Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/573 E. 2022/683 K. 11.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/573 Esas
KARAR NO:2022/683

DAVA:Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ:01/02/2021
KARAR TARİHİ:11/10/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; —– istikameti üzerinde — plaka sayılı araç içerisinde sürücünün yüksek hız ve alkol alması sonucu sebebiyet verdiği kaza neticesinde müvekkillerinin çocuğunun vefat ettiğini, zorunlu—sigorta şirketinin sigortalı olan aracın kusuru sebebiyle 3. Kişilere vermiş olduğu maddi zararlarda poliçede belirtilen miktar nispetinde sorumlu olduğunu beyanla; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla her müvekkili için şimdilik — olmak üzere toplam — maddi tazminatın kazanın meydana geldiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu kazaya karışan—-adına kayıtlı aracın — poliçe numarası ile —- tarihleri arasında müvekkil şirket nezdinde Karayolları Trafik Kanunu—-poliçesi ile teminat altına alındığını, poliçeden dolayı sorumluluğunun, sigortalının kusuru oranında olmak üzere, bedeni zararlarda azami — ile sınırlı olduğunu, söz konusu teminat limitinin tamamının defaten ödenmesi söz konusu olmayıp, zarar görenlerin kaza nedeniyle uğradığı gerçek maddi zararın tespiti ve sigortalının kusuru oranında bu gerçek zararın tazmininin esas olduğunu, yolcu mütevvafanın kaza anında emniyet kemerinin takılı olmadığı bilinmekte olduğunu, — kusur nedeniyle tazminatan indirim yapılması gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla dava konusu olayda hatır taşıması söz konusu olduğunu, hatır taşıması nedeniyle tazminat miktarında indirim yapılması gerektiğini, —- tarihli kazada, araç sürücüsünün alkollü olduğunu,— kusur nedeniyle tazminat miktarından indirim yapılması gerektiğini, davacının dava konusu kaza nedeniyle elde ettiği gelir ve tazminatların mahsubu gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla, dava konusu tazminat için dava tarihinden itibaren işleyecek olan faiz talep edilebileceğini beyanla; müvekkili sigorta şirketi tarafından ödeme yapılması nedeniyle herhangi bir sorumluluğu kalmadığından davanın reddine, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde, kusur durumunun belirlenmesi için dosyanın —- müzekkere yazılmak suretiyle dava konusu kaza nedeniyle davacılara ödenen rücuya tabi bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin bulunup bulunmadığı ve var ise tenzile tabi tutarının sorulmasına karar verilmesine, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talebinin değerlendirilmesinde müteveffanın eğer yaşasaydı, ileride evleneceği eş ve çocuklara sahip olacağı göz önüne alınarak hesaplama yapılmasını, — kusur ve hatır taşıması değerlendirilerek tazminattan indirim yapılmasını, — hesaplamanın —- teknik faiz esas alınarak yapılmasını, davaya yönelik tüm beyanlarımız dikkate alınmak suretiyle şartların varlığı halinde sigortalı araç sürücüsü ve işletenine rücu hakları saklı kalmak kaydıyla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:Dava hukuki niteliği itibariyle, meydana gelen ölümlü trafik kazası nedeni ile destekten yoksun kalma talebine ilişkin olarak açılan tazminat davasıdır.
2918 sayılı Yasanın 85 ve devam maddeleri gereğince bir — aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa— aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, —aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar. İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur. Sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilir. Bir — aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur. Maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.
—-araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir —-, Borçlar Hukuku, Genişletilmiş 10, Baskı, s. 264 vd). 2918 sayılı Kanunun 86. maddesinde ise, bu Kanunun 85.maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiş olup, bu düzenlemelere göre, araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecek; sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ise kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilecektir.2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, “işletenlerin, bu kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere — sigortası yaptırmaları zorunludur”, aynı Yasa’nın 85/1. maddesinde, “bir — aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı Yasa’nın 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, “sigortacı bu poliçede tanımlanan — aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu,—limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.
Anılan yasal hükümlerden,— bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.—araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir.İşletenin sorumluluğu hukuki nitelikçe tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunmakla, işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen — sigortacının 91. maddede düzenlenen sorumluluğu da bu kapsamda değerlendirilmelidir. Hem işleten hem de sigortacının sorumluluğu, hukuki niteliği itibariyle tehlike sorumluluğuna ilişkindir.6098 sayılı Yasanın 49 ve devam maddeleri gereğince kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler. Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler. Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir. Zarara hafif kusuruyla sebep olan tazminat yükümlüsü, tazminatı ödediğinde yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet de gerektirirse hâkim, tazminatı indirebilir.
