşmez, sadece prim olarak artışlarımız olur, davalının bölgesinin düşürüldüğüne de şahit olmadım. Davacı ve davalı şirketin birbirlerine rakip olduğunu biliyorum, davalı şirketten davacı şirkete şu an itibariyle geçen olduğunu bilmiyorum, satış bölge müdürü ticari sırlara haiz olabilir, eczanelere verilen teklifler satışlara ilişkin bilgi sahibi olduğu için bu bilgileri kullanma durumu olabilir, yemek masraflarını yemek kartı olan—- aracılığıyla yiyoruz, ikramiye yoktur, çalışmamıza göre prim alırız, zaten araç tahsil edildiği için tüm yol masrafları şirket tarafından karşılanmaktadır. İlaç satışlarında fiyat aralıklarını şirket belirler, bu aralıklar arasında iskonto yapılıp yapılmayacağını bölge satış müdürü belirler. Başka firmalardan davacı firmaya personel geçişi oldu, ancak davalıdan olmadı, eczacılar birden fazla ecza deposuyla çalışırlar,—— beyle çakıştığımız bölgeler mevcuttur, benim bölgem dikkate alınırsa bir tanesi ile çakışmaktadır, birbiriyle rekabet edecek birkaç tane ecza deposu vardır, bunlardan birisi davacı ve—— deposu rekabet düzeyinde olan şirketlerdir dedi. ” ifadelerine yer vermiştir.
Davacı Tanığı —– beyanında “2008 yılından beri davacı firmada çalışıyorum, davalı ile de aynı dönemde çalıştık, fazla mesai söz konusu değildir. Mobing uygulandığına da hiç şahit olmadım. davalının herhangi bir neden olmadan kendi isteği ile ——deposuna geçtiğini biliyorum. Fuarlara gidiliyor, masrafları şirket karşılıyor, bunun karşılığında kullanmak isteyenler gelince izin kullanırlar, fazla mesai yaptırılması söz konusu değildir. Davalı şirketimizin ticari sırlarına haizdir, yemek kartı veriliyor, prim ücreti de alıyoruz, araç tahsisi olduğundan dolayı zaten firma tarafından karşılanmaktadır, ilaç fiyatlarını sağlık bakanlığı belirliyor, iskontolar konusunda şube belirliyor, şube müdürünün verdiği yetkiyle eczaneyle davacı firma arasında ilişki kuruluyor, eczanelerle ilgili anlaşmaları bölge satış müdürü yapmaktadır, ticari sırdan kastım budur, zaten aralarındaki ticarette bu olduğu için ticari sırda bundan ibarettir, ——eczadan bizim firmaya personel geçişi olmadı, ancak diğer firmalardan geçenleri biliyorum, bende başka firmada çalıştım, ancak satış müdürü değildim, deponun çalışma şekli hakkında bölge müdürlerinin bilgisi vardır dedi.” ifadelerine yer vermiştir.
Davalı tanığı —– beyanında “—– davalı—– beyle —– deposunda 4 yıl beraber çalıştım, —– bey 2020 yılının sonlarına doğru ayrıldı, depoda mobing uygulanıyordu, ben de 2021 yılının 3.ayında ayrıldım, —–ecza deposu bize bilgi vermeden bölgelerimizi düşürüyordu, bu bölgelerin azalması nedeniyle gelirimiz azalıyordu, hafta sonları ve bayram günlerinde çalıştırılıp ücret verilmiyordu. Ben şu anda —– ecza deposunda çalışıyorum, —— ecza deposuna karşı açılmış bir davam da vardır, davacının eski adı —- ecza deposudur, davalı ve ben —-ecza deposunda birlikte çalışıyoruz, —– ecza deposu yeni açılmış bir firmadır, bu nedenle davacı ile rakip olduğunu düşünmüyorum, davalının davacının ticari sırlarına haiz olduğunu düşünmüyorum, davalının müşteri portföyleri hakkında bilgi sahibi olduğunu biliyorum, ticari sırlara hakim olan şube müdürü ve direktördür. Başka ecza depolarından davacının ecza deposuna personel olarak geçişlerde oluyordu, hatta şu anda çalıştığımız —– ecza deposundan ayrılıp davacı firmada çalışmaya başlayanlar oldu. Davalı fuarlara etkinliklere gidiyordu, ekstra mesai yaptığı günlerde dahil olmak üzere ek ücret verilmiyordu, bölge satış müdürleri eczaneyle ecza deposu arasındaki ilişkileri yönetir ve müşteri bulur, ancak ilaçların fiyatları satış politikaları hakkında satış müdürünün bir yetkisi bulunmamaktadır, öneri de bulunabilir, ancak holding bünyesindeki yetkililer tarafından onaylanırsa uygulanabilir, eczacılar birden fazla ecza deposuyla çalışabilir, bir eczane en az 2-3 ecza deposuyla çalışır dedi.” ifadelerine yer vermiştir.
