Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/383 E. 2022/706 K. 18.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO;2021/383 Esas
KARAR NO:2022/706

DAVA:Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ:21/06/2021
KARAR TARİHİ:18/10/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkillerinin oğulları — plaka—- ile seyir halinde iken tek taraflı trafik kazası yaparak vefat ettiğini, bu aracın —davalı şirketin devralmış olduğu — tarafından yapılmış olduğunu, Kaza tespit tutanağında her ne kadar müvekkilinin murisine kusur izafe edilmişse de— tarihli bir çok kararında da vurgulandığı gibi geride bıraktıklarının bu kazada herhangi bir kusurlarının bulunmadığını, müvekkillerinin murisin desteğinden yoksun kaldığını beyanla; fazlaya ait ve başkaca her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla; müvekkillerinin oğulları —- vefatından dolayı ödenmesi gerekli şimdilik — destekten yoksun kalma tazminatının başvuru tarihinin — gün sonrası olan —- tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline,dava harç,masrafları ve vekâlet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA
Davalı Sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle;—-plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde— Poliçesi ile sigortalı olduğunu, kaza tespit tutanağında ortada bir trafik kazası bulunmadığının ifade edildiğini, vuku bulan olaya karşılanaracın belli olmaması müteveffanın sürdüğü araçta çarpma ve fren izine rastlanmaması vs gibi sebeplerle müteveffanın trafik kazası sebebiyle vefat etmediğinin tespit edildiğini, müvekkil sigorta şirketinin sorumluluğuna gidilebilmesi için öncelikle kazaya karışan aracın/araçların net bir şekilde tespiti ve sorumluluğa dayanak bir trafik kazası olup olmadığının ortaya netbir şekilde konması gerektiğini, bir trafik kazasının mevcut olup olmadığının tespiti gerektiğini, kaza mahalinde yapılan incelemede görgü tanıklarının beyanında —plakası alınmayan— marka bir aracın sıkıştırdığı ama çarptığının görülmediği, ayrıca—yapılan incelemede herhangi bit çarpma izi ve araç boyası bulunmadığının taraflarınca görüldüğünü ‘ bu kapsamda davaya dayanak bir trafik kazası bulunmadığı hem görgü tanıklarıyla araca çarpıldığını gören bir dayanak belge ifade mevcut olmaması ve aynı zamanda araç üzerinde herhangi bir çarpma izi vs. gibi kaza olduğuna kanaat getirir bir husus olmadığı değerlendirildiği üzere davacı tarafından somut belgelerle iddiasının ispatı gerektiğini, kabul anlamına gelmemesi kaydı ile sigortalı araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunup bulunmadığı, var ise kusur oranının — dairesince belirlenmesi gerektiğini, kaza ile ölüm arasındaki illiyet bağının bulunup bulunmadığı hususu— tarafından yapılacak değerlendirme ile tespit edilmesi gerektiğini, genel hukuk ilkeleri gereği de sigortalı araç sürücüsünün kusuruna dayanılarak tazminat talep edilemeyeceğini beyanla; davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:Dava hukuki niteliği itibariyle, meydana gelen ölümlü trafik kazası nedeni ile destekten yoksun kalma talebine ilişkin olarak açılan tazminat davasıdır.Mahkemece yapılan yargılama sırasında davacılar vekilince gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan — incelemesi yaptırılmıştır.