Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/643 E. 2022/319 K. 26.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/643 Esas
KARAR NO: 2022/319
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/10/2021
KARAR TARİHİ: 26/04/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin, davalı şirketin kullandığı —– alakalı olarak —— hizmeti verdiğini, bu kapsamda davalı şirkete fatura tanzim ettiğini ve bu faturaların tebliğ edildiğini, belirli dönemlerde cari hesap mutabakatları yapıldığını ve son mutabakat mailinde —- olduğunu, davalı şirketin son mutabakata istinaden ödemeler yaptığını ancak alacak bakiyesinin kapatılmadığını,—bakiyesinin kaldığını, alacağın tahsili amacı ile —–dosyasından icra takibi yapıldığını, davalı borçlunun itiraz ederek borcunu reddettiğini, davalı tarafın takip öncesi faize de itiraz ettiğini ancak işletilen faizin ödeme talebini davalıya ilettiği ihtarnamenin ulaştığı tarihten itibaren işletilen faiz olduğunu, yapılan arabuluculuk görüşmelerinden de bir sonuç alınamadığını beyanla; davanın kabulü ile itirazı iptaline ve takibin devamına, davalı aleyhine %20’den az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin —-firmasının alt yüklenicisi olduğunu, davacı ile aralarındaki iş sürecine ilişkin olarak davacının kendisine verilen işleri firmada tamamladıktan sonra firma yetkilileri ve davacı tarafından tutanak altına alınarak imzalanacağını, tutulan tutanakların firmaya ulaştırılmasının ardından —- firmasına bildireceklerini, iş tamamlanmışsa —–tarafından ödeme alınınca ödemenin önce firmaya, firmadan da davacı şirkete ödeneceğini belirttiklerini bu kapsamda tutanak tutulmadığını, tutanak tutulmamasına rağmen davacının fatura keserek ödeme talep ettiğini ancak işin yapılışına ilişkin tutanaklar sunulmadığı için —– firmasından ödeme yapılmadığını, davacı tarafından dosyaya sunulan —–görüşmeleri ile ilgili olarak, konuşmaların dava konusu ödemeler ile ilgili olmadığını, dosyaya sunulan hesap mutabakatı ile ilgili sürecin işi bilmeyen bir muhasebeci tarafından gerçekleştirildiğini beyanla, izah edilen nedenlerle davanın reddini, vekalet ücretini ve %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, ——davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67. maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.
İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır.
Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez.
İtirazın iptali istemine konu,—— sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde bulunduğu, ödeme emrinin borçluya — tebliğ edildiği, borçlu tarafından — tarihinde borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği, huzurdaki davanın yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi tarafından alınan raporda ,” Davacı şirketin —– ticari defter ve belgelerinin inceleme tabi tutulduğu, defterlerin usulüne uygun olarak tutulduğunu, Ticari defterlerinin sahibi lehine delil niteliğine haiz olabileceği, taraflar arasında yazılı bir sözleşmenin bulunmadığını, taraflar arasındaki sözlü anlaşmaya istinaden verilen hizmet karşılığı faturalar düzenlendiği, davalı şirketin —– yıllarına ait ticari defter ve belgelerinin incelemeye tabi tutulduğunu defterlerin açılış kapanış tasdiklerinin usulüne uygun olarak tutulduğu ve sahibi lehine delil niteliğine haiz olduğunu, defterlerin tetkikinde davacının cari hesap hareketlerini — hesabında takip ettiği ve davacı şirkete —- borçlu olduğunun tespit edildiğini, sonuç olarak; Davacı şirketin sahibi lehine delil niteliğine haiz ticari defterlerine göre Davalı şirketten — alacaklı olduğu, davalı şirketin sahibi lehine delil niteliğine haiz ticari defterlerine göre Davacı şirkete — borçlu olduğu, davacı — davalı —– şirketi arasında yazılı bir sözleşme olmadığı, taraflar arasındaki anlaşmanın sözlü olarak sağlandığı, bu anlaşmaya istinaden ticari ilişkinin bulunduğu ve davacı —- faturalar düzenlediği, dava konusu alacağa dayanak faturaların incelemeye sunulduğu, bu faturaların davalı şirket ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, davalı şirket tarafından ilgili faturalara istinaden kısmi ödemeler yapıldığı, davacı —tarafından —- tarihinde alacağına ilişkin ödeme yapılması hususunda ihtarname düzenlendiği, davalı şirketin bu ihtarnamenin akabinde ödeme yapmasıyla birlikte alacak bakiyesinin —- olduğunu beyan ettiği, bu ödemenin davalı şirket defterlerinde bulunduğu, davalı —–verdiği hizmeti iç işleyişine uygun vermediği hususunda beyanı olduğu, yapılan incelemeler neticesinde, davacı —- davalı şirkete verdiği danışmanlık hizmetine karşılık faturalar düzenlediği, bu faturaların incelemeye sunulduğu ve davalı şirketin ticari defterlerinde ilgili faturaların kayıtlı olduğu, davacının verilen hizmete ilişkin ödeme yapılması hususunda ihtarname düzenlediği, davalının bu ihtarnamenin ardından ödeme yaptığını beyan ettiği, davalı şirketin defterlerinde beyan edilen ödemenin bulunduğu ve taraflar arasındaki borç-alacak bakiyesinde işbu ödemenin akabinde uyuşmazlık bulunmadığının tespit edildiğini, davalı şirketin beyan etmiş olduğu verilen hizmetin usulüne uygun olmadığı yönündeki iddiasının takdirinin Mahkemeye ait olduğu, davacı —-işlemiş faiz ile birlikte toplamda —– alacak talebinde bulunabileceği,” şeklinde rapor sunulmuştur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 222/3. Maddesinde ” İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi ——yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. ——Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.” hükmü düzenlenmiştir.
