Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/671 E. 2023/36 K. 17.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/671 Esas
KARAR NO: 2023/36
DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Alacak)
DAVA TARİHİ: 22/10/2021
KARAR TARİHİ: 17/01/2023
Mahkememizde görülmekte olan Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Alacak) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı takip borçlusu —–arasında —- imzaladığını, diğer davalı——– sözleşmeye müşterek ve müteselsil kefil olduğunu, müvekkili bankanın bu sözleşme gereği adı geçen borçlulara krediler kullandırdığını, ancak davalı takip borçlarının sözleşmeden kaynaklanan borçlarını ödemediklerini, bu nedenle müvekkili banka tarafından borçlulara, ödeme yapılması için—— yevmiye numaralı ihtarnamesinin gönderildiğini, buna rağmen borçluların ödeme yapmaması üzerine, müvekkili banka tarafından, haklı olarak, ——— sayılı dosyasından ilamsız takibe geçilerek, davalı takip borçlular aleyhine icra takibinin başlatıldığını ve ödeme emrinin borçlulara tebliğ edildiğini, ancak borçlular vekilinin borca itirazı neticesinde icra takibinin durduğunu, icra takibinin durması üzerine davalı borçlularla arabuluculuk – görüşmelerinin yapıldığını ve görüşmeler neticesinde bir uzlaşmaya varılmadığını, davalı borçlularla imzalanan ——- gereğince müvekkili banka kayıtlarının kesin delil olarak kabul edildiğini, ayrıca imzalanan sözleşmede, temerrüt faiz oranının krediye uygulanan akdi faiz oranının 2 katı olarak belirlenmiş olduğunu, müvekkili bankanın alacağının sabit ve sözleşme gereğince temerrüt faiz oranının krediye uygulanan akdi faiz oranının 2 katı olarak belirlenmiş olması ve borçluların sözleşme gereğini borcunu ödememiş olması sebebiyle hukuken bu davayı açma mecburiyetinde kalmış bulunduklarını beyan ederek, fazlaya ilişkin her türlü hakları saklı kalmak kaydı ile faiz ve masraflar hariç olmak üzere,——– tutarındaki müvekkili banka alacağının, tahsil tarihine kadar işleyecek faiziyle birlikte tahsiline, tüm yargılama giderleri, ihtar masrafı ve vekalet ücretinin de karşı tarafa yükletilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA
Davalılar kendisine yapılan usulüne uygun tebliğe rağmen davacı yanın dava dilekçesine cevap vermemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, kullanılan kredi kapsamında tahsil edilemeyen alacağın tahsili amacı ile açılan alacak davasıdır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi tarafından alınan raporda,” Davacı —– müteselsil kefaleti ile, —– akdedildiği ve imzalanan —- uyarınca davalı şirkete —- numaralı ———- kullandırıldığı, Davalı ——yöneticisi olan davalı müteselsil kefilin, imzaladığı kefalet sözleşmesinin ait olduğu Borçlar Kanunu’nun ilgili maddelerinde belirtilen hususları içerdiği ve kefaletinin geçerli olduğu, Davalı ——–müteselsil kefil sıfatıyla yükümlülük altına girmeyi taahhüt etmiş olduğu, asıl borçlu——– ifada gecikmiş, kendisine çekilen ihtarın sonuçsuz kaldığı ve açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde bulunduğundan, alacaklı bankanın asıl borçluyu takip etmeden doğrudan kefili takip edebileceği ya da birlikte takip edebileceği, Davacı —— takip tarihi itibariyle, Davalı asıl borçlu ——- davalı Müteselsil kefil ——numaralı taksitli ticari krediden kaynaklanmış, —— ihtarname noter masrafı olmak üzere; toplam —— alacağının olduğu, Davacının, ——Davacının hesaplanan alacağının, davacı ——– davalılar arasında imzalanan ——– kapsamına uygun olduğu ve Banka kayıtlarının incelenmesi suretiyle tespit edildiği, Davacının “icra ödeme emrinde yazılı” alacak talebi ——– tahsilde tekerrür olmamak ve Türk Borçlar Kanunu’nun 100. maddesi uyarınca yapılacak kısmi ödemeler öncelikle faiz ve masraflara mahsup edilmek kaydıyla, Davalı – asıl borçlu—– davalı müteselsil kefil —– numaralı taksitli ticari krediden kaynaklanmış — asıl alacak tutarına —— oranından, Temerrüt faizi hesaplanmak |işletilmek suretiyle; takibin bu rakamlar üzerinden devam edeceği” şeklinde rapor sunulmuştur.
6098 TBK’nun 583/1.maddesine göre; “Kefalet sözleşmesi yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.” Anılan kanun hükmü uyarında, kefilin sorumlu olacağı azami borç miktarı ile kefalet tarihinin de kefil tarafından kendi el yazısı ile yazılması bir geçerlilik şartıdır.
Kefalet sözleşmesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 581 ila 603 üncü maddeleri arasında düzenlenmiştir. Kefalet sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu’nun 581 inci maddesinde “kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşme” şeklinde tanımlanmıştır. Kanunda yer alan bu tanıma göre kefalet sözleşmesi, alacaklı ile kefil arasında kurulan ve alacaklıya kişisel güvence sağlayan bağımsız nitelikte bir borç ilişkisidir.
Kefalet sözleşmesi kişisel bir teminat sözleşmesidir. Diğer sözleşmeler gibi kefil ile alacaklının karşılıklı ve birbirine uygun iradelerinin birleşmesi ile meydana gelir. Bu sözleşme ile kefil, asıl borçlunun borcunu alacaklıya karşı ifa edememesi tehlikesini kişisel olarak üstlenmektedir.