— tarafından verilen raporda; ” Karayolları Trafik Kanunu ‘nun bazı maddelerinde değişiklik yapan,—Kabul edilerek— tarihinde —- yayınlanan kanunun yürütmesi ile ilgili “—-” tarafından— tarihinde —– yayınlanarak yürürlüğe giren “Karayolları Motorlu Araçlar —- Sigortası Genel Şartlarında Değişiklik Yapılmasına Dair Genel Şartlar” yürürlüğe girdiği —- tarihinden sonra düzenlenen Poliçeleri kapsayacağından, Rapor/Hesap tarihi esas alınarak yapılan hesaplamada en güncel yüksek yargı kararlarından olan —Sayılı ve benzer kararları da dikkate alınarak; ilgili kurumlarca görüş değişikliği yapılıncaya kadar yaşam tablosu olarak —Yöntemine göre hesaplama yapıldığı, Dosya kapsamında yer alan evraklar incelendiğinde destekten yoksunluk yönünden; — tarafından davacılara rücuya tabi ölüm geliri bağlandığına dair herhangi bir belge ve bilgi görülmemiş ve de davalı tarafından davacılara ödeme yapılmadığı görülmüş olup davacıların zararından herhangi bir tenzil yapılmadığı, Müteveffanın, muhtemel eş ve çocukların payının hesaplanarak ayrıldığı, Davacıların destekten yoksunluk paydaşlığı olup olmadığı konusunda nihai karar ve takdirin Mahkeme ‘ye ait olduğu, Davacı paydaş anne —olduğu, paydaşların toplam zararının teminat limiti kapsamında — paylaştırılması sonucu, paydaş anne — teminat limiti kapsamında kalan zararının — teminat limitini aşan zararının —olduğu, Davacı paydaş —hesaplanan zararının— olduğu, paydaşların toplam zararının teminat limiti kapsamında garameten paylaştırılması sonucu, paydaş baba — teminat limiti kapsamında kalan zararının— teminat limitini aşan zararının—olduğu, ” şeklinde rapor sunulmuştur.
Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarar olması, buradaki amacın, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunması, olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmeleri için muhtaç oldukları paranın ödettirilmesi olup, haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimsenin BK’nun 45/II. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir.
Borçlar Kanunu’nun 45.maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedeflemekte, ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanmayıp, sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimsenin destek sayılması, destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılmasının yeterli görülmüştür.Yargıtayın sürücü ve işletenin vefatı nedeniyle destekten yoksun kalanlar tarafından açılan davalarda verilen kararların istinaf ve temyiz incelemeleri sonunda istikrar kazanan uygulaması gereğince, davacı yanın, ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtığı, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacı tarafa yansıtılamayacağı, dolayısıyla araç sürücüsünün veya işletenin tam kusurlu olmaları halinde dahi, bu durumun desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceği kabul edilmiştir.2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar—— Sigortası Genel Şartları gereğince aracın —- olan davalı sigorta şirketinin, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına almakta ve olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacılar zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduklarından, davalı sigorta şirketi zarardan sorumlu olması gerekir —.Yargıtayın işleten ve sürücünün tam kusuru ile neden olduğu kazalar sonucu işleten ve sürücünün desteğinden yoksun kalanların mirasçı değil zarar gören üçüncü kişi kabul edilmeleri nedeniyle taraflar arasında çözümlenmesi gereken husus, sigorta sözleşmesinin ayrılmaz eki niteliğinde olan genel şartlarda yapılan düzenlemelerin ve 2918 sayılı Kanunda yapılan değişikliklerin zarar gören üçüncü şahıslar yönünden bağlayıcı olup olmadığına ilişkindir.
