Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/430 E. 2022/138 K. 01.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/430 Esas
KARAR NO : 2022/138

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/07/2021
KARAR TARİHİ : 01/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafından, müvekkili ve dava —- sayılı dosyası ile icra takibine girişildiğini, söz konusu ödeme emri müvekkiline tebliğ edilmiş olup süresi içerisinde itiraz edilemediğinden kesinleştiğini ve müvekkili aleyhine haciz işlemleri uygulandığını, — bedelli bonoda————, söz konusu bonoyu imzalamadığını, bu hususta imzanın müvekkiline ait olmaması nedeniyle menfi tespit davası açılması zorunluluğu hasıl olduğunu, davalı yanın— sırasında ilgili imzanın müvekkiline ait olmadığını bilmekte ise de söz konusu takibine giriştiğini ve her halde —- sürecinde anlaşma taraftarı olmadığını, bonoda yer alan imzanın müvekkiline ait olmaması nedeniyle, dava konusu bonoda yer alan imzanın müvekkiline ait olmaması ve her halde müvekkili ile davalı yan arasında bir ilişki olmaması nedeniyle söz konusu borçtan sorumlu tutulması da hakkaniyete aykırı olacağını beyanla, bonoda mevcut olan imzanın müvekkiline ait olmadığının tespitine, takibin müvekkili yönünden iptaline, kötüniyetli ve ağır kusurlu olan davalı aleyhine takibe konu alacağın %20’sinden az olmamak kaydıyla kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, vekâlet ücreti ve sair yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA
Davalı yan kendisine yapılan usulüne uygun tebliğe rağmen davacı yanın dava dilekçesine cevap vermemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, borçlu olunmadığının tespitine yönelik olarak açılan menfi tespit davasıdır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi tarafından verilen raporda özetle; “—-üzerindeki imzalar ile …— ait mukayese imzaların karşılaştırmasında; söz konusu senette kefil ———adet imza ile .—–arasında başlangıç ve—- bakımından —– bir benzerlik bulunmadığı gibi, gerek —- biçimi, gerekse —- —- bakımından aralarında uygunluk ve benzerlikler bulunmadığını, sonuç olarak; — olan senette — atfen atılmış imzanın, mevcut mukayese imzalarına kıyasla — eli ürünü olmadığı” şeklinde rapor sunulmuştur.
Davalı tarafından varlığı iddia edilen bir hukuki ilişkinin mevcut olmadığının (yok olduğunun) tespiti için açılan davaya menfi —- düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında ya da icra takibinden sonra borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu dava maddi hukuk ve usul hukuku bakımından genel hükümlere dayalıdır ve normal bir hukuk davası olarak açılır.
Eş söyleyişle kendisine karşı icra takibi yapılmış olan borçlu, ödeme emrine itiraz edilmemiş veya itiraz edilmiş olmakla birlikte yerinde görülmemiş olması sebebiyle icra takibi kesinleşse dahi maddi hukuk bakımından borçlu olmadığını ileri sürebilir. Bunun için, takip devam ederken alacaklıya karşı menfi tespit davası açabileceği gibi, böyle bir menfi tespit davası açmamış ve borcu cebri icra tehdidi altında ödemiş ise, ödemiş olduğu paranın kendisine verilmesi için alacaklıya karşı istirdat davası açabilir —–
Ayrıca, —– borçlu olarak ——- kendisine ait olmadığının ve dolayısıyla, senet borçlusu konumunda bulunmadığının tespiti amacıyla, cebri icra tehdidi ile karşı karşıya ise, icra takibinin yapılmasından önce; süresi içinde ödeme emrine karşı imzaya itiraz yoluyla itirazda bulunmayı ihmal etmiş ve takip kesinleşmişse, takibe başlanılmasından sonraki evrede sahtelik davası açabilir, böyle bir sahtelik davası hukukî niteliği itibariyle 2004 sayılı İİK 72’de düzenlenmiş olan menfi tespit davasıdır (—–
Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer; fakat, davacıya (borçluya) düştüğü hâller de vardır; davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukuki ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, yani bu hukuki ilişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukuki ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer (6100 sayılı HMK m. 190; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m.6). Fakat, alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, —– nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya —————– yer alan imzanın kendisine ait olmadığının iddia edilmesi halinde çözümü özel veya teknik bilgi gerektirdiğinden bilirkişi incelemesine karar verilir. İmza incelemesinde öncelikle senedin düzenleme tarihinden öncesine ilişkin borçluya ait olduğu muhakkak olan karşılaştırmaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişi tarafından mukayeseye esas alınmalıdır. Yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve——– incelemenin gerektirdiği diğer —- yapılması, — yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya —- doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması; sonuçta, imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve —elverişli bir raporla ortaya konulması, gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi nedenle farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının — diğer uygun görüntü teknikleriyle de desteklenmesi şarttır. Nitekim bu ilkeler, —–. sayılı kararında da benimsenmiştir.
Davacı tarafından gösterilen deliller toplanmış, davacının bono tarihine— getirtilmiş, davacının imza örnekleri alınmış, dava konusunun uzmanlık alanına girmesi nedeni ile bilirkişiden rapor tanzim edilmesi istenilmiş, bilirkişi tarafında verilen raporda bono üzerinde yer alan imzanın davacının el ürünü olmadığı tespit edilmiştir.
Dosya kapsamı, deliller ve bilirkişi raporu birarada değerlendirildiğinde çek üzerindeki imzanın davacının el ürünü olmadığının bilirkişi raporu ile sabit olduğu dolayısıyla takip alacaklısına karşı sorumlu olamayacağı kanaatine varılarak, usul ve yasaya uygun olarak hazırlanan bilirkişi raporu hükme esas alınarak davacının menfi tespit talebi yönünden davanın kabulü yolunda karar vermek gerekmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72.maddesi, menfi tespit davası açan borçlunun tazminat isteme hakkı vardır. Anılan maddenin 5. fıkrası aynen; “Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca —– kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz.” hükmünü içermektedir.
Madde metninden de açıkça anlaşıldığı üzere menfi tespit davası açmak zorunda bırakılan borçlunun tazminat talep edebilmesi için gerekli koşullar; bu yönde bir talep olması, borçluya karşı icra takibi yapılmış bulunması ile takibin haksız ve kötüniyetli olmasıdır.
Başka bir ifadeyle; İİK.nun 72/5. maddesi hükmüne göre, menfi tespit davasının davacı (borçlu) lehine sonuçlanması üzerine, alacak likit olsun veya olmasın, böyle bir alacağa dayalı takibin, haksız ve kötüniyetli olması halinde, istem varsa, davacı (borçlu) lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gereklidir. Takibin haksız olması tek başına yetmemekte, ayrıca kötüniyetli olması da gerekmekte olup, ispat yükü; takibin kötüniyetli olduğunu iddia eden davacı (borçlu)’nun üzerindedir.
Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir hükmünde, takibin haksız olması tek başına yetmemekte, ayrıca kötüniyetli olması da gerekmektedir. Somut olayda davalının kötüniyetli olduğu ispat edilemediğinden davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile,—Esas sayılı dosyasında takibe konulan — tarihli, lehtarı …, Keşidecisi —— bedelli bono nedeniyle başlatılan icra takibinden dolayı davacının davalıya borcu olmadığının tespitine,
2-Koşulları bulunmadığından davacının kötüniyet tazminatı isteminin reddine,
3-Karar harcı 751,41-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 187,86-TL harcın mahsubu ile bakiye 563,55-TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL başvurma harcı, 187,86 TL peşin nispi harc olmak üzere toplam 247,16 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine
5-Davacı tarafından yapılan 95,20 -TL tebligat ve müzekkere gideri, 800,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 895,20-TL yargılama giderinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli—- —— esaslara göre belirlenen —- nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
9-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile——– arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı