Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/733 Esas
KARAR NO : 2023/130
DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 18/11/2021
KARAR TARİHİ : 07/03/2023
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Dava dışı —–Ortaklığı —– poliçe numaralı ve 17/11/2011 – 15/03/2020 vadeli —–Poliçesi ile müvekkil şirketin sigortalısı olduğunu, —–Poliçesine konusu işin, sigortalı firmaların ——ortak girişimi) yükleniminde yapımı devam eden—– Projesi işleri olduğunu, hasarın meydana geldiği—— nolu teknik bina ve civardaki ekipmanları müvekkil ——. tarafından teminat altına alındığını, 09.10.2019 tarihinde sürücü —–, sevk ve idaresindeki ——plakalı kamyoneti ile—– Caddesi istikametinden —— hemzemin geçidi istikametine seyir halinde iken bahse konu kaza noktasında geldiğinde; —– seyir no’lu —— istikametinden gelen makinisti —–olan yük treni, —- kontrolsüz hemzemin geçidine geldiğinde ——plakalı kamyonetin sağ orta kısımlarından çarpıp 200 m ileride durması ve kamyonetin 13 m savrulmasıyla yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kaza tespit tutanağında kamyonet sürücüsü —–2918 sayılı KTK m.76/b hükmünü ihlal ettiği, tren makinisti —— ise kural ihlalinin bulunmadığının belirtildiği, trenin araca çarparak sürüklemesi sonucu hemzemin geçide yakın konumda ve henüz aktifolmayan binaya çarpması sonucu, dava dışı sigortalıya ait; binanın dış kasa bölümünün eğilmiş/yamulmuş olduğu, etrafını çevreleyen tel örgü çitlerin zarar gördüğü, bina içerisindeki sinyalizasyon sistemine ait elektronik modüllerin, iletişim cihazlarının, cihazların içerisindeki elektronik kartların, bağlantı branşmanlarının, modül ve sistemlerin monte edildiği kabin içi düzenleyici metal rafların ve kablo tavalarının çarpmanın etkisiyle kullanılamaz hale geldiğinin anlaşıldığını, hasarın meydana gelmesinin ardından dava dışı sigortalı, müvekkil —— ihbarda bulunmuş ve yapılan ekspertiz çalışmaları sonucu sigortalıya ait teknik bina ve ekipmanların zararı müvekkil şirket tarafından tazmin edildiğini, davalının maliki olduğu —– plakalı aracın sürücüsü —–kusurlu olması sebebiyle müvekkil şirket tarafından ödenen hasar bedelinin rücuen tahsili amacıyla davalı ——karşı icra takibi başlatılmış ancak davalı/borçlunun itirazı neticesinde takip durmuştur. Meydana gelen hasardan haberdar olan dava-dışı sigortalı hasar miktarının tazmini için sigortacısı olan müvekkil —– ihbarda bulunulduğunu ve müvekkil nezdinde—- nolu hasar ve rücu dosyası açıldığını, ——tarafından gerçekleştirilen ekspertiz çalışması sonucu 24/03/2020 tarihli rapor ile; binanın dış kasa bölümünün eğilmiş/yamulmuş olduğu, binanın etrafını çevreleyen tel örgü çitlerin zarar gördüğü ve bina içerisindeki sinyalizasyon sistemine ait elektronik modüllerin, iletişim cihazlarının, cihazların içerisindeki elektronik kartların, bağlantı branşmanlarının, modül ve sistemlerin monte edildiği kabin içi düzenleyici metal raflar ve kablo tavalarının çarpmanın etkisiyle kullanılamaz hale geldiği tespit edilerek hasarın toplam maliyeti 11.800,00 EURO olarak hesaplandığını v müvekkil sigorta şirketi tarafından 21.04.2020 tarihinde 11.800,00 Euro hasar tazminatını dava dışı sigortalı —– ödendiğini, Davalı—– trafik sigortacısı yine Müvekkili—- olduğundan dava dışı—– ait bina ve ekipmanlarda oluşan zararın, poliçe limiti dâhilinde olan 5,074.29 EURO(39.000, 00 TL) ‘luk kısmının toplam hasar tutarından mahsup edildiğini, araç sürücüsü—- Karayol Trafik Kanunu m.57 ve m. 76’ya Aykırı Davranmıştır. —– plakalı