TTK’nin 1473. maddesinde; “(1) Sigortacı, sorumluluk sigortası ile sözleşmede aksine hüküm yoksa, sigortalının sözleşmede öngörülen ve zarar daha sonra doğsa bile, sigorta süresi içinde gerçekleşen bir olaydan kaynaklanan sorumluluğu nedeniyle zarar görene, sigorta sözleşmesinde öngörülen miktara kadar tazminat öder.” denilmek suretiyle sorumluluk sigortalarının mahiyeti belirtilmiş olup, maddeden de anlaşıldığı üzere sorumluluk sigortalarında sigorta şirketi tarafından zararı karşılanan kişinin sigorta sözleşmesinin tarafı olmaması, sigorta ettirenin kendisi ya da sorumluluğu altında bulunan kişiler tarafından üçüncü kişilere verilecek zararları sigorta şirketine ödediği prim karşılığında sigorta ettirmesi, sorumluluk sigortasının, sigorta ettirenin üçüncü kişilere vereceği zararları teminat altına alırken, hem üçüncü kişiyi hem de sigortalıyı koruma altına alan bir sigorta türü olması, bu düzenlemeler gereğince zorunlu sigortalarda sigorta şirketinin zarar gören üçüncü kişiye karşı olan sorumluluğu kanundan doğan bir sorumluluktur. Sigortacılık Kanununun 13. maddesi ile bazı hallerde —- ihdas etme yetkisi verilmiş, —- sigortalarının kamu yararı taşıması ve yapılmasının yasa ile zorunlu kılınması nedeniyle zorunlu sigortalarda zarar görenlerin korunması amacıyla bazı düzenlemeler yapılmıştır. “—-” başlığı altında “Zarar görenle ilişkide ifa yükümlülüğü”nü düzenleyen TTK’nin 1484. maddesinde; “(1) Sigortacı, sigortalıya karşı ifa borcundan tamamen veya kısmen kurtulmuş olsa da, zarar gören bakımından ifa borcu, zorunlu sigorta miktarına kadar devam eder. (2) Sigorta ilişkisinin sona ermesi, zarar görene karşı ancak, sigortacının sözleşmenin sona erdiğini veya ereceğini yetkili mercilere bildirmesinden— ay sonra hüküm doğurur. (3) Zarar, —tarafından karşılandığı ölçüde sigortacının sorumluluğu sona erer.” şeklinde düzenleme bulunmakla, zorunlu sorumluluk sigorta sözleşmesinin tarafı olan sigortacının edim yükümlülüğünden kurtulduğu savunmasını zarar görene karşı ileri süremeyeceğinin kabul edilmiştir. TTK’nin 1478. maddesi ile sigortacıya doğrudan başvurma hakkının kullanıldığı hallerde ve sigorta şirketinin, sigortalı ile arasındaki iç ilişkiden doğan savunmalarını zarar görene yöneltemeyeceği hükme bağlanmıştır.
— Sigortası 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu (KTK)’ nda 91 ila 101. maddeler arasında düzenlenmiştir. Bu sigortanın, motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olunması halinde o aracı işletenin, zarara uğrayan üçüncü kişilere karşı olan sorumluluğunu belirli limitlere kadar karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan sorumluluk sigortası türüdür.Karayolları Motorlu Araçlar—Sigortası (—Sigortası), 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 91. maddesinde, “İşletenlerin, bu Kanunun 85. maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere —sigortası yaptırmaları zorunludur.”şeklinde belirtilmiştir. Bu madde gereğince —yapılması yasal bir zorunluluk olmakla birlikte bu tür sigorta sözleşmelerinde de sigorta ettiren ile sigortacı arasında karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklamaları ile sigorta sözleşmesinin kurulması sonucu bir sigorta poliçesi düzenlenmekte, yoksa kendiliğinden oluşan bir sigorta türü değildir.
Öte yandan KTK’ nin 93. maddesinde; “Zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları, teminat tutarları ile tarife ve talimatları– bağlı bulunduğu — tespit edilir ve — yayımlanır.” hükmünün mevcut olması, sigorta şirketlerinin sigorta sözleşmeleri kapsamındaki sorumluluklarının sigorta poliçelerinin ayrılmaz parçası olan genel şartlarda düzenlenmiştir. Genel Şartların; — tarafından her sigorta branşı için hazırlanmış olan ve sigorta şirketlerinin aksine hareket edemeyeceklerinin sigorta poliçesinde açıkça ifade edilmesi, teminatın kapsamı, istisna edilen haller, hasar prosedürü, sigortalının görev ve yükümlülükleri, anlaşmazlık halinde uygulanabilecek hükümler, prim ödemesi, rücu durumu gibi sigorta sözleşmesinin esaslarını belirten koşullardan oluşur.
