Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/1005 E. 2023/912 K. 19.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/1005
KARAR NO : 2023/912

DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 29/12/2022
KARAR TARİHİ : 19/12/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin dava dışı sigortalısı —–ait 1 adet mayo cinsindeki emtiasının Türkiye’den—- taşınmak üzere 06.09.2021 tarihinde müvekkili şirket’e teslim edildiğini, gönderinin taşıma sırasında kaybolduğunu ve alıcısına ulaştırılmadığını, kaybolan gönderinin ürün bedelinin 288,18-USD olduğunu ve söz konusu tutarın alınan ekspertiz raporu sonucunda sigorta kapsamında davacı tarafından dava dışı sigortalıya ödendiğini, ayrıca temlik alındığını, müvekkilinin yasal ve akdi halefiyet kazandığını, zararın rücuen tazmini adına davalı şirket aleyhinde —–. İcra Müdürlüğü’nün—-. sayılı dosyası ile başlatılan takibe davalı şirket tarafından kısmi itirazda bulunuklarını ve sınırlı sorumluluk kapsamında ödeme yapıldığını, ancak Varşova Sözleşmesi uyarınca taşıma sırasında gönderinin kaybolmasında taşıyanın ihmali olması halinde sınırlı sorumluluk hükümlerinin uygulanmayacağını, yapılan arabuluculuk görüşmelerinde bir sonuç alınamadığını beyanla; davanın kabulü ile itirazı iptaline ve takibin devamına, davalı aleyhine %20.den az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Uyuşmazlığın çözümünde Uluslararası Sözleşmelerin uygulanması gerektiğini, davacının müvekkili şirket’ten doğrudan ve dolaylı zararlara ilişkin talepte bulunmasının mümkün olmadığını, davacının —- konşimento numaralı gönderi için özel fayda beyanında bulunulmadığı gözetildiğinde somut olayda müvekkili şirket’in sadece sınırlı sorumluluğundan söz edilebileceğini, ancak, gönderi bedelinin Montreal Sözleşmesi’nin 22. maddesinin 3. fikrasına göre yapılan SDR hesaplamasından daha düşük olduğu durumlarda aynı maddenin devamında “…taşıyıcı beyan edilen toplamı aşmayan bir miktar ödemekle sorumlu olacaktır.” denildiğinden taşıyıcının sorumluluğu gönderi bedeli ile sınırlandırıldığını, somut olayda bu tutarın 3,00-USD olduğunu, müvekkili şirket tarafindan sınırlı sorumluluğu kapsamında hesaplama yapılarak sorumluluk tutarı olan 3,00-USD üzerinden alınan kapak hesabının——. İcra Müdürlüğü’nün ——sayılı dosyasına yatırılarak sorumluluğu dışındaki tutarlara itiraz edildiğini, beyan ederek davanın esastan reddine, davacının “20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle,—–. İcra Müdürlüğünün—— sayılı icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67 maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir
İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.
İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır.
Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez.
