Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/29 Esas
KARAR NO: 2023/382
DAVA: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 13/01/2022
KARAR TARİHİ: 02/06/2023
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında aksedilen “Destek Hizmet Sözleşmesi ” kapsamında davacı şirketin sözleşme gereği tüm yükümlülüklerini tam ve eksiksiz olarak yerine getirdiğini 15.05.2008 tarih 5763 Sayılı kanunun 24.Maddesi ile 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 81/1-ı bendinde ilave edilen ve 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren düzenleme ile özel sektör işverenlerin malullük, yaşlılık ve ölüm sigorta primlerinden, işveren hissesinin 5 puanlık kısmına isabet eden tutarın hazinece karşılanacağını, davacı şirketin özel sektör işvereni olarak, yasanın aradığı tüm şartları sağlamış olduğu, ve anılan teşvik hükümlerinden yararlandığını, davacı şirketin çalıştırdığı işçilerin sigorta primleri için hazinece karşılanan %5’lik teşvik miktarının hakedişlerden kesinti yapılmasının hukuka aykırı olduğunu, Nitekim konu ile ilgili Yargıtay kararlarının mevcut olduğu, davacı şirketin 5763 Sayılı Kanunla getirilen 5S10 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 81/1-ı bendindeki düzenleme gereği gerekli kanun koşulları sağladığı için %5’lik teşvikten yararlanma hakkına sahip olduğu, ancak söz konusu bu %5’lik teşvik tutarı davalı tarafından hakedişlerden haksız ve hukuka aykırı olarak düşüldüğü, davacı şirketin aradığı tüm koşuları yerine getirmiş ve anılan teşvik hükümlerinden yararlandığı, söz konusu bu hakkın yasadan kaynaklanan bir hak olduğu, “Destek Hizmet Sözleşmesinin” konusu dahi olmadığı, davacı tarafından davalı hakedişlerinden kesinti yapılmasının hukuken mümkün olmadığı, sözleşmenin davalı tarafından haksız olarak feshinden sonra fatura düzenlenerek davalı şirkete gönderildiğini, ancak fatura alacağı ödenmediği için yapılan takibe itiraz edildiğinden ——- E. sayılı dosyası ile İtirazın İptali davası açıldığını, dava şirket ortakları ve vekâlet ile temsil yetkisi verilen müdürü tarafından meydana gelen menfaat çatışması nedeniyle takipsiz bırakıldığı, davada davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, yukarıda izah edilen nedenlerle; özel sektör işverenliklere çalıştırdıkları sigortalıların evraklarını zamanında kuruma bildirmeleri ve herhangi bir prim gecikme zammı veya gecikme cezası bulunmaması halinde yasa gereği %5 teşvik primi almaya hak kazanan davacının, bu alacağının tahsili için davalıya gönderdiği ihtarnameye cevaben böyle bir alacağın olmadığını ihtaren davacıya bildirdiğinden, fazlaya dair talep haklarımız saklı kalmak kaydıyla 190.000,00 TL için dava açma zorunluluğunun hasıl olduğu, davacı şirketin yasada hüküm altına alınan hak edişlerinden kaynaklanan 190.000,00 TL %5’lik prim teşvikinin davalıdan dava tarihi itibariyle işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline, yargılama giderleri, ve vekâlet ücretinin davalı şirket üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Taraflar arasında akdedilen sözleşme davacı şirketin davalı şirkete kaşeli ve imzalı gönderdiği acz içine düştüğünü bildirdiğini, 