Karayolları Motorlu Araçlar —Sigortası Genel Şartlarının — sayılı—yayımlanarak — tarihinde yürürlüğe girmiş, Genel şartlar ile yapılan değişiklerin uygulanma zamanının; Karayolları Motorlu Araçlar — Sigortası Genel Şartlarının “A.1. Amaç” başlıklı maddesinin 2. fıkrasının son cümlesinde; “Bu Genel Şartlar ekleriyle bir bütündür. Bu Genel Şartlar ve sigorta teminat limitleri kaza tarihi itibariyle uygulamaya esas alınır,” düzenlemesinin — tarihindeki değişiklik ile “Bu Genel Şartlar” kaza tarihi itibariyle uygulanır ibaresi çıkarılıp sadece “sigorta teminat limitleri kaza tarihi itibariyle uygulamaya esas alınır” olarak değiştirilmiştir.Yine Genel Şartların “Teminat Dışında Kalan Haller” başlıklı A.6. Maddesinde; “c-)İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri, d) Destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri”nin sayıldığı görülmüştür.Diğer taraftan KTK’nin “Tazminatın Azaltılması Veya Kaldırılması Sonucunu Doğuran Haller” başlıklı 95.maddesinde, “Sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin kanun hükümlerinden doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran haller zarar görene karşı ileri sürülemez. Ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene başvurabilir.” hükmü uyarınca Karayolları Trafik Kanununda düzenlenmeyen sigortacının zarar görenlere karşı ileri süremediği tazminatın kaldırılması veya miktarının azaltılması hallerini ancak sigortalısına rücu edebileceğinin düzenlenmesi, yani sigorta şirketinin KTK’de düzenlenmeyen teminat kapsamında olmayan halleri ve rücu koşullarının varlığını zarara uğrayan kişilere karşı ileri sürememesi, koşulların varlığı halinde sigorta sözleşmesinin eki olan genel şartlarda düzenlenmiş teminat dışı haller ve rücu halleri mevcut ise sadece sigorta sözleşmesinin tarafı olan akidi sigortalıya rücu edebilir. — Genel Şartlarının Zarar Görenlerin Haklarının Saklı Tutulması Ve Sigortacının Sigortalıya Rücu Hakkı başlıklı B.4. maddesinde; “Sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin kanun hükümlerinden doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran haller zarar görene karşı ileri sürülemez. Ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda kazaya sebebiyet veren sigortalıya rücu edebilir.” düzenlemesi ile 2918 sayılı KTK’nin 95. maddesinin, genel şartlara aynı şekilde alınmış olması, — sayılı ilamında da belirtildiği üzere, Türk Borçlar Kanununun 53/3. (BK m45/III) maddesi gereğince destekten yoksun kalma tazminatının desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlara ait olması, ölenin desteğinden mahrum kaldığı iddiası ile tazminat talep eden davacılar, davalı sigorta şirketine karşı zarar gören üçüncü kişi durumundadır. Davacıların, — sözleşmesinin tarafı olmaması ve üçüncü kişilerin haklarının korunması için 2918 sayılı KTK’nin 95. maddesi düzenlemesi karşısında — Sigortası Genel Şartlarının, sigorta sözleşmesinin tarafı olmayan davacılar yönünden uygulanması mümkün olmadığı gibi olay tarihinde geçerli genel düzenlemeye göre genel şartlara yapılmış bir atfın da mevcut olmaması, davacı yanın, Yargıtayın istikrar kazanmış uygulaması uyarınca kazaya kusuru ile neden olan sürücünün mirasçısı sıfatı ile değil zarar gören üçüncü kişi olmaları, —-Sigorta sözleşmesinin tarafı olmamaları ve üçüncü kişilerin haklarının korunması için 2918 sayılı KTK.nın 95. maddesi düzenlemesi gereğince—Sigortası genel şartlarının davacılar yönünden uygulanmasının mümkün görülmemiştir.
