Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/30 E. 2023/170 K. 21.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/30 Esas
KARAR NO : 2023/170

DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
DAVA TARİHİ : 17/10/2019
KARAR TARİHİ : 21/03/2023
Mahkememizde görülmekte olan Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili Banka ile asıl borçlu —- ve davalı müteselsil kefil —— arasında 24.07.2015 tarihli 500.000 TL lık Genel Kredi Sözleşmesi imza edildiği, işbu sözleşmeye istinaden—— no lu Kredi Kartı ile —– no lu Kredili Mevduat Hesabı (—–) kredisi kullandırıldığını, asıl borçlunun bankadan kullandığı kredileri geri ödemediğini, sözleşmeye istinaden kullandırılan kredinin belirlenen vadede ödenmemesi nedeniyle banka alacağının ——Noterliğinden keşide edilen 24.09.2018 tarih ve—— yevmiye sayılı ihtarnameyle 21.126,29 TL alacağın ödenmesinin talep edildiğini, ancak talep edilen alacağın bankaya geri ödenmediğini, borcun ödenmemesi üzerine —— esas sayılı dosyasından davalılar hakkında 18.03.2019 tarihinde 23.079,62 TL asıl alacak, 6.018,25 TL TL işlemiş faiz ve —– dahil olmak üzere toplam 29.097,87 TLnın tahsilini temin için genel haciz yolu ile icra takibi yapılmış olduğunu, davalının icra takibine itiraz ettiğini, davalının itirazı nedeniyle takibin durduğunu, yapılan arabuluculuk görüşmelerinin de sonuçsuz kaldığını beyanla, davanın kabulü ile itirazı iptaline ve takibin devamına, davalı aleyhine %20.den az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davacı bankaya karşı kişisel olarak herhangi bir borcu bulunmadığını, müvekkilinin diğer takip borçlusu——. Unvanlı şirket borçları nedeniyle de herhangi bir hukuki sorumluluğu ve hukuken geçerli bir kefalet yükümlülüğünün bulunmadığını, davacı bankanın açıklanan nedenler ile kötü niyetle müvekkili aleyhinde icra takip işlemi başlattığını, bu nedenle davacı bankanın kötü niyet tazminatına mahkum edilmesi gerektiğini, Müvekkilinin——yevmiye sayılı sözleşme ile dava dışı ve takip borçlusu olan—– mevcut ortaklık payını dava dışı —— devrederek borçlu şirket ortaklığından ayrıldığını, müvekkilinin dava dışı ve kredi borçlusu olan ——Ortağı olduğu dönemde, borçlu şirketin kullandığı kredi sözleşmelerinde veya kredi kartı sözleşmelerinde kefaletinin bulunmadığını, 6098 Sayılı 583. Maddesinde ve 584. Maddesinde kefaletin geçerlilik şartları belirtildiğini, davacı banka tarafından alacak dayanağı olarak sunulan sözleşmelerde müvekkilin yazılı borç kefaleti, müteselsil sorumluluk yükümü, kefalet tarihi ve kefalet miktarı ve eşinin yazılı muvafakatinin bulunmadığını, bu nedenle müvekkili aleyhinde kefillik sıfatıyla icra takibi başlatılması ve itirazın iptali talep edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin, 03.08.2016 tarihinde kredi borçlusu olan—– Unvanlı şirket ortaklığından ayrıldığını, davacının icra takip konusu yaptığı alacak miktarı müvekkilin şirket ortağı olduğu döneme ve müvekkilinin şirket yetkilisi sıfatıyla imzaladığı