2011 Ağustos, Eylül ayı maaşları ve Temmuz, Ağustos ayı ——- primlerini, ——- bildirge damga vergileri, ——- vergilerini ödeyemeyeceğini bildirdiği ve sözleşmedeki bir takım yükümlülüklerine aykırı davranmasına istinaden davalı şirketçe feshedildiğini, taraflar arasındaki sözleşmeye dayalı ticari ilişki, devam ettiği sürece sözleşmenin Mali Hükümlülükler başlıklı 4.maddesine göre davacı şirket birçok fatura düzenlemiş ve bu faturaları tam ve eksiksiz olarak davalı şirketçe davacıya ödendiğini, davacı işbu dava ile imza tarihinden 30.09.2010 yani tarafların hür iradeleri ile anlaşarak ticari bir ilişki kurmalarından yaklaşık 2 sene önce yürürlüğe girmiş bir yasa maddesine dayanarak, taraflar arasındaki sözleşme usulünce son bulmuş olmasına rağmen 190.000,00 TL’lik bir alacağı bulunduğunu talep etmiş, davacı bu alacağı sözleşme süresi boyunca davalının hakedişlerden kesinti yapmış olmasına dayandırdığını, davacı tarafça aynı hukuki sebeple ——- bünyesindeki 16 farklı şirkete 16 ayrı dava açıldığını, bu davalardan 5 tanesinin reddedildiğini, reddedilen davalardan 2 tanesinin kesinleştiğini, geri kalan davada davacının davayı takip etmemesinden ötürü davaların açılmamış sayılmasına karar verildiğini, davacının huzurdaki davada talebinin öncelikle zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin 30.09.2010 tarihinde imzalanmış olduğunu, davalı tarafından 26.08.2011 tarihinde feshedildiğini, davacının iddiası, ilgili tuttukları yasal düzenleme gereğince faydalanma hakkına sahip olduklarını iddia ettikleri %5’lik teşvik tutarının hak edişlerden haksız olarak düşülmesi suretiyle uğradıklarını iddia edilen zararı talep ettiklerini, davacı tarafından hizmet bedellerini gösteren ve bizzat davacı tarafça tanzim edilen davalı şirkete gönderilen fatura tutarlarından davalı şirketçe tek bir kuruş kesinti yapılmadığını, sözleşmenin imza tarihinden itibaren her bir işyeri için davacının kendisinin hazırladığı faturaları, ilgili yasaya (teşvik indirimini) de dikkate alarak bizzat davacının kendisinin düzenlediği, davalı şirketçe ödenecek hizmet bedelleri sözleşme kapsamında ay sonu yapılacak ücret bordrosu üzerinde kayıtlı eleman sayısı esas alınarak hesaplandığı, ve sözleşmenin 4.maddesine göre tarafların mutabık kaldıkları hesaplama yöntemine göre aylık olarak belirlenen hizmet bedelleri davacı şirketçe tanzim edilip, davalı şirkete gönderilen faturalar karşılığında ödendiğini, yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle; usul yönünden davanın öncelikle derdestlik nedeniyle dava şartı eksikliği dolayısıyla reddine, davanın esasına girilmesi halinde davacı talebinin zamanaşımına uğraması nedeniyle reddine, davalının davacıya karşı herhangi bir borca veya sözleşmeye aykırı davranışı olmaması sebebiyle de reddine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlığın davacı tarafın davalı yandan imnzalamış olduğu destek hizmet sözleşmesi uyarınca %5 lik teşvik miktarın davalı yanca haksız olarak kesintiye uğrayıp uğramadığı ve davacının söz konusu anlaşma neticesinde kesintiye uğrayan teşvik miktarı uyarınca, alacağının bulunup bulunmadığı hususunda toplandığı anlaşılmıştır.
