Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/115 E. 2022/682 K. 11.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/115 Esas
KARAR NO:2022/682

DAVA:İtirazın İptali (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç))
DAVA TARİHİ:17/02/2022
KARAR TARİHİ:11/10/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;Müvekkili ile davalı arasında takibe konu borcun dayanağının — adet —— senetten (bonodan) kaynaklı alacak olduğunu, ancak bonoların yazılı delil başlangıcı hükmünde olduğunu, bonolardan birinin ödeme tarihinin —–olduğunu, davalı tarafın bu tarihe kadar tüm sözlü ihtarlara rağmen borcunu ödememiş olduğundan dolayı, kendisi hakkında —- Sayılı dosyası kapsamında takibe geçildiğini, davalının takibe haksız olarak itiraz etmesi üzerine takibin durduğunu, müvekkilinin bu tarihe kadar aralarındaki ticari ilişkiden kaynaklı olarak hukuki yollara başvurmadığını, ancak devamlı olarak davalıya sözlü ve yazılı olarak ihtarda bulunduğunu, dilekçe ekinde sundukları — kayıtları ile bu durumun sabit olduğunu, davalının icra takibinden — gün evvel borcu kabul eder iken, nasıl oldu ise takip başlatıldığında borcu ödediğini beyan ettiğini, ancak müvekkilinin elden yahut başka bir yolla ödeme almadığını, kaldı ki ticaretle meşgul davalının ödediği senetleri davacıdan nasıl almadığının da üzerinde durulması gereken bir mesele olduğunu, tacirin basiretli bir iş adamı gibi davranma yükümlülüğünün bulunduğunu, müvekkilimin babası —- hastalığı nedeniyle vefat ettiğini, tedavi süreci ile meşgul olan müvekkilinin bu senetler ile yeterince ilgilenemediğini ve davalının bu durumu fırsat bildiğini, müvekkili ve müvekkilinin müteveffa tacir babası ile davalının devamlı alacak-verecek ilişkisi içerisinde olduklarını, birlikte —işi yaptıklarını, davalı tarafından; takip tarihine kadar müvekkile ödenmesi gereken borcun —-davalıdan talep ettiğini, dosyaya—adet ödeme dekontu sunduklarını, ancak davalı tarafından, davacının vefat eden babasına ödenmiş olan bu dekontların bu borcun konusu olmadığını, aralarında mevcut başka bir ticari ilişkiden kaynaklanan borcun konusu olduğunu, taraflar arasında dönemsel değil sürekli olarak ticari ilişki kurulduğunu, ödeme dekontları incelendiğinde, — tarihli dekontun açıklamasında “—borca karşılık” yazdığını, ödeme dekontlarından anlaşıldığı üzere, davalının — başka bir borçtan bahsettiğini,—adet bonodan kesinlikle söz edilmediğini, kabul etmemekle beraber, ödeme dekontlarının bu borca istinaden ödendiği varsayılsa bile; —- halen borcun kalmış olduğunu belirtmiş olup, davanın kabulüne, davalı tarafından icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, asıl alacağın— sinden aşağı olmamak üzere, davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine, her türlü yargılama gideri, harç ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerine bırakılmasını karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının müvekkilinden takibe konu senetler sebebiyle alacaklı olduğunu iddia ettiğini, fakat davacının bu iddialarının asılsız olduğunu, davacının alacağının zamanaşımına uğradığını, borcu kabul anlamına gelmemekle beraber zamanaşımı iddiaları kabul edilmese dahi davacının borca dayanak olarak sadece taraflar arasındaki — yazışmalarını gösterdiğini, davacının sunmuş olduğu — yazışmalarının gerçeği yansıtmadığını, davacı ile müvekkilinin süregelen yahut devam eden bir ticari ilişkisi bulunmadığını, taraflar arasında ticari ilişki bulunmadığından alacak-borç ilişkisinin de olamayacağını, —yazışmalarının müvekkilinin bilgisi olmaksızın dosyaya sunulduğunu, kullanılmasına muvafakatlerinin bulunmadığını, davacının yazışmalarla oynayıp aradan bazı mesajları silerek kendi lehine bir durum oluşturup oluşturmadığının da bilinmediğini, ayrıca müvekkilin borcundan dolayı devamlı olarak sözlü ve yazılı ihtarda bulunulduğu hususlarının da doğru olmamakla beraber; dosyadan da anlaşılacağı üzere davacı tarafından dosyaya sunulan bir ihtarname