sözleşmelerden kaynaklanmadığını, davacının, müvekkilin şirket ortaklığından ayrılmasından sonra dava dışı —–Ve şirketin yetkilisi —— ile 15.01.2018 Tarihinde başka bir Genel Kredi Sözleşmesi akdedildiğini, davacı bankanın dava dışı kredi borçlusu şirket ile sonradan imzaladığı kredi sözleşmesine göre takip konusu alacaklarını şirketten ve şirket ortağından talep etmesi gerekir iken, müvekkilinden alacak talebinde bulunmasının hukuka aykırı olduğunu, davacı bankanın taleplerini kabul etmemekle birlikte takip konusu alacak ile ilgili talep edilen işlemiş faiz, ve faiz oranlarının da yasal olmadığını beyanla, müvekkili aleyhinde açılan davanın reddine, kötü niyetli davacının %20 kötü niyet tazminatına mahkumiyetine, yargılama masraflarının ve avukatlık ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, —–.İcra Müdürlüğünün —– esas sayılı icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67. maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.Mahkememizce verilen 28.09.2021 Tarih, —–Esas ve —— Esas sayılı kararı —–Hukuk Dairesinin 31.12.2021 Tarih, —–Karar sayılı ilamı ile bozularak Mahkememizin —— Esasına kaydı yapılmıştır.İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır. Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez. İtirazın iptali istemine konu, ——- esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde, takipte ödeme emrinin davalı/borçluya tebliğ edildiği davalının 21.03.2019 tarihinde takibe itiraz ettiği ve takibin durduğu anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi tarafından alınan kök raporda ,” Davacı bankadan kredi talebinde bulunan ——ile davalı müteselsil kefil —– arasında 24.07.2015 tarihli 500.000 TL lık Genel Kredi Sözleşmesi imza edilmiş olduğu, işbu sözleşmeyi diğer davalı —–500.000 TL limit dahilinde müteselsil kefil olarak imza etmiş olduğu, Kredi Sözleşmesine istinaden asıl borçlu —— hesabından davacı bankanın kullandırdığı kredi ana para ve işlemiş faizleri 09.10.2019 tarihi itibariyle 19.999,11 TL ve kredi kartının bakiyesi 3.391,64 TL olarak tespit edildiği, kullandırılan nakit kredinin süresinde tahsil edilememesi ——Noterliğinden keşide edilen 24.09.2018 tarih ve ——yevmiye sayılı ihtarnameyle 21.126,29 TL alacağın yevmiye sayılı ihtarnamesi ile 21.105,20 TL tutarındaki banka alacağının ödeme tarihine kadar işleyecek akdi faiz, ödenmediği ve temerrüt oluştuğu takdirde %30,24 faiz oranı üzerinden temerrüt faizi ve gider vergisi ile birlikte işbu ihtarnamenin tebliğini takiben 1 gün içinde ödenmesi, aksi takdirde alacağın tahsili için kanuni yollara gidileceğini ihtaren bildirildiği, kredi hesabı ihtarname ile kat edildikten sonra davalılar davalının sözleşmedeki adreslerine gönderilmiş olup, 09.10.2019 tarihindeki tebliğ şerhine ve verilen 1 günlük süreye göre 11.10.2019 tarihinde mütemerrid olduğu, temerrüt tarihinden itibaren Sözleşmenin 4.maddesine göre, Bankanın kullandırdığı KMH kredisi için 5454 sayılı Kanun ‘un 26.maddesi uyarınca——tarafından