Tanık —–beyanında “—– satış görevlisi olarak çalışıyorum, davalı ile davacı firmada çalışıyordum, davalı davacı firmadan ayrılarak —– ecza deposunda çalışmaya başladı. 2021 yılında bende geçtim, aramızda yaklaşık 1 yıldır vardır, davalının benim şirketten ayrılmam konusunda bir talebi olmadı, ancak davacı şirkette mutlu olmadığım için ayrıldım, davalının mobing mağduru olduğunu biliyorum, bölgeleri elinden alınıyordu, yüksek hedefler veriliyordur. Eczane ile depo arasında köprü gördüğü için bu bilgileri biliyordur, eczane ile çalışma şartlarını zaten bölge satış müdürü ayarlamaktadır, davalının yemek ve yol masrafının şirket tarafından karşılanmıyordu, prim ve ikramiye alıp almadığını bilmiyorum, fuarlardan sonra izin verilmiyordu, ücrette verilmiyordu, fazla mesai ücreti verilmiyordu, ilaç fiyatları ve satış politikaları hakkında satış müdürünün yetkisi bulunmamaktadır, eczanelere iskonto yetkisi bulunmamaktadır. Davacı firma ile —— ecza deposu arasında çalışanların geçiş yaptığını biliyorum, başka firmalarla da bu olmaktadır, eczaneler birden faza ecza deposuyla çalışabilir, bana karşı açılan bir dava yada benim açtığım bir4 dava bulunmamaktadır, ancak davacı ile davalı arasında işçi alacağına dayalı başka bir dava olduğunu da biliyorum dedi.” ifadelerine yer vermiştir.
YARGITAY —–. Hukuk Dairesi’nin 03.12.2021tarihli ve —- Esas——Karar sayılı içtihadında;” TBK’nın 444-447 maddelerinden doğan rekabet yasağının ihlaline dair uyuşmazlıklara bakma görevinin TTK’nın 4/1–c maddesi gereğince aynı Kanunun 5. maddesi uyarınca Ticaret Mahkemelerine ait olacağına, —– Bölge Adliye Mahkemesi’nin —- Hukuk Daireleri ile —–. Hukuk Daireleri arasındaki uyuşmazlığın bu şekilde giderilmesine, 03/12/2021 tarihinde 5235 sayılı Kanun’un 35/4 maddesi gereğince (gerekçe yönünden çoğunlukla) sonuç itibarıyla oybirliğiyle kesin olarak karar verildi….” gerekçeleri ile rekabet yasağının ihlalinden kaynaklanan bu tür davalarda Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğuna karar verildiği dikkate alınarak mahkememizce dosyanın esasına girilerek yargılama yapılmıştır.
Uyuşmazlık; davacının yanında belirsiz süreli sözleşmesi kapsamında Bölge Satış Müdürü olarak çalışan davalının, davacı şirketten istifa ettikten sonraki süreçteki eylemlerinin haksız rekabet oluşturup oluşturmadığı, haksız rekabet oluşturması halinde cezai şart ödemesi gerekip gerekmediği tespit edilmiştir.
