Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/417 E. 2023/164 K. 17.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/417 Esas
KARAR NO : 2023/164

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/07/2021
KARAR TARİHİ : 17/03/2023
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı şirket arasındaki ticari ilişki sebebiyle müvekkili şirket tarafından bir takım faturalar tanzim edildiğini, söz konusu faturalara ilişkin bazı ödemeler yapılmış olsa da borcun tamamının ödenmemesi üzerine, cari hesaptan kaynaklanan 1.673,20 TL bakiye alacağın ödenmemesi sebebiyle davalı aleyhine—–. İcra Müdürlüğü’nün——- Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, davalının icra takibine haksız olarak itiraz ettiğini ve takibin durduğunu tüm bu nedenlerle açılan davanın kabulüne, itirazın iptaline, takibin devamına, davalının takibe konu alacak üzerinden %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davacı şirket arasında herhangi bir ticari ilişki olmadığını müvekkilinin hiçbir zaman davacı şirkete fatura karşılığında ödeme yapmadığını, davacı şirketin müvekkili şirkete herhangi bir fatura kesmediğini, alacağa konu cari hesap ekstresinde müvekkili şirketin isminin olmadığını, husumet itirazlarının bulunduğunu tüm bu nedenlerle açılan davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini beyan etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle,—– İcra Müdürlüğünün ——sayılı icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67. maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.
İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır.
Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez. İtirazın iptali istemine konu, —— sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde bulunduğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği; borçlu tarafından borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği huzurdaki davanın yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi tarafından alınan kök ve ek raporda özetle; Davacı şirketin 2016 yılına ilişkin ticari defterlerinin GİB onaylı beratlarının süresinde alındığı, TTK ve VUK hükümlerine göre usulüne uygun tutulduğu, Davalı şirketin 2016 yılına ilişkin açılış ve kapanış tasdiklerinin zamanında yapıldığı, TTK ve VUK hükümlerine göre usulüne uygun tutulduğu Davacı şirket tarafından davalı şirket adına 05.08.2016 tarih ——seri no.lu 1.674,00 TL tutarlı irsaliyeli faturanın düzenlenmiş olduğu, davalı şirket vekilinin cevap dilekçesinde taraflar arasında herhangi bir ticari ilişkinin bulunmadığı, fatura içeriği malların da kendilerine teslim edilmediğini beyan etmiş olduğu, faturanın davacı şirketin kendi defterlerinde kayıtlı olduğu, davalı şirket defterlerinde davacı şirkete ait herhangi bir kaydın bulunmadığı, fatura içeriği malların teslimine ilişkin yapılan incelemede, irsaliyeli faturanın “Teslim Alan” bölümlerinde isim ve imzanın bulunmadığı, malların teslimine yönelik dosya kapsamında başkaca somut herhangi bir belgenin de bulunmadığı hususları topluca değerlendirildiğinde, öncelikle ticari ilişkiyi, sonrasında da teslim ve tesellümü ispat etmesi gerek taraf olarak davacının dosya kapsamındaki delil durumuna göre takip konusu fatura içeriği malları teslim ettiğini ve alacaklı olduğunu ispat edemediği, tarafların tacir olması, işin ticari iş olması, temerrüt faiz oranının önceden kararlaştırılmamış olması münasebetiyle, takip sonrasında hükmolunacak davacı alacağı için 3095 s.k m.2/2 kapsamında avans faiz talebinin yerinde olduğu davacı şirket vekilinin itirazlarına ilişkin yeniden yapılan incelemede, itirazların yerinde görülmediği takip konusu fatura içeriği malı davalıya teslim ettiğini ispatlayamadığı, hususlarını beyan ve rapor etmiştir.
Mahkememizce her iki tarafın ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldığı davaya konu faturanın davacı şirketin kendi defterlerinde kayıtlı olduğu, davalı şirket defterlerinde davacı şirkete ait herhangi bir kaydın bulunmadığı, fatura içeriği malların teslimine ilişkin yapılan incelemede, irsaliyeli faturanın “Teslim Alan” bölümlerinde isim ve imzanın bulunmadığı, malların teslimine yönelik dosya kapsamında başkaca somut herhangi bir belgenin de bulunmadığı anlaşılmıştır.
Yemin delili 6100 sayılı HMK’nın 225 ve devamı maddelerde düzenlenmiştir. Yemin kesin delillerdendir. Yemin deliline dayanan taraf, iddia veya savunmasının diğer delillerle ispatlanmamış olması nedeniyle bu delile sıra gelmiş olduğunu başka türlü bilemeyeceğinden; mahkeme, yemin teklif etmek hakkı bulunduğunu istek sahibine hatırlatmakla yükümlüdür.Mahkememizin 25/11/2022 tarihli duruşması ile davacı vekiline yemin delili hatırlatılmış ancak davacı vekili 08/12/2022 tarihli dilekçesi ile yemin deliline dayanmayacağına ilişkin beyan dilekçesini mahkememize sunduğu anlaşılmıştır
HMK 222/3. Maddesinde ” İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi (Değişik 28.07.2020T. 7251 Sy. Kanun-23.madde)yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. (Değişik 28.07.2020T. 7251 Sy. Kanun-23.madde). Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.” hükmünün düzenlediği, hüküm doğrultusunda , usul ve yasaya uygun bilirkişi raporu hükme esas alınmakla tarafların ticari defterlerinin birbirleri ile uyumsuz olduğu ve davacının davaya konu alacağını ispat edemediği anlaşılmakla; açılan davanın reddine karar vermek gerekmiştir. Arabuluculuk görüşmesine katılmayan taraf, davada haklı da çıksa haksız da çıksa yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilir. Ayrıca davada haklı çıkması halinde lehine vekalet ücretine hükmedilmez. Bu halde arabuluculuk görüşmesine katılmayan taraf vekalet ücreti alamaz ve yargılama giderini ödemeye mahkum edilir. Davalı arabuluculuk görüşmelerine katılmadığı anlaşılmakla arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(11) maddesi uyarınca yargılama giderleri üzerinde bırakılmış ve lehine vekalet ücretine hükmedilmemiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;.
1-Davanın REDDİNE,
2- Karar harcı 179,90 TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,6‬0 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı lehine Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(11) maddesi uyarınca vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,
6- Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca —— bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
7-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,Dair davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı miktar itibariyle KESİN olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.