Ölüm halinde uğranılan zararlar özellikle cenaze giderleri, ölüm hemen gerçekleşmemiş ise tedavi giderleri ile çalışma gücünün kaybı veya azalmasından doğan kayıplar ve ölenin desteğinden yoksun kalanların bu sebeple uğradıkları kayıplardır. Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen—ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez. Hesaplanan tazminat, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamaz veya azaltılamaz. Öte yandan ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır, Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse uğradığı zararın ödettirilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir. Borçlar Yasasında sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır. O halde destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür. Bununla birlikte destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır, Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir—Diğer taraftan, — tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de: “Destekten Yoksun Kalma Tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu”hususu vurgulanmış—. sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir. Önemle vurgulanmalıdır kî, destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur, Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir —-Destekten yoksun kalma tazminatına dayanak teşkil eden hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olsa idi doğrudan işleten üzerinde doğup ondan mirasçılarına intikal edeceğinden, bu yöndeki savunmalar ölenin desteğinden yoksun kalanlara karşı ileri sürülebilecekti. Oysa yukarıda da açıklandığı üzere, destekten yoksun kalma tazminatına konu davacıların zararı, desteklerinin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalan sıfatıyla doğrudan kendileri üzerinde doğan zarardır. Bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olması da düşünülemez.Eş, çocuk, anne–baba her halükarda destek tarafından destekleneceği kabul edildiğinden bu kişilerin desteklendiklerini ispat etmelerine gerek bulunmamaktadır. Ancak bu kişilerinde gelirden varsayımsal bir pay değil de daha yüksek bir pay aldığını iddia ediyorlarsa bunu ispat etmeleri gerekir. Destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.Mahkemece yapılan yargılama sırasında davacılar vekilince gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan — incelemesi yaptırılmıştır.
—heyeti tarafından verilen raporda; ” Önceden teknik olarak belirlenmiş (KTK’ nun 84/j. Md. yoluyla, 46/a,b, 47/c, d, 48, 52/a,b, 56/a, 67/a. Md. ile; KT. Yönet. 97, 137/A. Md. Trafiğin Akışı, Trafik İşaretlerine Uyma, Alkollü Araç kullanma yasağı, Hızın Gerekli Şartlara Uygunluğunu Sağlama, Şerit izleme, Araç Manevraları) hukuk normuna karşı dikkat ve özeni yükümlülüğünü yerine getirmeyen sigortalı—plakalı — sürücüsü dava dışı —oranında Asli ve Tamamen Kusurlu” olduğu; Park halinde iken çarpılmaya maruz kalan ve herhangi bir kural ihlali bilgisine rastlanmayan— kazada etkisi olmadığı, alabileceği bir tedbir bulunmadığı ve “Tamamen kusursuz” olduğu ;— yolcu olarak seyahat etmekte iken kazada ölen —kazada etkileri olmadığı, alabilecekleri bir tedbir bulunmadığı ve “Tamamen kusursuz” oldukları; Ancak her ikisinin de emniyet kemeri takmadıkları, ayrıca birlikte alkol aldıkları alkollü sürücü arkadaşının idaresindeki araçla bilerek seyahat ettikleri ve kendilerinin zarara uğramalarında ( Yaralanma ve ölüm) “Müterafik kusurlu” oldukları; Kaza tarihinde —(KTK’ nun e 91. Md. Sigorta) kurallar gereği araç sürücüsü dava dışı — kusuru oranında ve sigorta kapsamına göre sorumlu olduğu; ‘e göre yapılan incelemede davacılara yapılan ödemelerin yetersiz Ödeme tarihindeki veril olduğunun tespit edildiği, Davacı—nihai ve gerçek maddi zararının—olduğu, Davacı — nihai ve gerçek maddi zararının — olduğu, Temerrüt başlangıcının — tarihi ve faiz nev’inin yasal faiz olduğu görüş ve kanaatine varılmıştır. ” şeklinde rapor sunulmuştur.
Yukarıda bahsedilen açıklamalar, yapılan yargılama, toplanan deliller, alınan —raporları bir bütün olarak değerlendirildiğinde —raporundaki belirlemelerin ve hesap yönteminin oluşa, yerleşmiş uygulamalara uygun, denetime elverir gerekçeler içerdiği; — olan kaza tarihi itibariyle uygulanması gereken yasal mevzuat ve Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamaları dikkate alındığında; müteveffanın vefatı ile davacıların destekten yoksun kalma tazminatına hak kazandığına kanaat getirilmiştir.6098 sayılı Borçlar Yasasının, “Tazminatın belirlenmesi” üst başlıklı 51/1 maddesi ile (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 43.maddesi); Hâkimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği hükme bağlanmıştır.
