Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/378 E. 2023/442 K. 19.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/378 Esas
KARAR NO: 2023/442
DAVA: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 18/06/2021
KARAR TARİHİ: 19/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil şirket her türlü tıbbi malzemenin alımı satımı ve üretimi ile uğraşan, sektöründe öncü firmalardan biri olup, senelerdir bu alanda faaliyet gösterdiğini, müvekkilleri şirket ile davalı borçlu taraf arasında süregelen bir ticari ilişki söz konusu olup, davacı şirketin davalı borçlu taraftan cari hesap alacağının bulunduğunu, davacının alacağını tahsil etmeye yönelik her türlü girişimi sonuçsuz kaldığını ve davacının son çare olarak icra takibi başlatıldığını, davalı tarafın iş bu borca karşılık haksız ve kötü niyetli itiraz ettiğini, davalının itirazının iptali ve takibin devamına, takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere hakkında icra inkar tazminatına hükmedilmesine yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.

SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı ile müvekkilleri şirket arasında süregelen bir ticari ilişki mevcut olmadığını, davalı ile davacı şirket arasında sadece tek bir ticari iş ilişkisi gerçekleştirilerek davacıya mal gönderildiğini, bahsedilen ticari iş de faturalandırılıp muhasebe kaydı tutulduğunu ve ürünlerin irsaliye faturası da bulunduğunu, iddia edildiği gibi davalı şirketin, davacıya karşı bahse konu fatura veyahut başkaca bir fatura bulunmadığını, iddia edilen ticari ilişkinin devamına ait faturalar davalı şirket ile herhangi bir bağı olmadığını ve kendisine gönderilen faturalara da mail ile itiraz edildiğini, tüm bu nedenlerle açılan davanın reddine, davacının %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödemeye mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini beyan etmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle,—— E sayılı icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67. maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır. Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez. İtirazın iptali istemine konu, —— esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde bulunduğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği; borçlu tarafından borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği huzurdaki davanın yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.Bilirkişi tarafından alınan raporda özetle; Davacının 2020 yılı ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde ve usulüne uygun tasdik ettirdiği, davacının ticari defterlerine göre; Davacının davalı yandan takip tarihi (30.03.2021) itibariyle 7.478,96 TL cari hesap alacaklı olduğu, Davalı yan dosyaya sunmuş olduğu yerinde inceleme talepli dilekçesinin iletişim bölümünde beyan etmiş olduğu —— adresine gerek mail atılarak gerekse telefon ile aranarak ticari defterlerin incelenmesi gerektiği yönünde bilgilendirmeler yapılmış olmasına rağmen davalı yan tarafından rapor tarihine kadar ticari defterlerin hazır olduğu ile ilgili tarafımıza bilgi verilmediğinden davalı yana ait ticari defterler üzerinde inceleme yapılamadığı, davacı ——- şirketi tarafından davalı adına tanzim edilen faturaların e-arşiv fatura olarak düzenlenmiş olduğu, faturalara davalı tarafından 8 gün içerisinde itiraz edilmediği, fatura içeriklerine ilişkin İşlem dökümlerinin dosya içeriğinde mevcut olduğu, faturaların usulüne uygun olarak düzenlendiği, davacı yanın 2020 yılı BS formunda; Davacı yan tarafından davalı yana düzenlenen 2 adet KDV Hariç 19.872,00 TL bedelli faturanın davacı tarafından Maliyeye bildirimde bulunulduğu, davalı yanın 2020 yılı BA formunda; Davacı yan ile ilgili bir bildirimde bulunmadığı, davacının takip tarihinden önce davalıya bir ödeme ihtarının bulunmadığı, takip tarihi itibariyle davacının 687445 TL işlemiş faiz talebinin dayanağı bulunmadığından, takip tarihi itibariyle işlemiş faiz yönünden alacağının bulunmadığının kabulünün gerekeceği davacının incelenen ticari defterlerinde davalı yandan takip tarihi (30.03.2021) itibariyle 7.478,96 TL cari hesap bakiye alacaklı olduğu, hususlarını beyan ve rapor etmiştirBilirkişi tarafından alınan ek raporda özetle; Davacının 2020 yılı ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde ve usulüne uygun tasdik ettirdiği, davacının ticari defterlerine göre; Davacının davalı yandan takip tarihi (30.03.2021) itibariyle 7.478,96 TL cari hesap alacaklı olduğu, davalının 2020 yılı ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde ve usulüne uygun tasdik ettirdiği, davalının ticari defterlerine göre; Davalının, davacı yandan takip tarihi (30.03.2021) itibariyle —– nollu Verilen Sipariş Avansları hesabında 19.320,00 TL cari hesap alacaklı olduğu görülmüştür. Davacı tarafından düzenlenen cari hesaba konu faturaların davalı ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, davacı yanın 2020 yılı BS formunda; Davacı yan tarafından davalı yana düzenlenen 2 adet KDV Hariç 19.872,00 TL bedelli faturanın davacı tarafından Maliyeye bildirimde bulunulduğu, davalı yanın 2020 yılı BA formunda; Davacı yan ile ilgili bir bildirimde bulunmadığı, Davacı —– şirketi tarafından davalı adına tanzim edilen faturaların