Dava konusu olan ve— tarihinde meydana gelen trafik kazası yönünden 6704 sayılı Kanun ile 2918 sayılı KTK’de yapılan değişikliklerin uygulanıp uygulanmayacağı yönünden yapılan değerlendirme gereğince, 2918 sayılı KTK.nin 90. maddesinde yapılan değişiklikten önce; “Maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” denilmekte iken; —tarihinde 6704 sayılı yasa ile yürürlüğe giren değişiklikle; “—sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında — tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” düzenlemesi yapılmıştır. Olay tarihinde yürürlükte bulunan 2918 sayılı KTK’nin 92. maddesinde; “a)İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler,
b) İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler,
c) İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler,
d) Bu Kanunun 105 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre — teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler,
e) Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar,
f) Manevi tazminata ilişkin talepler,
Sayılarak bunların teminat kapsamında olmadığı belirlenmiş olup, —tarihinde yürürlüğe giren 6704 sayılı Kanun ile 92. Maddesine;
g) (Ek: 14/4/2016-6704/4 md.) Hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri,
h) (Ek: 14/4/2016-6704/4 md.) İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri,
i) (Ek: 14/4/2016-6704/4 md.) Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.”
Denilmek suretiyle teminat dışı hallere ekleme yapılmıştır.
Trafik kazalarının dayanağını 2918 sayılı KTK’den alan haksız fiillerden olması, haksız fiillerin meydana geldikleri anda hukuki sonuç doğurması ve zarara neden olanların, zararı tazmin borcunun haksız fiil tarihinde ortaya çıkması, haksız fiilin unsuru olan zararın, zarar görenin mal varlığında rızası dışında meydana gelen azalma ile zarar verici fiil olmasa idi bulunacağı durum arasındaki fark olup, zararın haksız fiilin meydana gelmesi ile gerçekleşmiş sayılır.Zarar verenin ve diğer sorumluların zararı tazmin yükümlülüğü herhangi bir ihbara ve ihtara gerek kalmaksızın olay tarihinde doğması, haksız fiile bağlanan hukuki sonuçların haksız fiil tarihi esas alınarak belirlenmesi, bu nedenle haksız fiillerde olay tarihinde yürürlükte bulunan hukuk kurallarının uygulanması gerekir. Başka bir deyişle zararın belirlenmesinde olay tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerinin dikkate alınması gerekir.— işletenin üçüncü kişilere vereceği zararları teminat altına alması,— tarihinde 6704 sayılı Kanun ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun’da yapılan değişikliklerin dava konusu haksız fiil tarihinde yürürlükte olmaması, 6704 sayılı Kanunda yapılan düzenlemelerin geriye yürüyeceğine dair açık bir hüküm de bulunmamaktadır. Geriye yürümezlik ilkesinin tanımı konusunda doktrinde görüş birliği bulunmamasına karşın, genel ilkenin “Yürürlüğe giren yeni kuralın yürürlük tarihinden önceki dönemde hukuki sonuçlar doğurmasını yasaklayan ve kuralın ancak yürürlüğe girdiği tarihten sonraki olaylara uygulanmasını emreden hukukun genel prensibi” şeklinde tanımlanır. —tarihli kararında ; “.— Sisteminde, kanunların geriye yürümesi (geçmişe etkililik) konusunda bir değerlendirme yapılması gerekmektedir. Önemle belirtilmelidir ki; kanunların geriye yürümesi veya yürümemesi konusunda mevzuatımızda genel bir hüküm yoktur. Ancak, toplum barışının temel dayanağı olan hukuka ve özellikle kanunlara karşı güveni sağlamak ve hatta kanun koyucunun keyfi hareketlerine engel olmak için, öğretide kanunların geriye yürümemesi esası kabul edilmiştir. Buna göre, gerek özel hukuk ve gerekse kamu hukuku alanında, kural olarak her Kanun, ancak yürürlüğe girdiği tarihten sonraki zamanda meydana gelen olaylara ve ilişkilere uygulanır; o tarihten önceki zamana rastlayan olaylara ve ilişkilere uygulanmaz. Bu kuralın doğal sonucu da, kanunların yürürlüğe girmelerinden önceki olayları etkilemeyeceği, başka bir anlatımla geriye yürümeyecekleridir. Hukuk güvenliği bunu gerektirir.
