Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/392 E. 2023/374 K. 01.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/392 Esas
KARAR NO: 2023/374
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 24/06/2021
KARAR TARİHİ: 01/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı yanın —– üreten —— merkezli bir grup şirket olduğunu, Davalı firmanın da 2017 yılından bu yana tedarikçisi konumunda olduğunu, Davacı —– ile Davalı Firma arasında yıllardır süregelen ticari ilişkinin mevcut olduğunu, Davalı yanın satın aldığı malların ödemelerini sürekle geciktirdiğini, Türk Ticaret Kanunu madde 1530/4-5 fıkralarını ihlal ederek davacı yanı mağdur edecek şekilde borçlu olduğu tutarlara ilişkin ödemeleri süresinde yapmaktan kaçındığını,
Davacı şirketin üretim ve teslimat anlamında kendi edimlerini son derece özenli ve eksiksiz bir şekilde ifa ettiğini, Davalı şirketin muhtelif vesilelerle bu husustaki
memnuniyetini ifade ettiğini, Davalı tarafın ödemeleri geciktiren bu tavrının, artık davacı açısından dayanılmaz hale geldiğini, en son borç bakiyesi olan 43.119,87 Euro borcun 2020 yılında kapatılmasının talep edilmesi üzerine, davalı yanın kendi hesaplarında TL olarak tuttukları ve borçlarının olmadığını iddia ettiğini, Davalı borçlu şirketin iddiaları daha önceki beyan ve uygulamalar ile çeliştiğini ve samimiyetten uzak olduğunu, Davalı borçlu şirket daha önce de EURO bedelli ürünleri vadeli olarak ödediğini, 30.09.2018 tarihli cari hesap bakiyesi mutabakatını EURO üzerinden yaptığını, Bizzat Davalı borçlu şirketin kendisi de iade faturası kestiğinde defalarca EURO üzerinden İADE faturası kesildiğini, Davalı Borçlu düzenlediği sipariş formunda bizzat kendisinin fiyatları EURO üzerinden belirttiğini, Bizzat Davalı Borçlu’nun kendisi müşteri limitinin EURO üzerinden artırılmasını talep ettiğini,
Bizzat Davalı Borçlunun (kendisine gönderilen uyarı e-postasına cevaben) 06.10.2017 tarihinde taraflar arasındaki ticari ilişkinin devamı için kur farkının cari hesapta döngü içine eklenmesini talep ettiğini, Davalı borçlunun borcunun tek kaynağı kur farkı olmadığını, davalı yanın sırf borç ödemesini ötelemek için kendi tuttuğu cari hesap dökümünü dahi göndermekten de kaçındığını, 2018 Eylül döneminden sonra kendilerine göre olan cari hesap dökümünü bir defa dahi göndermediklerini, Borcun sipariş formlarına dayalı fatura borcu olduğu ve bu faturaların (davalı tarafın iade faturaları da dahil) ülke parası dışında Euro cinsinden kesildiği konusunda uyuşmazlık bulunmadığını, Satış akdinin kurulması esnasında Davacı yanın fiyatları EURO üzerinden verdiğini, Sipariş onayları EURO bedel üzerinden alındığını, Faturalar EURO üzerinden kesildiğini, Cari hesap mutabakatı karşılıklı olarak 30.9.2018 tarihi için EURO üzerinden alındığını, Davalı borçluya daha henüz 2017 yılında hesap bakiyelerinin EURO üzerinden tutulacağı bilgisinin verildiğini, Davalı da bu kur farkının cari hesaba ekleneceğini belirterek kabul ettiğini, Davalı borçlu bizzat EURO üzerinden iade faturası keşide ettiğini, Davacı yan tarafından, Davalının cari hesap bakiyesindeki müşteri limitinin Euro üzerinden dolduğu bilgisi verildiğini, Davalı taraf buna itiraz etmeksizin Euro üzerinden limitin artırılmasını talep ettiğini, Davalı borçlu taraf sadece söz konusu haksız iddialarla borçlarını ödemekten kaçınmakla kalmadığını, ayrıca yaptığı kısmi ödemelerde dahi sürekli ödeme vadelerini geciktirerek davacı yanı yıllar boyunca mağdur ettiğini,
Öyle ki dosyaya sundukları “adat” tablosundan görülebileceği üzre taraflar arasında en son mutabakatın yapıldığı 30.09.2018 tarihinden sonraki işlemlerde Davalı borçlunun aldığı
malların fatura bedelini: 113 ilâ 387 gün arasında değişen fiili ödeme vadelerinde ödediğini, Nitekim TTK md. 1530/4 uyarınca alacağa dayanak olan hizmetin verildiği
tarihten yahut fatura tarihinden itibaren 30 gün içerisinde alacağın muaccel olacağının açıkça hükme bağlandığını, hatta sözleşme ile dahi bu vadelerin (küçük ve orta ölçekli