e-arşiv fatura olarak düzenlenmiş olduğu, faturalara davalı tarafından 8 gün içerisinde itiraz edilmediği, fatura içeriklerine ilişkin İşlem dökümlerinin dosya içeriğinde mevcut olduğu, faturaların usulüne uygun olarak düzenlendiği görülmüş olup fatura içeriği malların teslimi ile ilgili dosya içeriğinde somut bir belge görülmediği, davacının takip tarihinden önce davalıya bir ödeme ihtarının bulunmadığı, takip tarihi itibariyle davacının 687445 TL işlemiş faiz talebinin dayanağı bulunmadığından, takip tarihi itibariyle işlemiş faiz yönünden alacağının bulunmadığının kabulünün gerekeceği, mahkemenin davacının davasında haklı olduğu yönünde karar verilmesi durumunda, davacının incelenen ticari defterlerinde davalı yandan takip tarihi (30.03.2021) itibariyle 7.478,96 TL cari hesap bakiye alacaklı olduğu hususlarını beyan ve rapor etmiştir. Mahkememizin 12/05/2023 tarihli duruşmasında davalı şirket yetkilisi ——- Beyanında ” Taraflar arasında bir ticari ilişki yoktur, taraflar arasında sözlü bir anlaşma yapılmadığı bu nedenle sonradan yazılı anlaşmaya imza atmaktan imtina edildiği hususu doğru değildir geçen süre zarfından davacı tarafla ile sözlü yada yazılı bir anlaşma yapılmadığı için hizmette verilmedi, davacıya konveryorlü poşet kapatma makinası aldırıldığı hususu gerçek değildir, davacı davaya konu edilen faturalara yönelik ürünleri teslim etmemiştir bu nedenle davacı davalı şirketten 19.320,00 TL alacaklı değildir bu ilişki çerçevesinde icra takibine konu cari hesap ve bakiye borç miktarı yoktur bu hususlarda namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerler üzerine yemin ederim ” şeklinde beyanda bulunmuştur. İspat yükü ile ilgili genel kuralı düzenleyen TMK’nın 6. maddesine göre; “Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” İspat yükü kenar başlıklı HMK’nın 190. maddesine göre; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” Belirtilen yasa hükümleri karşısında, alacağın tahsili için girişilen icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasında kural olarak ispat yükü davacı alacaklıya aittir. Bununla birlikte itirazın iptali davasında davalı borçlunun ödeme savunmasında bulunması ya da borcu ortadan kaldıran diğer itirazları ileri sürmesi halinde ispat yükü yer değiştirecek ve davalıya geçecektir.Ticari defterlerin delil olmasına ilişkin düzenleme HMK 222. maddede yer almaktadır. Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK 222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4).Türk Ticaret Kanunu’nun 21. maddesine göre fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunmasının gerekli olduğu olgusudur. Madde hükmüne göre faturanın bir alacağın mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bunun için de öncelikle taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin varlığı gerekir.Somut olayda yukarıda yapılan açıklamalar dikkate alındığından ispat yükü alacaklı olduğunu iddia eden davacı üzerindedir. her iki tarafın ticari defterlerinin birbirini doğrulamadığı dosya kapsamında alacağın varlığını ispat edecek bir sözleşme, yahut irsaliyeli fatura olmadığı anlaşılmıştır tüm bu sebeple davacı ticari defterlerinin lehine delil olarak değerlendirelemeyeceği anlaşılmıştır. Kural olarak ispat yükü kendisine düşen taraf o vakıayı başka delillerle ispat edemezse son çare olarak yemin deliline başvurulması gerekmektedir. Yemin teklifine dayanan taraf bunu dava dilekçesinde veya cevap dilekçesinde açıkça belirtmesi gerekir. Mahkeme ancak bu halde (dava dilekçesinde veya cevap layihasında yemin deliline dayanıldığının bildirilmesi halinde) yemin teklifini hatırlatmakla yükümlüdür. Davacı taraf yemin deliline de dayanmakla davalı şirket yetkilisi duruşmada yemin ettiği de görülmekle ispat külfeti üzerinde davacının iddiasını ispatlayamadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiştir. Kötüniyet tazminatı, takibe girişmekte kötüniyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir. Anılan yasa hükmüne göre, alacaklının anılan tazminata mahkum edilebilmesi, açıkça, takibin kötüniyetle yapılmış olması koşuluna bağlanmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, alacaklının icra takibini kötüniyetli olarak yaptığı hususu, borçlu tarafından kanıtlanmalıdır. Öğretiye ve Yargıtay uygulamasına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde, icra takibine girişen alacaklı, kötüniyetli kabul edilir. Açıklanan bu yasal durum ve ilke çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde davalı, davacının icra takibinde kötüniyetli olduğunu yasal delillerle kanıtlayamamış olup, dosya içeriğinde de kötüniyetin varlığını açıkça ortaya koyacak bir yöne rastlanmamıştır.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalının kötü niyet tazminatı talebinin Reddine,
3-Karar harcı 179,90-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 139,47 TL harcın mahsubu ile bakiye 40,43‬ TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 8.166,41 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca —– bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
8-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin ve davalı vekilinin e-duruşma ile yüzüne karşı, miktar itibari ile kesin olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.19/06/2023