Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/215 E. 2022/779 K. 15.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/215 Esas
KARAR NO : 2022/779

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 28/03/2022
KARAR TARİHİ : 15/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacıların murisi olan —- sürücüsü olduğu—- plaka sayılı araç ile — sürücüsü olduğu —- poliçesi ile sigortalamış— kaza yaptığını ve müvekkillerinin murisi — vefat ettiğini, her iki aracın da ticari araç olduğunu, geride eşi ——– kaldıklarını, kazadaki kusurun belirlenebilmesi için taraflarınca alınmış mütalaaya göre sigortalı araç sürücüsünün % 75 kusurlu olduğunu, olayın kovuşturmasında normal olmayan eksikler ve ihmaller mevcut olup olay —çekilmediği ve —- tarafından kusur raporu bile alınmamış ve böylece kusur yoktur gerekçesi ile takipsizlik kararı verildiğini, sigorta şirketine —- müracaat edildiğ
ini ancak cevap alınamadığını, yapılan —- sonuç vermediğini, beyanla; davalının fazlaya dair her türlü hak saklı kalmak kaydı ile 6100 Sayılı Yasa’ nın 107. Maddesine göre ( bilirkişi tarafından yapılacak inceleme ve mahkemenin kabul edeceği kusur oranı vs. hususlar esas olmak üzere ve ödenmişse önceki ödemelerden ayrı olarak ) davacı —- maddi, davacı —– maddi, toplamda —— maddi tazminatı, temerrütten itibaren tavans faizi, yargılama giderleri ile birlikte ödemesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Sigortalı araç sürücüsünün kazada kusuru olmadığından davanın reddi gerektiğini, kusuru ve davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte, öncelikle sigortalı araç sürücüsünün kusurunun tespiti gerektiğini, müvekkili şirketin sorumluluğu sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında olduğunu, kaza sonrasında düzenlenen Kaza Tespit Tutanağından da görüleceği üzere müteveffa —– asli ve %100 kusurlu olduğu, sigortalı araç sürücünün olayda kusuru bulunmadığını, yapılan savcılık soruşturmasında da sigortalı araç sürücüsü yönünden kazanın oluşumunda bir kusuru olmadığından takipsizlik kararı verildiğini, —- yeri itibariyle huzurdaki dava yetkisiz mahkemede açıldığını, dava açılmadan önce müvekkil sigorta şirketine usulüne uygun başvuru yapılmamış olduğundan, dava şartı noksanlığı nedeniyle başvuru usulden reddedilmesi gerektiğini beyanla; müvekkil şirket hakkında açılan davanın dava şartlığı yokluğundan—— reddine, esasa girilmesi halinde davanın esastan Reddine, aksinin kabulü halinde ise, sorumluluğun —teminatı ile sorumlu tutulmasına, temerrüde düşmemiş ve dava açılmasına sebebiyet vermemiş bulunan müvekkili şirket aleyhine vekalet ücreti, yargılama giderleri ve faize karar verilmemesine karar verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, meydana gelen ölümlü trafik kazası sebebiyle açılan destekten yoksun kalma tazminatı talebine ilişkindir,
2918 sayılı Yasanın 85 ve devam maddeleri gereğince bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın—- kesilen—– işletilmesi halinde, —– sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.—-teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur. Sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilir. Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur. Maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir ——. 2918 sayılı Kanunun 86. maddesinde ise, bu Kanunun 85.maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiş olup, bu düzenlemelere göre, araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecek; sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ise kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilecektir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, “işletenlerin, bu kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”, aynı Yasa’nın 85/1. maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı Yasa’nın 85/son maddesinde ise, “işleten ve — teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları — Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, “sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.
Anılan yasal hükümlerden, —- aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması——anlaşılmaktadır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir.
İşletenin sorumluluğu hukuki nitelikçe tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunmakla, işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen zorunlu sigortacının 91. maddede düzenlenen sorumluluğu da bu kapsamda değerlendirilmelidir. Hem işleten hem de sigortacının sorumluluğu, hukuki niteliği itibariyle tehlike sorumluluğuna ilişkindir.
6098 sayılı Yasanın 49 ve devam maddeleri gereğince kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler. Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler. Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir. Zarara hafif kusuruyla sebep olan tazminat yükümlüsü, tazminatı ödediğinde yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet de gerektirirse hâkim, tazminatı indirebilir.
Ölüm halinde uğranılan zararlar özellikle cenaze giderleri, ölüm hemen gerçekleşmemiş ise tedavi giderleri ile çalışma gücünün kaybı veya azalmasından doğan kayıplar ve ölenin desteğinden yoksun kalanların bu sebeple uğradıkları kayıplardır. Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez. Hesaplanan tazminat, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamaz veya azaltılamaz. Öte yandan ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.
Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır, Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse uğradığı zararın ödettirilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir. Borçlar Yasasında sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır. O halde destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür. Bununla birlikte destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır, Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği —- göre normal karşılanan giderlerdir —-. Diğer taraftan, —– 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de: “Destekten Yoksun Kalma Tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu”hususu vurgulanmış; —– benimsenmiştir. Önemle vurgulanmalıdır kî, destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur, Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir—. sayılı ilamı).
Eş, çocuk, anne–baba her halükarda destek tarafından destekleneceği kabul edildiğinden bu kişilerin desteklendiklerini ispat etmelerine gerek bulunmamaktadır. Ancak bu kişilerinde gelirden varsayımsal bir pay değil de daha yüksek bir pay aldığını iddia ediyorlarsa bunu ispat etmeleri gerekir. Destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında davacılar vekilince gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
—– alınan kusur raporunda özetle; ” Sürücü —— kusursuz olduğu, Müteveffa sürücü———– %100 (yüzde yüz) oranında kusurlu olduğu ” şeklinde rapor sunulmuştur.
Olaya ilişkin olarak görevli memurlarca düzenlenen —- tarihli Trafik Kazası Tespit Tutanağında müteveffanın 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 56/amaddesinde düzenlenen şerit izleme kurallarına uymama sebebiyle kusurlu olduğunu belirtilmiştir. Yargılama sırasında —- raporda da davalı sigortalısına ait araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığı, müteveffanın %100 kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Ceza dosyasında alınmış bir kusur raporu yoktur. Her ne kadar davacı taraf —- tarihli davalı sigortanın sigortaladığı aracın sürücüsünün % 75 kusurlu olduğuna ilişkin uzman görüşü sunmuş ise de uzman görüşünün somut verilere dayanmadığı, denetime elverişli olmadığı, kazanın taraflarının kazanın sonucundan etkilenmelerine göre kusur dağılımı yaptığı, kazanın soncuna göre kusur dağılımı yapılamayacağı, kaza anındaki duruma göre kusur dağılımı yapılması gerektiği, yayalara ilişkin değerlendirme yaptığı ancak kazanın yalara ilişkin olmadığı, kazaya iki aracın karıştığı, kazanın taraflarında yayanın bulmadığı, bu hali ile çelişkiler içerdiği dikkate alındığında ——- çelişki doğuracak bir durumunun olmadığı, kaza anına ilişkin ————– kaza tespit tutanağındaki değerlendirmeler ile uyumlu olduğu görülmüştür.
Buna göre, dava konusu ölüm olayı müteveffanın kendisinin tam kusuru ile meydana gelmiş olup, davalı sigortalısına ait araç sürücüsünün kusuru bulunmadığından, dolayısıyla ölenin kendisinin tam kusuruyla sebebiyet verilen olay ve meydana gelen zararla sürücünün fiili arasında illiyet bağı bulunmadığından (kesildiğinden),—- hakkındaki davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Her ne kadar davalı sigorta vekili yetkili mahkemenin adreslerinin —-olması sebebiyle —— Mahkemeleri olduğuna ilişkin yetki itirazında bulunmuş ise de davanın —- Mahkemesinde açılması sebebiyle bu hususta bir değerlendirme yapılmamıştır.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar harcı başlangıçta peşin olarak alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli—- esaslara göre belirlenen 9.200,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
7-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile —- bütçesinden ödenen—– ücretinin davacıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı ile davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.