Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/470 E. 2023/438 K. 16.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/470 Esas
KARAR NO: 2023/438
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 28/07/2021
KARAR TARİHİ: 16/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı borçlu arasında ticari ilişki sebebiyle aralarında cari ilişkinin mevcut olduğu, ancak davalının müvekkili şirkete ödemesi gereken borcunu ifa etmekten imtina ettiği, bu sebeple müvekkil şirketin ticari defterlerinde de kayıtlı olan bu alacak için taraflarınca —– E. Sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını, borçlu tarafından yetki itirazında bulunulması üzerine —— E. Sayılı dosyası üzerinden takibin devam ettiğini, tüm bu nedenlerle açılan davanın kabulüne, itirazın iptaline, takibin devamına, davalının takibe konu alacak üzerinden %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.

SAVUNMA:Davalı yan kendisine usulüne uygun yapılan tebliğe rağmen davacının dava dilekçesine süresinde cevap dilekçesini sunmadığı ve davalı vekili 29/03/2022 tarihli beyan dilekçesi ile vekil olarak tarafımız açılan işbu davadan haberdar edilmemiş, duruşma günü ve saati tarafımıza 7201 sayılı Tebligat Kanununun öngördüğe usule uygun bildirilmediğini, 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 11 ve Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 18. Maddeleri gereğince vekil ile takip edilen işlerde, tebligatın vekile yapılması zorunlu olacağını davacı taraf, yetkisiz icra dairesindeki icra dosyasında ve ——- bilgileri yukarıda yazılı icra dosyasında, hatta arabuluculuk sürecinde bile vekil olarak yer almamıza rağmen tarafımızı vekil olarak belirtmediğini beyan etmiş ise de—– Sayılı kararı uyarınca, aleyhine icra takibi başlatılan borçlu, takibe vekili aracılığıyla itiraz etse dahi, alacaklının açacağı itirazın iptali davasında dava dilekçesi vekile değil asıla (borçlunun kendisine) tebliğ edilmesi gerektiğinden usulsüz tebligat bulunmadığı anlaşılmakla cevap dilekçesi süresinde kabul edilmemiştir

İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, ——- Esas sayılı icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67. maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır. Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez. İtirazın iptali istemine konu, ——– esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde bulunduğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği; borçlu tarafından borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği huzurdaki davanın yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Talimat mahkemesince alınan bilirkişi raporda özetle; davalı ile davacı arasındaki ticari ilişkinin başlangıç tarihi olabilecek 2015 yılı gerek basılı defter gerek ise Muhasebe programına ulaşılamadığından , ayrıca yukarıda bahsedilen 353.349,53 TL tutarındaki Verilen Sipariş Avansının nasıl tediye edildiği konusunda hiçbir açıklık olmadığından kesin bir sonuca ulaşılamadığı hususlarını beyan ve rapor etmiştir Mahkememize sunulan kök bilirkişi raporunda özetle; Davalı şirketin incelenen ticari defterlerine göre; 2019 yılı açılış bakiyesine göre, davalının davacıya 317.349,53 TL alınan sipariş avanslarından kaynaklanan borcunun bulunduğu görülmüş olup, 2019 yılında “ 2016 yılı karşılıksız çek düzenleme “ açıklaması ile davacı şirketin hesabına 100.000,00 TL borç olarak kaydedilmiş ise de, 100.000,00 TL karşılıksız çek ile ilgili dosya kapsamında yazılı belge bulunmadığından ve davalı şirketin davacıdan aldığı avans karşılığı davacı şirkete düzenlenen her hangi bir faturaya rastlanmadığından ve davacının ticari defterleri incelenerek talimatla alınan bilirkişi raporuna göre; davacı şirketin verilen sipariş avansları hesabından kaynaklanan 353.349,53 TL tutarınca alacağının raporlandığı kanaatine varıldığından, davacı ve davalı şirketin birbirini teyit eden ticari defterlerine göre; davacı şirketin davalıdan verdiği sipariş avansları karşılığı 317.349,53 TL tutarınca alacağının bulunduğunun söylenebileceği hususlarını beyan ve rapor etmiştir.Mahkememize sunulan ek bilirkişi raporunda özetle; Tarafların ticari defterleri davacının davalıdan birbirini teyit eden ticari defterlerine göre 317.349,53 TL alacaklı olduğunu teyit ettiğinden ve BA BS formu beyanları aylık alım satım tutarlarının KDV hariç 5.000,00 TL ve üzerinde olması halinde beyan konusu yapılabildiğinden, tarafların birbirini teyit eden ticari defter kayıtları karşısında BA – BS formu beyanlarından, beyana tabi olmayan aylar nedeniyle mutabakat ve hukuki fayda sağlanamayacağından, davacı tarafın davalıdan 17.06.2020 takip tarihi itibariyle 317.349,53 TL tutarınca alacağının bulunduğu, davalı şirketin incelenen ticari defterlerine göre; 2019 yılı açılış bakiyesine göre, davalının davacıya 317.349,53 TL alınan sipariş avanslarından kaynaklanan borcunun bulunduğu görülmüş olup, 2019 yılında “ 2016 yılı karşılıksız çek düzenleme “ açıklaması ile davacı şirketin hesabına 100.000,00 TL borç olarak kaydedilmiş ise de, 100.000,00 TL karşılıksız çek ile ilgili dosya kapsamında yazılı belge bulunmadığından, bu konunun hukuki yorumunun mahkememize ait olduğu hususlarını beyan ve rapor etmiştir Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.Davalı şirketin incelenen 2018 yılı ticari defterlerinin açılış tasdikleri ile yevmiye defterinin kapanış tasdikinin bulunduğu görüldüğünden ve 2019 ve 2020 yılları yevmiye ve defteri kebir defterlerinin e – defter olarak tutulduğu ve envanter defterlerinin açılış tasdiklerinin bulunduğu mali müşavir bilirkişi tarafından tespit edilmekle Davalı şirketin incelenen ticari defterlerine göre; 2019 yılı açılış bakiyesine göre, davalının davacıya 317.349,53 TL alınan sipariş avanslarından kaynaklanan borcunun bulunduğu davalının ticari defterlerlerine kayıtlı olduğu bilirkişi tarafından tespit edilmekle ayrıca , 2019 yılında * 2016 yılı karşılıksız çek düzenleme “ açıklaması ile davacı şirketin hesabına 100.000,00 TL borç olarak kaydedilmiş ise de, 100.000,00 TL karşılıksız çek ile ilgili dosya kapsamında yazılı dayanak belge bulunmadığı anlaşılmakla ; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 222/3. Maddesinde ” İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.” hükmü düzenlenmiştir.Her ne kadar davacı tarafın tarafın defterlerinde davalının 317.349,53 TL borçlu olduğu kayıt altına alınmış ise de davacının 2015 yılı gerek basılı defter gerek ise Muhasebe programına ulaşılamadığından , ayrıca yukarıda bahsedilen 353.349,53 TL tutarındaki verilen sipariş avansının nasıl tediye edildiği konusunda hiçbir açıklık olmadığından tespit edilmiş ise de davalı tarafça usul ve yasaya uygun olarak tutulan ticari defterler uyarınca dava konu edilen alacak miktarını tam olarak ispat ettiği davalının basiretli tacir olduğu ve davalı taraf kendi ticari defterleri uyarınca davacıya takip konusu alacak miktarı kadar borçlu olduğu görülmekle usul ve yasaya uygun bilirkişi raporu hükme esas alınarak davalının ticari defterlerinde alacak olarak görünen miktar üzerinden davanın kabulü yolunda hüküm tesis edilmiştir. Davalının ticari defterlerinde 2019 yılında “ 2016 yılı karşılıksız çek düzenleme “ açıklaması ile davacı şirketin hesabına 100.000,00 TL borç olarak kaydedilmiş ise de, 100.000,00 TL karşılıksız çeke yönelik olarak olarak ilgili dosya kapsamında yazılı ve dayanak belge bulunmadığı ve rapora itirazlar da da dayanak belge ibraz edilmediğinden söz konusu kayıt davalı lehine değerlendirilmemiştir.İcra ve İflas Kanununun 67.maddesinin 2.fıkrası gereğince, icra tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Takip talebi ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde alacak likit olduğu anlaşılmakla asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalının tahsiline ilişkin talebin kabulüne karar verilmiştir.

HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KABULÜNE,
1-Davalının —— Esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazının iptaline, takibin aynen devamına,
2-Alacak likit olmakla hüküm altına alınan asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Karar harcı 21.678,15 TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 3.770,59 TL harcın mahsubu ile bakiye 17.907,56‬ TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına
4-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL başvurma harcı, 3.770,59 TL peşin harç olmak üzere toplam 3.829,89‬ TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan tebligat, müzekkere gideri ve bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.950,07 TL yargılama giderinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 47.428,93 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca —– bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
9-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde —— Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı. 16/06/2023