Tazminattan indirim sebeplerini düzenleyen, Türk Borçlar Yasasının 52.maddesinde (818 sayılı Borçlar Kanunu 44. Madde) öngörülen sebepler,daha çok zarar görenle ilgilidir. “Hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı” yönündeki genel hukuk ilkesinin etkisiyle, maddede sayılan belirli hal ve durumlarda tazminattan indirim yapılması mümkün bulunmaktadır.Anılan madde kapsamında yer alan indirim sebeplerinden bir kısmı; zarar verici fiile rıza, ortak veya kişisel kusurdur. Zarar gören, zararlandırıcı olayın sebep olacağı zarara önceden razı olabilir. Zarar gören, zarara açık veya örtülü bir irade beyanıyla razı olabileceği gibi, rızanın, diğer bir takım olgulardan da çıkarılması mümkündür. Bu duruma yargısal kararlarda en sık rastlanılan örnek;içkili sürücünün arabasına, onun bu durumunu bilerek binen bir kişinin, meydana gelebilecek zarara önceden, kapalı bir şekilde razı olduğunun kabulü yönündedir. Makul bir insanın aynı şartlarda kendi yararı gereğince yapmaması gereken harekette bulunması da, zarar görenin ortak kusurunu ifade etmektedir. Zarar görenin bu kusuru, illiyet bağını kesmeyecek yoğunlukta ise tazminattan bir indirim sebebidir. Burada da hâkim, somut olayın özelliklerini dikkate alarak, hakkaniyet düşüncesiyle indirim yapabilecektir.Hatır taşıması ise bir kimseyi ücretsiz olarak ve bir karşılık almadan ve bir yararı bulunmadan taşıma halidir. Yani hatır için taşımada taşımanın karşılıksız olması veya alınan karşılığın önemsiz olması gerekir. Taşıma, işletenin veya sürücünün değil taşınanın yararına olmalıdır—kusur; aynı şartlar altındaki makul, dürüst ve ortalama bir kişinin, kendi menfaati icabı, zarara uğramamak için kaçınacağı veya kaçınması gereken bir davranış tarzını ifade etmektedir.(—Buna göre, — için kural olarak hatır taşıması şartlarının varlığı yeterli iken,— kusur indirimi için zarar görenin, zararı önleyici ya da azaltıcı tedbirleri almamasında kusurlu olmasını ifade etmektedir.Eldeki davada müteveffanın birlikte alkol aldığı alkollü vaziyette bulunan arkadaşının aracanı bindiği ve emniyet kemeri takmadığı, müteveffanın —kusurlu olduğu, birden fazla — kusur sebebi bulunsa dahi bir kez— kusur indirimi yapılacağından hükmedilecek tazminattan—oranında — kusur indirimi yapılmıştır. Soruşturma aşamasında kollukta alınan şikayetçi, mağdur, şüpheli beyanları birlikte değerlendirildiğinde müteveffanın tarla sulamak maksadıyla dava dışı sürücü ve arkadaşlarıyla birlikte köye gittikleri ve orada birlikte alkol aldıkları anlaşıldığından müteveffanın hatır için taşındığı kanaati ile— oranında da —yapılmıştır. — hesaplama yaparken —oranında ——yaparak hesaplama yaptığı, davacının da bu hesaplamaya göre talep artırımı yaptığı görüldüğünden yeniden — indirimi yapılmamıştır.
Tüm dosya kapsamı ve yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda davanın kısmen kabulü yoluna aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. Davalı sigortanın davacılara — tarihinde davacılara ödeme yaptığı anlaşıldığından davalı — yönünden ödeme tarihi olan —-tarihinden itibaren maddi tazminata yasal faiz işletilmiştir.
Yargıtay ilke kararlarına göre TBK’nun 51. ve 52. maddelerinden kaynaklanan hakkaniyet ve takdiri indirimler nedeniyle davanın kısmen reddedilmesi halinde, indirimden dolayı reddedilen kısım için davalı yararına vekalet ücreti taktir edilmemesi gerektiği kabul edilmektedir. (—- Karar sayılı kararı ve benzer nitelikteki diğer kararları) bu nedenle hatır indirim sebebiyle davanın reddedilen kısmı yönünden davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1)Davanın KISMEN KABULÜ İLE; Davacı .— destekten yoksun kalma tazminatının —tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Karar harcı —davacı tarafça peşin olarak yatırılan — harç ile — ıslah harcının mahsubu ile bakiye — harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan —başvurma harcı,— peşin nispi harç ve — ıslah harcı olmak üzere toplam — harcın davalıdan alınarak davacılara verilmesine
4-Davacı tarafından yapılan — tebligat ve müzekkere gideri, — bilirkişi ücreti olmak üzere toplam —yargılama giderinin davalı taraftan tahsili ile davacılara ödenmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacılar kendini vekilli temsil ettirdiğinden davacılar yararına karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen — nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
7-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
8-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca — bütçesinden ödenen —arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren — hafta içinde — Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.