Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/400
KARAR NO : 2023/875
DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/06/2021
KARAR TARİHİ : 07/12/2023
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı sağlık kuruluşu adına hareket eden Dr. —– dava konusu alacağa ait bir kısım hastalara davalı kurum adına operasyon yaptığına ilişkin beyanın sunulduğunu, ameliyathane kullanımı için davalı kuruma randevu verildiğini, ameliyat öncesi tetkiklerin davacı sağlık kuruluşunda yapıldığını, ameliyathane kullanım bedelinin davalı kurum tarafından ödendiğine ilişkin faturaların davalıya gönderildiğini; bilahare davalı kurumun UBGT günlerinde ve mesai saatleri dışında hizmet almayı talep ettiği, bu nedenle mesai saatleri dışında davalı kurum doktoruna refakat edecek doktor ve yardımcı personelin katlanılan fazla mesaisi nedeniyle farklı ücret tespit edildiğini; ancak, bir süre sonra davalı kurumun artırılmış hizmet bedellerini ödemediğini, yapılan indirime rağmen ödemeden kaçınıldığını; Noter aracılığıyla 17.02.2021 tarih ve —–yevmiye numaralı ihtarname keşide olunarak 39.394,74 TL alacağın ödenmesinin talep edildiğini, sonuç alınamaması üzerine —-. İcra Dairesinin —–sayıl dosyasında hukuki takip başlatıldığını, itiraz üzerine takibin durduğunu beyanla, itirazın iptaline ve alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın keşide olunan ihtarnameye konu 12 faturadan oluşan alacak talebinin gerçeği yansıtmadığını, farklı isimde 12 kişi adına verilmeyen hizmetler için düzenlendiği için itiraz edildiğini ve bu sebeple davalı şirket kayıtlarına işlenmediğini, Aralık 2018 ve Ocak 2019 tarihleri ile hizmet verildiği dava dilekçesinde belirtilmekle beraber hizmetin verilmesinden iki yıldan fazla zaman geçtikten sonra alacak talebinde bulunulmasının ticari hayatın gerçekleri ile bağdaşmadığını beyan ederek, haksız olan davanın reddine ve takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava hukuki niteliği itibariyle, itirazın İİK 67. maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.
İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır.
Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez.
İtirazın iptali istemine konu, —- İcra Dairesinin—– Esas sayılı takip dosyalarının incelemelerinde; davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde bulunduğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği; borçlu tarafından borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği huzurdaki davanın yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi heyetince incelemesi yaptırılmıştır.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporu ile davalı Şirketin Usul ve Yasaya
uygun tutulmuş sahipleri lehine delil olabilme niteliği taşıdığı kanaatinde olduğum Ticari
Defterlerindeki kayıtları ve Müstenidatları üzerinde yapılan inceleme sonucuna göre,
Davacı Şirketin 39.394,74 TL ASIL ALACAK Talebi üzerinden harçlandırmak suretiyle İtirazın
İptali istemi ile Davalı Şirket aleyhine ikame etmiş olduğu işbu İtirazın İptali Davasında;
Davacı Şirketin Alacak iddialarına dayanak yaptığı ancak Davalı Şirketçe Yasal
süresinde Noterlik Vasıtasıyla İtiraz edilen ve Ticari Defterlerde kayıt altına alınmayan
işbu KDV dahil 39.394,74 TL Toplam Tutarlı 12 Adet Davacı Şirket Faturasının Davalı
Şirket aleyhine Borç külfeti getirip, getiremeyeceği, Davacı Şirketin bu faturalara dayalı
olarak davalı şirketten Alacak talebinde bulunup, bulunamayacağı hususları Uzmanlık
alanım dışında kalmakta olup taktirin mahkemede olduğu sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