belirlenen oranda %30,24 nisbetinde temerrüt faizi uygulanabileceği, davacı banka kayıtları ile mübrez belgeler üzerinden yapılan incelemede, sözleşmenin imzalanmasından evvel TBK nun 21.maddesine göre davalının ve asıl borçlunun bilgilendirilmiş oldukları, itirazları ve teklifleri olmaksızın Genel Kredi Sözleşmesini serbest iradeleri altında imza etmiş oldukları, kefil olan ——- kendi el yazısı ile 500.000 TL tutarında müteselsil kefalet sözleşmesini imza ederek asıl borçluya kefil olduğu ve ortada geçerli kefalet sözleşmesinin bulunduğu, kredi sözleşmesine göre, davacı banka kayıtlarının kat’i delil olacağına ilişkin delil sözleşmesi bulunduğu, kredilere uygulanacak faizlerin tahakkuku takiben ödeneceği belirtilmiş ise de asıl borçlu şirket tarafından ödenmeyerek sözleşmenin ihlal edilmiş olduğu davacı bankanın sunmuş olduğu belgeler ve kayıtları üzerinden yaptığım incelemede, davacı bankanın asıl borçlu —— kullandırmış bulunduğu —– kredisi ile Kredi kartından kaynaklanan borç bakiyesinden dolayı, —–sayılı dosyasından 19.03.2019 icra takip tarihi itibariyle , asıl borçlu şirket ile borçlunun müteselsil kefili olan —— olan alacak miktarı tahsilde tekerrür olmamak üzere kredi karından kalan 3.391,64 TL+19.667,11 TL —— borcu 23.058,75 TL, Temerrüt faizi 11.10.2019- 18.03.2019 arası 159 gün % 30,24—–3.082,43 TL, —– 154,12 TL, İhtarname masrafı 325,94 TL, İcra Takip tarihindeki alacak tutarı 26.621,24 TL, davacı bankanın alacağına takip tarihinden itibaren ,——tespit ve ilan ettiği %30,24 nisbetinde temerrüd faizi talep edilmesinin mümkün bulunduğu ” şeklinde rapor sunulmuştur.Bilirkişi tarafından verilen 25.01.2021 tarihli ek raporda özetle; ” Davacı bankaca bilirkişi kök raporuna karşı itirazda bulunarak , gayrinakdi çek taahhüt riski ile nakde dönüşenlerin de hesap edilmesi talebinde bulunmuş ise de, Banka vekili talebini ve ileri sürdüğü iddiasını kanıtlayamamış durumda olduğu, Bu nedenle, davacı bankanın iddiasını ve talebini kanıtlayan belgelerin mevcut olmamasından dolayı çek taahhüt riski hakkında tespitte bulunma imkanı elde edilemediği ” şeklinde rapor sunulmuştur.
Bilirkişi tarafından verilen 14.04.2021 tarihli ek raporda özetle; ” davacı vekilinin, zayi belgesi alınması için —— Asliye Ticaret Mahkemesinin——Esas sayılı dosya nezdinde başvurularının bulunduklarını belirtmiş olmakla davacı taraf ın çeklere ilişkin taleplerini ispat edemediği, bu nedenle davacının depo talebinde bulunup bulunamayacağı hususu sayın Mahkemenin takdirinde bulunduğu, davacı bankadan kredi talebinde bulunan ——’ ile bu şirkete müteselsil kefil olacak diğer davalı —— 24.07.2015 tarihinde “Genel Kredi Sözlşeşmesi Ön Bilgi Formu” başlıklı belge ile Davacı banka tarafından ön bilgilendirmede bulunulmuş olduğu ,böylelikle Sözkonusu hükme uygun olarak; davalılara bildirimde bulunulmuş olduğu dosyadaki 24.07.2015 tarihli Ön Bilgilendirme Formu belgesinden anlaşıldığı, asıl borçlu ile müteselsil kefilin birlikte imza ettikleri 36 sayfadan