Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/762 E. 2023/392 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/762 Esas
KARAR NO: 2023/392
DAVA: İtirazın İptali
DAVA TARİHİ: 11/10/2021
KARAR TARİHİ: 08/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;——- sayılı dosyası ile davalı-borçlu aleyhine başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itiraz üzerine icra takibi durduğunu, hukuka aykırı, haksız ve mesnetsiz itirazın kaldırılarak takibin devamına karar verilmesi ve haksız yapılan itiraz dolayısı ile davalı borçlunun %20 icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesini, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının Tüketici dava şartını yerine getirdiğini, ancak ticari yönden arabuluculuk tutanağı yönünden davanın usulden reddini, davacının, —— alkollü olduğunu iddia ettiğini, —— göre kazanın sadece alkole dayanması halinde hasarın poliçe teminatı dışında kalacağının belirtildiğini, kazaya karışan sürücü —– ehliyetinin minibüsü kullanabilmeyi kapsayıp kapsamadığının araştırılmasını, sadece alkolün etkisiyle kazanın meydana gelmesi halinde sigortacının rücu hakkının doğabileceğini, somut olayda sigortalının kavşakta geçiş önceliğine uyulmaması ve diğer araç sürücüsünün de kavşağa aracın hızını azaltmadan girmesi şeklindeki davranışların da rol oynadığını, bu nedenle davanın hukuka ve içtihadlara aykırı olduğunu, davanın reddine, %20’tan aşağı olmamak üzere tazminatına mahkûm edilmesini, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:Celp ve tetkik edilen—— sayılı dosyasında; davacı takip alacaklısı tarafından 01/09/2021 havale tarihli takip talebi ile davalı takip borçlusu hakkında ilamsız takip başlatıldığı, takibin borçluya tebliğ edildiği, borçlunun borca ve ferilerine karşı itiraz ettiği ve bunun üzerine takibin durduğu, itiraz dilekçesinin davacı takip alacaklısına tebliğ edilmediği, eldeki davanın 1(bir) yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.Uyuşmazlık konusu ile ilgili olarak makine mühendisi bilirkişi 07/08/2022 tarihli raporunda özetle; —– plakalı araç sürücüsünün %100 asli kusurlu olduğunu, —— plaka sayılı araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığını beyan ve rapor etmiştir.

HUKUKİ NİTELENDİRME VE GEREKÇE;Dava hukuki niteliği itibariyle, meydana gelen trafik kazısı nedeni ile davacı tarafından sigortalıya ödenen hasar bedelinin tazminine ilişkin rücuen tazminat talepli—– sayılı icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67 maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır.
Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez. İtirazın iptali istemine konu,—— sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde bulunduğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği; borçlu tarafından itiraz dilekçesinde borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği huzurdaki davanın yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Mahkememizce aldırılan 07/08/2022 tarihli bilirkişi raporu ile —— plaka sayılı, —– şasi nolu, —— model yılı, —– marka —— tipi, araç sürücü:—— (0.60 promil alkol): “aracıyla —— istikametinden sola doğru dönüş alarak
—–sokağa katılmak isterken sağ arka yan kısımlarıyla —— Caddesinden —– Bulvarı istikametine doğru sol şeritte seyreden sürücü —– sevk ve
idaresindeki —– plaka sayılı kamyonete ön kısımlarıyla çarpması sonucu yaralanmalı/maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği,” kazanın oluşumunda dikkatsiz ve
özensiz davranarak kaza krokisinde de görüldüğü gibi sola dönülmez levhası bulunan yoldan sola dönüş yaparak kazaya sebebiyet verdiği ve 2918 sayılı Karayolları Trafik
Kanunu madde 47 c) Trafik işaret levhaları, cihazları ve yer işaretlemeleri ile belirtilen veya gösterilen hususlara uymak zorundadırlar, maddesini ihlal ettiği, aynı kanunun madde 48
“Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri almış olan sürücüler ile alkollü olan sürücülerin karayolunda araç sürmeleri yasaktır.” Hususunu ihlal ettiği; aynı kanunun madde 84 b) taşıt
giremez trafik işareti bulunan karayoluna veya bölünmüş karayolunda karşı yönden gelen trafiğin kullandığı şerit, rampa ve bağlantı yollarına girme, hallerinde asli kusurlu sayılırlar;