Ancak şu husus da belirtilmelidir ki; sosyal güvenlik hukukunun kamusal niteliği itibarıyla, devam eden uyuşmazlıklarda, tamamlanmamış hukuki durumlara yeni kanun veya düzenleyici kural “derhal yürürlüğe girme” niteliği nedeniyle uygulanacak ve hukuki sonuçlarını doğuracaktır. Tamamlanmış hukuki durumları yeni kanun veya düzenleyici kuralın etkilememesi ve onlar üzerinde hukuki sonuç doğurmaması ise kazanılmış hakları saklı tutma amacı gütmektedir.Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralının istisnalarından birini, beklenen (ileride kazanılacağı umulan) haklar oluşturmaktadır. Kamu düzeni ve genel ahlaka ilişkin kurallar yönünden de kanunların geriye yürümesi söz konusudur. Yargılama hukukunu düzenleyen kanunlar da, ilke olarak geçmişe etkilidir— sayılı kararında da aynı ilkeler benimsenmiştir.” bu ilkenin ne şekilde uygulanacağı belirtilmiştir.Yukarıda açıklandığı üzere — tarihinde yürürlüğe giren — Sigortası Genel Şartları ile yapılan düzenlemenin zarar gören üçüncü kişi sıfatı ile talepte bulunan davacı taraf yönünden uygulanması, 2918 sayılı KTK.nın 90 ve 95. maddeleri ve 6102 sayılı TTK.nin 1484. maddesine göre mümkün görülmemesi, olay tarihinden sonra 2918 sayılı KTK.nın 90 ve 92. maddelerinde yapılan değişikliklerin olay tarihinde bütün hüküm ve sonuçlarını doğuran haksız fiiller yönünden uygulanamaması, ayrıca KTK.nin 95. maddesi ve —-Genel Şartlarının B.4. maddesi gereğince zarar görenlere karşı tazminatın azaltılması ve kaldırılmasına ilişkin hükümlerin zarar görenlere karşı ileri sürülememesi nedeniyle, haksız fiilin türü olan trafik kazalarına olayın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan kanun hükümlerinin uygulanması, haksız fiil tarihi ile işlemeye başlayan zamanaşımı, temerrüt tarihi ve diğer maddi hukuk kurallarının olay tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükümlerine göre belirlenmesi, — Sigortası genel şartları ile düzenlenen teminat dışı hallerin zarar görenlere karşı ileri sürülememesi, davacı yanın sigorta sözleşmesinin tarafı olmaması, zarar gören üçüncü kişi olması nedeniyle zarar bedelinin olay tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükümleri ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesinin gerekmektedir. Yerleşik Yargıtay kararları ile kabul edildiği üzere; davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtıkları, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağı, dolayısıyla tam kusurlu araç sürücüsünün ve onun eylemlerinden sorumlu olan işletenin kusurunun, işletenin ve sürücünün desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceği, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve kaza tarihi itibari ile uygulanması gereken Karayolları Motorlu Araçlar —Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın— sigortacısı davalı sigorta şirketi, işletenin ve dolayısıyla sürücünün üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve destekten yoksun kalan davacılar da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduklarına göre, davalı sigorta şirketi zararın tamamından kaza tarihinde geçerli olan trafik sigortası teminat limiti dahilinde sorumlu olacağından, davacıların davalı sigorta şirketinden destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecekleri sabittir.