ve 45 maddeden oluşan 500.000 TL tutarında ve 24.07.2015 tarihli —– 14.maddesi ve 14.2 nin devamında kefalete ilişkin hükümlerin yer aldığı, asıl borçluya açılmış ve açılacak kredilere bu sözleşmede kendi el yazısı ile yazdığı kefalet tutarında oluşacak borçlarını, işlemiş faizlerini takip ve dava masrafları ile vekalet ücretini ödeyeceği kabul ve taahhüt edildiği, söz konusu müteselsil kefalet sözleşmesi süresiz olduğu, davalı yanın şirket ortaklığından ayrılmış olduğuna, kefaletini geri çektiğine dair noter kanalı ile alacaklı bankaya gönderilmiş bir yazılı ihbar dosyaya sunulmadığı, müteselsil kefil olan davalının sorumluluğu —– müstenidatı olan 500.000 TL limitli —— olup ,iddia edildiği gibi 2016 tarihli yeni bir —– sözkonusu olmadığı, kredi karından kalan 3.391,64 TL + —— borcu 19.667,11 TL , 23.058,75 TL, temerrüt faizi 11.10.2018 ile 18.03.2019 arası 159 gün % 30,24 3.082,43 TL, ——154,12 TL, ihtarname masrafı 325,94 TL, İcra Takip tarihindeki alacak tutarı 26.621,24 TL ” şeklinde rapor sunulmuştur.Bilirkişi tarafından verilen 26.07.2021 tarihli ek raporda özetle; ” Davalı——sorumluluğunun —– kredisinde, 24.07.2015 tarihli—— dayanarak açılmış olan —— numaralı krediden kaynaklandığını, icra icra takibi de sözkonusu—– kaynaklanan kredi borcunun tahsiline yönelik olduğu, sonuç olarak,19.01.2019 tarihinde sonradan tanzim edilen —– davalı —–kefalet imzası bulunmadığı gibi, sonradan düzenlenen işbu —— dayalı bir kredinin de olmadığı ” şeklinde rapor sunulmuştur.Mahkememizce ” Davalı takip borçlusunun——Sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazının kısmen iptali ile; takibin 23.058,75 TL asıl alacak, 3.082,43 TL işlemiş faiz, 154,12 TL —— 325,94 TL ihtarname masrafı olmak üzere toplam 26.621,24 TL yönünden devamına, kabulüne karar verilen takibe konu asıl alacağa takip tarihinden itibaren %30,24 oranında faiz ve faize %5 oranında——-uygulanmasına,
2-Fazlaya ve gayrinakti teminat bedeline ilişkin talebin reddine,
3-Kabulüne karar verilen takibe konu asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” şeklinde hüküm kurularak karar verilmiş olup verilen kararın istinafı üzerine 28/09/2021 tarih ve —–sayılı kararı ——- Bölge Adliye Mahkemesi —– Hukuk Dairesi’nin 31/12/2021 tarih ve ——-Karar sayılı ilamıyla mahkememiz kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
İstinaf mahkemesinin kaldırma ilamı doğrultusunda gayrinakti alacak talebine ilişkin olarak eksik harç tamamlatılmış olup davacı taraf gayri nakti alacak talebinin devam ettiğine ilişkin beyan dilekçesi sunmuş ve bilirkişi raporunda ihtar tarihinin yanlış olması sebebiyle faiz hesaplaması için ek rapor alınması talep etmiştir.Dosya kapsamındaki ihtarnamenin incelenmesinde ihtarnamenin davalı tarafa 27/09/2018 tarihinde tebliğ edildiği, ihtarnamede borcun ödenmesi için borçluya 1 iş günü süre verildiği, borcun ödenmemesi sebebiyle temerrüdün 01/10/2018 tarihinde oluştuğu anlaşılmış olup bu hususta bilirkişiden ek rapor alınmıştır.