olarak belirlendiği de dikkate alındığında; %100 asli kusurlu olduğu;—– plaka sayılı —– model yılı —– şasi nolu, —— marka, araç sürücü: —— dava konusu kazada istikametinde seyir halinde olduğu ve atfa kabil bir kusuru olmadığı; 16/01/2020-2021 başlangıç ve bitiş tarihli Kasko Sigorta Poliçesi: sigorta şirketi: —– şirketi sigortalı adı—– şirketi —— plaka sayılı, —— şasi nolu, —– model yılı, —— tipi, araç olduğu, Dava dilekçesinde: “trafik kazası sonucu müvekkil şirket tarafından yaptırılan Kasko Ekspertiz Raporuna istinaden 29/01/2021 tarihinde zarar gören —– plakalı aracın maddi hasar bedeli olan 14.500,00-TL şirketlerince ödendiği,” ifade edilmesine karşın ödendiğine dair belge bulunmadığı, takdirin sayın Mahkemenizde olduğu; Dava dosyasında; —— plakalı,—— model, —– marka aracın sahibi —– adına hasar bedeli 48.549,30 TL ödendiğine dair belge bulunmadığı sonuç ve kanaati bildirilmiştir.Uyuşmazlık konusu ile ilgili olarak makine mühendisi, nörolog ve hukukçu bilirkişiler 15/02/2023 tarihli raporlarında özetle; —— plakalı araç sürücüsü —— %100 asli kusurlu olduğu, kazanın alkolün etkisinde gereçleştiğini, kasko poliçesi teminat kapsamında olmadığını, ödeme dekontunun dosyada bulunmadığını ve sunulması halinde davacının talebinin haklı olduğunu beyan ve rapor etmişlerdir.Bilirkişi raporlarının taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edildiği görüldü. 2918 sayılı KTK’nun 48. maddesinde; alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir.Karayolları Trafik Yönetmeliğinin “Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı” başlıklı 97/1. maddesinde; alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra bu konu ile ilgili olan “b-2” bendinde; alkollü içki almış olarak araç kullandığı tespit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları belirtilmiştir.Öte yandan, Zorunlu Mali Sorumluluk Sorumluluk Genel Şartlarının B.4.d maddesinde; tazminatı gerektirin olay işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı olduğu açıklanmıştır.Bununla birlikte, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4.d maddesinin dayanağını teşkil eden KTK’nun 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97. maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve müteakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabulü de mümkün değildir. O halde, zararın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına zararın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda zararın teminat dışı kaldığının ispat yükü TTK’nun 1281. maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.—–yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurlarında olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin belirlenmesi durumunda, oluşan hasarın(zararın) poliçe teminatı dışında kalacağından davanın kabulüne aksi halinde reddine karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir. Uyuşmazlık davacı tarafından ZMMS poliçesi kapsamında zarar gören 3. kişilere ödenen tazminatın, aracın sigorta genel şartlarına aykırı olarak alkollü sürücü tarafından kullanımı iddiası ile rücuen tahsilinin mümkün olup olmadığı, aracın uzun süreli kiralama sözleşmesi ile kiralanıp kiralanmadığı eğer kiralanmış ise işletenin değişmesi nedeniyle sigortacının sigortalısına rücu hakkı bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmıştır. Usul ve yasaya uygun bilirkişi raporunda meydana gelen kazada davalının aracının davacı tarafından sigortalandığı, davalı sigortalı —— kazanın meydana gelmesinde %100 kusurlu olduğu ve kazanın münhasıran alkolün etkisiyle meydana geldiği tespit edilmiştir. Tüm bu açıklamalar dikkate alındığında davacı sigorta şirketinin münhasıran alkolün etkisi altında meydana gelen kaza sebebiyle ödediği zarar bedelinin teminat kapsamı içinde kalması sebebiyle davalı sigortalısına rücu edebileceği kanaati ile 14.500,00 TL yönünden davanın kabulü yolunda karar vermek gerekmiştir.İcra ve İflas Kanununun 67.maddesinin 2.fıkrası gereğince, icra tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Takip talebi ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde alacak likit olmadığı anlaşılmakla talebin reddine karar verilmiştir.

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ ile; davalının —– sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın 14.500,00 TL asıl alacak üzerinden iptaline takibin asıl alacak üzerinden devamına,
2-Alacağın yargılamayı gerektirmesi nedeni ile icra inkar tazminatı talebinin reddine,
3-Alınması gerekli karar ve ilam harcı olan 990,50 TL’den dava açılırken yatırılan 247,63 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 742,87 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına
4-Davacı tarafça yatırılan 247,63 TL peşin harç, 59,30 başvurma harcı, 8,50 TL vekaletname harcı olmak üzere toplam 315,43 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 3.000,00 TL bilirkişi ücreti, 999,80 TL posta gideri olmak üzere toplam 3999,80 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre belirlenecek 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
8-Suçüstü ödeneğinden karşılanan 680,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
9-Kararın kesinleşmesi halinde kullanılmayan gider avansının ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı miktar itibari ile kesin olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.08/06/2023