Kişisel (şahsi) teminat sözleşmesinin alt kavramını oluşturan kefalet sözleşmesinin temel amacı, esas itibariyle asıl borç ilişkisinin tarafı olmayan üçüncü kişilerce, alacaklıya şahsi teminat (güvence) verilmesidir. BK’nun 492 nci maddesi gereğince kefilin sorumluluğu, asıl borcun geçerli oluşuna ve devamına bağlıdır———-
Türk hukuk öğretisinde de, kefilin borcunun, fer’i (bağımlı) bir borç olduğu benimsenmiş; asıl borcun varlığına ve geçerliliğine bağlı olduğu vurgulanmıştır.
Kefalet borcu, temin ettiği asıl borcun feri olup, asıl borç herhangi bir sebeple düşerse, kefil de borçtan kurtulabilir. Kefil, kanunun kendisine tanıdığı bu ve diğer hakları kullanmaya yetkilidir. Asıl borç tediye (ödeme) ile vesair surette düşerse, kefalet gibi feri haklar da düşer. Kefil asıl borçludan daha fazla mükellefiyet altına giremez——–
Davalı —– ile, davacı banka arasında —-imzalandığı, davalı ——-sıfatıyla bu sözleşmeleri imzaladığı ve kefaletlerinin geçerli olduğu görülmektedir.
İİK’nın 68/b-1 maddesinde yer verilen gereği adres değişikliğinin bildirilmemesi halinde——- bildirilen adrese hesap özetinini tebliğine dair çıkarılan tebligatın yapılamayıp iade edilmesi halinde hesap özetinin tebliğ edilmiş sayılacağına ilişkin hüküm asıl borçlu şirket yönünden geçerli olup davalı-kefil için bu yönde bir hüküm sevk edilmediğinden genel kredi sözleşmesinin 18. Maddesi hükmü gözetilerek davalı kefilin sözleşmedeki adresine ve en son bilinen adresine tebliğe çıkarıldığı halde iade olunan kat ihtarının tebliğ edilmiş varsayılacağı, dolayısıyla kredi alacağının muaccel olduğu kabul edilemeyecektir.———
Yukarıda yer alan açıklamalar dikkate alındığında davalı şirket ve davalı-kefil ——– çıkarılan tebligatların iade geldiği için ihtar ile temerrüt şartı gerçekleşmediği, davalı şirket ve davalı-kefilin icra takibiyle temerrüde düştüğü kabul edilmiştir.
TBK’nın 100. maddesinde; “Borçlu faiz veya giderleri ödemede gecikmemiş ise, kısmen yaptığı ödemeyi ana borçtan düşme hakkına sahiptir. Aksine anlaşma yapılamaz,” hükmü düzenlenmiştir. Davaya konu takip talebinde de kısmi ödemelerin TBK’nın 100. maddesine göre öncelikle varsa işlemiş faiz ve masraf ve fer’ilere mahsup edileceği belirtilmiştir.
Bir başka anlatımla TBK’nun 100. maddesi gereğince ödemelerin öncelikle asıl alacaktan düşülebilmesi için, borçlunun faiz ve masrafları ödemede gecikmemiş olması zorunludur. Buna göre, borçlu, faiz ve masrafları ödemedikçe kısmi ödemeler ana paradan mahsup edilemez. Anılan maddenin uygulanması için takip talebinde bu yönde ayrıca talepte bulunulması gerekli olmayıp, istek olmasa da memurlukça bu husus re’sen dikkate alınmalıdır ——– Şu halde, TBK’nun 100. maddesi uyarınca, borçlunun faiz ve masrafları ödemede gecikmiş olması durumunda ödemelerin öncelikle faiz ve masraflardan mahsup edilmesi, geriye kalan paranın ise asıl alacaktan indirilmesi ve her ödeme yapıldıkça bakiye alacağın bu suretle saptanması gerekir.———-
Tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında kredi ilişkisinin mevcut olduğu, ancak davalılar tarafından davacı bankaya hüküm altına alınan miktarlar kadar ödemede bulunulmadığı, davalıların yapılan bilirkişi incelemesinde borçlu olduğunun belirlendiği ve mahkememizce aldırılan raporun uygulama ve mevzuata göre yerinde olup hükme esas alınmaya elverişli olduğu, yapılan ödemeler düşüldükten sonra davacı bankanın —- alacaklı olduğunun belirlendiği görülmekle, davanın kısmen kabulü yönünde karar verilerek aşağıda yazılı hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile —– masraf olmak üzere toplam —- davalılardan müştereken ve müteselsilen davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Karar harcı 3.222,18 TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 569,86 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.652,32 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazine adına irad kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL başvurma harcı, 569,86 TL peşin nispi harc olmak üzere toplam 629,16 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen davacıya verilmesine
4-Davacı tarafından yapılan 256,20 TL tebligat ve müzekkere gideri, 1.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.256,20 TL yargılama giderinin haklılık oranına göre 1.255,86 TL sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen davacıya verilmesine, kalan tutarın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davanın kabul edilen kısmı için davacı yararına karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 9.200,00 TL nispi vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen davacıya verilmesine
7-Davanın reddedilen kısmı için davalı yararına karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 12,65 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan davalı ——— verilmesine,
8-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
9-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca —— bütçesinden ödenen 1.320-TL arabuluculuk ücretinin haklılık oranına göre 1.319,65-TL.sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına, 0,35 TL.sinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde ——- Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 17/01/2023