Bilirkişi tarafından verilen raporda özetle;” Davacı bankanın 24.07.2015 tarihli Genel Kredi Sözleşmesine (——) dayanarak asıl borçlu ——kullandırmış olduğu nakit kredinin süresinde tahsil edilememesi nedeniyle, davacı banka tarafından—–Noterliğinden keşide edilen 24.09.2018 tarih ve —–sayılı hesap kat ihtarnamesi asıl borçlu ile müteselsil kefilin —– adresine gönderilmiş olduğu, İhtarnamenin borçlu ve kefilin —–beyan ettikleri adreslerinde bulunamamış olmasından dolayı bila tebliğ geri geldiği, —– 38.maddesinde Borçlu ve müteselsil kefilin işbu sözleşmedeki adresi kanuni ikametgah olarak beyan ettikleri,ikametgah değişikliğini alacaklı bankaya noter aracılığı ile bildirmedikleri takdirde ilk ikametgahlarına yapılacak tebligatlara itirazları olmayacağı kabul ve taahhüt edildiği, işte ——md 38 deki hüküm dikkate alınmak suretiyle yapılan hesaplamada, Genel Kredi Sözleşmesinin 4.maddesine göre, Bankanın kullandırdığı —– kredisi için 5454 saılı Kanun ‘un 26.maddesi uyarınca ——tarafından belirlenen oranda %30,24 nisbetinde temerrüt faizi uygulanabileceği, —– Duyurusu 30.06.2018 tarih ve ——sayılı Duyurusu) davacı bankanın takip talebinde muhtelif alacaklar hesabında kalan 20,80 TL için talep ettiği %50 faiz de işbu yeni hesaplamada dikkate alındığı,Davacı Bankanın İcra Takip Tarihindeki Alacak Miktarının hesap edilmesi ile, tarafından tanzim edilen 25.01.2021 tarihli Bilirkişi Ek Raporunda; ——sayılı dosyasında 18.03.2019 icra takip tarihinde Davacı bankanın asıl borçludan alacak miktarı ,——38.maddesi dikkate alınmak suretiyle hesaplanmış olup,davacı vekilini ileri sürdüğü “ihtar tarihi 2018 olduğu halde bilirkişinin 2019 yılı ihtar tarihi kabul edilerek hesaplama yaptığı “ şeklindeki itirazının olduğunun görüldüğü, Bilirkişi ek raporundaki hesaplamada, 23.058,75 TL anapara tutarı üzerinden 11.10.2018 tarihi ile 18.03.2019 takip tarihi arası için —–ve Kredi Kartı alacağının her ikisine de 5464 sayılı Kredi Kartları Kanunu’nun 26.maddesindeki hüküm uyarınca——- tespit ettiği %30,24 oranında temerrüt faizi hesaplandığı, diğer deyimle 18.03.2019 icra takip tarihinin aşılması sözkonusu olmadığı, temerrüt faiz hesabında esas alınan sürenin 11.10.2028 ile 18.08.2019 takip tarihi arasındaki 159 gün ile sınırlı kaldığı, bu defa yapılan incelemede;davacı bankanın Muhtelif alacaklar hesabında yer alan 20,80 TLiçin talep ettiği %50 oranındaki faiz de hesaplamada dikkate alınarak yeniden yapılan hesaplama sonucu Kredi kartından kalan 3.391,64 TL —— borcu 19.667,11 TL23.058,75 TL Muhtelif alacaklardaki alacak 20,80 TL Faize esas asıl alacak toplamı23.079,55 TL Temerrüt faizi 11.10.2018 ile 18.03.2019 arası 159 gün % 30,24—-3.082,43 TL, 20,80 TL nın %50 işlemiş faizi—–4,59 TL,—- 154,35 TL, İhtarname masrafı 325,94 TL İcra Takip tarihindeki alacak tutarı—26.646,86 TL Asıl borçluya müteselsil kefil olan —— sorumluluk miktarı da asıl borçlunun sorumluluk miktarını aşmayacağından dolayı tahsilde tekerrür olmamak kaydıyle 26.646,86 TLdan sorumlu bulunduğu” şeklinde rapor sunulmuştur. Bilirkişi tarafından itiraz üzerine verilen ek raporda özetle; “Hesap kat ihtarının 27.09.2018 de davalıya tebliğ edildiği, bu nedenle temerrüt faizi başlangıcı olarak 01.10.2018 tarihi esas alınmak suretiyle 01.10.2018 ile 18.03.2019 icra takip tarihi arasında işlemiş %30,24 oranında işlemiş temerrüt faizi ve faiz üzerinden %5 Gider vergisinden oluşan banka alacağının yeniden hesap edildiği, Kredi kartından kalan 3.391,64 TL + —– borcu 19.667,11 TL 23.058,75 TL, Muhtelif alacaklardaki alacak 20,80 TL, Asıl alacak toplamı 23.079,55 TL, Temerrüt faizi 01.10.2018 ile 18.03.2019 arası 169 gün % 30,24 oranı ile3.273,31 TL, 20,80 TL nın %50 işlemiş faizi 4,59 TL, —— 163,89 TL, İhtarname masrafı, 325,94 TL, İcra Takip tarihindeki alacak tutarı 26.847,28 TL Asıl borçlu —– müteselsil kefili ——-sorumluluk miktarı icra takip tarihinde tahsilde tekerrür olmamak kaydiyle 26.847,28 TL olarak hesap edildiği” şeklinde rapor sunulmuştur.6098 TBK’nun 583/1.maddesine göre; “Kefalet sözleşmesi yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.” Anılan kanun hükmü uyarında, kefilin sorumlu olacağı azami borç miktarı ile kefalet tarihinin de kefil tarafından kendi el yazısı ile yazılması bir geçerlilik şartıdır.