yahut yazılı başkaca evrak bulunmadığını, takibe konu senetlerin borcunun da müteveffaya ödendiğini, müvekkilinin ne davacıya ne müteveffaya bir borcunun bulunmadığını, müteveffa — olduğundan, içinde bulunduğu— sebepleri dolayısıyla müvekkilinin takibe konu senetleri iade alamadığını, sonrasında da davacı — tarafından borcu müteveffaya ödenmiş senetler cirolanarak haksız şekilde takibe konulduğunu, müvekkilinin takibe konu senetlerden kaynaklanan borcunun bulunmadığını, zaten ödemeye ilişkin dekontların taraflarınca icra dosyasına sunulduğunu, dekontlardan da anlaşılacağı üzere müvekkil tarafından senet borcunun tamamının ödendiğini, bir alacağı olduğunu iddia eden davacının bu alacağını ispat etmesi gerektiğini, ayrıca taraflar arasındaki süregelen ticari ilişki iddiasını ispatın davacıya ait olduğunu, dosyaya alacağı ispatlayan bir bilgi ve belge sunulamadığını, sunulan dekontlar takibin haksız olarak açıldığını gösterdiğini, yapılan ödemelerin takibe konu senetler haricinde bir ödeme olduğunun ispatlanamadığını belirtmiş olup, haksız olarak açılan davanın reddine, davacı hakkında kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, —sayılı icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67 maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan —incelemesi yaptırılmıştır.
—tarafından verilen raporda özetle; ” Davacı vekili tarafından müvekkilinin tacir-esnaf olmadığı ve ticari defter ve belgelerinin bulunmadığı belirtildiğinden, davalı vekilinin de yerinde inceleme talep edilmiş olmasına rağmen, ticari defter ve belgeler tarafımca istenmiş olmasına rağmen herhangi bir defter ve belge ibrazında bulunulmadığından, taraflara ait defter incelemesinin yapılamadığı, Davacının Alacak Talebi Yönünden: Takdiri Mahkemeye ait olmak üzere; takip konusu alacağa dayanak olarak gösterilen — adet senetten kaynaklı alacağını talep edebileceği yönünde ve davalı tarafından yapılan ödemelerin senetlere ilişkin olmadığına dair hüküm kurmak istemesi halinde, davacının — alacağını talep edebileceği, takdiri Mahkemeye ait olmak üzere; takip konusu alacağa dayanak olarak gösterilen — adet senetten kaynaklı alacağını talep edebileceği yönünde ve davalı tarafından yapılan ödemelerin senetlere ilişkin yapıldığına dair hüküm kurmak istemesi halinde ise — tutarlı senetten davacının kabulünde olan—adet toplam —alacağını talep edebileceği, Davalı vekilinin cevap dilekçesinde belirtmiş olduğu, borçlarının bulunmadığı, davacı ile aralarında ticari ilişkinin bulunmadığı ve dolayısıyla davacıya borcunun bulunmasının mümkün olmadığı, davacının babasına teslim edilen senetlerin zamanaşımına uğradığı ve bedellerinin ödendiği yönündeki beyanlarına ilişkin hukuki değerlendirmenin Mahkemeye ait olduğu, Faiz Talebi Yönünden: Mahkeme’nin kısmen ya da tamamen Davacı lehine hüküm kurması halinde; takip sonrasında hükmolunacak davacı alacağı için 3095 s.k m.1/1 kapsamında yasal faiz talebinin yerinde olduğu, icra inkâr tazminatı ve sair hususların yargı makamının münhasır takdiri içinde kaldığı,” şeklinde rapor sunulmuştur.TTK’ nun 5(1) maddesi uyarınca ticari davalara bakma görevi Asliye ticaret mahkemesine aittir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesine göre bir davanın ticari dava sayılması için; uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden tacir ve her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olması yada tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesi ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın, TTK da veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde bir düzenleme bulunması gerekmektedir.Takibe konu senetlerin tanzim tarihi itibariyle uygulanması gereken 6102 Sayılı TTK’nun 776/1-f maddesi uyarınca; senette düzenlenme yerinin yazılı olması gereklidir. Aynı Kanun’un 777/4. maddesinde ise; düzenlendiği yer gösterilmeyen bir bononun, düzenleyenin adının yanında yazılı olan yerde düzenlenmiş sayılacağı hükme bağlanmıştır.
