Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/688 E. 2023/563 K. 15.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/688 Esas
KARAR NO: 2023/563
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 28/10/2021
KARAR TARİHİ: 15/09/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalı (borçlu) dan olan alacağının tahsili için 04-03-2021 tarihinde ——- esas sayılı dosya ile takibe başladığını, davalının takibe itiraz ettiğini, takibin durduğunu, arabulculuk görüşmelerinden anlaşma sağlanamadığını, müvekkil şirketi inşaat malzemeleri tedarik eden bir firma olduğunu, davalı, ——bulunan ——- işini yürüttüğünü, müvekkil de kendisine ihtiyaç duyduğu inşaat malzemelerini tedarik ettiğini, . Davaya konu alacak talebimiz de ekte sunulan teslim tutanağında belirtildiği üzere 29-07-2017 tarihinde , davalının sigortalı çalışanı——– 14800-TL değerindeki mal teslimine ilişkin olduğunu, dava konusu olayda da fatura olmamasına rağmen, mal teslimi davalının sigortalı çalışanına teslim edildiğini, al teslimi ve alacak iddiasını ispatladığını, tüm bu nedenlerle açılan davanın kabulüne, itirazın iptaline, takibin devamına, davalının takibe konu alacak üzerinden %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.

SAVUNMA:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı şirket yetkilisi —— bir cami derneğinin başkanlığını yapmış, bu görevi sırasında da mermer ve benzeri işlerle uğraşan müvekkile caminin birçok işini yaptırmış ve bu işler dolayısı ile müvekkilin hak ettiği ücretler kendisine ödenmediğini, bu konuda alacak davalarının —— görüldüğünü, sıra müvekkil bu alacak ilişkilerini görüşmek üzere davacı şirket yetkilisinin yanına gittiğinde kavga çıktığını, davacı taraf, dilekçelerinde ikrar ettiği gibi, yapılan bu ticari işleme ilişkin herhangi bir fatura düzenlemediğini, bu nedenle kendi ticari kayıtlarında bu fatura da yer almadığını, davacı taraf müvekkile karşı herhangi bir fatura kesmediği ve bunu müvekkile iletmediği için müvekkil ticari kayıtlarında da bu alacağa ilişkin herhangi bir kayıt bulunmadığını, davacı tarafın sunmuş olduğu işbu belgenin hiçbir hukuki geçerliği bulunmadığını, açılan davanın reddine, davacının %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödemeye mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini beyan etmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, ——– esas sayılı icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67. maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır. Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez. İtirazın iptali istemine konu, ——– esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde bulunduğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği; borçlu tarafından borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği huzurdaki davanın yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Bilirkişi tarafından alınan raporda özetle; Davacı şirketin 2017-2018-2019-2020-2021 yıllarına ait ibraz ettiği ticari defterlerinin açılış tasdiklerinin zamanında ve usulüne uygun olarak yaptırılmış olduğu, defterlerin birbirini teyit eder şekilde tutulduğu, kayıtların düzenli ve yasalara uygun tutulduğu, ticari defterlerin HMK 222 maddesi uyarınca sahibi lehine delil vasfına haiz olduğu, davacı şirketin sahibi lehine delil niteliğine haiz ticari defterlerine göre Davalı şirketten borçlu/alacaklı olmadığı, davalı şirketin dosya kapsamında bulunan 2017 yılı işletme defterinde Davacı ——– ile bir ticari ilişkinin görülmediği, dosya kapsamında görülen belge fotokopisinden Davacı şirketin 28.09.2017 Tarihinde Davalı ——- çalışanı ——- ürün teslim edildiği, ancak Davacının Dava dilekçesinde ürün bedelinin 14.800,00 TL olduğu ve 200 TL tutarında nakliye gideri ile birlikte 15.000,00 TL alacaklı olduğunu iddia edilmiştir. Bu evrakta ——- imzasının mevcut olduğu ancak Davalı şirkete ait kaşe imzanın olmadığı ve dosya kapsamından da anlaşılacağı üzere ürünler için Davalıya fatura düzenlenmediği görüldüğü, Davalı ——– ait mükellef kartı ve 2016-2017-2018- 2019 yılları Gelir vergisi Beyannameleri 23.11.2021 tarihinde dosya kapsamına ibraz edilmiş ancak bu evraklardan Davacı ——– ile ticari ilişkiye ilişkin bir tespit yapılamadığı, ——– Başkanlığı ——–Vergi Dairesi Başkanlığı ——- Vergi Dairesi Müdürlüğünden gelen cevap yazısında; “Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği Bilindiği üzere, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 148, 149 ve Mükerrer 257 nci maddelerinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye dayanılarak, ——– Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğiyle, bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin KDV Hariç 5.000 TL aşan mal ve hizmet alımlarını “Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)” ile; mal ve hizmet satışlarını ise “Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)” ile bildirmeleri yükümlülüğü getirildiği, davacı şirketin 2017 yılına ait BS formunda Davalı “——– ‘ satım yaptığına dair beyanda bulunmadığı, davacı ——– Şti’nin Davalı aleyhinde ——- E sayılı dosyası kapsamında 05.03.2021 tarihinde 15.000,00 TL tutarında ilamsız takipte ödeme emri başlattığı Davalıya 16.03.2021 tarihinde tebliğ edilen ödeme takibe davalı vekilinin itiraz