Kefalet sözleşmesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 581 ila 603 üncü maddeleri arasında düzenlenmiştir. Kefalet sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu’nun 581 inci maddesinde “kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşme” şeklinde tanımlanmıştır. Kanunda yer alan bu tanıma göre kefalet sözleşmesi, alacaklı ile kefil arasında kurulan ve alacaklıya kişisel güvence sağlayan bağımsız nitelikte bir borç ilişkisidir.
Kefalet sözleşmesi kişisel bir teminat sözleşmesidir. Diğer sözleşmeler gibi kefil ile alacaklının karşılıklı ve birbirine uygun iradelerinin birleşmesi ile meydana gelir. Bu sözleşme ile kefil, asıl borçlunun borcunu alacaklıya karşı ifa edememesi tehlikesini kişisel olarak üstlenmektedir.
Kişisel (şahsi) teminat sözleşmesinin alt kavramını oluşturan kefalet sözleşmesinin temel amacı, esas itibariyle asıl borç ilişkisinin tarafı olmayan üçüncü kişilerce, alacaklıya şahsi teminat (güvence) verilmesidir. BK’nun 492 nci maddesi gereğince kefilin sorumluluğu, asıl borcun geçerli oluşuna ve devamına bağlıdır (——Türk hukuk öğretisinde de, kefilin borcunun, fer’i (bağımlı) bir borç olduğu benimsenmiş; asıl borcun varlığına ve geçerliliğine bağlı olduğu vurgulanmıştır.
Kefalet borcu, temin ettiği asıl borcun feri olup, asıl borç herhangi bir sebeple düşerse, kefil de borçtan kurtulabilir. Kefil, kanunun kendisine tanıdığı bu ve diğer hakları kullanmaya yetkilidir. Asıl borç tediye (ödeme) ile vesair surette düşerse, kefalet gibi feri haklar da düşer. Kefil asıl borçludan daha fazla mükellefiyet altına giremez (11.06.1969 gün ve —— sayılı —– Gerekçesi).