Hukuk Genel Kurulu’nun — ve—/12-590 sayılı kararında da benimsendiği üzere tanzim yeri olarak idari birim adının — yazılması zorunlu ve yeterlidir.Öte yandan, keşide yeri bulunmayan dayanak belge bono olarak kabul edilemeyeceğinden, TTK’nun 776/1-f maddesinde öngörülen koşulu taşımayan bu belgeye dayanarak borçlu hakkında kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yapılması da mümkün değildir. —-Eldeki davada davacı tarafından ilamsız takibe dayanak gösterilen senette düzenleme yeri bulunmadığından kambiyo senedi vasfı bulunmamaktadır. Bu haliyle yargılama Asliye Hukuk Mahkemesinin görev alanına girmekte ise de davacı tarafından aralarında ticari ilişki bulunduğu iddia edildiğinden yargılamaya devam edilerek alacağın varlığı hususnda — incelemesi yapılmasına karar verilmiştir. Ancak davacı vekili — tarihli dilekçesi ile müvekkilinin tacir olmadığını ticari defteri bulunmadığını beyan etmiştir.Davaya konu uyuşmazlığın TTK’da düzenlenen mutlak ticari dava anlamında bir uyuşmazlık niteliğinde olmadığı gibi, davacının tacir sıfatının bulunmadığı, nispi ticari dava ölçüleri yönünden de ilgili şartların oluşmadığı, takibe dayanak senedin de kambiyo senedi vasfında olmadığı bu haliyle davanın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi mümkün olmayıp 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2/2 maddesi gereğince görüm ve çözüm yerinin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu kanaatine varılmıştır.( —Yukarıda anlatılan nedenlerle TTK’nun 4(1) maddesindeki düzenleme nedeniyle somut davada Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olması nedeniyle mahkememizin görevsiz olup davaya bakmanın mümkün olmadığı, görevin dava şartlarından olduğu ve HMK nun 115(1) maddesi uyarınca davanın her aşamasında resen gözetilmesi gerektiği dikkate alınarak mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğu yönünden usulden reddine, görevli Asliye Hukuk mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, bu nedenle 6100 sayılı HMK’nın 115/2. Maddesi uyarınca dava şartı noksanlığından davanın usulden REDDİNE,
2-Taraflardan birinin, karar süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren—- hafta içinde Mahkememize başvurarak, dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmesi halinde dosyanın görevli — Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3-Yasal süre içinde Mahkememize başvurarak, dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi talep edilmediği takdirde, Mahkememize davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin iş bu kararın tebliği ile İHTARINA,
4-Dava dosyasının talep üzerine gönderilmesi halinde yargılama giderlerine görevli mahkemece hükmedilmesine,Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı, davacı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren — hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile —Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yolunun açık olduğu, istinaf dilekçesinde istinaf edilen hususlar ile nedenlerinin belirtilmesinin gerektiği, süresi içerisinde kararın istinaf edilmemesi halinde hükmün kesinleşeceği ve infaz edilebileceği açıklanmak suretiyle açık duruşmada verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.