—karar sayılı kararları da bu yönde olup, bu kabul doğrultusunda dava dışı araç sürücüsünün dolayısıyla işletenin kusurlarının davacılar aleyhine bir durum doğurmayacağı açıktır. Davalı sigorta şirketinin kazanın oluşuna ilişkin itirazlarının iş bu dava açısından incelenmesine gerek yokturHal böyle olunca, dava konusu olay tarihinde meydana gelen davacıların desteğinin işleten/sürücüsü olduğu araç ile meydana gelen kaza sonucu zarar gören üçüncü kişi sıfatıyla dava açan desteğin anne ve babasının aracın —- Sigortacısından tazminat talep edebilmesi, davacıların sigorta sözleşmesinin tarafı olmaması nedeniyle olay tarihi itibariyle— tarihinde yapılan— Genel Şartları ile işleten ve sürücünün kusuru ile neden olduğu kazalar sonucu meydana gelen destekten yoksun kalma zararlarının teminat kapsamında olmamasına ilişkin düzenlemenin zarar gören üçüncü kişi sıfatı ile talepte bulunan davacılar yönünden 2918 sayılı KTK.nın 90 ve 95. maddelerine göre uygulanamaması, olay tarihinden sonra 2918 sayılı KTK.nın 90 ve 92. maddelerinde yapılan değişikliklerin olay tarihinde bütün hüküm ve sonuçlarını doğuran haksız fiiller yönünden uygulanamamasına, ayrıca yine tazminatın azaltılması ve kaldırılmasına ilişkin hükümlerin zarar görenlere karşı ileri sürülememesi nedeniyle, haksız fiilin türü olan trafik kazalarına olayın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan kanun hükümlerinin uygulanması, haksız fiil tarihi ile işlemeye başlayan zamanaşımı, temerrüt tarihi ve diğer maddi hukuk kurallarının olay tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükümleri gereğince belirlenmesi gerekmekle, —- Genel Şartları ile düzenlenen teminat dışı haller zarar görenlere karşı ileri sürülemez.
Davaya konu kazada davacıların desteği olan oğullarının vefat ettiği, davalı tarafça davacılara ödeme yapıldığına ilişkin bilgi/belge mevcut olmadığı,— tarafından olayla ilgili davacıya herhangi bir ödeme yapılmadığı hususları sabit olduğu anlaşılmakla, bu itibarla davacıların söz konusu kazadan doğan zararlarından davalının sorumlu olduğu, alınan — raporu tespit edildiği üzere davacıların maddi zararının oluştuğu anlaşıldığından ve bu zarardan davalı sigorta şirketi poliçe limiti ile sınırlı sorumlu tutularak davacının tazminat davasının kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Davacı taraf davalı sigorta şirketine — tarihinde başvurmuş ve başvuru evrakında davalı tarafa ödeme için — gün süre vermiş olduğundan davacının başvuru evrakında verilen süre dikkate alınarak davalının temerrüde düşme tarihi olarak —kabul edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1)Davanın KABULÜ İLE; Davacı —yararına —ve davacı — destekten yoksun kalma tazminatının temerrüt tarihi olan — tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
2)Karar harcı — davacı tarafça peşin olarak yatırılan—ıslah harcının mahsubu ile bakiye—harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan— başvurma harcı,— peşin nispi harç ve— ıslah harcı olmak üzere toplam—harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine
4-Davacı tarafından yapılan — tebligat ve müzekkere gideri, — bilirkişi ücreti olmak üzere toplam — yargılama giderinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacı — kendisini maddi tazminat davasında vekil ile temsil ettiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Uyarınca hesaplanan— vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,-Davacı —kendisini maddi tazminat davasında vekil ile temsil ettiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Uyarınca hesaplanan — vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
7-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
8-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca — bütçesinden ödenen— arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren —hafta içinde—Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.