Dava dışı şirket ile davacı banka arasında 24.07.2015 tarihli, 500.000,00 TL limitli, Genel Kredi Sözleşmesinin imzalandığı, davalı yanca dava dışı şirkete davacı tarafça kullandırılacak kredi yönünden bu sözleşmelerin müteselsil kefil olarak imzalandığı, kefaletlerinin geçerli olduğu görülmektedir. İİK’nın 68/b-1. maddesine göre: Sözleşmesinde belirttiği adresine, borçlu cari hesap sözleşmesinde belirtilen dönemleri veya kısa, orta, uzun vadeli kredi sözleşmelerinde yazılı faiz tahakkuk dönemlerini takip eden onbeş gün içinde bir hesap özetini noter aracılığı ile göndermek zorundadır. Sözleşmede gösterilen adresin değiştirilmesi, yurt içinde bir adresin noter aracılığıyla krediyi kullandıran tarafa bildirilmesi hâlinde sonuç doğurur; yeni adresin bu şekilde bildirilmemesi hâlinde hesap özetinin eski adrese ulaştığı tarih tebliğ tarihi sayılır. Dava dışı borçlu ve davalılara çıkarılan kat ihtarlarının usulüne uygun olduğu görülmektedir.Tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında kredi ilişkisinin mevcut olduğu, alacağın tahsili amacı ile—–. sayılı dosyası ile takip yapıldığı, itiraz üzerine takibin durduğu, davanın İ.İ.K nun 67. Maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, davalıların yapılan bilirkişi incelemesinde borçlu olduğunun belirlendiği ve mahkememizce aldırılan 03/01/2023 tarihli ek raporun uygulama ve mevzuata göre yerinde olup hükme esas alınmaya elverişli olduğu, bilirkişi raporunda yapılan hesaplamalara ve temerrüt faizine ilişkin açıklama ve değerlendirmelere mahkememizce de itibar edildiği ve davalıların itirazında kısmen haksız olduğu kanaatine varıldığından, takibin belirlenen miktarlar üzerinden devamı ile itirazın kısmen iptaline karar verilmiştir.Her ne kadar davalı vekili davalının dava dışı asıl borçlu şirketten ayrıdığınve dava dışı şirket yetkilisinin şirketi devraldıktan sonra başka bir Genel Kredi Sözleşmesi kapsamında kredi kullandığı ve takibin bu sözleşmeye dayandığını iddia etmiş ise de alınan ek bilirkişi raporlarında takibe konu kredinin davalının kefil sıfatıyla imzaladığı 24/07/2015 tarihli 500.000 TL limilti krediden kaynaklandığı hususunun tespit edildiği ve davalının kredi sözleşmesinden sonra dava dışı asıl borçlu şirketteki hisselerini dava dışı şirket ortağına devir ile şirket ortaklığından ayrılmış olması, sözleşme uyarınca dava dışı şirkete kullandırılan kredi borcunun ödenmesi hususunda kefalet sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağından ——davalı tarafın bu yöndeki itirazları dikkate alınmamıştır.İcra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için takibe konu alacağın likit olması zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut olduğunda ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir.Eldeki davada, dava konusu nakdi kredi alacağı likit (belirlenebilir) olup, hükme esas asıl alacak miktarı üzerinden davacı yararına ayrıca icra inkar tazminatına hükmedilmiştir.——-
Ayrıca davaya konu genel kredi sözleşmesi kapsamında kefillerin gayrinakdi alacaklardan sorumlu olacağına ilişkin açık hüküm bulunmadığından gayrinakdi alacaklara ilişkin talebin reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın kısmen KABULÜ ile kısmen REDDİNE,
1-Davalı takip borçlusunun—–Sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazının kısmen iptali ile; takibin 23.079,55 TL asıl alacak, 3.277,90 TL işlemiş faiz, 163,89 TL—–, 325,94 TL ihtarname masrafı olmak üzere toplam 26.847,28 TL yönünden devamına, kabulüne karar verilen takibe konu asıl alacağa takip tarihinden itibaren %30,24 oranında faiz ve faize %5 oranında——-uygulanmasına,
2-Fazlaya ve gayrinakti teminat bedeline ilişkin talebin reddine,
3-Kabulüne karar verilen toplam 26.847,28 TL alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Karar harcı 1.833,93 TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 940,77 TL harcın mahsubu ile bakiye 893,16 TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
5-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL başvurma harcı, 940,77 TL peşin nispi harc olmak üzere toplam 985,17 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine
6-Davacı tarafından yapılan 310,75 TL tebligat ve müzekkere gideri, 800,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.110,75 TL yargılama giderinin haklılık oranına göre 1.024,84 TL sinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, kalan tutarın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Davanın kabul edilen kısmı için davacı yararına karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 9.200,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davanın reddedilen kısmı için davalı yararına karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 2.250,59 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
10-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
11-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca —- bütçesinden ödenen 1.320-TL arabuluculuk ücretinin haklılık oranına göre 1.217,90-TL.sinin davalıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına, 102,10 TL.sinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde—– Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.