6098 sayılı TBK’nın 444. maddesi uyarınca, fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.
Rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için, işveren tarafından sözleşmenin haklı nedenle feshedilmiş olması veya ayrılan işçi tarafından haksız olarak feshedilmemiş olması, davalı işçinin iş akdinin devamı sırasında iş yerinin önemli müşteri çevresi veya üretim yönünden ticari sırlarına vakıf olabilecek bir pozisyonda çalışmış ve ayrıldıktan sonra yasaklı süre içerisinde rakip bir iş yerinde çalışmaya başlaması veya kendisinin bu tür bir faaliyeti icra etmesi, önceki iş yerinde edindiği bilgileri yeni iş yerinde kullanmasının önceki işverene önemli zarar verebilme ihtimalinin varlığı yeterlidir. Yani, rekabet yasağı kaydı karşısında, işverenin somut bir zarara uğraması gerekmemekte olup, işçinin yaptığı iş nedeniyle edindiği bilgileri, çalışmaya başladığı başka bir rakip işletmede kullanarak davacı işverene önemli ölçüde zarar verme ihtimalinin bulunması aranmaktadır. 6098 sayılı TBK’nın 445/2 fıkrasına göre de “Hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir.” Bu hükümden ve konuya ilişkin diğer hükümlerden de anlaşılacağı üzere, 6098 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile 818 sayılı Kanundan farklı olarak, rekabet yasağı ile ilgili doğrudan mutlak bir geçersizliğin öngörülmediği, Anayasa ve diğer mevzuat hükümleri ile somut olgu nazara alınarak rekabet yasağının aşırı nitelikte olması halinde, yasağın kapsamı ve süresi bakımından hakime uyarlama yetkisi tanındığı anlaşılmaktadır. Hakime tanınan bu yetkinin gerek müstakil açılan bir uyarlama davasında ve gerekse de ihlal halinde açılacak bir tazminat davasında kullanılabileceği kuşkusuzdur. (Yargıtay —–Hukuk Dairesi’nin 26/11/2019 tarih,—–Esas—— Karar sayılı ilamı)
Somut olayda taraflar arasında belirsiz süreli iş sözleşmesi imzalandığı, davalının davacı bünyesinde “Bölge Satış Müdürü” statüsünde çalıştığı, belirsiz süreli iş sözleşmesinde “Şirket Dışında Başka İş ve Hizmet yasağı hükümlerin düzenlendiği, mahkememizce alının bilirkişi raporunda TBK m. 444/1’de işçinin işverene karşı sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmemeyi yazılı olarak üstlenebileceğinin düzenlendiğini, rekabet yasağı kaydının, işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin işleri hakkında bilgi edinmek imkanı veriyor ise aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması işverene önemli bir zarara sebep olacak nitelikteyse geçerli olduğunu (TBK m. 444/2), rekabet yasağının, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamaları içeremediğini (TBK m. 445/1), somut olayda taraflar arasındaki sözleşmede yer bakımından bir sınırlama bulunmadığını, öte yandan davalının davacının işlerine ilişkin bilgi edindiği ve aynı zamanda bu bilgileri kullanmasının davacının önemli bir zararına sebep olduğu dosyadan anlaşılmadığını, davacının haksız rekabet yasağına aykırı davrandığından söz edilemeyeceğinin bildirildiği, tanık beyanlarıyla da davacı tarafın rekabet yasağının davalı tarafından ihlal edildiği hususu ispat edilemediğinden usul ve yasaya uygun bilirkişi raporu hükme esas alınmakla rekabet yasağına dayalı cezai şart talep etmenin şartları oluşmadığından davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 269,85 TL harcın 59,30 TL tutarlı kısmı davacı tarafından dava açılışı sırasında peşin olarak yatırıldığından bakiye 210,55 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca belirlenen 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Suçüstü ödeneğinden karşılanan 680,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
7-Kararın kesinleşmesi halinde kullanılmayan gider avansının ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde —–Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.