şirketler için) 60 günü aşamayacağının düzenlendiğini, Buna göre Davalı borçlu şirket 60 günlük azami yasal limitin kabulü halinde dahi istisnasız tüm ödemelerinde (113-60=53 gün ilâ 387-60=327 gün arasında değişen sürelerde) gecikmiş olduğunu, bir tek ödemesini dahi süresinde yapmadığını, Bu nedenle davacı yanın tamamı geciken işbu ödemeler için faiz talep hakkı olduğu hususunun tartışmasız olduğunu, Davacı yanın ilk gönderilen ihtarın sonuçsuz kalması ve çeklerin tahsil edilmesiyle oluşan son tutarın (43.119,87 EURO) bilgisini vermek için 9 Nisan 2021 Tarihinde bir kez daha davalı yana ihtar yolladığını, ancak Davalı Borçlu Şirket yetkilisi —– tarafından 13.04.2021 tarihinde “Şirketimizin böyle bir borcu bulunmamaktadır. İlgi kararınızın tamamına itiraz etmekteyiz” diyerek borcu reddettiğini, alacağın tahsili amacı ile icra takibi başlatıldığını, borçlunun haksız ve kötü niyetli itirazı ile takibin durdurulduğunu bildirdiğinden bahisle icra dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin aynen devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında tahsilatta kur farkı konusunda bir sözleşme bulunmadığını, döviz üzerinden fiyat listesi verilmesinin, tahsilatın döviz üzerinden yapılacağına ilişkin delil olarak yorumlanamayacağını ve tarafların bu konuda mutabık kaldığı veya bu yönde bir sözleşme kurulduğu manasına da gelmediğini,
Alım-satım ilişkisinde kur farkı istenebilmesi için yazılı bir sözleşme yapılması ve sözleşmede bu yönde açıkça hüküm bulunması gerektiğini, Hepsinden önemlisi 4 senelik ticari ilişki suresince taraflar arasında ilk ödemeden itibaren (25.01.2017) kur farkı anlaşmasına delil olabilecek resmi faturalaşma sisteminin bulunması veyahut bu yönde ödemelerin yapılmış olması gerektiğini, bu zamana kadar böyle bir ödeme yapılmadığı gibi bu yönde mutabık kalınmış bir faturalaşma sisteminin de bulunmadığını, Davacı tarafın “kur farkı ödenmesi ve döviz üzerinden tahsilat yapılması” şeklinde 4 sene boyunca uygulaması olmayan bir ticaret için kur farkı ödenmesini talep etmesinin tamamen kötü niyetli olduğunu,
piyasada her ne kadar tahsilatta kur farkı uygulanmasına yönelik anlaşmalar olsa ve bu tip anlaşmalarda tahsilat esnasında kur farkı faturası kesiliyor olsa da davacı
tarafın iddia ettiğinin aksine taraflar arasında kesinlikle tahsilatta kur farkı konusunda bir sözleşme bulunmadığını ve bugüne kadar da davacı tarafça tahsilat esnasında ve
sonrasında davacı yan tarafından davalı yana herhangi bir kur farkı faturası kesme uygulamasının da olmadığını, taraflar arasındaki tüm faturaların “Türk Lirası” para birimi cinsinden kesilmiş olup taraflar arasındaki cari hesaplar da yine “Türk Lirası” para birimi cinsinden tutulduğunu, —- mutabakatlarının da Türk Lirası cinsinden yapıldığını, —-
mutabakatlarının Türk Lirası cinsinden yapılmasının taraflar arası ticari ilişkinin TL cinsinden olduğunun somut kanıtı olduğunu, davacı yanın delil olarak sunduğu Mutabakat Mektubunda davalı yanın kaşesi üzerine atılan imzanın şirket yetkilisinin imzası olmadığını, mutabakatın geçersiz olduğunu, taraflar arasında ticari ilişkinin sürdüğü 4 yıl içerisinde, davacı yan tarafından davalı yana 112 adet fatura kesildiğini, buna mukabil davalı yan tarafından davacı yana 58 adet ödeme yapıldığını, söz konusu süreç boyunca hiçbir zaman kur farkı işlemi gerçekleşmediği gibi davacı tarafça da bu yönde bir talep iletilmediğini, davalı yana kesilen faturalara ilişkin herhangi bir itirazı kayıt konulmadığını ve derç edilmediğini,
davacı yanın ilk kez 24.03.2021 tarihli faturada “faturalarımız Euro cinsi kesilip cari hesabın Euro olarak takip edilmektedir. Banka kanalı ile TL olarak gönderilen ödemelerin ——
döviz satış kuru ile Euroya çevrilerek cari bakiyeden düşürülecektir. Vadeli çek ve senet ile yapılan ödemeler ise tahsil tarihindeki —— döviz satış kuru ile Euroya çevrilerek cari