Davalının derdestlik itirazının incelenmesi neticesinde :Derdestlik yani davanın görülmekte olması, 6100 sayılı HMK’nın 114/I-ı. maddesinde dava şartı olarak düzenlenmiştir. Dava şartı olan derdestlik nedeni ile davanın reddi için üç koşulun birlikte bulunması gerekmektedir. Bunlar; 1-davanın daha önce aynı veya başka bir mahkemede açılmış olması, 2-birinci davanın görülmekte olması, 3-daha önce açılmış ve görülmekte olan dava ile ikinci davanın yani bu davanın aynı olması koşuludur. Bu dava ile görülmekte olan başka bir davanın aynı dava olduğunu söyleyebilmek için ise, maddi anlamda kesin hüküm gibi her iki davanın taraflarının, konusunun ve dava sebeplerinin aynı olması gerekir. Dava sebebinden maksat da (hukuki sebepler değil) davanın dayanağını teşkil eden vakıalardır .Usul hükümlerine göre davanın açılmamış sayılma kararı temyizi kabil bir karar ise de, derdestlik yönünden kararın kesinleşmesini aramaya gerek yoktur. Derdestlik, 18.09.1996 tarih ve —— sayılı —— kararına göre dosyanın işlemden kaldırılması tarihinden itibaren üç aylık süre ile sınırlıdır. Bu süre hak düşürücü süredir. Ancak, davanın açılmamış sayılmasını gerektiren şartların doğumu ile dava kendiliğinden ortadan kalkar ve derdest olmaktan çıkar.Somut olayda, aynı mahiyette bulunan ——- E. sayılı dava dosyasında 19/12/2018 tarihinde dosyanın işlemden kaldırılmasına 19/03/2019 tarihinde ise davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.Bu durumda, davanın açıldığı 13/01/2022 tarihinde derdest bir dava bulunmadığından, davalının derdestlik gerekçesi ile davanın reddi talebi mahkememizce yerinde görülmeyerek davanın esası incelenmiştir. doğru değildir.Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Bilirkişi tarafından alınan raporda özetle; Davalı şirketin 2010 ve 2011 yıllarına ilişkin incelenen ticari defterlerinin açılış ve kapanış noter tasdik işlemlerinin süresinde T.T.K” nu ve V.U.K” hükümlerine göre usulüne uygun tutulmuş olduğu, davacı hak edişlerinden haksız olarak kesinti yapıldığı iddiasına konu olan prim teşvikinin yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanun” nun 81. maddesidir. Söz konusu düzenlemeye göre, aynı Kanunun 4 üncü Mmaddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalıları çalıştıran özel sektör işverenlerinin, bu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinden, işveren hissesinin beş puanlık kısmına isabet eden tutarın Hazinece karşılanır. Ancak, işveren hissesine ait primlerin ——— karşılanabilmesi için, işverenlerin çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili olarak bu Kanun uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerini yasal süresi içerisinde ——-, muhtasar ve prim hizmet beyannamelerini ise ——– vermeleri, sigortalıların tamamına ait sigorta primlerinin sigortalı hissesine isabet eden tutarı ile——-karşılanmayan işveren hissesine ait tutarı yasal süresinde ödemeleri, ———- prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borcu bulunmaması şartı aranacaktır. Buna rağmen Kuruma olan prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borçlarını 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesine göre tecil ve taksitlendiren işverenler ile 29/7/2003 tarihli ve ——- sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununa ve 22/2/2006 tarihli ve 5458 sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile diğer taksitlendirme ve yapılandırma Kanunlarına göre taksitlendiren ve yapılandıran işverenler bu tecil, taksitlendirme ve yapılandırmaları devam ettiği sürece bu fikra hükmünden yararlandırılır. Kanun koyucunun teşvik amaçlı getirmiş olduğu bu düzeleme kapsamında ——- tarafından karşılanan tutar, primlerini düzenli ödeyen işverenlere bırakıldığı, dava konusu uyuşmazlık davacının teşvik bedelinin davacının hak edişinden hukuka aykırı olarak kesilip kesilmediği konusunda olduğu, . Dolayısıyla çözüme kavuşturulması gereken ilk husus davacının prim teşvik tutarını hak edişten kesinti yapma hakkına sahip olup olmadığıdır. Belirtmek gerekir ki, alt işverenin 5510 sayılı Kanun kapsamında hak kazandığı prim teşvik tutarından kendisinin yararlanması esastır. Nitekim yüksek mahkeme konuya ilişkin olarak vermiş olduğu bir kararda ——– tarafından karşılanan prim tutarlarının yüklenicinin hak edişinden kesilmesi doğru görülemez. Zira, ——- sağladığı bir indirim söz konusudur. Yükleniciye bu indirimleri sözleşmenin diğer tarafı sağlamamış olup, yükleniciden kesinti yapılamaz. Primleri ödeyen yüklenicinin kendi sorumluluğunu yerine getirmesi nedeniyle devletin ona sağladığı bu katkının, sözleşmenin diğer tarafına geçirilmesi anlamına gelen kesinti haksız olup, yüklenicisine iadesi gerekir. Diğer anlatımla, 5510 sayılı Kanun gereğince yapılan indirimler, ne sözleşmede geçen fiyat farkı talebidir, ne de davalıdan alınacak sözleşme bedeline ek bir taleptir. Sadece sigorta ödemelerinde, devletin sağladığı bir ek katkıdır. Sigorta primlerini ödemeyi üstlenmiş olan yüklenici, kendi sorumluluğunu yerine getirirken ve bu arada devletin sağladığı bu katkıdan yararlanırken, bunun davalıya geçirilmesi yerinde değildir” ifadelerine yer vermiş, “Bu teşvik indiriminden davalı üst işverenin yararlanacağına ilişkin aksi yönde bir düzenleme sözleşmede yer almamaktadır. Bu durumda, yüzde 5’lik teşvik primini davalı, davacıya ödemelidir” şeklinde hüküm kurulduğu, dolayısıyla prim teşvikinden asıl işverenin yararlanacağının kabulü ve bu bağlamda yapılan kesintinin hukuka uygunluğu konusunda belirleyici olan taraflar arasındaki sözleşmede bu yönde açık bir düzenlemenin olup olmadığı olacaktır. Taraflar arasındaki Destek Hizmet Bedeli Teklif Tablosunda aylık hizmet bedelinin tabloda belirtilen kurallara uygun olarak çalışan personel adedi üzerinden hesaplanacağı, ücret bordrosunda yer alan her bir kişi için ——- 25,00 TL/ay olduğu, ayrıca aynı metinde “Destek hizmetleri sözleşmesinin yürürlükte olduğu süre boyunca ——- tavan ve taban ücretlerinin, —— prim oranlarının, teşvik uygulamalarının asgari ekleri üzerinden alınan vergilerin değişiklik tarihinden itibaren geçerli olmak aynen personel ücretlerine yansıtılacağı” hükmüne yer verildiği görüldüğü, söz konusu hüküm gereğince prim teşvik bedelinden yararlanma hakkına davalının sahip olup olmadığı konusundaki takdir mahkemeye ait olduğu, diğer taraftan prim teşvik tutarının davacıya ait olduğu ve davalı tarafından bu yönde bir kesinti yapılamayacağı kabul edildiğinde ise, anılan kesintinin yapılıp yapılmadığının, kesinti miktarının ve davacının hak ediş bedeline itirazı olup olmadığı değerlendirilmelidir. Destek Hizmetleri Sözleşmesinin 4. maddesinde sözleşme kapsamındaki hizmetin Alt işveren tarafından tam ve eksiksiz olarak yerine getirilmesi şartıyla Asıl İşveren tarafından mutabık kalacakları hesaplama yöntemine göre aylık olarak belirlenecek hizmet bedelini fatura karşılığında Alt İşverene ödeyeceği, alt İşveren hizmetin verildiği ayı takip eden ayın en geç … günü Asıl işverene tebliğ olacak şekilde sözleşmenin 3.1.18/a-b maddesinde yer alan raporlama, faturalama ve puantaj esaslarına göre Asıl İşverene hizmet bedeli faturasını keserek göndereceği hükmü yer almaktadır. Ancak taraflar arasında hizmet alım sözleşmesi devam ettiği sürece davalı tarafın ödemelerine davacı şirket tarafından yüzde beş teşvik miktarına ilişkin herhangi bir itiraz olmadığı, dosya kapsamında yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde davacı tarafın kayıtlarında %5’lik teşvik kesintisinin yansıyıp yansımadığı tespit edilemediği, davacının iddia ettiği haksız kesintinin varlığını ispat eden bir bilgi ve belgeye rastlanmadığı hususlarını beyan ve rapor etmiştir Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde; Dava, 5510 Sayılı Yasanın 81/1-ı maddesi kapsamında teşvik priminin haksız olarak hakediş bedellerinden kesildiğinden bahisle bu tutarın tahsili amacıyla başlatılar takibe itirazın iptali istemine ilişkindir. 01/10/2008 tarihi itibariyle yürürlük kazanan 5510 Sayılı Yasanın 81/1-1 maddesi esas itibariyle; sigorta primini düzenli olarak ödeyen özel sektör işverenlerine destek sağlamak amacıyla teşvik niteliğindeki indirim hükümlerini ihtiva etmektedir.Taraflar arasında, davacı tarafından düzenlenen ve dava konusu edilmeyen hakediş bedellerinin ödendiği konusunda ihtilaf bulunmamaktadır. Uyuşmazlık; hakediş bedellerine ilişkin düzenlenen fatura bedellerine teşvik indiriminin yansıtılıp yarısıtılmadığı hususlarında toplanmıştır. Somut olayda“Destek hizmetleri sözleşmesinin yürürlükte olduğu süre boyunca ——- tavan ve taban ücretlerinin, —— prim oranlarının, teşvik uygulamalarının asgari ekleri üzerinden alınan vergilerin değişiklik tarihinden itibaren geçerli olmak aynen personel ücretlerine yansıtılacağı” hükmüne yer verildiği görüldüğü, destek Hizmetleri Sözleşmesinin 4. maddesinde sözleşme kapsamındaki hizmetin Alt işveren tarafından tam ve eksiksiz olarak yerine getirilmesi şartıyla Asıl İşveren tarafından mutabık kalacakları hesaplama yöntemine göre aylık olarak belirlenecek hizmet bedelini fatura karşılığında Alt İşverene ödeyeceği, alt İşveren hizmetin verildiği ayı takip eden ayın en geç … günü asıl işverene tebliğ olacak şekilde sözleşmenin 3.1.18/a-b maddesinde yer alan raporlama, faturalama ve puantaj esaslarına göre Asıl İşverene hizmet bedeli faturasını keserek göndereceği hükmü yer almaktadır. Ancak taraflar arasında hizmet alım sözleşmesi devam ettiği sürece davalı tarafın ödemelerine davacı şirket tarafından yüzde beş teşvik miktarına ilişkin herhangi bir itirazının olmadığı, ve tarafların ticari defter ve kayıtları incelenmekle birlikte davacı tarafın %5’lik teşvik kesintisini davalıya yansıyıp yansımadığı da tespit edilemediği, yukarıda izah edilen sözleşme hükmü uyarınca asıl işverene fatura kesme yükümlüğü davacıda olduğundan ve davacı yanın tacir olması nedeniyle basiretli davranma yükümlülüğü de gözetildiğinde somut olayımızda davacının iddia ettiği haksız kesintinin varlığını ispat eden bir bilgi ve belgeye rastlanmadığı anlaşılmakla usul ve yasaya uygun bilirkişi raporu uyarınca davacı tarafça ispat edilemeyin davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2- Karar harcı 179,30 TL den başlangıçta peşin olarak yatırılan 3.244,73 TL peşin harçtan mahsubu ile artan 3.065,43 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 29.500,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6- Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ——-bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
7-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı şirket kayyumunun ve davalı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde ——- Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı. 02/06/2023