araç sürücüsü ——KTK m.57 ve m.76/b hükmünü ihlal ederek; sağdan gelen treni fark etmeyip, geçiş hakkı vermediğinden ve neticesinde trafik kazası gerçekleştiğinden dolayı %100 oranında ve asli kusurlu olduğu, kaza tespit tutanağında da belirtildiği üzere tren makinisti —– kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığını, —– plakalı aracın maliki davalı ——- olup aracın maliki KTK’ya göre işleten sıfatında olduğunu, ilgili kanun maddesinden de açıkça anlaşılacağı üzere işleten de aracın sürücüsünün kusurundan kendi kusuru gibi sorumlu olacağını, yapılan arabulculuk görüşmelerinden de bir sonuç alınamadığını beyanla; davanın kabulü ile itirazı iptaline ve takibin devamına, davalı aleyhine %20.den az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA
Davalı yan kendisine yapılan usulüne uygun tebliğe rağmen davacı yanın dava dilekçesine cevap vermemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle,—— sayılı icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67 maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır.
Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez.
İtirazın iptali istemine konu,——sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde bulunduğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği; borçlu tarafından itiraz dilekçesinde borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği huzurdaki davanın yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi heyeti tarafından alınan raporda ,” Hasar gören elektrik elektronik ödemeye ilişkin dosya üzerinden yapılan inceleme ve değerlendirmeler sonucunda; zarara gören ekipmanların, tren sinyalizasyon sistemleri için kullanılan iletişim modülleri, bağlantı elemanları ve montaj kitleri olduğu, hasara ilişkin fotoğraflar incelendiğinde, kamyonetin çarpması sonucunda cihazların yerleştirildiği —— kabinlere kadar darbenin etki ettiği, cihazların kullanılamayacak derecede hasarlandığı, hasarlanan elektronik cihazların yüksek teknolojili hassas algılayıcılarla donatılmış elektronik sinyalizasyon alıcı verici üniteler olduğu, bu tip ürünlerin içerdikleri özel işlemci ve devre elemanları sebebiyle onarımının yapılmasının çoğu zaman asıl cihaz bedelinden bile daha maliyetli olabildiği, bu sebeple yenilenmesinin doğru ve en uygun çözüm olduğu, dava dışı şirket tarafından hasara uğrayan ekipmanlar için ilgili firmalardan alınan yenileme bedel faturaları esas alınarak toplam hasar bedeli hesaplandığı, işçilik hariç olmak üzere verilen birim fiyatların niteliği göz önüne alındığında doğru birim fiyatlar olduğu, davacının sigortalısı tarafından hasarı onarımına ilişkin çıkarılan onarım bedeli içerisinde işçilik bedeli verilmiş olmasına rağmen, söz konusu işçilik için bedel ödendiğini gösteren herhangi bir ödeme makbuzu vb. belge olmadığına göre, işçilik bedelinin büyük olasılıkla şirketin zaten çalışanı olan teknik personel tarafından yapıldığı, ayrı bir ücret ödenmediği anlaşıldığı için, ekspertiz raporunda işçilik bedelinin toplam hasar bedeli içerisinden düşülmesinin doğru olduğu ve yalnızca malzeme bedeli olarak ödenmesine karar verilen toplam 11.800,00.-Euro bedelin böylesi yerli üretimi de olmayan yüksek teknoloji elektronik ürünler doğru birim fiyatlarla hesaplanmış geçerli hasar bedeli olduğu, Davalı ——plakalı aracın %100 kusurlu olduğunun mahkemece kabulü halinde; davacı sigorta şirketinin, sigortalısına ödemiş olduğu 11.800,00 Euro hasar tutarından —– plakalı aracın KZMMS poliçe limitleri dâhilinde 5,074.29 EURO (39.000,00 TL) ‘luk kısmının toplam hasar tutarından mahsup edilmesi sonucunda—-plakalı aracın KZMMS sigortasının teminat limitlerini aşan 6.725,71 EURO’luk (59.889,08-TL) kalan bakiye alacağını —— plakalı araç maliki davalıdan, işleten sıfatının değiştiğinin Mahkemece kabulü halinde dava dışı işleteninden/kiracısından rücuen talep edebileceği,” şeklinde rapor sunulmuştur.Kazanın oluşumunda tarafların kusur oranlarının tespiti bakımından —— rapor tanzimi istenilmiştir.——Tarafından verilen raporda özetle; ” olayda ; Makinistin korna tedbiri almış olması durumunda; kamyonet sürücüsü —– %100 (Yüzde yüz) oranında tam kusurlu olduğu, makinist —— kusur yüklenmesinin mümkün olamayacağı, Makinistin korna tedbiri almamış olması durumunda ; kamyonet sürücüsü —– %75 (Yüzde yetmiş beş) oranında birinci derecede kusurlu olduğu, makinist ——- ise %25 (Yüzde yirmi beş) oranında ikinci derecede kusurlu olduğu ” şeklinde rapor sunulmuştur. TTK m. 1472’de düzenlenen halefiyet, yasal, sınırlı ve cüz’î halefiyet niteliğindedir. Bu maddeden doğan halefiyet hakkına istinaden açılan veya açılacak olan dava, esas itibariyle sigortalının, kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır. TTK’nın 1472. maddesi uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve dava, tazmin ettiği bedel nisbetinde sigortacıya intikal eder. Bu şekilde sigortalısının haklarına halef olan sigorta şirketinin, ödediği tazminat miktarınca hukuken sigortalı yerine geçerek açtığı rücû davası, aslında bir tazminat davası olup, bu niteliği itibariyle aynı zamanda şahsî nitelikte bir eda davasıdır. Burada sigortacı, sigorta ettiren yerine geçtiği için şahsî ve rücûu ödediği bedelle sınırlı olduğundan dolayı da cüz’î haleftir. Sigortacının, sigortalıya ödediği tazminat oranında sigortalının yerine geçeceği ve onun kanunî halefi olacağı, ilke olarak 31.03.1954 gün ve—–. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtilmiştir. 17.01.1972 t. ve ——sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da, sigortacının, zarara sebebiyet veren aleyhinde açtığı rücû davasının, kanundan doğan halefiyete dayandığı ve halef olanın, halefiyet yolu ile nasıl bir hak iktisap etmiş ise, o hakka sahip olacağı vurgulanmış; velhasıl sigorta ettirenin ne hakkı varsa bunların, şartları gerçekleşince sigortacıya geçeceği; sigortacının, sigorta ettirenin bütün def’ilerini üçüncü şahsa karşı ileri sürebileceği ve Borçlar Kanununun 44 üncü maddesine (TBK m. 52) de dayanabileceği; tabiatıyla sigorta ettirenin olayda dava hakkı yoksa, sigortacıya da bu yönde bir hakkın intikal etmeyeceği açıklanmıştır.Eldeki davada davacı taraf ile dava dışı —— Ortaklığı arasında 17/11/2011-15/03/2020 vadeli montaj tüm riskler sigorta poliçesi düzenlendiği, poliçe geçerlilik tarihleri arasında 09/10/2019 tarihinde davalıya ait —— plakalı aracın dava dışı makinist —— kullandığı trene çarpmak suretiyle sürüklenerek dava dışı sigortalının binanın zarar verdiği, davacının sigortalısının zararını giderdiği ve sigortalının haklarına halef olduğu ve aktif dava ehliyetine sahip olduğu anlaşılmıştır. Mahkememizce alınan bilirkişi raporu ile dava dışı sigortalının davaya konu kaza sebebiyle uğramış olduğu zarar tespit edilmiş olup davacı tarafından sigortalısına ödenen 11.800 Euro hasar bedelinin kadri maruf olduğu anlaşılmıştır. —— plakalı aracın ZMMS sigortacısı tarafından zararın giderilmesi için ödenen 5.074,29 Euro zarar miktarından mahsup edilerek kalan bakiye 6.725,71 TL Euro davalıdan talep edilmiştir.