İtirazın iptali istemine konu, —– İcra Müdürlüğünün —– esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde bulunduğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği; borçlu tarafından Borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği huzurdaki davanın yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi tarafından verilen raporda özetle; ” Dava konusu rücuen tazminat talebine konu olan zayiin davalının sorumluluğundaki hava yolu taşıması sırasında meydana geldiği, davalının zayiden dolayı sorumluluğunun Montreal Konvansiyonu 22’nci maddesi gereği davadışı sigortalı tarafından konişmentoda beyan edilen 3,00 USD ile sınırlı olacağı davalının takip sonrası sorumlu tutulabileceği 3,00USD’nin 30.03.2022 tarihindeki TL cinsinen karşılığı 44,40 TL’nı takipteki ferileri ile birlikte davacıya ödediği, davacının zararın tazmini ile ilgili başkaca bir yükümlülüğü kalmadığından, davacı tarafından —-.İcra Dairesi nezdinde —–Esas sayılı dosyası ile başlatılan takibe vaki itirazının yerinde olacağı ” şeklinde rapor sunulmuştur.TTK m. 1472’de düzenlenen halefiyet, yasal, sınırlı ve cüz’î halefiyet niteliğindedir. Bu maddeden doğan halefiyet hakkına istinaden açılan veya açılacak olan dava, esas itibariyle sigortalının, kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır. TTK’nın 1472. maddesi uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve dava, tazmin ettiği bedel nisbetinde sigortacıya intikal eder. Bu şekilde sigortalısının haklarına halef olan sigorta şirketinin, ödediği tazminat miktarınca hukuken sigortalı yerine geçerek açtığı rücû davası, aslında bir tazminat davası olup, bu niteliği itibariyle aynı zamanda şahsî nitelikte bir eda davasıdır. Burada sigortacı, sigorta ettiren yerine geçtiği için şahsî ve rücûu ödediği bedelle sınırlı olduğundan dolayı da cüz’î haleftir. Sigortacının, sigortalıya ödediği tazminat oranında sigortalının yerine geçeceği ve onun kanunî halefi olacağı, ilke olarak 31.03.1954 gün ve —–. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtilmiştir. —– sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da, sigortacının, zarara sebebiyet veren aleyhinde açtığı rücû davasının, kanundan doğan halefiyete dayandığı ve halef olanın, halefiyet yolu ile nasıl bir hak iktisap etmiş ise, o hakka sahip olacağı vurgulanmış; velhasıl sigorta ettirenin ne hakkı varsa bunların, şartları gerçekleşince sigortacıya geçeceği; sigortacının, sigorta ettirenin bütün def’ilerini üçüncü şahsa karşı ileri sürebileceği ve Borçlar Kanununun 44 üncü maddesine (TBK m. 52) de dayanabileceği; tabiatıyla sigorta ettirenin olayda dava hakkı yoksa, sigortacıya da bu yönde bir hakkın intikal etmeyeceği açıklanmıştır.
Somut olayda davacı sigorta şirketinin dava dışı sigortalısına dava konusu taşıma sebebiyle meydana gelen zararını ödediği dolayısıyla sigortalısının haklarına halef olduğu, eldeki davayı açmakta aktif husumetinin bulunduğu anlaşılmıştır. Taşımaya konu emtia konişmento alıcısına teslim edilmeden zayi olmuştur. Zayi uluslararası hava taşımacılığı esnasında meydana geldiğinden, uyuşmazlığa Varşova Konvansiyonu hükümleri uygulanmalıdır.
Varşova Konvansiyonu gereğince taşıyıcının taşıma sözleşmesinden kaynaklanan sorumluluğu kural olarak sınırlı sorumluluk olup bu husus anılan Konvansiyon’un 22. maddesinde tüm sorumluluk hâlleri için ayrı ayrı düzenlenmiştir. Bu itibarla anılan Konvansiyon’un 22. maddesinde özellikle taşıyıcının yük taşımasında sorumluluğu, yük taşıyıcıya verilirken gönderici varış yerinde teslimindeki menfaatine ilişkin özel bir
bildirimde bulunmadıkça ve gerekiyorsa ek bir meblağ ödemedikçe, kilogram başına 17 Özel Çekme Hakkı (SDR) ile sınırlandırılmıştır. Özel bildirimde bulunulması hâlinde, taşıyıcı bildirilen meblağın göndericinin varış yerinde teslim anındaki gerçek menfaatinden büyük olduğunu ispat etmedikçe, bildirimi yapılan meblağa kadar ödeme yapmakla sorumlu olduğu belirtilmiştir . Dava konusu taşımada taşıyıcının bu konişmento kapsamında taşıma sorumluluğunu üstlendiği emtia için beyan edilen değer 3,00 USD olduğundan, davalının sorumluluğu ancak 3,00 USD kadar
olacaktır. Davalı, başlatılan takip sonrası, 30.03.2022 ödeme tarihinde asıl alacak olarak 3,00USD karşılığı olan 44,40TL ve ferilerini ödediği icra dosyası ile sabittir. Bu durumda davacı taraf bakiye zarar talebinde bulunamayacağından davanın reddine karar verilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine,
3-Karar harcı 269,85-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 189,15‬-TL harcın, davacı taraftan tahsili ile hazineye irat kaydı yapılmasına,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 5.406,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Taraflarca dosyaya yatırılan yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
8-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.560-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda miktar itibari ile kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.