ettiği ve takibin durdurulduğu 01.03.2022 tarihinde Davalının bağlı bulunduğu sosyal güvenlik il müdürlüğünden 2017 yılı itibari ile ——– çalışanlarına ait listeyi talep ettiği ve 26.05.20222 tarihinde gelen cevap yazısı ekinde ürünleri teslim aldığı iddia edilen ——— 2017 yılında Davalı ——— ——– çalışanı olduğu görüldüğü 10.213 sayılı Vergi Usul Kanunun 231’inci maddesinde faturanın düzenlenmesi sırasında uyulması gereken kurallar sayılmış olup ilgili maddenin 5’inci bendinde “Fatura, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır” ibaresi yer almaktadır. Davacı şirketin alacak talebine konu faturayı yasal süresinde düzenlemediği, Davalı ——— sigortalı çalışanı tarafından 28.09.2017 tarihli evrakta yazılı ürünlerin Davalı adına Davacı ——– teslim alındığı, bu ürünlerin iş bu dava tarihi itibari ile henüz faturalandırılmadığı, dosya kapsamında bulunan ürün listesindeki fiyatın ve ikame edilen iş bu dava tutarının örtüşmediği ve ürünlerin bedeli hakkında tespit yapılamadığı, faturasının süresinde düzenlenmediği alacağın dosya kapsamında ticari defterler kapsamında alacağın yer almadığından davaya konu alacağın yerinde olmadığı hususlarını beyan ve rapor etmiştir.İspat yükü ile ilgili genel kuralı düzenleyen TMK’nın 6. maddesine göre; “Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” İspat yükü kenar başlıklı HMK’nın 190. maddesine göre; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” Belirtilen yasa hükümleri karşısında, alacağın tahsili için girişilen icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasında kural olarak ispat yükü davacı alacaklıya aittir. Bununla birlikte itirazın iptali davasında davalı borçlunun ödeme savunmasında bulunması ya da borcu ortadan kaldıran diğer itirazları ileri sürmesi halinde ispat yükü yer değiştirecek ve davalıya geçecektir.Ticari defterlerin delil olmasına ilişkin düzenleme HMK 222. maddede yer almaktadır. Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK 222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4).Türk Ticaret Kanunu’nun 21. maddesine göre fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunmasının gerekli olduğu olgusudur. Madde hükmüne göre faturanın bir alacağın mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bunun için de öncelikle taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin varlığı gerekir.Somut olayda yukarıda yapılan açıklamalar dikkate alındığından ispat yükü alacaklı olduğunu iddia eden davacı üzerindedir. Her iki tarafın ticari defterlerinin birbirini doğrulamadığı dosya kapsamında alacağın varlığını ispat edecek bir irsaliyeli fatura olmadığı ve vergi dairesine satım yapıldığına dair bildirim de bulunulmadığı da anlaşılmıştır. Kural olarak ispat yükü kendisine düşen taraf o vakıayı başka delillerle ispat edemezse son çare olarak yemin deliline başvurulması gerekmektedir. Yemin teklifine dayanan taraf bunu dava dilekçesinde veya cevap dilekçesinde açıkça belirtmesi gerekir. Mahkeme ancak bu halde (dava dilekçesinde veya cevap layihasında yemin deliline dayanıldığının bildirilmesi halinde) yemin teklifini hatırlatmakla yükümlüdür.
Duruşmada yemin beyanında bulunan Davalı —— beyanında; “Benim —— isimli ——- çalışanım vardır davaya konu çalışan——- mal teslim alma yetkisi yoktur davaya konu edilen mallar benim nezdime uluşmadı söz konusu mallara ilişkin olarak ta ödeme yapılıp yapılmadığına ilişkin bilgim yoktur tarafımca bu mallara ilişkin davacıya yapılan bir ödeme yoktur ayrıca bana göstermiş olduğunuz ——- imzası bulunan evraka konu mallar tarafıma teslim edilmedi dair namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerler üzerine yemin ederim, ” şeklinde yemin beyanında bulunduğu anlaşılmıştır. Davacı taraf yemin deliline de dayanmakla davalı şirket yetkilisi duruşmada yemin ettiği de görülmekle ispat külfeti üzerinde davacının iddiasını ispatlayamadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiştir. Kötüniyet tazminatı, takibe girişmekte kötüniyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir. Anılan yasa hükmüne göre, alacaklının anılan tazminata mahkum edilebilmesi, açıkça, takibin kötüniyetle yapılmış olması koşuluna bağlanmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, alacaklının icra takibini kötüniyetli olarak yaptığı hususu, borçlu tarafından kanıtlanmalıdır. Öğretiye ve Yargıtay uygulamasına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde, icra takibine girişen alacaklı, kötüniyetli kabul edilir. Açıklanan bu yasal durum ve ilke çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde davalı, davacının icra takibinde kötüniyetli olduğunu yasal delillerle kanıtlayamamış olup, dosya içeriğinde de kötüniyetin varlığını açıkça ortaya koyacak bir yöne rastlanmamıştır.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalının kötü niyet tazminatı talebinin Reddine,
3-Karar harcı 269,85 TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 181,17 TL harcın mahsubu ile bakiye 88,68‬ TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7- Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ——- bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
8-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı KESİN olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.