Mahkememizce talimat yolu ile aldırılan bilirkişi raporu ile İcra takibinin dayanağını oluşturan faturaların, davacı sağlık kuruluşunun ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, davacı şirketin ticari defter tasdiklerinin zaman ve usul yönünden yasal prosedürlere uygun olduğunu ve sahibi lehine delil kabiliyetinin bulunduğu, icra takibine ve davaya konu fatura bedellerinin, geçerli ödeme usullerine uygun olarak ödendiğini kanıtlamaya elverişli bir bilgi ve belgenin tespit edilemediği, takip tarihine göre asıl alacak tutarının 39.394,74 TL olarak hesaplandığı, takip talebinde alacağa takip tarihinden itibaren %9 yasal faiz işletilmesinin talep edildiği sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
Mahkememizce aldırılan ek rapor ile tarafların Mükellefi bulundukları
Vergi Dairelerinden Dosyaya Celp edilen 2021 Yılı BA/BS FORMU Beyanları üzerinde
yapılan incelemelerde;
Davacı Şirketin Alacak iddialarına dayanak yaptığı, ancak Davalı Şirketçe Yasal
süresinde Noterlik Vasıtasıyla İtiraz edilen ve Ticari Defterlerde kayıt altına alınmayan
işbu KDV dahil 39.394,74 TL (KDV Hariç 36.476,00 TL) Toplam Tutarlı 12 Adet Davacı
Şirket Faturasının,
Davacı Şirketin 2021 Yılı BS FORMU beyanlarında, 12 Adet Belge/Fatura karşılığı KDV
hariç Toplam tutarı olan 36.476,00 TL üzerinden beyan edilmiş olması karşısında,
Davalı Şirketin 2021 Yılı BA FORMU Beyanlarında yer almadıkları tespit edilmekle,
Davacı Şirketin 39.394,74 TL ASIL ALACAK Talebi üzerinden harçlandırmak suretiyle İtirazın
İptali istemi ile Davalı Şirket aleyhine ikame etmiş olduğu işbu İtirazın İptali Davasında;
17.05.2022 Tarihli KÖK Raporumda yer verdiğim;
“KDV dahil 39.394,74 TL Toplam Tutarlı 12 Adet Davacı Şirket Faturasının Davalı Şirket
aleyhine Borç külfeti getirip, getiremeyeceği, Davacı Şirketin bu faturalara dayalı olarak
davalı şirketten Alacak talebinde bulunup, bulunamayacağı hususları Uzmanlık alanım
dışında kalmakta olup, Takdirinin Sayın Mahkemeye ait olabileceği”
Şeklindeki görüş ve kanaatleri aynen muhafaza ettiği bildirilmiştir.
Dosya Münderecatı ile Davalı Şirketin Usul ve Yasaya uygun tutulmuş Ticari Defter ve Kayıtları ile dayanak belgeler te incelendiğinde,
Davacı Şirket ile Davalı Şirket arasında 2018 Yılında gerçekleşmiş bir ticari ilişki ve bu kapsamda 2018 yılında düzenlenen faturaların Davalı şirketçe davacı şirkete ödenmiş olduğu hususu tarafların kabulünde olup, davaya konu Faturaların dosyada mübrez örnekleri incelendiğinde, tamamının 16.02.2021 Tarihinde düzenlenmiş oldukları ve —–Noterliğ nden 17.02.2021 tarihinde keşide edilen —–YN.” lu İhtarname ekinde Davalı Şirkete tebliğ edildikleri ve çeşitli dönemlerde verilen hizmetlerin karşılığı olarak düzenlendikleri belirtilerek fatura bedellerinin ihtarnamenin tebliğinden itibaren 3 gün içinde ödenmesinin talep edildiği ve 19.02.2021 Tarihinde Davalı Şirket çalışanının isim ve imzasına tebliğ edildiği, dosyada Mübrez Fatura örnekleri incelendiğinde, Faturalarda Ağustos/2018-Ocak/2019 arası Muhtelif Tarihli Provizyon bilgileri ile Hizmet alan kişilere ait Kimlik Bilgilerine yer verildiği, bir diğer ifadeyle faturaların Faturalara konu hizmetlerin verildiği tarihlerden yaklaşık 2 Yıl sonra düzenlenerek Davacı Şirketçe Davalı Şirketten talep konusu yapılmış oldukları davalı Şirketin,—–.Noterliği aracılığıyla Davacı Şirkete keşide etmiş olduğu 24.02.2021Tarihli—– YN.” lu Cevabi İhtarnameyle,—-Noterliği” nden keşide edilmiş olan17.02.2021 —–‘ lu İhtarname ekinde yer alan ve ödenmesi talep edilen Toplam39.394,74 TL olan 12 Adet Faturanın içeriği gerçeği yansıtmadığından ve verilmeyen hizmetler için düzenlendiğinden Faturalara GIB ve KEP üzerinden müvekkili Şirketçe itiraz edilmiş ve ticari defter kayıtlarına işlenmemiş olduğunu beyanla, ispata muhtaç alacak iddialarını kabul etmediklerini İhtaren ve cevaben Davacı Şirkete ihtar ettikleri ve işbu Cevabi ihtarnamenin 26.02.2021 Tarihinde Davacı Şirket çalışanı/Yetkilisi” ne imza karşılığı teslim/tebliğ edilmiş olduğu görülmüştür.