bakiyenizden düşürülecektir.” şeklinde faturaya somut bir not yazıldığını, bunun üzerine davalı tarafından işbu prensip karara uyulduğunu ve davalı yanın 19.03.2021 tarih ve 24.03.2021 tarihinde satın almış olduğu mallara ilişkin ödemeleri 12.03.2021 ve 18.03.2021 tarihinde peşin alım gerçekleştirerek ilgili tutarların mallar teslim alınmadan önce ödemesinin yapıldığını, davacı tarafın uzun yıllardır süren ticari ilişkisi boyunca alacağını yabancı para üzerinden isteme hakkına sahipken tercih hakkını Türk Lirası üzerinden kullandığını ve
yapılan tahsilatlarda kur farkından doğan fazlaya dair hakkını saklı tuttuğunu bildirmediğinden 4 yıl boyunca yapılan tüm satımlara ilişkin geriye dönük toplu şekilde kur
farkı talep etmesi TMK. M2. gereği ”dürüstlük kuralına” aykırı olduğunu, taraflar arasında kur farkı ödemesi ile ilgili ve ayrıca tahsilatın döviz üzerinden yapılacağı hususlarına ilişkin bir sözleşme bulunmadığını, Bugüne kadar tüm ödemeler TL üzerinden yapıldığı halde davacı firma mali yönden sıkışması nedeniyle bugüne kadar “kur farkı ödemesi ve döviz üzerinden tahsilat yapılaması” şeklinde uygulaması olmayan bir ticaret için kur farkı ödenmesini talep etmesi yoluna gitmesinin tamamen kötü niyetli olup hakkaniyet ile bağdaşmadığını beyanla davanın reddini talep etmiştir.

İNCELEME ve GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle,—— sayılı icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67. maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır. Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez. İtirazın iptali istemine konu, —— sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde buludğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği; borçlu tarafından itiraz dilekçesinde borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği huzurdaki davanın yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporu ile davacı yan tarafından incelemeye sunulan 2017-2018-2019-2020-2021 yılı ticari defterlerinin 6102 sayılı TTK. İlgili hükümleri yönünden usulüne uygun tutulmuş olduğu, davalı yanın incelemeye gelmediği ticari defterlerini ibraz etmediği, davacı yanın kendi ticari defterlerine göre davalı yandan takip tarihi olan
14.04.2021 tarihi itibarıyla 421.458,00 TL (Karşılığı 43.119,87 Euro) alacaklı olduğu, davacı yanın ticari defterlerinde gözüken davalı yanı (421.528,68 TL)
borçlandıran “Kur farkı değerlemesine” ilişkinin kayıtların dikkate alınmaması halinde davacı yanın kendi ticari defterlerine göre davalı yandan alacaklı olmadığı, 70,68 TL
borçlu olduğu, bu noktada taraflar arası ana ihtilafın; ticari ilişkinin Euro cinsinden yapılıp yapılmadığı noktasında olduğu, taraflar arasında akdedilen 15.11.2017 tarihli sözleşmenin davalı tarafça kabul edilerek uzun zamandan beri uygulandığı, bu sözleşmeye dayalı olarak ticaret yapıldığı, dolayısıyla yetkisiz temsilci tarafından akdedilmiş olsa dahi
kabul etmek ve uygulamaya koymak suretiyle bu sözleşmeye onay verildiği ve TBK m. 46/1 uyarınca bu sözleşmenin davalıyı bağladığı, sözleşme m. 7 hükmü uyarınca ödemelerin TL cinsinden değil Euro veya USD cinsinden yapılacağı ve dönem sonunda kur farkının gündeme geleceği, davacı yanın alacağını Euro cinsinden talep etmesinde bir hukuka aykırılık
görülmediği, faturaların tamamının Euro üzerinde kesildiği, davacı yanın ödemeleri Euro olarak talep edebileceği kanaatine varılması halinde; yani davalı ödemelerinin, ödeme
tarihindeki —— döviz satış kurları dikkate alındığında, davacı yanın davalı yandan takip tarihi itibarıyla 43.119,87 Euro alacaklı olduğu, davacı yanın alacağını Euro üzerinden talep edemeyeceği, ticari ilişkinin TL cinsinden olduğu kanaatine varılması halinde; diğer bir ifade ile ödemelerde de fatura tutarındaki kurun dikkate alınması halinde ise davacı yanın davalı yandan alacaklı olmadığı, 70,68 TL borçlu olduğu sonuç ve kanaati bildirilmiştir.Mahkememizce aldırılan bilirkişi ek raporu ile tanzim edilen 12.09.2022 tarihli kök raporumuzda değiştirilecek bir husus bulunmadığını, kök raporda da belirtildiği gibi özetle; sözleşme m. 7 hükmü uyarınca ödemelerin TL cinsinden değil Euro veya