Mahkememizce alınan—— kusur raporunda iki ihtimalli değerlendirme yapılmış ise de kaza tespit tutanağında kazanın meydana gelmesinde dava dışı makinistin kusurunun bulunmadığı, davalıya ait araç sürücüsünün % 100 kusurlu olduğunun tespit edildiği—— raporunun birinci ihtimalinde de dava dışı makinistin korna tedbiri almış olması halinde davalıya ait aracın sürücüsünün % 100 kusurlu olacağına ilişkin değerlendirmeni kaza tespit tutanağı ile aynı doğrultuda olduğu, kaza tespit tutanağının hatalı değerlendirme içermesi sebebiyle iptaline ilişkin bir dava vs bulunmadığı ve tutanağın geçerli olduğu dikkate alınarak davalı araç sürücüsünün % 100 kusurlu olduğu kabul edilmiş olup meydana gelen zarardan davalı araç sürücüsünün sorumlu olacağı kanaati ile davanın kabulüne karar verilmiştir.2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. maddesinde “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır” denilmektedir.2918 sayılı KTK’nın 3. maddesinde işleten sıfatının belirlenmesinde şekli ve maddi ölçüt olmak üzere iki ayrı ölçüden yararlanılmıştır. Şekli ölçüye göre trafik sicilinde malik görülen kişi işletendir. Maddi ölçüye göre ise, trafik sicilinde adı geçen kişinin önemi bulunmamakta olup önemli olan araç üzerindeki fiili hakimiyet, araçtan ekonomik yarar sağlama, masraf ve rizikolara katlanma gibi ölçütlerdir. İşletenin belirlenmesinde doktrin ve Yargıtay’ın kabul ettiği görüş maddi ölçüdür.Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, bu araçların sahipleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılmasının bir başka kimseye devredilmesi halinde (çok kısa bir süre olmaması kaydıyla) artık üzerindeki fiili hakimiyetin kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekip, bunun sonucu olarak da araç malikinin sorumlu tutulmaması gerekecektir.Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay’ın uygulamalarında, işleten sıfatının belirlenmesinde araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması ve fiili hakimiyetin uzun süreli olması gerekmektedir. Ancak bu konuda getirilecek delillerin üçüncü kişileri bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması, özellikle zarara uğrayanların haklarını halele uğratacak bir sonuç yaratmaması şarttır.Her ne kadar davalı taraf ve sigorta bilirkişisi davalı tarafın kazaya karışan——- plakalı aracı uzun süreli kira sözleşmesi ile kiraladığı gerekçesi ile sorumlu olmayacağını beyan etmiş ise de kira sözleşmesi davalı tarafça delillerin sunulması için kendilerine verilen yasal sürede dosyaya sunmadığı gibi sözleşmenin incelenmesinde sözleşmenin uzun süreli kira sözleşmesi olmadığı, kira sözleşmesinin 15/09/2019-31/12/2019 tarihlerine ilişkin olduğu bu hali ide davalının sorumluluğunun ortadan kalkmayacağı anlaşıldığından sigorta bilirkişisinin bu yöndeki değerlendirmelerine ve davalı tarafın beyanlarına itibar edilmemiştir.
İcra ve İflas Kanununun 67.maddesinin 2.fıkrası gereğince, icra tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Takip talebi ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde alacak likit olduğu anlaşılmakla asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalının tahsiline ilişkin talebin kabulüne karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KABULÜNE,
1-Davalının —— Esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazının iptaline, takibin aynen devamına,
2-Alacak likit olmakla hüküm altına alınan asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Karar harcı 4.091,02 -TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 723,29-TL harç ile 632,23 TL tamamlama harcının mahsubu ile bakiye 2.735,50-TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL başvurma harcı, 723,29 TL peşin nispi harç ve 632,23 TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 1.414,82 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine
5-Davacı tarafından yapılan 88,30-TL tebligat ve müzekkere gideri, 3.000,00 -TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.088,30 -TL yargılama giderinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 9.582,24-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
9-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ——- bütçesinden ödenen 1.320-TL arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde—–Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.