Bilirkişi tarafından davacı ve davalı tarafın ticari defterleri incelenmiş, her iki tarafın ticari defterlerine göre de davacının davalıdan —— alacaklı olduğunun tespit edildiği, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında, davacının faturaya konu hizmeti davalıya sunduğu, bizzat davalı tarafından—-sunulan —- sabit olduğu, davalının hizmete ilişkin olarak davacı tarafından düzenlenen faturaları kayıtlarına işleyerek ilgili —– bildirdiği, ayrıca taraflar arasında da hesap mutabakatı olduğu, dikkate alındığında davanın faturaya konu bedel yönünden kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir. Her ne kadar davalı taraf hizmetin ayıplı sunduğu, mutabakatın yetkisiz muhasebeci tarafından yapıldığı iddia edilmiş ise de hizmetin ayıplı, eksik, kusurlu olduğu, işleyişe uygun olmadığı davalı tarafından ispat edilememiş olup hesap mutabakatının şirket yetkilisi —-tarafından gönderildiği, yetkisiz muhasebeci iddiasının davacıyı bağlamayacağı anlaşıldığından davalının itirazları yerinde görülmemiştir.
Takip öncesi temerrüt faizi talep edilebilmesi için davalının TBK. 117 (eski TBK. 101) maddesi uyarınca temerrüt ihtarnamesi ile temerrüde düşürülmesi ya da borcun ödeneceği günün tarafların anlaşmasıyla kesin olarak belirlenmesi (TBK. m. 117/2) şarttır. Dosya kapsamında davalıyı temerrüde düşürücü bir ihtar var ise de ihtarnamenin davalıya tebliğine ilişkin mazbata olmadığından takibe kadar işlemiş faize yönelik davalı itirazının haklı olduğu değerlendirilerek takibe kadar işlemiş faiz tutarı bakımından davacının fazlaya ilişkin isteminin reddine karar verilmiştir.
İcra ve İflas Kanununun 67.maddesinin 2.fıkrası gereğince, icra tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Takip talebi ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde alacak likit olduğu anlaşılmakla asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalının tahsiline ilişkin talebin kabulüne karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KISMEN KABULÜ İLE,
1-Davalının —–dosyasına yapmış olduğu itirazının kısmen iptali ile, takibin — asıl alacak üzerinden devamına, işlemiş faiz talebinin reddine,
2-Alacak likit olmakla hüküm altına alınan asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Karar harcı 2.049,30 TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 367,92 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.681,38 TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL başvurma harcı, 367,92 TL peşin nispi harc olmak üzere toplam 427,22 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine
5-Davacı tarafından yapılan 34,20 TL tebligat ve müzekkere gideri, 900,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 934,20 TL yargılama giderinin haklılık oranına göre 920,02 TL sinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, kalan tutarın davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davanın kabul edilen kısmı için davacı yararına karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 5.100,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davanın reddedilen kısmı için davalı yararına karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 462,50 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
10-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca —— bütçesinden ödenen 1.320-TL arabuluculuk ücretinin haklılık oranına göre 1.299,96-TL.sinin davalıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına, 20,04 TL.sinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde ——-Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 26/04/2022