USD cinsinden yapılacağı ve dönem sonunda kur farkının gündeme geleceği, davacı yanın alacağını Euro cinsinden talep etmesinde bir hukuka aykırılık görülmediği,
davalı ödemelerinin, ödeme tarihindeki —– bankası döviz satış kurları dikkate alındığında, davacı yanın davalı yandan takip tarihi itibarıyla 43.119,87 Euro alacaklı olduğu, yani davacı yanın davalı yandan icra takip tarihi olan 14.04.2021 tarihi itibarıyla 43.119,87 Euro alacaklı olduğu sonuç ve kanaati bildirilmiştir.Somut olayda davalı tarafın, ticari defterlerini incelenmek üzere sunmadığı, davacı tarafın ticari defterlerini incelenmek üzere sunduğu ve davacı tarafın defterlerine göre davalıdan 43.119,87 euro alacaklı olduğu, HMK 222/3. Maddesinde ” İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.” hükmünün düzenlediği, hüküm doğrultusunda davalı tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi durumunda davacı yanın ticari defterlerinin lehine delil olacağı değerlendirilmiştir. Somut olayda taraflar arası ihtilafın ticari ilişkinin Euro cinsinden yapılıp yapılmadığı, kur farkı noktasında olduğu, taraflar arasında akdedilen 15.11.2017 tarihli sözleşmenin davalı tarafça kabul edilerek uzun zamandan beri uygulandığı, bu sözleşmeye dayalı olarak ticaret yapıldığı, dolayısıyla yetkisiz temsilci tarafından akdedilmiş olsa dahi kabul etmek ve uygulamaya koymak suretiyle bu sözleşmeye onay verildiği ve TBK m. 46/1 uyarınca bu sözleşmenin davalıyı bağladığı anlaşılmıştır. Sözleşme m. 7 hükmü uyarınca ödemelerin TL cinsinden değil Euro veya USD cinsinden yapılacağı ve dönem sonunda kur farkının gündeme geleceği, davacı yanın alacağını Euro cinsinden talep etmesinde bir hukuka aykırılık görülmediği, faturaların tamamının Euro üzerinde kesildiği, davacı yanın ödemeleri Euro olarak talep edebileceği anlaşılmakla usul ve yasaya uygun bilirkişi kök ve ek raporu da hükme esas alınarak davacı yanın davalı takip tarihi itibarıyla 43.119,87 Euro alacaklı olduğu, kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.İcra ve İflas Kanununun 67.maddesinin 2.fıkrası gereğince, icra tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Takip talebi ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde alacak likit olduğu anlaşılmakla yabancı para olması nedeniyle icra inkar tazminatı takibin başlangıç aşamasındaki dövizin TL değeri üzerinden verilerek davacı lehine %20 onanında icra inkar tazminatı verilmesine ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜNE,
2-Davalının —— sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazının iptaline, takibin aynen devamına,asıl alacak tutarına takip tarihinden itibaren 1 yıl vadeli EURO cinsi mevduata devlet bankalarının uyguladığı en yüksek faiz oranının uygulanmasına,
3-Alacak likit olduğundan kabulüne karar verilen 43.119,87 EURO alacağın takip tarihindeki 421.458,00 TL karşılığının %20’si oranında hesaplanacak icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
4-Alınması gerekli karar ve ilam harcı olan 30.397,75 TL’den dava açılırken yatırılan 5.530,64 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 24.867,11 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-Davacı tarafça yatırılan 5.530,64 TL peşin harç, 59,30 başvurma harcı olmak üzere toplam 5.589,94 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 1.800,00 TL bilirkişi ücreti, 250,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.050,00 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
8-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre belirlenecek 65.299,59 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
9-Suçüstü ödeneğinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
10-Kararın kesinleşmesi halinde kullanılmayan gider avansının ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde —– Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.01/06/2023