İddia ve savunmaya göre; tarafların ticari defter ve belgelerinin incelenmesi suretiyle davaya dayanak faturaların taraf defterlerine yansıyış biçimi, taraflar arasındaki ticari ilişkinin varlığı, ticari ilişki mevcut ise alacak – borç ilişkisi ve alacak miktarının tespiti için Mali Müşavirler vasıtasıyla raporlar alınmıştır.
Ticari defterlerin delil olmasına ilişkin düzenleme HMK 222. maddede yer almaktadır. Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK 222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4).
Taraflar arasındaki ihtilaf olan mal veya hizmetin yerine getirilip getirilmediği, taraflar arasında takibe konu faturaların tarafların ortak iradeleri ile oluşup oluşmadığı hususlarındadır. Her iki tarafın defterleri SMMM bilirkişi tarafından incelenmiş olup takibe konu faturaların davacı defterlerinde kayıtlı olduğu bs formu ile vergi dairesine bildirildiği anlaşılmıştır. Söz konusu faturalar davalı defterlerinde kayıtlı olmayıp iade faturası düzenlendiği, ba formu ile vergi dairesine bildirilmediği görülmüştür. Yalnızca fatura düzenlenmesi alacağın varlığını ispat açısından yeterli değildir. Kaldı ki söz konusu faturalar davalı deftelerine kaydedilmiş değildir. Takibe konu fatura dolayısıyla davalı yandan alacaklı olduğunu iddia eden davacı tarafın ispat yükü üzerindedir. Davalı tarafın dava konusu faturaları BA beyan formuyla ilgili vergi dairesine bildirmediği anlaşılmakla HMK 222 madde uyarınca lehine delil oluşturan ticari defter ve belgelerinden de yanlar arasında alacak-borç ilişkisi bulunmadığı, davacının dava dilekçesinde açıkça yemin deliline de dayandığı hatırlatılması üzerine yemin deliline dayanmaktan vazgeçmekle, davacı dava konusunu edimi yerine getirildiğini tüm dosya kapsamına göre ispatlayamadığı kanaatiyle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Kötüniyet tazminatı, takibe girişmekte kötüniyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir. Anılan yasa hükmüne göre, alacaklının anılan tazminata mahkum edilebilmesi, açıkça, takibin kötüniyetle yapılmış olması koşuluna bağlanmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, alacaklının icra takibini kötüniyetli olarak yaptığı hususu, borçlu tarafından kanıtlanmalıdır. Öğretiye ve Yargıtay uygulamasına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde, icra takibine girişen alacaklı, kötüniyetli kabul edilir. Açıklanan bu yasal durum ve ilke çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde davalı, davacının icra takibinde kötüniyetli olduğunu yasal delillerle kanıtlayamamış olup, dosya içeriğinde de kötüniyetin varlığını açıkça ortaya koyacak bir yöne rastlanmamıştır.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Kötüniyet tazminatı talebinin reddine,
3-Alınması gerekli 269,85 TL harcın 672,77 TL peşin harçtan karşılanarak bakiye 402,92 TL harcın davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT ye göre belirlenecek 17.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Suçüstü ödeneğinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
8-Kararın kesinleşmesi halinde kullanılmayan gider avansının ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin ve davalı vekilinin e-duruşma vasıtası ile yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde —–Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı