Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/133 E. 2022/416 K. 07.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/133 Esas
KARAR NO: 2022/416
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Mümessillik Kaynaklı)
DAVA TARİHİ: 24/02/2022
KARAR TARİHİ: 07/06/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Mümessillik Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı arasındaki ortaklık ilişkisi sebebiyle müvekkili şirketin davalıdan bulunan borcunu zamanında ödememesi sebebiyle alacağı bulunduğunu, bu alacak sebebiyle müvekkil şirketçe, davalı aleyhine —–sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının işbu icra dosyasına haksız biçimde itiraz etmiş ve takibin durduğunu, bu itiraz üzerine zorunlu arabuluculuğa başvurulduğunu,—-dosyasında anlaşamama sonuçlu, —- tarihli arabuluculuk son tutanağı düzenlendiğini ve bir anlaşmaya varılamadığını beyanla; fazlaya dair hak ve taleplerini saklı kalmak kaydıyla, şimdilik,———sayılı icra takibi dosyasının kaldığı yerden, ticari faiz işletilerek devamına, davalının %20’den az olmamak kaydıyla icra inkâr tazminatı ödemesine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kabul anlamına gelmemek kaydıyla alacakların —- yıllık zamanaşımına uğradığını, davacı taraf, müvekkilden alacaklı olduğunu iddia ettiğini, alacaklar da — yıllık zamanaşımı olup, önceki döneme ilişkin alacakların zamanaşımına uğradığını, davacı taraf, dava dilekçesinde, müvekkilinden alacaklı olduğunu iddia ettiğini, müvekkili davacı bünyesinde işçi olarak çalıştığını, işçi- işveren ilişkisinden kaynaklı olarak müvekkilinin alacaklı olup, bu konuda müvekkili tarafından—– alacak davası açıldığını, Taraflar arasındaki ilişkinin, ticari nitelikte, ticari işten kaynaklı bir iş olmayıp, işçi-işveren ilişkisi mevcut olduğunu, davacı tarafın müvekkilinin işvereni, müvekkilinin davacı bünyesinde —– tarihleri arasında çalıştığını, davalı tarafın ticari nitelikli bir ilişki olduğu iddiasını kesinlikle kabul etmediklerini, mahkemenin iş bu dava konusu uyuşmazlıkta, görevsiz olup, görevli mahkeme, —— Mahkemeleri olduğunu, Dosyanın görevli—– gönderilmesini talep ettiklerini, davacının müvekkilinden alacaklı olduğunu iddia etmiş ise de, öncelikle davalının tüm iddialarına itiraz ettiklerini, taraflar arasındaki ilişki ticari nitelikli bir iş olmayıp, işçi işveren ilişkisinden kaynaklandığını, davacı tarafca yapılan ödemelerin, müvekkilin aylık ücret/maaş ödemesi olup, düzenli maaş ödenmediğinden, müvekkil halen davacıdan alacaklı olduğunu, bu konuda———-dosyasında alacak davasının devam ettiğini, beyanla; Davanın; Öncelikle usule ilişkin itirazlarımız nedeniyle Reddine, aksi halde esasa ilişkin itirazlar nedeniyle davacının açmış olduğu iş bu dava, haksız ve hukuka aykırı olması sebebiyle Reddine karar verilmesini, Yargılama Giderleri ile Vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle,————– sayılı icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67 maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
6102 sayılı TTK’nın 5/1. maddesine göre, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre ticaret mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir. Bu nedenle ticari işlerle ilgili bütün davalar ticaret mahkemelerinin görev alanına sokulmamış, yalnızca uzmanlık gerektiren hususların ticaret mahkemelerince karara bağlanması esası getirilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca, ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMK.’nun 1.maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan, re’sen incelenir.
Sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için; bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekir.
Türk Borçlar Kanunu’nun konuya ilişkin 77. vd. maddelerindeki düzenlemelere göre, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan veya tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir.
Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı, geri verme borcu altındadır.
Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı taraf tacir sıfatına haiz olup davalı taraf ise davacı şirkette ortaktır. Ancak davaya konu alacak kalemleri incelendiğinde davacı taraf davalının konut kredisi taksitleri ve kredi kartı borçlarını ödendiği, davalı ve kızının hesabına para gönderildiği iddiasına dayanmaktadır. Söz konusu alacak kalemleri tarafların ortaklık ilişkisine dayanan alacak kalemleri olmadığı, davalıya verilen borçlar ve şahsi harcamalar talep edildiği, TTK 553 vd. maddelerine dayanılmadığı, davalının yönetici sıfatıyla şirketi zarara uğrattığı iddiasına dayanılmadığı bu hali ile davacı tarafın sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanabileceği dolayısıyla davanın Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından görülüp sonuçlandırılması gerektiğinden davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar vermek gerekmiştir. Her ne kadar davalı taraf görevli mahkemenin İş Mahkemesi olduğunu, davalının davacı şirkette sigortalı olarak çalıştığını, işçilik alacakları için İş Mahkemesinde yargılamanın devam ettiğini, yapılan ödemelerin işçilik alacaklarına dayandığını iddia etmiş ise de davalının davacı yanındaki — kaydının — yılında sonlandığı—— dosyasında da kaydın sonlandığı ———- yılına kadarki kısım yönünden değerlendirmeler yapıldığı, talebe konu alacak kalemine ilişkin ödemelerin davacı tarafından davalıya —- yılından itibaren yapılmaya başlandığı anlaşıldığından davalı tarafın İş Mahkemesinin görevli olduğuna ilişkin itirazı yerinde görülmemiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, bu nedenle 6100 sayılı HMK’nın 115/2. Maddesi uyarınca dava şartı noksanlığından davanın usulden REDDİNE,
2-Taraflardan birinin, karar süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Mahkememize başvurarak, dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmesi halinde dosyanın görevli——– Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3-Yasal süre içinde Mahkememize başvurarak, dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi talep edilmediği takdirde, Mahkememize davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin iş bu kararın tebliği ile İHTARINA,
4-Dava dosyasının talep üzerine gönderilmesi halinde yargılama giderlerine görevli mahkemece hükmedilmesine,
Dair,davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile ———-Adliye Mahkemesi’ne istinaf yolunun açık olduğu, istinaf dilekçesinde istinaf edilen hususlar ile nedenlerinin belirtilmesinin gerektiği, süresi içerisinde kararın istinaf edilmemesi halinde hükmün kesinleşeceği ve infaz edilebileceği açıklanmak suretiyle açık duruşmada verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 07/06/2022